Bu millet; ne filmler, ne Başbakan Adayları gördü!

“Fıkra”nın çeşitli versiyonları var ama, ben bildiğimi aktarayım...

Temel ile Dursun, bir gün “sinema”ya gitmişler... 

Filmde, “at üstündeki bir adam” bir başka atlı grubun peşinden koşmakta, onları yakalamaya çalışmaktadır...

Koşar, koşar, koşar!..

Tam o anda; Temel, Dursun’a der ki; “Var mısın iddiaya... Bu adam, peşinden koştuğu adamları yakalayacak!”

Dursun der ki;

“Hayır yakalayamayacak... 

Uçurumdan aşağı yuvarlanacak!”

Nihayetinde, iddialaşırlar.

Atlı, koşar, koşar ve gerçekten de uçurumdan aşağı yuvarlanır!..

Temel, çıkarır cebinden “50 lira”yı, verir Dursun’a!..

Öyle ya;

İddiayı Dursun kazanmıştır.

Ne var ki;

Dursun’un içi rahat değildir. İddiayı kazanmıştır ama, vicdan azabı çekmektedir.

Sonunda, Temel’e; “Al şu paranı” der ve “itiraf”ta bulunur:

“Ben bu filmi daha önce seyretmiştim!.. Atın uçurumdan yuvarlanacağını biliyordum.”

Temel der ki;

“Önemli değil Dursun... Ben de itiraf ediyorum, bu filmi daha önce ben de seyretmiştim!”

Dursun şaşkındır;

“Bu filmi daha önce seyrettiysen, niye iddiaya girdin?”

Temel cevap verir;

“Aynı hatayı tekrar yapacağını nereden bilebilirdim ki?!?”

Tam, “Temel’ce” bir cevap!..

Film, aynı film!.. At, her defasında uçurumdan yuvarlanıyor ama, Temel; son derece iyi niyetli!..

“Belki hatasını düzeltir!”

Ama, “düzeltmiyorlar” ve “hep aynı hatayı işliyorlar” işte!..

Hem de;

“Aynı film” olduğunu bile bile!..

YUSUF ERİKEL OLAYI

Belki hatırlarsınız...

Yıl 2004...

O yıl, AK Parti İktidarı’na karşı “birçok darbe girişimi” olmuştu... Kod adları; “Ayışığı, Sarıkız!.. Yakamoz!.. Eldiven!..” olan “darbe girişimleri” hâlâ hafızalarımızda...

İşte o günlerde;

Emniyet İstihbarat Dairesi eski Başkanvekili Bülent Orakoğlu; partisinin adını, ancak yakın çevresindeki birkaç kişinin bilebileceği bir “genel başkan” ile görüşür.

Görüşme mekânı;

Ankara’daki Armada Alışveriş Merkezi’dir!

Görüştüğü kişi de;

Milli Demokrat Halkın Partisi Genel Başkanı Yusuf Erikel’dir.

Daha sonraları “Ergenekon İddianamesi”nde de yer alan bu görüşmenin ayrıntısı şöyledir:

“Milli Demokrat Halkın Partisi Genel Başkanı Yusuf Erikel; bazı etkili bürokratlar ile bazı büyük sivil toplum kuruluşlarını ziyaret ederek demiş ki;

“Darbe olacak, AKP düşürülecek. Ben Başbakan olacağım. Duruşunuza dikkat edip bize yardımcı olursanız, biz de size yardımcı oluruz.”

Görüştüğü kişilere bu tür “tehdit”ler savuran Erikel, Orakoğlu’na da demiş ki; 

“Amacımız Hükümet’i devirmek... Yakın bir zamanda harekete geçeceğiz!.. Hükümet gidiyor... Ben, bir-iki ay sonra Başbakanım!.. 

Eğer stratejinizi bu şekilde götürmeye devam ederseniz, sizin ve çocuklarınızın bundan sonra devlet hizmetinde yer alması mümkün değil!..

Ama, şu andan itibaren bizim dediklerimizi kabul ederseniz; size, devlet içinde önemli görevler verebiliriz!”

Görüyorsunuz ya; 

Açık açık, “devletten yer beğen” demiş Bülent Orakoğlu’na!..

Kafasından geçen neydi acaba?..

“MİT Müsteşarlığı” filan mı?..

Ama, Orakoğlu, “uyanık” adam!..

Düşer mi bu tuzağa?..

Yutar mı bu zokayı?..

Bu “film”leri daha önce çok gördüğü için “hayır” demiş!..

Ama Yusuf Erikel; “Ben kim, Başbakanlık kim?..” diye düşünmemiş olmalı ki, teklife “balıklama” atlamış ama sonuç malûm;

“Havasını aldı!”

ŞENER’E VERİLEN GAZ!

Yusuf Erikel havasını aldı ama, film “The End” demedi.

“Aynı film” devam etti.

“Filmin gidişatı”nı biliyor olmasına rağmen, “dolmuşa binen” bu defa da Abdüllatif Şener oldu...

“AK Parti’nin kurucularından biri” ve dahası “Başbakan Yardımcılığı” gibi bir görevde olmasına rağmen, kendisine öyle bir “gaz” verildi ki; kendisini “Cumhurbaşkanı” olarak görmeye başladı!..

Nasıl başlamasın ki;

CHP cenahı, “Abdüllatif Şener Cumhurbaşkanı Adayı olursa, kendisini destekleriz” açıklamaları yapıyordu.

Abdüllatif Şener de;

CHP’nin verdiği bu “gaz”la yollara düştü... Gittiği yerlerde “50 araçlık konvoy”la karşılansa; “Aydın Doğan medyası” bu sayıyı “500 araç” diye pompalıyordu.

Bununla da kalmıyorlar;

“Abdüllatif Şener’e büyük ilgi!.. Halk Şener’i sevdi” başlıkları atıyordu...

Şener de, bu “gaz”la açıklama üstüne açıklama yapıyor, “Tayyip Erdoğan ve Hükümet aleyhinde” atıp tutuyordu...

Sonra, havası söndü...

Ne aday olabildi, ne de partisi bir varlık gösterebildi!.. Dimyat’a pirince giderken, evdeki bulgurdan da oldu!..

Sadece kendine yazık etti!..

KURTULMUŞ VE SARIGÜL!

Ama film devam ediyor.

Bu defa, Numan Kurtulmuş’a taktılar kancayı... Kısa süreli “Saadet Partisi Genel Başkanlığı”ndan sonra, istifa edip “Has Parti”yi kuran Numan Kurtulmuş’a diyorlardı ki; 

“Hele sabret!.. Çok yakın bir zamanda Erdoğan gidecek!.. Erdoğan’ın yerine seni düşünüyoruz!”

Ne var ki;

Numan Kurtulmuş, bu “Paralel zoka”yı yutmadı... Vizyondaki filmin, “aynı film” olduğunu gördü ve Tayyip Erdoğan’la görüşmesinden sonra, “AK Parti’ye katılma” kararı aldı.

Bu vesileyle ifade edelim ki; 

Numan Kurtulmuş’un “AK Parti’ye katılma” kararında, eşi Sevgi Kurtulmuş Hanımefendi’nin de çok büyük rolü olmuştur.

Numan Kurtulmuş’un AK Parti’ye katılması, “senaristler”in canını çok sıksa da, “aynı filmi” oynatmaya devam ettiler.

Yeni adayları, Mustafa Sarıgül’dü!..

Hedefleri “Tayyip Erdoğan’ı devirmek” olduğu için, son günlerde Mustafa Sarıgül’e sarıldılar...

5-6 Eylül’de yapılacak “CHP Olağanüstü Kurultayı”nda, genel başkanlığa aday olan Muharrem İnce’nin, Kemal Kılıçdaroğlu tarafından “bir çiklet gibi çiğneneceğini” gayet iyi bilen “Faiz ve Vaiz Lobisi”nin “baron”ları, Kemal Kılıçdaroğlu’na herhalde şöyle dediler;

“Daha zamanın var... Yenilgi üstüne yenilgi yaşasan da, bir Kurultay daha yap, genel başkanlığa devam et!”

Malûm; aynı “baron”lar; Mustafa Sarıgül’ü; 30 Mart’ta “İstanbul’dan Belediye Başkan Adayı” yapmışlar, bir “fiyasko” yaşamışlar ama “Sarıgül’ü yedekte tutmaya” karar vermişlerdi.

Anlayacağınız;

Sarıgül’ü “beklemeye” almışlardı...

Senaryo gereği;

“Sermayenin Sarıgül’ü”, Hacıbektaş’ta “Kılıçdaroğlu ile yan yana” görüntü verdi... Ardından, Kurultay tarihinin belirlendiği MYK öncesinde Kılıçdaroğlu ile görüştü ve “yanındayım” dedi...

Böylece, kendisine “sufle” edilen senaryodaki rolünü oynamış oldu!..

Kendisine denilen şuydu:

“Şimdilik Kemal Kılıçdaroğlu’nun yanında durmaya devam et!.. Kemal Bey’den sonrasına hazır ol!”

Dedik ya;

“Hep aynı senaryo,

Hep aynı film!”

Daha önce Yusuf Erikel’e, Abdüllatif Şener’e ve Numan Kurtulmuş’a hangi “telkin”de bulunulmuşsa, şimdi de Mustafa Sarıgül’e, “bekle” deniliyor!..

“Bekle, Başbakan sen olacaksın!.. Bekle, CHP’nin başına sen geçeceksin!”

Bekleyip, göreceğiz...

GÜL, OYUNA GELMEDİ

Yeni yeni öğreniyoruz ki;

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de, aynı filmde “aktör” olmaya zorlanmış!..

Abdullah Gül’ün, 19 Ağustos’taki “Veda Resepsiyonu”nda “AK Parti’nin içi” hakkında söylediği sözler, medyada geniş yankı bulsa da; herhalde “CHP’yi” ve “Paralel Yapı”yı kastederek sarf ettiği sözler üzerinde, her ne hikmetse pek duran olmadı...

Oysa Gül, “çok önemli bir ifşaat”ta bulunuyor ve diyordu ki;

“Bir taraftan benim Cumhurbaşkanı olmam sürecinde ‘Aman cumhurbaşkanı olmasın’ diyenlerin bana parti kurdurması, yeni cephelere çekmesi, onu gördüm. Bir taraftan da bizim cenahtan yapılan epeyce saygısızlıkları da gördüm.”

Peki, Abdullah Gül’e; “Aman Cumhurbaşkanı olmasın” diyenler kimlerdi?..

Elbette “CHP’liler”di!..

Gül’ün “Cumhurbaşkanı” olmasını o kadar “istemiyorlardı” ki, Türkiye’nin her tarafında “Cumhuriyet mitingleri” bile yaptırmışlardı!..

Şu hâle bakın;

Gül’ün, hem “Cumhurbaşkanı” olmasını istemiyorlar, hem de; ayrıldıktan sonra “parti” kurmasını istiyorlar!..

Niye?..

Amaç, elbette; “Abdullah Gül ile Tayyip Erdoğan’ı karşı karşıya getirmek ve Erdoğan’ı yıpratmak”tı!..

Ne var ki;

Abdullah Gül, bu “telkin”lere kulak asmadı ve tavrını gayet net açıkladı:

“Köşk’ten ayrıldıktan sonra partime dönmemden daha doğal ne olabilir?.. Elbette, kurucusu olduğum partime dönecek ve tecrübelerimi yine dâvâma ve partimin başarısına kullanmaya devam edeceğim.”

Neticede, “senarist”ler yine avucunu yaladı, yine havalarını aldılar!.. Gül’e “ayrı parti” kurdurup, onu “Erdoğan’la tokuşturmak” isteyenler, bir defa daha hüsrana uğradı!..

Çünkü Abdullah Gül;

“Bu filmi daha önce çok seyretmişti!”

Filmin devamında “uçurum” olduğunu görebilecek kadar tecrübeliydi!..

Gül’ün “bazı tavırları” elbette eleştirilebilir ama “telkinlere kulak tıkaması”nı gözardı etmemek gerekir.

DAVUTOĞLU’NA BAŞARILAR

Gelelim, filmin “The End”ine...

Hemen herkesin gördüğü ve bildiği gibi; filmin sonunda “sürpriz” olmadı ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun, dünkü “istişare”ler sonunda; 

“Hem AK Parti Genel Başkanı, hem de Başbakan” olduğu, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından saat 18.55’te kamuoyuna açıklandı.

Evet, “sürpriz” yok!..

Bir süredir “Yeni Başbakan” olarak adı geçen Ahmet Davutoğlu, aynen beklendiği gibi, “Başbakan” oldu...

Geçmişte “darbeci”ler, bugün de “muhalefet” ve “baron”lar “Başbakan” arayadursun, AK Parti, “Başbakan”ını belirledi bile!..

Ahmet Davutoğlu’nun “Yeni Başbakan”lığını tebrik ediyor, Erdoğan’ın da hedef olarak gösterdiği gibi; “Çözüm Süreci ve Paralel’le mücadele” yolunda başarılar diliyorum!..

Demek oluyor ki;

Bu ülkede “Başbakan”lar, artık “Baron”lar ve “Şaron”lar tarafından değil, “milli irade” tarafından belirleniyor!..

“Yeni Türkiye”ye, “Yeni Başbakan”ı belirleyen de “milli irade” olmuştur!..

“Eski Türkiye’nin siyaset mühendisleri”ne düşen; artık “eski film”leri vizyondan kaldırmak ve “yeni film”leri vizyona sokmak olmalıdır!..

Zaten “film çevirmek”ten başka hiçbir beceriniz yok!..

Olmuyor işte!.. 

“Hep aynı film”le yürümüyor bu işler!..

Madem kendinizi yenileyemiyorsanız,

Bari “film”lerinizi yenileyin!..

Bu duygu ve düşüncelerle; “Yeni Başbakanımız Ahmet Davutoğlu”na, yeni görevinde başarılar diliyorum.

Türkiye’ye ve dünyaya hayırlı olsun...

 ******************************************************************

Yıl 2005... Davutoğlu diyordu ki: “Biz geleceğin Türkiye’sini inşa ediyoruz”

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından, dün saat 18.55’te “AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan” olarak açıklanan Ahmet Davutoğlu ile ilk karşılaşmam, “2005 yılının Temmuz ayı”nda oldu...

Bu, benim de; “Başbakan Tayyip Erdoğan’lı, ilk yurtdışı gezim”di... Moğolistan’a gitmiştik... 

Karakurum’dan Orhun Abideleri’ne giden “40 kilometrelik asfalt yol”un temeli atılmış, Türkiye’ye dönüyorduk... “Moğolistan’la ahım-şahım bir ticaretimiz olmadığını” öğrenince; o dönemde “Erdoğan’ın Dış Politika Başdanışmanı” olan Ahmet Davutoğlu’na sormuştum;

“Türkiye’nin buralarda işi ne?.. Bizim, Moğolistan’dan ne beklentimiz olabilir ki?”

Hiç unutmam, Sayın Davutoğlu, aynen şu cevabı vermişti:

“Biz, bugünlerle meşgul değiliz... Biz, geleceğin Türkiye’sini inşa ediyoruz.”

Daha sonraki yıllarda “Dışişleri Bakanı” olan Davutoğlu, bütün mesaisini “Geleceğin Türkiye’si”ne harcadı... Zaman oldu, “24 saatte 5 ülke”yi ziyaret ettiği oldu... Bu performansı da; herhalde “Başbakan” olarak ilân edilmesinde etkili olmuştur.

Öyle umuyorum ki; Sayın Davutoğlu, bundan sonra da “Başbakan” olarak “Geleceğin Türkiye’sini inşa etmeye” devam edecektir...

Kendisine başarılar diliyoruz.

yeniakit

Bu yazı toplam 659 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar