Beddua Seansları Maalesef Devam Ediyor!

Beddua Seansları Maalesef Devam Ediyor!

“Allah evlerine ateş salsınnnnn…” Şimdi oturmuşlar, “işte o ateş, Soma’daki ateş!”diyorlar.

Turgay Güler / Akşam Gazetesi

Beddua seansları maalesef devam ediyor!

Türkiye böylesi bir rezilliği, alçaklığı daha önce ne gördü, ne işitti. 
Ne Allah’tan korkuyorlar ne de kuldan utanıyorlar. 
Açık açık “Allah belalarını verdi!” diyorlar. 
Diyebiliyorlar! 
Böylesi bir vicdansızlığa ne söylenebilir ki? 
Hatırlayın, seçim öncesi Hazreti Peygamber’in adını kullanarak siyaset yapıyorlardı. 
Yapabiliyorlardı! 
Hazreti Peygamber’in adını kullanarak tabanlarından kopuşları engellemeye çalışıyorlardı. 
Hazreti Peygamber’i rüyalarında görüyor, Tweet talimatı alıyor, kapı kapı gezdiriyorlardı!!! 
Neymiş; rüyasında Hazret’i Peygamber’i görmüş, Erdoğan’a tokat atıyormuş! 
Yahut oyunuzu CHP’ye verin 
diyormuş! 
“Tweetleri iki katına çıkarma
talimatı” 
almışmış. 
Vah ki vah! 
Beddua seanslarını da gördük. 
“Allah evlerine ateş salsınnnnn…” Şimdi oturmuşlar, “işte o ateş, Soma’daki ateş!”diyorlar. 
Seviniyorlar! 
“Bedduamız tuttu!” demeye getiriyorlar. 
“AK Parti’ye oy verdikleri için bunlar oldu, biz haklı çıktık” iddiasındalar. 
Bunu da açık açık dillendiriyorlar. 
Yazık ki yazık! 
Bu nasıl bir gözü dönmüşlüktür? 
Bu nasıl bir vicdansızlıktır? 
Babasını kaybetmiş çocuğa, kocasını kaybetmiş kadına, evladını kaybetmiş anaya; “hak etmişti, Allah belasını verdi” diyorlar. 
Yuh olsun size! 
Yuh olsun! 
Kayısıya don vurdu diye sevindiler. 
Elmaya, fındığa don vurdu diye keyiflendiler. 
Yağmur az yağdı diye zil takıp oynadılar. Üzülmediler, üzülemediler. 
O vakit bu mantıkla on binlerce insanımızın öldüğü 17 Ağustos depremi için ne diyecekler? 
Dönemin Başbakanı Ecevit’ti. 
Siz de oyunuzu Ecevit’e vermiştiniz! 
Haşa! 
Ve son bir not. 
Kırmızı ışıkta geçen yayaya araba çarpar. 
Yıldırım değil! 
Bina çürük olduğu için yıkılır. 
Ecevit’e oy verildiği için değil! 
Bilmem anlatabildim mi? 

İbiş’in kumaşı 

Adamda edep yok ki! 
Rezillik diz boyu. 
Enerji Bakanı Taner Yıldız’la ilgili kendince bir şeyler karalamış. 
Yıldız’a yönelik övgüden rahatsızlığını dile getiriyor. 
Normaldir, sıkıntı yok. 
İstiyor ki, Yıldız da rahatsız olsun. 
Ona da eyvallah. Lakin yazısını şöylesine bir terbiyesizlikle bitiriyor: 
Hadi Sayın Bakan! Sizde böyle bir seslenişe imza atacak ‘insanlık kumaşı’ var 
gibi”. 
“Var gibi” 
diyor. 
Edepsizlik yapıyor! 
Sayın Bakan’ın yerinde olsam şöyle cevap verirdim: 
“Ey İbiş, senin ne insanlığın, ne de kumaşın kalmış, 
gibi!”