Nureddin Şirin

Nureddin Şirin

Biz Suriye'deki Zalimleri Savunmaya Devam Mı Ediyoruz..?

Sitemizde yazmakta olan saygıdeğer ağabeyim Vehbi Camgöz"ün son yazısında, bizim sitenin yayın politikasına da bir göndermede bulunduğu için sevgili ağabeyimin bu dokundurmasına anlayışına sığınarak bir cevap yazmak istiyorum.

Öncelikle, Vehbi Camgöz ağabeyim ile olan tanışıklığımıza kısaca temas edeyim.

Malüm Sincan Kudüs Gecesi programından dolayı Ankara DGM tarafından tutuklanıp Ulucanlar"daki Ankara Merkez Kapalı Cezaevi"ne konulduğumuzda, orada geçen altı ayımızın en anlamlı ve en bereketli yanı kuşkusuz ki, cezaevinin müdürünün Vehbi ağabeyimiz olmasıydı.

Emekli bir cezaevi müdürü olarak hakkında soruşturma açılmayacağını ve zaman aşımını göz önünde bulundurarak bir itirafta bulunmak da gerekiyor.

Vehbi ağabey, Allah kendisinden razı olsun, Türkiye"nin en sıkıntılı bir cezaevinde müdürlük yaparken, bizler için kendisi bir müdür değil, mihriban ve şefkatli bir ağabey idi. Her ne kadar 28 Şubat konjonktürünün tehlikeli sanıkları konumunda isek de, o "cezaevi"ni bizim için bir "esenlik mekanı"na dönüştürmüştü. Onun varlığı bizim için bir huzur ve güven vesilesi idi. İster bizim müdür odasında geçen günlerimiz, ister onun bizimle koğuşta sabahladığı günler, bir TC zindanında "İslam kardeşliği"nin unutulmaz örneğini oluşturuyordu.

Vehbi ağabeyimizin İslami şahsiyeti, özelde Milli Görüş davasına olan yürekten sadakati ve bizlerin de Refah Partisi ile ilgili bir davanın sanıkları oluşumuz ve aslında "Milli Görüş hareketi"ne yönelik saldırı ve komploları savuşturma amaçlı savunma stratejimiz kuşkusuz onun da dikkatini çekiyor ve bedeli her ne olursa olsun Milli Görüş hareketini çökertme, Refah-Yol hükümetini yıkma operasyonlarına olan direncimiz bizleri doğal bir kader birlikteliğine itiyordu. Vehbi ağabeyimizin yazısında kullandığı bir ifade var: "ben gene de hacca giden topal karınca misali zulme karşı çıkma görevimi yerine getirmek ve tarihe not düşmek açısından yazmaya çalıştım" diyor.

Bir sorumluluk duygusuyla yazdığı bu satırları biz de savunma avukatları olarak cezaevine gelen İsmail Alptekin başkanlığındaki avukatlara demiştim:

"Bu dava hukuki bir dava değildir. Tamamen siyasi bir linç operasyonudur. Ben bu davanın hedefine ulaşmaması için bedeli ne olursa olsun her şeyi yapmaya hazırım. Belki sonucu değiştiremeyceğim ama, yarın Allah"ın huzurunda hesap gününde "Ya Rabbi Siyonistler ve onların uzantıları Müslümanların hükümetini yıkmaya çalışırken ben de onların bu haince saldırıları karşısında bu kadar yapabildim, Milli Görüş hareketine kurulan bu komployu savuşturmak için, yakılan ateşin sönmesi için hiç olmazsa bir karınca kadar su taşıdım" diyebilme yüzüm olsun. Bana ne kadar ceza verirlerse versinler, yeter ki attıkları zehirli oklar Milli Görüş"ün sinesine saplanmasın."

Aslında sorumlusu olmadığım birtakım şeyleri "Milli Görüş Hareketi"nin esenliği" için üzerime alarak, avukatlara bu şekilde konuştuğumu, doğal olarak mahkemenin seyrini bu şekilde kurguladığımı Vehbi ağabey de biliyor.

Vehbi ağabeye şükran duyduğum bir başka nokta ise, Ankara Merkez Kapalı Cezaevi"nden Bandırma Cezaevi"ne sevke gittikten ve ardından mahkemenin hakkımızda 17.5 yıl hapis cezası verdikten sonra, Vehbi ağabeyin Bandırma cezaevine bizi ziyarete gelerek kardeşçe dayanışmasını göstermesi olmuştu.

O zaman da şunu konuşmuştuk: "Refah Partisi hakkında Vural Savaş"ın açtığı kapatma davasının hedefine ulaşamaması." Bunun için de Yargıtay"da olan dosyamızın onaylanması durumunda, Refah Partisi kapatma davasının düşebileceği hususu. Ben o zaman da yine aynısını söylemiştim, "Refah Partisi"ni kapatma davası düşsün de bizim ceza Yargıtay"da onaylansın. Refah dışarıda yoluna devam etsin; biz de içerde yolumuza devam ederiz."

Öyle ya, hiç olmazsa bir karınca kadar olabilelim; uluslar arası emperyalist ve siyonistlerin ülkemizde yaktıkları bu kahbe ateşin söndürülmesi için hiç olmazsa bir damla suyu omzumuza alıp ateşin üstüne dökelim"

Vehbi ağabeyle cezaevinden çıktıktan sonra da görüşmelerimiz devam etti; elhamdülillah ki aynı sitede birlikte yazı yazıyor, İslam dünyasının gündemini değişik bakış açılarıyla da olsa birlikte değerlendirebiliyoruz.

Bu vesile ile, Vehbi ağabeyimize bir kardeşi olarak, bir kez daha minnet ve şükranlarımı ileterek tekrardan, ömrünü Allah"ın rıza üzere tamamlamaktan başka hiçbir hesabı ve derdi olmayan bu saygıdeğer ağabeyime Allah razı olsun diyorum ve Rabbimden üzerimizde olan hakkını hesap gününde ecirlendirmesini niyaz ediyorum"

Şimdi Suriye konusuna dönecek olursak:

Vehbi ağabey yazısını şu paragrafla bitiriyor:

"Bu satırlar; beklide, gönderdiğim bu sitenin yayın politikasına ters mesajlar içerdiği için yayınlanmayacak, ama ben gene de hacca giden topal karınca misali zulme karşı çıkma görevimi yerine getirmek ve tarihe not düşmek açısından yazmaya çalıştım. Umarım ikazlarımız yerini bulur."

Vehbi ağabeyimin yazısı sitede var, site editörü olarak bunun yayınlanıp yayınlanmayacağı takdiri de bizim üzerimizde.

Vehbi ağabey, bu satırları ile bize de, Velfecr"in yayın politikasına atıfla, bir dokundurmada bulunuyor. Kendisiyle bu noktada farklı noktalarda durduğumuzu belirtmiş oluyor.

Vehbi ağabey,

Size olan hususi ihtiramıma binaen, öylesine yakın aşinalığımıza, kader birlikteliğimize, iliklerimize işleyen hüzün ve elemlerimize binaen, affınıza sığınarak sormak istiyorum: bizi gerçekten katillerin yanında duran biri olarak mı görüyorsunuz?

Soruyorsunuz; "Her dakika haklı olarak; Filistin e uygulanan Siyonist zulmü dile getiren, bu anlayışın, Suriye söz konusu olunca; "ama"lar, "fakat"lar la işi sulandırmalarını nasıl izah edeceğimi doğrusu bilemiyorum. Suriyeli muhalif Müslümanların kanları bu kardeşlerimiz için çok mu değersiz? Ya da kendilerini madden destekleyen, birileri bu zulümleri dile getirmelerine karşımı çıkıyor? Da onun için mi bu konuda İslami bir tavır koymak yerine, kırk dereden su getirircesine zalim Esat ve avanesini haklı çıkarma telaşına düşüyorlar."

Açıkcası bu ifadeler bizlerin yazılarını ve Velfecr"in yayınlarını da karşısına almış alıyor.

Vehbi ağabey,

Size bir kardeşiniz olarak şunu söylemek istiyorum. Aslında Milli Görüş camiasının çok ciddi odaklandığı "Büyük Ortadoğu Projesi" ve Sayın Başbakan Recep Tayyib Erdoğan"ın "BOP"un Eşbaşkanı" oluşu kıyasıya bir eleştiri konusu yapılırken, acaba bu BOP denilen şey ile Amerika"nın bölgedeki plan ve hesapları neydi? Ve bizler niçin bu projenin karşısında sıkı bir şekilde duruyor, söylem ve tavırlarımızı alabildiğince keskinleştiriyorduk. Bizim BOP denilen bu plana karşı çıkışımız, Başbakan Erdoğan"ın boynuna binmek için mi yoksa, gerçekten BOP ile hedeflenen şeytanca planların gerçekleşmesine karşı güçlü bir direnç göstermek için miydi? Ya da BOP"a olan itirazımız sadece politik bir retorikten mi ibaretti?

Sizler, İslam dünyası, özelde de bölgemizdeki gelişmeleri yakından takip eden birisi olarak, BOP ile birlikte ABD önderlikli Batılı güçlerin hedeflerini beş madde ile özetlemeye kalkacak olursak, neleri sıralayacaktık?

O zaman, görüş birliğine varacağımızı sandığım birkaç hedefi aşağıda sıralamak istiyorum:

-BOP"un amacı: bölgede Amerikan emperyalizmi ve siyonizm karşıtı tüm direnç odakları tasfiye etmek.

-BOP"un amacı: dünya istikbarı ve siyonist yapı karşısında, emperyalizmin ideolojik ve kültürel komplolarına karşı İslam ümmetinin bağımsızlığını, özgürlüğünü, birlik ve dayanışmasını, bunun için de işgallere, sömürge ve sulta politikalarına karşı direniş ve cihadı öngören İslami kimliği aradan kaldırıp yerine, emperyalist hegemonya ve bölgenin Amerikanlaştırılması planlarına itiraz etmeyen, aksine bu planlara payanda ve destek olan bir "ılımlı İslam" projesini hayata geçirmek.

-BOP"un amacı: İslam dünyasının kalbine bir kanser mikrobu olarak yerleştirilen siyonist rejimin varlığını güvence altına alacak askeri, siyasi ve kültürel bir zemin oluşturmak.

-BOP"un amacı: İslam dünyasının yer altı ve yerüstü zenginliklerini talan eden ihanet ve sömürge politikalarını güçlendirip başta Suudi Arabistan, Kuveyt, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri gibi körfez ülkelerinin petrol kaynakları üzerindeki yağmasını sürdürmek.

-BOP"un amacı: İslam dünyasında sözde demokrasi ve insan hakları adı altında yeni dizaynlar yaparak, Amerikan kontrollü yeni "model" rejimler ve hükümetler üretmek.

-BOP"un amacı: ABD penceresinden "Haydut devlet" olarak tanımlanan İran İslam Cumhuriyeti"nin bölgedeki İslami direniş hareketlerine, özelde de Lübnan ve Gazze"deki İslami direnişe sağladığı stratejik ve lojistik desteği keserek, siyonizme karşı direniş cephesinin belini kırmak.

-BOP"un amacı: Bölge ülkeleri ve Müslüman halkları arasında bir "İranfobia" oluşturarak, İran"a karşı ABD yandaşı ülkeleri silahlandırmak ve onlarla İran karşıtı stratejik ve askeri ittifaklar kurmak.

-BOP"un amacı: İslam dünyasında mezhepçi ve kavmiyetçi ihtilaf ve çatışmaları tutuşturarak İslam birliğini kırmak, İslam coğrafyasını parçalamak, emperyalizmin politikalarına adapte olmuş yapay ve uydu devletler kurmak, bunun için İslam dünyasında yeni sınırlar çizmek.

-BOP"un amacı: İslam dünyasındaki bağımsızlıkçı ve özgürlükçü hareketleri "terörize" ederek onları terör örgütü, aşırı, fundamentalist ve zararlı örgütler şeklinde sunup Müslümanlar arasında izole etmek.

-BOP"un amacı: uluslar arası statükonun politikalarına uyumlu emperyalist ABD ile stratejik ortak yeni hükümetler, liderler hatta saygın hocalar üretmek.

-BOP"un amacı: Müslümanların kültüründen ve pratiğinden cihadı, direnişi, şehadeti silmek.

Bu minval üzere sıralamamızı sürdürebiliriz.

Vehbi ağabey,

BOP"un bu amaçları noktasında hemfikir değil miyiz?

Şimdi tekrar biraz başa dönerek sormak istiyorum;

Türkiye"de 28 Şubat Süreci bir BOP planı değil miydi? Yani, emperyalizmin ve siyonizmin çıkarlarını zedeleyen bir Refah-Yol hükümetinin yıkılması talimatı Washignton ve Tel Aviv tarafından verilmemiş miydi? Milli Görüş hareketinin emperyalizm ve siyonizm karşıtı temel karakterini tasfiye ederek Türkiye gibi stratejik önemi çok büyük bir ülkede, Erbakan Hoca"nın başbakanlığındaki bir hükümetin ABD emperyalizmine karşı yol açtığı ölümcül tehlikeleri bertaraf etme amaçlı bir BOP operasyonu değil miydi? Nitekim Merhum Erbakan hocamızın bizzat kendisinin medyaya yansıttığı ABD kriptosu bunun bir delili değil miydi?

İşte, sizin de tanık olduğunuz üzere, bizim Ankara Merkez Kapalı Cezaevi avukat odasında avukatlarımızla mahkemeyi konuşurken, "bedeli her ne olursa olsun, Refah-Yol hükümetina karşı bu komployu boşa çıkarmak, Kudüs gecesi üzerinden kurulan senaryoyu etkisiz kılmak için kendimizi feda etmeye de hazırız, yeter ki şeytani güçler ve Siyonistler bu açlıkça hedeflerine ulaşamasınlar" derken o zamanki niyetim de bu BOP planının ayağını kırmaktı. Sizin ifadenizle, hiç olmazsa bir karınca misali görevimizi yapabilmekti"

Sevgili ağabey,

Anlayışınıza ve büyüklüğünüze sığınarak biraz da sitem etmek istiyorum.

Ben bu meseleyi yıllar sonra gündeme getirdim. Hakkımdaki suçlamaları hep içime çekerek Milli Görüş hareketi aleyhinde bir koz olarak kullanmasınlar diye açığa vurmadım. Ama şimdi aşikar.

Benim bu çırpınışımın ardında herhangi bir istek, anlaşma ve beklenti var mıydı? "Milli Görüş siyasi kadroları, belediyeleri vs. arasından kendimize bir yer ediniriz, arkadaşlarımız dostlarımız şimdi ihale ve makam bölüşüyorlar, bizim onlardan ne eksiğimiz var, bir kenardan biz de bir yerlere geliriz bir koltuk da biz kaparız" diye düşüncemiz var mıydı? "Milletvekili, genel müdür, yönetim kurulu başkanı vs olamasak da, nasıl olsa, sermaye sahibi dindar ve davamızın içinde büyüklerimiz var, onların şirketlerinden, ihracat-ithalat gelirlerinden kendimize küçük bir pay alırsak çoluk çocuğumuzu abad ederiz" diye bir hesabımız var mıydı?

Kimin ne hesabı, arzusu ve beklentisi olursa olsun, Benim yegane ölçüm, Hz. Seyyidüşşüheda İmam Hüseyin"in Medine"den çıkarkan kardeşi Muhammed Hanifiyye"ye bıraktığı mektup ve vasiyetteki şu satırlar olmuştur:

"Benim kıyayım makam, mevki, saltanat ve dünyevi bir amaç için değildir; Ben ceddim Resulüllah ve babam Ali bin Ebu Talib"in yolunu sürdürmek, marufu emretmek ve münkerden nehyetmek için, Alah"ın farzlarını ikame etmek, mazlumların haklarını savunmak için kıyam ediyorum"

Birileri bu dünyanın nimetlerinden zevku sefasından pay almak için istediğini yapsın dursun, hatta isterse bunu sözüm ona Müslümanların hayrını gözettiğini söyleyerek yapsın ve Müslümanların duyguları ve özlemleri üzerinden servet yığma yarışına girsin." Burada olmadı öbür tarafa geçelim" desin. Bunlar bizden uzaktır"

Peki bunların Suriye olayları ile ilgisi ne?

Bizim Suriye konusundaki duruşumuz, Amerika"nın Suriye üzerinden BOP planını gerçekleştirme amaçlı operasyonları olduğuna dair kaygılara dayanıyor. Bununla ilgili verileri ortaya koyarak bu kaygılarımızı paylaşıyoruz.

Aksi takdirde her zaman dediğimiz gibi, Suriye"deki Baas rejiminin yanında durmak, bu rejim güçlerinin gerçekleştirdiği katliamları savunmaya, neuzu billah aklamaya çalışmak gibi bir niyetimiz ve çabamız asla olamaz...

Ama ne hikmetse, bu BOP planlarına artık gözümüzü öylesine kapadık ki, Allah korusun, dün bu planların karşısında dururken, bugün içine bile çekildik. Öyle ki bazı kardeşlerimiz bize tepkilerini gösterirken, ABD ve İsrail"in saldırılarının bile normal görülebileceği noktasına geldiler. Belki de "yağmur duasına çıkma" gibi, bazı yerlerde "Amerikan saldırısı duası"na bile çıkar oldular.

Diyorlar ki, yıkılsın bu rejim de ne olursa olsun, hiç olmazsa bunun yerine gelen daha iyisi olur.

Onun içindir ki, Allah göstermesin ama, NATO"nun Suriye"ye yönelik askeri bir saldırısı alttan alta hızlıca ısıtılmakta. Sonuçta, Suriye"deki zalim rejim NATO tarafından yıkılıp yerine daha özgürlükçü bir rejim gelmiş olacak"!

Ümmet olarak kendi kaderimizi kendimizin tayin etme inisiyatifi kalmadı artık. Aramızdaki ve başımızdaki zalimleri bizler kendi ellerimizle değil, Amerika"nın desteği ve öncülüğü ile alaşağı edeceğiz. Amerika bize özgürlük ve adalet getirecek, artık insan hakları ihlalleri tarihe kavuşacak. Öyle ya Amerika bunu Irak"a getirirken yaptı. Afganistan"a, Lübnan"a ve Filistin"e getirirken yaptı... Hep birlikte gördük "Amerikan demokrasisi"nin nemenem bir şey olduğunu"

Biz bunun karşısında, bu anlayış ve savrulmanın karşısında duruyoruz.

Sonuç olarak, sevgili Vehbi ağabey,

Ben kendi adıma diyorum, bizim tek derdimiz ve tek kaygımız Amerika"nın BOP planının işlememesi ve hedefine ulaşmamasıdır. Bunun dışında Suriye"deki rejimin de, Ürdün"deki, Bahreyn"deki, Kuveyt"teki, Katar"daki Hicaz"daki rejimin de canı cehenneme. Eğer ABD bu planına ulaşacak olursa, o zaman ümmetimizin nasıl bir sulta altına gireceğini, emperyalizm ve siyonizm karşıtı cephenin, gerçek özgürlükçü Müslümanların nasıl toplu ve ağır saldırılara ve yıkımlara uğrayacağını o zaman göreceğiz".

İşte bunun için Vehbi ağabey, bu BOP"un hedefine ulaşamaması için, yapmaya çalıştığımız sizin de örneklediğiniz o karınca misali bir şey.

Uzunca bir dertleşme oldu.

Umarım biraz olsun anlaşılmış oluruz"

Ya Rabbi! Senin dinin için, Müslümanların hakkı, onuru, izzeti ve özgürlüğü için, dininin şiarları ve kutsalları için ayağa kalkan tüm mücahid kullarını, yeryüzünün tüm eşrarından, şeytanca plan ve komplolarından, gizli açık saldırıların muhafaza eyle!

Ya Rabbi! Büyük şeytan Amerika, gasıp Siyonist İsrail ve onların tüm destekçilerini muntakim ve kahhar isimlerinin hakkıyla, kahru perişan eyle!

Ya Rabbi! İslam dünyasındaki tüm zalim düzenleri, tağut ve hainleri, Müslümanlara zulmeden, onları aşağılayan, sömüren ve köleleştiren iktidarları, şirk ve tuğyan üzere kurulu saltanatları adil ve cebbar isimlerinin hakkıyla, yerle yeksan eyle!

Ya Rabbi! Bizleri sırat-ı mustakim üzere, cihad, direniş ve şehadet üzere, vahdet ve uhuvvet üzere sabit kadem eyle! Bizleri salihlerin, şehidlerin, sıddıkların yolundan, hak cephesinden, Muhammedi İslam bayrağı altından ayırma"

Ya Rabbi! Bu mübarek Ramazan ayını ümmetimizin esenliği, huzuru, özgürlüğü için, hususen Kuds-u Şerif"mizin kurtuluşu için bir vesile eyle...

Bu yazı toplam 1753 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar