Bonzai Koalisyonu

Bonzai Koalisyonu

Başbakan Davutoğlu, İç Güvenlik Paketi'nde muhalefetin, 'neye karşı olduğunu bilmediğini' belirtti. CHP, MHP ve HDP'yi biraraya getiren asıl nedenin 'paralel yapı' olduğuna dikkat çeken Davutoğlu, "CHP’nin paralelle ne yaptığını biliyoruz. Çözüm sürecine

Başbakan Davutoğlu, aralarında gazetemizin yazarlarından İsmail Kılıçarslan'ın da bulunduğu basın mensuplarına Pakistan dönüşü önemli açıklamalarda bulundu.

İç Güvenlik Paketi olarak bilinen yasa tasarısının Meclis’teki görüşmeleri sırasında yaşanan kavga hakkında ne düşünüyorsunuz?
AK Parti’nin bir önemli misyonu, travmatik unsurlar taşıyan dönüşümde, o dönüşümün istikametini belli bir çizgide tutmak. Her türlüsünü gördük son 12 yıl içinde. Cumhuriyet mitingleriyle, laik kesimin endişeleri üzerinden kendilerince bir kalkışma havasına dönük. Gezi ile yine farklı kesimlerin ama çevreyi kullanarak dengeyi bozma gayreti. Sonra paralel yapıyla, şimdi de bütün bu koalisyon bu çevreler, bir şekilde koalisyon yapma çabası içinde. Meclis’teki tablo çok gülünç. HDP ile MHP birlikte hareket ediyor. HDP ile CHP birlikte hareket ediyor. Yani kaostan nasıl bir medet umma, normal bir siyasi süreçten değil de kaostan siyaset üretmek... Oysa 3-4 ay sonra seçim var. Bir iddian varsa bunu gerçekleştirebilirsin yani. Ama sen bunu denemiyorsun. Ve bir kaotik şeye yöneliyorsun. Aslında bu Gezi, 17-25 Aralık ve Kobani olayları farklı 3 kesimin kaos çıkartma denemeleriydi. Şimdi bunların bir zeminde, bunları biraraya getirmeye çalışanları görüyoruz. Çok tehlikeli bir trend. Ama bir bakıma da toplum açısından çok iyi bir ders gerçek anlamda. İyi bir, öğretici bir tecrübe. Çünkü herkes tabloyu görüyor.
KOBANİ’DE NE DEDİLER?
“Neye karşı çıkıyor bunlar? Şimdiye kadar Allah aşkına İç Güvenlik Paketi’nin hangi unsuruna muhalefet ediyorlar? Duydunuz mu bir şey? Yani ‘şu madde bizim için demokrasiye aykırı’ diye Kılıçdaroğlu’nun ağzından bir şey duydunuz mu? Yok. ‘Otoriterleşme’... Böyle simgesel bir dil kullanırlar. Bir şekilde toplumda huzursuzluk çıkarırlar. HDP, neye karşısın sen? Hangi maddeye karşısın? Kobani olaylarına sert eleştiriler getiren MHP şimdi neye karşı? Yok, bilinmiyor. MHP ve CHP, 6-7 Ekim'de ne diyorlardı? ‘Olaylara niçin müdahale edilmiyor?’ İşte bu ihtiyacı karşılayacak imkan var. Niye buna karşı çıkıyorsun?”
AVRUPA’DA DAHA FAZLA
“HDP, JİTEM teziyle 20 yıl bir argüman geliştirdi. Burada jandarma, doğrudan İçişleri Bakanlığı’na bağlanıyor. Bu kısmı görmüyor. Ve ‘polis devleti’ diyorlar... Peki nerede, hangi unsur? Bir tek söyleyebilecekleri şey var: Gözaltı süresinin 24 saatten 48 saate çıkarılması... Ama dikkat, polisin 24 saat, savcının izniyle 48 saat. Avrupa’daki bütün uygulamalar bundan daha fazla. Bir tek Fransa bizimle aynı. Diğer bir şey işte polis araması denilebilir. Bu da dünyanın her yerinde olan ve ihbar üzerine arama, yolcu durdurmak değil. Yani bonzai taşıyan bir aracı, arama imkanı yok şu an polislerin. Yani şu anda uyuşturucu ihbarı alsa polis, gidecek savcıdan izin alacak. Sonra gidip aracı durduracak, tabi bulursa... O arada o uyuşturucu oraya ulaşmış zaten, yapacak bir şey yok.”
İNGİLTERE’DE SÜRE 36 SAAT
“İngiltere’de polis 36 saat gözaltında tutuyor. Türkiye’de 24 saat. Savcı 48 saat, toplu suçlarda azami 4 gün. Almanya’da polis, 24 saat muhafaza amaçlı, 48 saat adli amaçlı tutuyor. Yani polis tutuyor savcı değil. Toplam 72 saat. Fransa, polis 24 saat, savcı 48 saat, bizim gibi. Avusturya, polis 48 saat. İtalya, polis 24 saat, savcı 96 saat, bizde savcı 48 saat. İspanya’da polis 3 gün, 72 saat gözaltında tutabiliyor. Belçika’da 48 saat tutuyor polis, bizde 24 saat. Danimarka’da polis 24 saat ama 4 güne kadar çıkarabiliyor. Polonya, 48 saat. Bulgaristan, polis 24 saat, savcı 72 saat. Bizde şu anki durum yani değişmemiş durumda polis gözaltısı yok. Savcı tek kişi 24 saat, toplu suçlarda 4 gün.”
MOLOTOF ATALANLAR BIRAKILDI!
“Şimdi düşünün niye buna ihtiyaç hissediliyor? Kobani olaylarında elimizde resimler, görüntüler var. Polis birini tutuyor. Yani birisi molotof kokteyli atmış, saldırmış. Yasin Börü’yü öldürürken, polis tutuyor, savcıya sevk ediyor. O sırada savcı, şu veya bu gerekçeyle, bıraktığı zaman ki, olaylarda gördük bunu, paralel yapı ya da başka bir faktörle, yüzlercesini anında bırakıyor. Tekrar aynı kişiler sokağa gidip, molotof atmaya devam ediyor. Adam bir kapıdan geliyor diğer kapıdan çıkıyor. Bu da diğerlerine cesaret veriyor en önemlisi. Yani diyor ki, bakın götürmek bir şey değil, gözaltına alınması bir şey değil. Ben gittim geldim. Ve devam ediyor. Bu 48 saate çıkarma, en azından 24 saat polis, savcıyla 48 saate çıkarmamız, o anda olayı kontrol altına almamız için gerekli.”

Ne yapıyor İmralı’ya gidenler?

Çözüm sürecinde son durum nasıl? İmralı’dan örgüte giden ‘silah bırak’ mesajına direniş var mı? Demirtaş, önşart olarak ‘ev ödevi’nden bahsetti...
Bizim tutumumuz hem açık hem de sonuç alıcı. Çözüm süreci 2012 Kasım ayı gibi başladı, 2013 Mart’ında yapılan açıklamayla da ivme kazandı. Peki bu açıklama ne diyor? Silahlı unsurlar Türkiye’den çekilecek ve silahlı mücadele bırakılacak. Bu yapıldı mı? İki sene geçti. Yapılmadı, aksine 6-7 Ekim olaylarıyla şiddet kırsaldan kente indirilmeye çalışıldı. Peki hükümet ne yaptı? Bunun için yasa çıkardı, demokratikleşme paketleri ilan edildi. En fazla talep edilen şey, çözüme yasal çerçeve kazandırıldı. İki yıl geçti şimdi yine silah bırakmayı şarta bağlamaya çalışıyorlar. ‘Şunlar olursa silah bırakırım’. Ya bu doğal bir parçası bütün bu sürecin. Efendim ‘müzakere başlasaydı’, peki ne yapıyor bu İmralı’ya gidenler gelenler, bir süreç yürüyor. Eğer bir müzakere zemini denilmişse Meclis bir müzakere zemini. Getirirsin konuşulur demokratik siyaset için her şey konuşuyor. İmralı’ya giden gelen heyetler belli hususlar konuşuluyor hepsinin detaylarını biz biliyoruz. Bu sürecin doğası içinde bunlar paylaşılır. Ama mesele üzüm yemek değil de bağcıyı dövmekse tabiri caizse halkı dövmekse buna izin vermeyiz.

Senaryo: Toplumu AK Parti geriyor!

Seçim öncesi provokasyon hazırlığına ilişkin istihbarat mı var?
Evet, basına da yansıyor, gördünüz. CHP ile paralel arasındaki ilişkiler. Şimdi bunlar hep bizim önümüze geliyor. Herkesin takip ettiği olaylar. Perde gerisinde bir senaryo yazılmaya çalışılıyor. Bu senaryoda hep şu intiba var: ‘Toplumu geren AK Parti’. Şimdi bakın toplumu geren kim? Kobani olayını kim çıkardı? HDP. Sokağa milleti kim çağırıyor? CHP. Bunlara kim destek veriyor? MHP. Öyle bir ümitsiz haldeler ki, 12 yıldır iktidar olan bir parti, ülkeyi suhuletle seçime götürme gayreti sarf ediyor. Normalde yıprandığını düşünmek mümkün vs... ama muhalefet, seçime odaklanmak yerine gerginliğe odaklanıyor.

Planları bozduk

Şimdi sürekli şöyle bir hava var uluslararası alanda: Suriye ve Irak’taki gelişmeler dolayısıyla Kürt kanadı tekrar birileri tarafından kullanılmak isteniyor bölgeyi dizayn etmek için. Türkiye’de demokratik bir çözümle neticeye ulaşılması güzel bir örnek, bu yönüyle birçok planı bozuyor. Bölgede otoriter yapının devamını isteyenlerin planını Türkiye bozuyor. Bölgede terör odakları terör DEAŞ da dahil olmak üzere terör odakları üzerinden İslam’ı terörle özdeşleştirme çabalarını Türkiye bozuyor. Kürt sorunu üzerinden bir etnik çatışma çıkarma planı Türkiye’deki demokratik siyaset bozuyor.
TÜRKİYE İLE İLİŞKİLİ
Bölgeye dizayn verme, enerji politikalarıyla ilgili dizayn verme çabalarını işte Türkiye, Kuzey Irak’la geliştirdiği ilişkilerle, tam da bunu bozuyor. Çözüm süreci bu bağlamda önemli, sadece Türkiye bağlamında değil. İşte Kobani olayları... Suriye’deki Kürt sorunu ile Irak’taki Kürt sorunu doğrudan Türkiye’deki çözümle irtibatlı.
IRAK’TA DAĞDA DEĞİLLER
Şimdi muhtemelen Kobani’de başarı kazandık başka bir psikolojiye giriyorlar. Halbuki bizim bu taraflardan beklediğimiz Türkiyeli olarak düşünmeleri. Yani Türkiye içinde farklı bir tecrübe var. Türkiye, Suriye değil Irak değil. Türkiyeli olarak Türkiye içinden düşünseler yani nasıl HDP’nin milletvekilleri Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde görev yapıyor. Irak’ta dağda değiller, Irak’ta Meclis’te de değiller veya Suriye’de değiller. Türkiye realitesi üzerinden konuşmaları lazım. 6-7 Ekim olaylarına en fazla tepkiyi kim verdi? Doğu ve Güneydoğu’daki halk verdi.

PKK-Paralel ittifakı

Oslo sürecini basına kim sızdırdı? Şu anda bu şeyi yapan ve bazı dış unsurlarla paralel örgüt içine sızmış unsurlar birlikte bu süreci sabote ettiler. Tesadüf mü Allah aşkına, hani silahlı unsurlar çekilecekken Gezi üzerinden öylesine bir ajitasyon yapıldı ki. Cumhurbaşkanımızın Diyarbakır’daki buluşmasında, Barzani de vardı, müthiş bir Türk-Kürt kardeşliği üzerinde bir psikoloji gelişti. 17 Kasım’dı. Sonra 17-25 Aralık, bir anda ülkenin atmosferi değişti. Daha sonra 6-7 Ekim olayları çıkarıldı. Burada doğal bir süreç yok, yönlendirilmiş bir tepki var. Arkasında paralel unsurları da biliyoruz, bazılarının nerede hangi örgüt mensubuyla konuştuğunu biz biliyoruz, kimse bunların bilinmediğini zannetmesin. Kimin kimle konuştuğunu, CHP’nin paralelle ne yaptığını, örgütün paralelle ne ilişkiler kurduğunu, paralelin nerelerde ne tahrikler yaptığını... 24 Nisan’a gidilirken Ermeni meselesini tahrik edecek şekilde New York Times’ta yayınlanan makalenin aynısı ve benzeri Pakistan’da Urduca yayınlanıyor. Meclis’te MHP ile HDP’yi işbirliği yaptıran saik nedir? İki kadın vekil Özgecan olayından sonra kürsüyü işgal ediyor. Kadınlığı bir provokasyon unsuru olarak kullanıyorlar.

Esed’e en çok katkı DEAŞ’tan

DEAŞ’ın katliamları konusunda Türkiye’nin tutumu ne olacak?
Türkiye’nin tutumu açık; bunlar katliamdır, ister Kıpti olursa olsun, ister Nusayri, ister Müslüman, ister Sünni, ister Şii kim olursa olsun bunlara karşı tutumumuz açık ve net. Kesinlikle bu suçtur ve aslına bakarsanız Libya’da da Suriye’de de otoriter yapıların istediği zemin hazırlanmakta. Eğer Suriye’de DEAŞ olmasaydı Esed bu anlamda bir muhatap gibi neredeyse görülmeye başlanmazdı. Esed’e en fazla katkıyı DEAŞ yaptı. Maalesef Özgür Suriye Ordusu, bu 3’üncü ihtimal sürekli zayıflatılıyor; ‘madem ki kaos ve terör ihtimali var, o zaman otokrasi meşrudur’ noktasına getirilmeye çalışılıyor.

HDP süreci tıkarsa yüzde 10’u aşamaz

Çözüm sürecinin başarıyla sonlanmasını gerçekten istiyorlar mı? Yoksa HDP, seçimlerde istediği oyu alabilmek için mi gerilimi yüksek tutuyor?
Bu ihtimal söz konusu ama bir ikilem var burada. HDP, hem batıdaki oylara talip olacak, yani örgüte yakın unsurların dışındakilerden oy isteyecek, -hani Syriza örneği diyeyim- geniş toplum kesimlerine hitap etmeye çalışacak hem de şiddeti benimseyecek. Bu parti öyle bir ikilemle karşı karşıya ki... HDP ya Türkiyelileşecek ve her kesime açılacak, ki o zaman çözüm sürecine daha fazla sarılması lazım. Ya da şiddet diline sarılacak tekrar, dar bir siyasi kitleye mahpus olacak ve seçimlerde yüzde 10’u aşamayacak. Şimdi yalpalıyorlar. CHP ise ulusalcı bir dille kendi geleneksel tabanına hitap ederek yol yürümeye kalksa aynen HDP’nin tabanı gibi daralıyor. Açıldığı zaman, işte Bekaroğlu’nu Yaşar Nuri’yi alarak açılmaya çalışıyor ama bu sefer de kendi geleneksel kitlesi tepki vermeye başlıyor ve partinin ayarı bozuluyor. İşte hep diyorum biri Türk BAAS’ı, biri Kürt BAAS’ı, ikisi de dar kitleyle örgütçü bir yapı. HDP’nin istediğini yapsanız ‘Kobani düzeni’ diyeyim, yani 6-7 Ekim düzenine gideceksiniz. CHP’nin düzenini kursanız 'Şişli düzeni' olur birbirlerine girerler.

İsmail Kılıç Aslan / Yeni Şafak