Cici İsrail Tu Kaka İran !

Cici İsrail Tu Kaka İran !

"İsrail’e karşı merhametli, İran ve Hizbullah’a karşı şiddetli; Çağın Haricileri Selefiler"

 

Adulfettah Sisi'nin önderliğinde oluşturulan cunta, halkın oylarıyla iktidara gelen Muhammed Mursi’yi devirdi. Selefiler de bu darbeyi desteklemişti.  Suudi hanedanlığı ise, her türlü desteği Sisi’ye sunarak Mısır’da İhvan Hareketine büyük darbe vurmuştu.  Darbe neden yapıldı, kim yaptı tartışmaları uzadıkça uzadı. Ancak ortada bir gerçek vardı; Suud hanedanlığı Mısır’da köklü bir yapısı olan Müslüman Kardeşler Hareketinin yükselip iktidara gelmesini istemiyordu. Mısır’da olası böyle bir iktidar aynı zamanda Suud hanedanlığı için de bir tehdit oluşturabilirdi… Saltanatını düşünen Suud Hanedanlığı kendince “yılanın başını küçükken ezdi”. Hal böyleyken Mısır’da önemli bir gücü olan Selefi hareketi ne yaptı? Mısır’da Müslümanların alaşağı edildiği, lider kadrosunu kodese tıkadığı ve buna karşı çıkan Müslümanları darp ettiği, zindana attığı ve onlarcasını öldürdüğü bir dönemde Selefi hareketi başka işlerle uğraşıyordu. Müslümanlara sahip çıkacağı yerde, mezhepçi bir tutum sergileyerek fitne ateşine benzin taşıdı…

Selefilerin Selefun (Nur partisi) lideri, Yunus Mahyun, Yazdığı bir makalede İslam İnkılabı ve Hizbullah’a olan nefretini şöyle dile getiriyor;

'' Hizbullah, Arap ülkelerinin kalbinde yerleşmiş bir İran kanadıdır. Hedefi ise İran’ın tüm bölgeye hâkim olma rüyasını gerçekleştirmektir. Şunu da biz defalarca söyledik ki Şiiler ülkelerine bağlı ve sadık kimseler değiller. Onlar İran’a, Kum ve Necef şehirlerinde yaşayan taklit mercilerine bağlı kimselerdir. Mısır’da hâkim olmak öteden beri Şiilerin gerçekleştirmek istedikleri rüyalarıdır. Çünkü Mısır Arap dünyasının kalbidir. Dolayısıyla bu ülke bugün Şiilerin nüfuzunun artmasıyla büyük bir tehlikeyle karşı karşıyadır.!''

Ehlibeyt mektebinin Dünyada olduğu gibi Mısır'da da çığ gibi büyümesi, Selefileri ve Suud hanedanlığını ürkütüyordu. Suudi hanedanlığı hariciliğin devletleşmiş hali, Selefizim ise illegal halidir. Yani aslında beslendikleri kaynak aynıdır.

Şimdi  genel manada Selefizmi enine boyuna analiz ettiğimizde; zamanımızda hortlamış biraz harici, Birazda Emevi zihniyetini görüyoruz .

Kendilerini Allah Resulünün (s.a.a) zamanında ki İslam gibi arı duru bir İslam, değişmemiş bir İslam anlayışında görüyorlar!

Ve Bazı zaman Ayetleri farklı bir şekilde algılamalarıyla kör bir radikalliğe uzanarak ekseriyetle de uyduruk rivayetlerin tesiriyle, belirli bir hedefe doğru odaklanıp onunla kinlerini bileyip, mücadele alanlarını ilk etapta onunla sınırlıyorlar.

En azından İçlerindeki gerçekten samimi Ve Allah'ı razı etme arzusunda olan gençler bunu sanıyorlar.

Yani bu gün selefi yapıların cemaat ve örgütlerin, fertlerini tanıyıp konuştuğumuz zaman, fikir yapılarının dillerine yansıyarak konuştukları şeye bakınca, kendilerine ilk odaklandıkları düşünceye oturttukları  hedef, maalesef ''Şia; Dolayısıyla onun üzerinden İran ve Hizbullah'' düşmanlığıdır..

Bugün Emperyalizm Suriye fitnesi ile bunu çok iyi kullanıp, Suriye olaylarını sadece zalim bir liderin, kendi mezhebinin dışındaki insanları vahşice katlettiğini ve buna da düşman bellettirdikleri İran ve Hizbullah’ın destek sağladığı anlayışıyla, samimi ihlaslı gençleri bilenmiş bir kinle Suriye bataklığına çekerek helak ediyorlar..

Akılları ipotek edilmiş zavallılar!

Onlara ilk etapta ''İran'ın Hizbullah’ın ve Şia'nın” öyle nefreti aşılanıyor ki, Hakkı batıldan ayırt edemeyecek kadar taassuba sokuyorlar. Öyle ki, Artık İsrail’e düşman olmaya fırsat bulamıyorlar. Sonra El-kaide IŞİD, Nusra, Ahram'cı olup Suriye’de Kendilerini İsrail’in güvenliğine Kurban ediyorlar!

Kendilerine; İsrail’e neden bir mermi atmıyorsunuz? sorusuna!

İslam’a göre önce Mürtetlerle savaş etmek gerekir, derler.

Tamam, hadi öyle olsun!

Peki, bu durumda İslam’a ve ümmete ihanetleri ile İsrail’in en büyük müttefiki olan, en büyük Mürtet Suudi değil mi?

Neden orda cihad ilan etmiyorsunuz?

Neden Mısır'a, Katara, Ürdün'e Bahreyn'deki al-i Suud’a bir mermi atmıyorsunuz?

Yine Cevap yok! Ya da cılız rivayetlerle  El-Kaide’nin Suudi’ye karşı bir kaç eylemlerinin olduğunu iddia ediyorlar, ki nedense bu eylemler dünyada duyulmuyor..

Nedense bu saldırmadıkları sözde İslam ülkelerinin hepsinin de ABD ve Siyonist İsrail'in sadık köpekleri olduklarını görüyoruz.

Yani Amerika ve İsrail’in düşmanlarına düşman, Dostlarına dost olarak gördük bunları..

Dinledikleri Neşidelerde bazen Filistin’i, Kudüs’ü vurguladıklarını görüyoruz, ama Bu güne kadar Kudüs ve Filistin için en ufak bir adım attıkları görülmemiş, sadece tabanlarını uyutmak için, “işte bizde İsrail’e düşmanız, zamanı gelince İsrail’e karşı savaşıp Kudüs’ü kurtaracağız.” algısıyla samimi bireyleri kendilerine bağlıyorlar..

Ama Görmezler ki savaştıkları, cihad ettikleri, Filistin’in Kudüs'ün özgürlüğü için İsrail’e karşı mücadele eden, Emperyalizm ve Siyonizm’e kan kusturan direniş hattıdır.

Hala İsrail’e karşı neden  en ufak bir sürtüşme yaşamadıklarını düşünemezler..

Görmezler, çünkü kendilerine gösterilmez. Çünkü hakka karşı kör etmişler onları.

İmam Ali'nin(a.s) dediği gibi; “Allah’ın dini kişilerle tanınmaz; hakkın nişaneleriyle tanınır. Öyleyse hakkı tanı, hakka uyanları tanırsın.”

Maalesef bir çoğuna dostane bir üslupla samimi bir yaklaşımla sorulan sorular doğrultusunda,  hak olarak gördükleri yolun, aslında Siyonizm’e hizmet ettiğini, yanlış safta can verdikleri söylense de, kafada oluşmuş putları yıkamadıklarını görüyoruz. Hani Allah Kurandan bu tür taassuptaki insanlar için  şöyle buyuruyor;

''Allah’ın izni olmadıkça, hiçbir kişinin iman etmesi mümkün değildir. Akıllarını kullanmayanlar üzerine Allah bir uğursuzluk yükler.”Yunus/100

İşte biz, düşünecek bir kavim için ayetleri böyle açıklıyoruz. Fakat zulmedenler, bilgisizce hevalarına uydular. Artık Allah’ın şaşırdığını kim yola getirebilir?! Onların yardımcıları da yoktur.” Rum/28-29

Hakikaten  ne güzel bir söz; ''İmana Küfür karışırsa;''Nifak'' Hırs karşırsa; ''Fesat'', Cehalet karşırsa;''Taasup'' Kibir karışırsa; ''Zulüm'' ortaya çıkar..

Bunların algıladıkları, kendilerine aşılanan bu sözde İslam anlayışında maalesef gelinen noktada bu olmuş.

Bunun en açık örneği de Suriye’de görüyoruz. Emperyalist, Siyonist ve satılmış kuklaları;

"Esad’ın düşmesi Hizbullah’ın düşmesi demek. Esad düşerse Hizbullah Lübnan'ın güneyine çekilecek ve çok zayıf bir konumda olacak.." (El-Nusra Lideri Culani)

"Suudi Arabistan, Mısır ve Ürdün gibi Sünni ülkeler koordineli çalışarak mutlaka Beşşar Esad’ı devirmeleri gerekir. Bu Hizbullah için Çok büyük darbe olacaktır ve İsrail’in güvenliği için de bu iyi olacaktır.!"(General Amos Yadlin)

"İran ve Hizbullah’a en iyi darbe vurmanın yolu Suriye Rejmini yıkmaktır!"(Benjamin Natenyahu)

"İsrail'i İran'a karşı korumanın en iyi yolu Suriye'de Esad'ın devrilmesidir! Esad'ı devirmekle Suriye'de Şii-Sünni savaşı başlar, bu İsrail'in güvenliğine yararlı olur."(Hillary Clinton)

"İran Sünni devletler için tehlikeli." (İsrailli savunma bakanı Moşe Yalon)

 her defasında Suriye konusunda art niyetli pragmatist düşüncelerini bu sözlerle belirtseler de, bu insanlar kör taassupla yine de hakikati anlamak istemiyorlar..

E artık ne diyelim Su testisi su yolunda kırılır..

Selam Ve dua ile

Muhyettin Kaya 7 Sabah