Selâhaddin Çakırgil

Selâhaddin Çakırgil

Bu NATO’yu n’Yapmalı? Girmesi de, çıkması da bir ayrı dert

2. Dünya Savaşı’nı kazanan Amerika liderliğindeki Müttefik Ülkeler zafer sarhoşluğu içindeyken, -savaşın başında Hitler Almanyası ile birlikte Doğu Avrupa’yı paylaşan ve amma, Hitler’in 1941 sonunda âniden Sovyet Rusya’ya saldırmasıyla, Amerika tarafına geçen ve böylece 1945’de noktalanan savaşın galip tarafında yer aldığı için suçlanmaktan kurtulanStalin, Doğu Avrupa’yı bir anda yutuvermiş ve ele geçirdiği ülkelerde kendi beslemeleri ve kuklaları olan komünist kadrolar eliyle komünist rejimler kurmuş ve kapitalist emperyalizmini hükümfermâ olduğu Batı Avrupa ve Amerika kendilerine gelince, alel-acele ‘Kuzey Atlantik Antlaşması Organizasyonu’ (North Atlantic Treaty Organisation) adıyla bir askerî savunma paktını oluşturmuşlardı. 

O günlerde Stalin Sovyet Rusyası hâkimiyet alanlarını genişletmek ihtirasıyla Türkiye’den de ‘Boğazların güvenliğini sen sağlayamıyorsun, onu ben sağlayacağım..’ gibi taleplerini dillendirmeye başlamıştı. Türkiye, Stalin’in bu taleplerine karşısında hayır diyebilecek ve bir savaşı göğüsleyecek durumda olmadığını bildiğinden Amerika’ya sığındı.. USA emperyalizmi de 2. Dünya Savaşı’nın en ünlü savaş gemisi Missoury’i İstanbul’a gönderdi ve Stalin Rusyası geri çekilmiş gibi yaptı. İşte o demlerde NATO kurulmuştu, 1949’da... 

Türkiye de NATO’ya girmek çin yalvarıyordu, ama, özellikle İngiltere, ‘NATO, Atlantik Ülkeleri arası bir savunma paktıdır ve bayrağındaki Haç şeklindeki yıldızdan da anlaşılacağı üzere hristiyanlararası bir dayanışma paktıdır!’ diye hayır diyordu.. 

O sırada Kore yarımadası, komünist Kuzey Kore ile kapitalist Güney Kore olarak ikiye bölünmüştü ve iki kutup arasında müthiş bir savaş sürüyordu. Sovyet Rusya ve Mao Çini Kuzey Kore’yi destekliyordu.. Amerika ve müttefikleri de Güney Kore’yi.. İşte o sırada Türkiye’nin NATO’ya üyelik taleplerini değerlendiren Amerika, Türkiye’den, Kore’ye asker göndermesini istedi ve Türkiye hemen kabul edip, Kore’ye binlerce askerini gönderdi ve yüzlerce kurban verdi, özellikle de Kunuri Savaşları’nda.. 

Ve bu ağır bir bedel ödendikten sonra, Türkiye de kabul edildi NATO’ya, 1953’de.. 

NATO Antlaşması 25 yıllık olarak düşünülmüş ve bu süreden sonra isteyen üyeler devam edebilecek ve ayrılmak isteyen ülkeler de ayrılma kararlarını bildirdikten 1 yıl sonra ayrılabileceklerdi.. Türkiye’nin üye oluşu üzerinde 65 sene geçiyor.. 

***   

Türkiye Amerika’dan sonra en büyük orduya sahip olan bir üye ülke olarak, bu kuruluşun jandarmalığına lâyık görülmüştü. NATO Antlaşması’nın 5 . maddesinde, ‘bir üye ülke saldırıya uğradığında, diğer üye ülkelerin onun yardımına koşacakları’ taahhüt edilmişti ve Amerikan emperyalizmi, 11 Eylûl 2001’de kendi içinden ve kendi iç güvenlik zaafiyetiyle büyük bir saldırıya maruz kaldığı zaman, dönemin Amerikan Başkanı G. W. Bush, sadece NATO ülkelerine değil, bütün dünyaya ‘Ya bizimlesiniz, ya da bize karşı!’ diyor, başka bir alternatif bırakmıyordu. 

Türkiye de gereğince amel etmişti. Ama Türkiye’nin karşılaştığı tehlikeler söz konusu olduğu zaman NATO sağırdı. Türkiye’ye NATO’nun jandarmalığı vazifesi verilmişti. 

*** 

Şimdi, bir daha görülüyor ki, Amerikan emperyalizminin elindeki bir sivri mızrak halinde bulunan NATO, Türkiye’nin karşılaştığı tehlikelere karşı vurdumduymazdır, ama, kapitalist emperyalizm dünyasının bekçiliği söz konusu olunca sorgusuz-sualsiz, gözü kapalı jandarmalığa koşması beklenen bir devlet durumundadır. 

Ama, şimdi işte bu oyunu bozmaya çalışıyor Tayyip Erdoğan Türkiyesi..

Ve o zaman da başta Amerika olmak üzere bütün NATO dünyasının Türkiye’ye nasıl tuzaklar hazırlamakta olduğu ortaya daha bir çıkıyor. 

Görülüyor ki, NATO, Türkiye’nin sırtında bir yük ve bir kambur.. Çıkmak istese, girmesi kadar problemli.. Putin Rusyası ise Türkiye’yi NATO’dan çekerse, NATO dünyasında büyük bir gedik açabileceğini düşünüyor.. Ve Amerika da, ‘Rusya’dan S- 400 füzelerini alma, biz sana daha iyi hava savunma sistemleri sunalım’ diyor. 

Sahi, bu NATO’yu n’apmalı? Çıkması da, girmesi kadar problemli olacağa benziyor. Ama, bir şekilde bunu başından atmalı Türkiye.. 

Bu yazı toplam 930 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar