Bender'i Suriye, İran ve Rusya Politikaları Bitirdi

Bender'i Suriye, İran ve Rusya Politikaları Bitirdi

Suudi Arabistan İstihbarat Teşkilatı'ndaki son görev değişikliğinin perde arkasında aslında İran, Suriye ve Rusya ile izlenen politikaların ABD'nin menfaatlerine hizmet etmemesinin yattığı iddia ediliyor.

Suudi Arabistan İstihbarat Şefi Prens Bender Bin Sultan geçtiğimiz günlerde, resmi kaynakların açıklamalarına göre, kendi talebi üzerine görevinden ayrıldı. Bender'in yerine yardımcısı General Yusuf bin Ali el-İdrisi'yi atanmıştı. Suudi Arabistan'ın eski Washington Büyükelçisi ve Ulusal Güvenlik Danışmanı Bender Bin Sultan, Temmuz 2012'de istihbarat şefliği görevine atanmıştı. Bender'in görevinden ayrılmasının ardından çeşitli iddialar ortaya atıldı. İddialar arasında en çok dillendirilenler ise ABD'nin beklentilerine cevap verememesi yönündeydi.

Abdülbari Atwan da Ra'yul-Yewm gazetesindeki makalesinde Prens Bender'in aslında Suriye, İran ve Rusya politikaları nedeniyle ABD tarafından gözden çıkarıldığını yazdı. 

Atwan'ın Ra'yul-Yewm’deki yazısını Dünya Bülteni için Arif Kaya çevirdi:

***

Prens Bandar Niçin İstifa Etti?

Abdülbari Atwan / Ra'yul Yewm

William Simpson, Prens Bandar’ın arkadaşıdır ve St Andrew’s Askeri Bilimler Koleji’nde onunla birlikte okumuştur. Onun 2006 senesinde yayımlanan “Prens: Dünyanın En Entrikacı Kraliyet Mensubunun Gizli Hikayesi– Prens Bandar bin Sultan” kitabı, yüksek mevkilerdeki baş döndürücü bir dostluk ağını (George W. Bush ona “Bandar Bush” lakabını takmıştı) ve karmaşık bir psikolojiyi anlatır.

Mezkur prens, çok bilinen birkaç şiddet olayının sorumluluğunu ve bu olaylara karıştığını kabul etmekten imtina etmiyor. Bu olaylardan biri, İslami Cihad tarafından Lübnan’da ABD ve Fransız kışlalarına yapılan bombalı intihar saldırılarıyla Beyrut’ta 300 askerin öldürülmesine karşılık olarak Şiilerin Lübnanlı manevi lideri Muhammed Hüseyin Fadlallah’a yapılan suikast teşebbüsüdür.

Prens Bandar bir çelişkiler yığınıydı. O, 17 sene pilot olarak Suudi hava kuvvetlerine hizmet ettikten sonra Washington’a gönderildi ve sonraki 20 seneyi de Suudi Arabistan’ın ABD büyükelçisi olarak geçirdi. O, orada ABD ve İngiltere’yle büyük silah anlaşmaları yapılmasında önemli rol oynadı, bu süreçte muazzam komisyonlar aldı.

O, ABD’nin 1990’da Saddam Hüseyin kuvvetlerinin Kuveyt’ten çıkarılması için Suudi Arabistan’a 50.000 asker gönderme kararıyla 2003’te Irak’ı istila kararı almasında da çok etkili oldu. Bandar, aynı zamanda 19 hava korsanından 17’sinin Suudi vatandaşı olduğu 11 Eylül saldırıları sonrasında ABD-Suudi ilişkilerinin bozulmamasını sağlamaktan da sorumluydu.

Kitapta Bandar’ın hayatındaki çelişkiler ve paradoksa örnek olan önemli iki önsöz var. Önsözlerden biri zamanımızın en ünlü özgürlük savaşçısı ve liberal düşünürü Nelson Mandela (Bandar onun yakın arkadaşıydı ve onun son düğününe aile dışından katılan tek kişiydi); diğeri İngiltere hatta belki de Batı tarihinde en sağcı, yeni sömürgeci lider Margaret Thatcher tarafından yazılmış.

Peki bu halde hepimizin istediği onun istihbarat başkanlığından alınması konusunda konuşmak iken niçin biz Bandar’ın başarıları konusunda uzun bir girizgah yaptık? Cevabı basit: Onun (gönüllü olarak) görevden alınmasının sebepleri; yaptıkları, başarıları, muazzam kendine güveni ve sınır tanımayan ihtiraslarıdır.

Suudi istihbaratı anlaşılması güç bir canavardır ve 22 senelik görevden sonra Prens Türki El Faysal’ın 1 Eylül 2001’de istihbarat başkanlığını bırakmasından bu yana Kral Abdullah Bin Abdülaziz için çok sayıda başağrısına yol açmıştır. Türki, istihbarat departmanını özel bir imparatorluğa çevirmişti.

Türki, daha veliaht prensken Kral’la şahsi iletişim problemleri yaşamıştı ki bu da niçin onun yerine ileri yaşına rağmen Kral Abdullah’ın kardeşi Prens Navaf bin Abdulaziz’in getirildiğinin izahıdır.

Bu görev sadece 4 sene sürdü, onu Prens Mukrin ve nihayet Temmuz 2012’de de -Suudi müesses nizamında çoğu kişi için sürpriz olarak görülen bir atamayla- Prens Bandar takip etti. Şimdi görevde iki sene bile dolmamışken Bandar “istifa ediyor.”

Görevden ayrılması için iki gerekçe öne sürüldü. Gerekçelerden birincisi, sağlığının kötü olması -Bandar Washington’da omuzundan ameliyat geçirdi ve sıhhatine kavuşmak üzere Fas’taki sarayına taşındı. İkinci gerekçe de onun Suriye konusunu yanlış idare etmesi. Bandar, Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad’ın devrilmesi sürecini hızlandırmak üzere İslamcı gruplara kaynak ve silah sağlamakla suçlanıyor. Bunlar henüz bunu başaramadılar ve şimdi “ılımlı” İslamcıların en aşırı cihatçı gruplara karşı yenilgiye uğradıklarına dair büyük bir korku var.

Biz ikinci senaryonun daha muhtemel olduğunu düşünüyoruz.

Prens Bandar, ABD Büyükelçiliği görevinden ayrıldıktan sonra yıllarca ülkenin karar verme çevrelerinin dışında kaldı. O, zamanının çoğunu özel uçağıyla Oxfordshire’da tamamen kendisine ait Glympton köyüyle El Yemame silah anlaşmasından gelen komisyonlarla aldığı iddia edilen Marakeş, Washington ve Fransa’daki sarayları ve muhtemelen kamuoyu tarafından bilinmeyen diğer sarayları arasında seyahatlerle geçiriyordu.

Washington, iki önemli hususta Prens Bandar bin Sultan’ın gözetimindeki Suudi çizgisinden ayrıldı. Bunlardan birincisi, Esad, Kimyasal Silahlar Sözleşmesi’ni imzalamaya teşvik edildiği zaman oldu. Sözleşmenin imzalanması, ABD’nin kaçınılmaz görülen rejim hedeflerini vurma (bu, Riyad’da çok arzu ediliyordu) ihtimalini ortadan kaldırıyordu. İkincisi de Suudi Arabistan’ın baş düşmanı İran’ın, 5+1 olarak adlandırılan grupla nükleer anlaşma imzalamasıydı. Bu anlaşma, bazı ambargo ve yaptırımların kaldırılmasıyla sonuçlandı, askeri bir saldırıyı da onlarca yıldır olmadığı kadar ihtimal dışı bıraktı.

Prens Bandar bin Sultan, Başkan Obama ve ABD Kongresi tarafından sergilenen bu dik kafalı tavra tepki olarak Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’le alternatif köprüler oluşturmaya çalıştı. O, Putin’le dört kere görüştü ve son altı ay Moskova’da uzun zaman geçirip üst düzey Rus siyasetçiler ve güvenlik liderleriyle bir araya geldi. Bu ziyaretlerin ne sonuç vereceğini bekleyip göreceğiz.

Prens Bandar’ın yerine General Yusuf El İdrisi getirildi. Şimdi iki soru var: Bir, Bandar Milli Güvenlik Konseyi’nde olmaya devam edecek mi; iki, onun istihbarat başkanlığından ayrılması daimi midir yoksa bir süre sonra dönecek midir?

Zaman gösterecek.