Selâhaddin Çakırgil

Selâhaddin Çakırgil

Birbirimize tahammüllü olmak.. Okuyucularla hasbihal..-II-

(Dün, yer darlığı yüzünden, Hasbihal’in geriye kalanını da -’Perşembeleri, yazı günüm olmamasına rağmen’ diyerek-, bugüne aktarmııştık. Kaldığımız yerden devam edelim.) 
*

-Celaleddin Timuroğlu: Bangladeş’de Cemaat-i İslamî’nin önde gelen isimlerinden Muhammed Qamer-uz’Zaman’ın, müslümanların ayrılığına karşı çıkıp, birliğini istemesi dolayısiyle, ’vatan hainliği’ ile suçlanıp hukuk adına denilerek öldürülmesiyle ilgili yazınız ve verilen bilgiler için teşekkürler. Hele de, Bengal’li şair Nazr-ul’İslam’dan aktardığınız, ’Benim ormanımın ağacı, ya minber olur, ya dârağacı..’ şeklindeki mısra, ne kadar çarpıcı..

-Mehmet Cebeci: 20 Nisan, (Soykırım ve tehcîr üzerine yazılan makale) Selahaddin abi’den beklenmeyen talihsiz bir yazi olmus. 
Öncelikle Ermeniler’in 93 Harbi sırasinda Rus ordusuna aktif olarak hizmet ettiklerine dair bilgilerini paylasmasini kendisinden rica ederim. Zira ”Ermeni sorunu” 93 harbinden sonra uluslar arasi siyasete girmisti. Bu tarihten önce böyle bir mesele gündeme gelmiyordu. Ermeni ulusalci gruplar siddet eylemlerine 93 Harbinden sonra basladilar, 1880‘li yillar. (…) Türkiye‘de ve özellikle Müslümanlarin yazilarinda, Ermenilerin ugradiklari mezalimi bir defa da olsun diger zulümlerden bahsetmeden dile getirmek mümkün olmayacak mi diye endise etmeye basladik artik. Elbette büyük resmi göz önünde bulunduracagiz. Lakin simdiye kadar hep bu sekilde davranildi ve tek bir sefer dahi Ermeniler büyük bir zulme ugradi, bunun lami cimi yok denilmedi.

Bir halkin ugradigi zulüm digerininkini hakli cikarmak icin kullanilir oldu. Sizin yazınızdan da, Ermenilerin ugradiklari zulmü relative ediyormus gibi bir sonuc cikiyor.
Ermenilerin karsilikli kıtaller sonucu katledildikleri söylemek cok dogru degil. Hayatini kaybeden ve sürgüne maruz kalan Ermeniler kahir ekseriyeti ceteci Ermeni gruplarla hic bir iliskisi olmayan insanlardi. (…) Talat Pasa/Enver Pasa‘nin ve ittihadcilarin korkunc mirasini izah etmek görevi Müslümanlari degildir.’

*SEÇ: Ermeniler, 800 yıl birlikte yaşadıkları müslümanlardan asırlar boyunca düşmanlık görmemişken; o seferberlik ve savaş şartlarında ortaya çıkan tabloda, ve sadece ermenilerin kayıplarına öncelik verilmesinin ne kadar doğru olduğu üzerinde de durulmalıdır, sanıyorum. Mes’ele, İttihadçıların savunulması değil, asıl yananının müslümanlar olduğu bir savaşta, sadece içlerindeki bir takım silahlı unsurların oyununa gelen ermeni halkının acılarından söz ederken, milyonlarca müslümanın acısının akla bile getirilmemesi ve müslüman topraklarınıdan uluslararası diplomatik entrikalarla toprak koparma veya geçmişteki o karışıklık günlerinden dolayı, -yahudilerin ve İsrail’in Almanya’dan yüzlerce milyar dolarlık tazminat alışı gibi, ermenilerin de Türkiye’den yüzmilyarlarca dolarlık tazminatlar alma kurnazlığına karşı durmaktır.

-Hakan Kartal: Salahaddin Bey, hukukçu imişsiniz, ama, hâlâ, bir ülkede hâkim olan kanunî hükümet ile muhalifleri arasında fark gözetmeden, falanca ülke de oralarda askeri güç bulunduruyor diyebiliyorsunuz. Ya, hâkimiyet kavramına karşı olduğunuzu açıklıyacaksınız ya da mevcut durumu kabul edeceksiniz.

Örnek olarak Türkiye halkı istemese de, geçmiş ve şimdiki hükümet Türkiyede NATO ve ABD güçleri bulundurmasına izin vermektedir.

Şimdi buna bakarak Türkiye halkından bir grup, biz de Çin askerleri, Rus gerillaları getireceğiz diyebilir mi? Lütfen insaflı olun demagoji yaparak kafaları karıştırmayın.

*SEÇ: Suriye ve Irak’da filan ülkenin askerlerinin bulunmasını, o ülkelerdeki hükûmetlerin istediğini, bunun hâkimiyet hakkından kaynaklandığını anlatmak istiyorsunuz anlaşılan ve’o hükûmetler, uluslararası hukuk açısından, o ülkenin legal temsilcileridir ve başka ülkelerden yardım isteyebilirler ve istemişlerdir ve kendilerinden yardım istenen ülkeler de uluslararası hukuka uygun olarak oradadırlar..’ demek istiyorsunuz..

Kimi, neyi kasdettiğiniz ve savunmak istediğiniz ortada.. Gerçek şu ki, sözünü ettiğiniz ülkeden uluslararası hukuka uygun olarak bir yardım talebinde bulunulduğu bilinmemektedir. Diyelim ki, dediğiniz gibi bir anlaşma veya yardım çağrısı yapılmış olsun.. O zaman, aynı mantıkla, Yemen’de de, ülkenin uluslararası hukuk açısından geçerli kanunî/ legal cumhurbaşkanı ve hükûmetinin Suûdî rejiminden ve bölgedeki 10 kadar arab rejimlerinden ve de Amerikan emperyalizminden askerî yardım istediği ve yabancı güçleri kendisine yardımcı olmaları için davet edişine de aynı mantıkla yaklaşabilecek misiniz?

-Sıdkı Zilan: Bazı konulara vakıf olmanıza rağmen, yine de görmenizde fayda vardır. Kemalizm henüz de ayakta duruyor. (…) Bu açıdan baktığımızda iç dinamiklerle çözebileceğimiz sorunlar olduğu gibi, çözemeyeceğimiz sorunlar da vardır. İslam alemi güven bunalımı yaşıyor. (…)

Yeni bir ahlâka, siyaset tarzına ihtiyaç vardır. Tüm dengeleri gözeten, ama devletleri, mezhepleri, cemaatleri aşan bir duyarlılıkla.. (…)İslami camianın dostlarını değil, düşmanlarını çoğaltmadan.. Bin dostun olsa az, bir düşmanın olsa çoktur, der İmam Ali.

Kürdistan özelinde de devletin kirli mekanizmasıyla İslami çalışma yapılmaktadır ki tutmaz. Temiz suyu ne kadar kirli ve necis kemalizm havuzuna eklesen de boştur. (…)

Kürdistan, Arap Alemi, tek tek ülkeler için, cemaat ve örgütler için uygun yaklaşım ve rehabilitasyon programları şarttır. Yani her konuda İslamî hareketin belli bir konsepti-yaklaşımı olmalıdır. İkaz, hatırlatma ve tavsiyeleriniz için teşekkürler..

-Necmi Bayınca: Ortadoğu’daki krizlerde, İran idarecileri suçlu da; Türkiye iktidarı ve müslümanları suçsuz mu? Dış politikalarda ulusal çıkarlar, var olma endişesi hep egemen değil midir?

*SEÇ: Filan ülke suçlu, filan suçsuz demeyip, dış politikalarının resmî ideoloji ve değerlerine uygun olup olmadığına bakmalı ve değerlendirmeyi ona göre yapmalıyız. 
*

dirilişpostası

Bu yazı toplam 809 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar