"Büyük Kriz"

"Büyük Kriz"

Milli Gazete köşe yazarı Ali Haydar Haksal, "Büyük Kriz" başlıklı bir yazı kaleme aldı.

Milli Gazete köşe yazarı Ali Haydar Haksal, "Büyük Kriz" başlıklı bir yazı kaleme aldı.

Yaşadığımız ekonomik ve kültürel ambargoya değinen Haksal, 'Çok acımasız bir süreçten geçiliyor. Arap Baharı sonrasındaki dalgadan sonra coğrafyamız iyice kuşatma altına alındı. Hareket alanlarımız iyice daraldı. Komşularımız ile sorunluyuz. Emperyalizmi fiili kuşatmayı şimdi bir başka alana kaydırdı. Ekonomik ve kültürel ambargo. Kültürel anlamda zaten çözümsüzlük var. Kullandığımız nesneler bize ait değil, dilleri de onların dili, bütün bilgilerimiz onlarda depolanıyor. Hemen bütün soluklarımızın sayısından ve devinimlerinden haberdarlar. Tüketim kıskacındayız, onlara bağımlıyız ve artık bundan kurtuluşumuz da yok. Öyle ki öfkeleniyoruz, kızıyoruz, köpürüyoruz, ama onların ürettiklerinden vazgeçemiyoruz. Zihnen zaten teslim olunmuş. Emperyalizmin kültür boyutu iyice sarmalamış. Dolara karşı bir savaş açılıyor ama dolarlı nesnelerle yaşıyoruz ve ondan bir türlü kurtulamıyoruz.

Küçük ve sıradan durumlar ile giderek kapana kıstırılıyoruz. Tabiî bunun nedenleri var. Siyonizm amacına ulaşıyor bir bakıma. Suriye bataklığının sonuçlarıdır bunlar bir bakıma.' ifadelerinde bulundu.

Yazının tamamı şu şekilde:

Sorunlar yumağı giderek içinden çıkılmaz bir duruma dönüşüyor. Bu, uzun zamandır bölgemiz ve ülkemiz için kritik bir dönem. Yaşanmışlıkların üzerine pişmanlıklarda bulunmanın bir yararı yok. Bu süreçten nasıl çıkış sağlanabilir. Millet olarak büyük bir sorumluluk gerektirir. Yaşananlar üzerine başkalarının çıkmazlarını bir sevince dönüştürmenin bir anlamı yok. Eğer büyük bir çıkmaza neden olacaksa bütün olarak etkilenmiş olacağız.

Bu vebal başkasına ait diye bir kenara çekilemeyiz. Asıl sorumluluk bundan sonra başlıyor.

On yıllardır gelişenler buraya geleceğinin habercisi idi. Kalem ve düşünce sahipleri üzerine düşeni her zaman yaparlar. Gene de yapmalıdırlar. Bu ister uyarı ister doğrudan katkı olsun fark etmiyor.

Yeryüzü insanlığın ortak mülkü değil artık, işgal altında. Çok zor durumlarda hicret edilecek ve sığınılabilecek bir başka yurt yok. İnsana yurt olabilecek mekânlar yok. Asıl zorluk burada. Yirmi yıl önce Diyarbakır’da bir konferansta bulunmuştum. Gerilimin en yüksek olduğu dönemler. Bir aziz dostum, en zor durumda olan biz İslâmî duyarlığı olanlar. Ne ulusalcı Kürtler ne de ulusalcı Türkler bizi benimsemezler, tarzında bir yaklaşımda bulunmuştu. Diyesi şu idi ki gidecek ve sığınacak bir yerimiz yok. Bugün için bu çok daha katı bir durum.

Çok acımasız bir süreçten geçiliyor. Arap Baharı sonrasındaki dalgadan sonra coğrafyamız iyice kuşatma altına alındı. Hareket alanlarımız iyice daraldı. Komşularımız ile sorunluyuz.

Emperyalizmi fiili kuşatmayı şimdi bir başka alana kaydırdı. Ekonomik ve kültürel ambargo. Kültürel anlamda zaten çözümsüzlük var. Kullandığımız nesneler bize ait değil, dilleri de onların dili, bütün bilgilerimiz onlarda depolanıyor. Hemen bütün soluklarımızın sayısından ve devinimlerinden haberdarlar. Tüketim kıskacındayız, onlara bağımlıyız ve artık bundan kurtuluşumuz da yok. Öyle ki öfkeleniyoruz, kızıyoruz, köpürüyoruz, ama onların ürettiklerinden vazgeçemiyoruz. Zihnen zaten teslim olunmuş. Emperyalizmin kültür boyutu iyice sarmalamış. Dolara karşı bir savaş açılıyor ama dolarlı nesnelerle yaşıyoruz ve ondan bir türlü kurtulamıyoruz.

Küçük ve sıradan durumlar ile giderek kapana kıstırılıyoruz. Tabiî bunun nedenleri var. Siyonizm amacına ulaşıyor bir bakıma. Suriye bataklığının sonuçlarıdır bunlar bir bakıma. DAİŞ nasıl bir bahane ise bugün papaz sorunu da bir bahane. Türkiye bir an önce sorunların üstesinden gelecek hamlelerde bulunmak zorunda. Bir kısmı uygulanıyor. Rusya ile İran birlikteliği bir adım. Zaten günümüz geriliminin nedenlerinden biri de bu. Bu adımlara yenileri eklenmeli. Suriye ile bir an önce ortak bir noktada buluşulmalı, Irak ile de.

Ülke içindeki kavgaları bir an önce bitirmek gerekiyor. Gerilimleri azaltmalı. Art niyetliler elbette olacak, elbette gerilimi tırmandırıcı girişimler olacak. Bugün artık ideolojik gerilimlerin zamanı değil, siyasal partilerin çekişmelerinin de zamanı değil. Birbirimize höykürmenin hiçbir yararı yok.

Gerilimin azalması güven duygusu sağlar. Sorumluluk elbette ki iktidarda. Soluklanılacak kimi adımlar bir başlangıç olabilir.

İktidarın başarısızlığı için bayram edilemez. O hesaplaşma bir başka zamana bırakılmalı. Bu millet sorumluluk sahiplerine zamanla gerekeni yapar. Şu an önemli olan şu krizden nasıl çıkılır, neler yapılır, bireyden kurumlara kadar hemen herkes bundan etkilenecek. Spekülatörler için krizler bir bayramdır zaten.

Batılılar göçmenlere kapılarını çoktan kapatmışlardır. Onların yurtlarında bizlere zaten yer yok. O zaman sorumluluk gene bize düşüyor.

Asıl sorun güç konusu, güçlü değilseniz çaresizlik başlar ve üstesinden gelinemez.