Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Çirkin Amerikalı

N’olacak bu Amerika’nın hali. Her kafadan bir ses. Beyaz Saray bir şey söylüyor, Pentagon aynı konuda bir başka bir şey söylüyor. FED daha başka bir açıklama yapıyor. Şimdi bir de ABD’nin büyükelçiliğini Kudüs’e taşıması konusu gündeme bomba gibi düştü. Trump fincancı dükkanına giren fil gibi. Bir gün bir yere toslayacak, belasını bulacak..

İki ülke ilişkilerinin tarihine bir göz atalım: 5 Nisan 1946’da Missouri zırhlısı Dolmabahçe önlerine demir attı ve Türkiye’de yeni bir dönem başladı. Ertegün’ün cenazesini getiren geminin İstanbul’a gelişi, Türkiye’nin “Küçük Amerika” olarak yeniden dizayn edilmesinin ilk adımı olacaktı.

Aradan 71 yıl geçmiş. 27 Mayıs 1960 darbesinin arkasında ABD’li “dostlarımız” vardı! 60 öncesi soğuk savaşın pilot ülkelerinden biri idik. Aynı ülkenin çocuklarını birbirlerine kırdırıyorlardı. Bu maksatla “özel harp dairesi” kurulmuştu.

Zaten bizi ucuz asker deposu olarak görüyorlardı. 2. Dünya savaşına katılmamakla birlikte batıya sadakatimizi göstermek ve galip ülkeler safında yer aldığımızı göstermek için savaş bitip, Almanya ve Japonya teslim olma sürecinde savaş bitmek üzere, takvimler 26 Şubat 1945’i ABD’li “dostlarımız öyle istiyorlar diye Almanya ve Japonya’ya savaş ilan ettik.

1950-1953 yıllarında ABD’ye bağlılığımızı isbat etmek için bu defa Kore’deydik. ABD Dışişleri Bakanı Foster Dulles, niçin o kadar uzaktan, Türkiye’den asker getiriyorsunuz diye soranlara “Türk askeri çok masrafsız, günlük masrafı 23 Cent’i aşmıyor» demişti. Türkiye ABD’nin “ucuz asker deposu” idi anlayacağınız.

1967 yılında Kıbrıs’da olaylar oldu. ABD bu olaylar karşısında tepki gösteren Ankara’yı tehdit etti. 1971 yılında 12 Mart’a giden süreçte, ABD’nin derdi Türkiye’de  HAŞHAŞ ekimi ve Alkoloid fabrikası kurulması idi. 

Şimdi S-400 füze krizi yaşıyoruz NATO ile. ABD “niye Rusya’dan füze alıyoruz” diye rahatsız. Kendi bize paramızla vermedi füzeleri bize karşı savaşan PKK-PYD’ye bedava veriyor. Bizim kendi silahımızı üretmemizden de rahatsız. Tank motoru yapmamız konusunda destek vermesi şöyle dursun, fiilen ambargo uyguluyor. Bununla da yetinmiyor, bunu almamız mümkün olan ülke ve şirketlere mobing uyguluyor. Ama öte yandan kendileri 1974 yılında parasını ödediğimiz halde o zaman bize Fantom savaş uçaklarını göndermemişti. Kıbrıs hadisesi yaşandı ya. Bunlar bize verdikleri silahları, PKK’ya karşı kullanmamızı bile istemiyorlardı. Bu silahları biz niçin alıyorduk o zaman, ABD askeri miyiz biz! Ancak darbecilerin elinde kendi kardeşlerimize ve başka Müslüman ülkelere karşı mı kullanacağız!?

1975 yılında ABD bize Kıbrıs harekatını bahane ederek ambargo uygulamıştı. Şu hale bakar mısınız, bizde ana muhalefetteki parti, kendi ülkesi aynı ülke tarafından ambargoya muhatap olduğu halde, bugün o ambargo uygulayan ülkenin yanında, komşu bir ülkeye uygulanan ambargoya karşı çıktığı için cezalandırılması yönünde bir irade ortaya koyuyor.

1977-1980 arasındaki terör, faili meçhullerde ABD’nin gizli ajanlarının elinin olduğunu bilmeyen var mı? Soğuk savaş yıllarında, sağ-sol, alevi-sünni, Kürt-Türk diye az mı adam öldürdüler. Her darbenin arkasında ABD vardı. Darbe şartlarını oluşturmak için yangına körükle gittiler her zaman. Bunların hiçbiri gizli değil. Çekiç gücü hatırlayın. Irak’ın işgalini, Afganistanın işgalini.. PKK’ya havadan ikmal yapan Amerikan uçaklarını unuttuk mu? Eşref Bitlis’i kim niçin öldürdü. Muhsin Yazıcıoğlu’nun başına gelenler..

FETÖ’yi kim himaye ediyor?. DHKP-C kimin tetikçisi. Fehriye Erdal’ı kim nerede koruyor. PKK kimin Truva atı, bunlara bir göz atalım isterseniz. 1994 yılında Amerikan gemisinden atılan bir füzeyle Muavenet Zırhlısının nasıl vurulduğunu anlattım geçen gün. Hem de ortak bir NATO tatbikatından dönerken! Cudi, Gabar dağlarının tepesine Amerikan helikopterlerinin PKK’lılara nasıl silah muhimmat, gıda indirdiği herkesin bildiği, sağır sultanın duyduğu bir “sır”.

2004 yılında Irak’taki Özel Birliğimizin başına ÇUVAL geçirenler kimlerdi.

Soğuk savaş sona ererken tehlikenin rengi “Kırmızı”dan “Yeşil”e çevrilmişti değil mi? “Müjde”yi Teacher vermişti. Ardından BÇG kuruldu. İslam irtica, Müslüman mürteci idi. 28 Şubat’a gelirken yaşananların perde gerisinde ABD vardı. Ölümü gösterip, hastalığa razı etmek için FETÖ’nün “Ilımlı İslam”ını tercih olarak önümüze koydular. “Hayır” derseniz “Medeniyetler / Dinlerarası savaş”a hazır olmalıydık. Bu “Tarihin sonu”nu getirecek bir “kıyamet savaşı”na dönüşebilirdi. 

Peki BOP neyin nesi idi!. Amerikan Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice’ın orta doğuda 22 ülkenin sınır, rejim ve iktidar yapılarının değiştirilmesinden söz ediyordu. Sahi CHP’liler ne diyorlar bu hususta. Neden hiç seslerini çıkarmazlar..

Sahi CHP, ABD’nin PKK, PYD, YPG, gibi terör örgütlerini nasıl silahlandırdığı hakkında bugüne kadar tek laf etti mi? ABD’nin DAEŞ, el-Kaide, el-Nusra gibi örgütleri nasıl kullandığı hakkında bir çift laf etti mi? Bu konuda BM’den, AB’den, uluslararası örgütlerden bir itiraz geldi mi?

DAEŞ’in ABD tarafından Rakka’dan tahliyesini BBC haber yaptı. Yani ABD’nin DAEŞ’in arkasındaki güç olduğunu deşifre etti. Bu konuda CHP ağzını mı açtı, gözünü mü yumdu. Hani MİT TIR’ları ile DAEŞ’e Ankara destek veriyordu. Bu konuda FETÖ’cüler bir şey söyledi mi? 

Guantanamo’da, Ebu Gureyb’te yaşanan insanlık dışı uygulamalar hakkında FETÖ ve CHP’den hiçbir itiraz gelmiş mi idi?

“Çirkin Amerikalı”nın yaptıkları ortada. Onun içimizdeki “Çirkin” dostları da. Kılıçdaroğlu bir canlı bomba gibi, bir siyaset gömleği giymiş intihar komandosu gibi sağa sola saldırıyor.

Bilmem biliyor musunuz, İngiltere’de, potansiyel risk/tehdit oluşturan kişiler, hukukçuların itirazına rağmen, sadece doktor raporu ile toplumdan tecrid edilebiliyor, gözaltına alınabiliyor, süresiz bir şekilde tutuklanabiliyor. 2005 yılında kabul edilen IPP (Imprisonment for Protection of Public  - Halkı Korumak için Hapis Programı) 2012’de Avrupa Mahkemesi tarafından iptal edildi.

Sokak kapkaççıları, bar - pavyon kabadayıları dahil 8700’ün üzerinde insan içeri atıldı ama bunlardan 3980’i 2017’de hâlâ içeride. Çoğu işledikleri suçun kanunlardaki karşılığı kadar yatsalar çoktan çıkmış olurlardı.. Çok daha ciddi suçlar işlemiş olup ceza alanlar serbest kalırken bunların ne zaman çıkabilecekleri belli değil, onun için aralarında intihar eden, ya da psikolojik açıdan sorunlu hale gelenler de var  Bugüne kadar 9000’e yakın kişi hakkında bu tedbir uygulanmış. 6000 kişi uzun süreli gözaltına alınmış ve halen neyle suçlandıkları belli olmayan, tutukluluk süresi bilinmeyen 3000’den fazla insan İngiltere’de cezaevlerinde. Bizdeki birileri, İngiltere’de olsa, bu sebeble çoktan tutuklanmıştı ama, burası Türkiye!

Sarraf konusu Amerikan adaletinin nasıl bir şey olduğunu dünyaya gösterdi. Kuşkusuz Amerika’da yaşayan herkes çirkin değil, doğduğu zaman, toprak, anne-baba, cinsiyet ve derisinin rengini insanlar kendileri seçmiyor. Bizdeki Kılıçdaroğlugiller kadar, ABD’de de akıl, vicdan, insaf sahibi insan vardır muhakkak. Selâm ve dua ile..

yeniakit

Bu yazı toplam 956 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar