Başörtüsü Eylemleri'nde Bu Hafta(FOTO)

Başörtüsü Eylemleri'nde Bu Hafta(FOTO)

Konya'da 359., Sakarya'da 463., Kocaeli'de 484., Ankara'da 442.,

Rahman, Rahim, Allah’ın adıyla,

Mûsâ, kavmine demişti ki: "Ey kavmim, Allâh'ın size olan ni'metini hatırlayın; zira (O), aranızda peygamberler var etti, sizi krallar yaptı ve size dünyâlarda hiç kimseye vermediğini verdi. Ey kavmim, Allâh'ın size yaz(ıp nasibet)diği Kutsal Toprağa girin, arkanıza dönmeyin, yoksa kaybedersiniz!            (Maide suresi 20. 21. Ayetler)     

Sevgili dostlar, değerli basın mensupları;

 

Zalimin zulmü, mazlumların direnişi, diğer kitleler üzerinde de önemli tesirler bırakmaktadır. Siyonist İsrail’in Gazze’de sürdürmekte olduğu havadan, karadan ve denizden hunharca saldırılar Batı Şeria’da da etkisini gösterdi, yankısını buldu. Batı Şeria’nın mustazaf halkı, elindeki tüm imkansızlıklara rağmen  kuşatılmışlığın ve yalnız bırakılmışlığın içinde yeni bir intifadaya doğru yürümekte, Gazze’deki kardeşlerine destek için ayağa kalkmaktadır.

 

Kudüs’ün, El-Halil’in, Ramallah’ın yiğit evlatlarının başlattıkları üçüncü intifadayı buradan selamlıyor, direnişlerinin zafere büyük bir katkı sağlayacağını ilan ediyoruz. Siyonist işgalci İsrail’i yönetenler zannettiler ki: Gazze’yi bombalamakla direnişi yok edecekler, direnişin itibarını kıracaklar, halklar nezdindeki değerini düşürecekler; Hamas’ı, İslami Cihad’ı ve diğer direniş örgütlerini silahsızlandırıp tüm Filistin’i savunmasız bırakacalar. Allah’ın iradesi onun aziz erlerinin basiretli ve ve dirençli mücadeleleri onların bu hesaplarını boşa çıkarttı. Direniş, halkların sevgisini ve desteğini yeniden kazandı. Sürdürülmekte olan savaşın, şehitlerin ve yaralıların sayısının çok olmasına rağmen, kazananı direniştir.

 

Bununla birlikte nüfusunun yüzde altmışını Filistinliler’in oluşturduğu Ürdün halkının sessizliği, İnşallah Batı Şeria’da olduğu gibi bir kıyâma dönüşecektir. İntifada Filistin sınırlarının dışına çıkıp küresel bir direnişe doğru yol alacaktır. Filistin’e sınırı olan bölge halklarının intifadaya desteği diğer halklara göre daha öncelikli ve daha gereklidir. Onların üzerlerindeki ölü toprağını atmaları silkinip yeniden ayağa kalkmaları intifada dalgasını genişletecek diğer halkların da yüreğine bu kor ateşi düşürecektir.  Üçüncü İntifada varlıklarını Siyonist İsrail’in yok olması üzerine kuran diğer örgütlenmeleri de harekete geçirecektir.  İşgalci siyonist rejime karşı yeni cephelerin açılacağını ummaktayız. Bu cepheler hem ümmet bilincini yükseltecek hemde varolan mevcut ihtilafların bir kısmının küllenmesine bir kısmının da yok olmasına sebebiyet verecektir.

 

Suriye’ye komşu veya yakınlığı bulunan ülkelerdeki zalime ve zulme karşı oluşturulan pek çok hareket de varlıklarının aslen Siyonist rejimin yok olması için olduğunu geçmişte değişik vesilelerle ilan etmişlerdi. Şimdi bu iddialarının gerçekliklerinin test edilme vaktidir. Sözlerinde sadıklar iseler, bunu bir an önce ortaya koymalı ve direniş cephesinin yanında durarak zalim İsrail’e karşı tavır koymak zorundadırlar Böyle bir tavır gösteremezlerse müslüman halklar katında varlıklar sorgulanmaya başlayacak, kendilerine yöneltilen teveccüh azalıp destekler zayıflayacaktır.

 

Arzumuz ve umudumuz üçüncü intifadanın Filistin topraklarının dışına hızla yayılması, intifadanın, ramazanın ve bayramın berekti ile ümmetin arasındaki ihtilafların çözülmesi, kardeşlik ve ümmet bilincinin artması, üzerinde ittifak ettiğimiz işgalci siyonist rejime karşı topyekün bri vahdetle mücadele verilmesidir. İslam ümmetinin beklentisi bu yöndedir. Bu beklentiyi boşa çıkaracaklar tarih önünde hesap vereceklerdir.

Kur-an ayı ramazanın vahy ve oruçla temizlediği arındırdığı yüreklerimizin beklenen vahdete ulaştırması, ihtilafların giderilip tekrar izzetli günlere çıkartması dileği ile tüm ümmetin ramazan bayramını tebrik eder , tevhit ve adalet üzere kurulu bir dünyada yaşama umudu ile hepinizi 360. Haftada aynı yer ve saatte buluşmak üzere Allah’a emanet ederiz.

 

KONYA İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİ PLATFORMU 29 RAMAZAN 1435  -  26 /07 / 2014

Sakarya 463. Hafta adalet ve özgürlükler eyleminde Gazze’de katliamın durdurulması çağrısı yapılırken, Ortadoğu’da mezhepler savaşının çıkartılmak istendiğine dikkat çekildi

Sakarya'da her cumartesi yapılan adalet ve özgürlükler eyleminde 463. hafta basın açıklamasını Eğitim İlke-Sen adına Beytullah Önce okudu. Önce, Ortadoğu’nun alev alev olduğunu hatırlatarak başladığı açıklamada, Siyonist işgalcinin “uluslar arası güçlerin olanca desteğine, elindeki üstün savaş teknolojisine rağmen en ufak bir ilerleme kat edemediğini ve direniş hattını geçmeye bir türlü muvaffak olamadığını” belirtti.

 

Dünya halklarının Filistin halkına güç kuvvet olmak, yanında olduğunu göstermek için günlerdir ayakta olduğuna dikkat çeken Önce, katliamın durdurulması ve ablukanın kaldırılmasını isteyen, hükümetlerinden, İsrail’le her türlü ilişkiyi kesmelerini bekleyen direnen tüm halklara Sakarya’dan selam gönderdi.

Siyonist vahşeti kınamaktan dahi aciz olan devletlerin aksine, Gazze’nin tüm kirli ittifaka karşı yalnızca kendisini değil insanlık onurunu da savunduğu belirtilen açıklamada, “İşte bu sebeple işgal altındaki Filistin topraklarında verilen direniş, bizim dirilişimizin nişanesidir.  Kudüs, evrensel bir sembolün adıdır. Barış ve esenlik yurduna giden yolun köşe taşıdır. Kapitalist, emperyalist ve siyonist dünya sistemine karşı küresel bir isyanın, başkaldırının, serhildanın, intifadanın çağrısıdır. Ya bu çağrıyı hep birlikte yükselteceğiz ya da hep birlikte kaybedeceğiz.” ifadelerine yer verildi.

 

Ortadoğu’daki krizi fırsata çevirmeye çalışan emperyalist ve siyonist güçlerin durumdan son derece memnun olduklarını belirten Önce, “Bu sürecin aktörleri, taşeronları ve figüranları; Müslümanların mezhebi farklılıklarını, kendi kirli gündemlerine malzeme yaparak, çatışmaları yaygınlaştırma gayretindeler.” dedi.

Sünni ve Şii mezhebi kimliğine sahip halkların birbirine karşı düşmanlaştırılmasıyla, gerçek düşmanların da unutturulduğu ve böylesi bir fitne ortamının kazananlarının, küresel güçler, siyonist işgalciler ve onların bölgedeki işbirlikçileri; kaybedenlerinin ise maalesef bölge halkları, dünya Müslümanları ve son tahlilde tüm insanlık olduğu hatırlatılan açıklamada, tüm Müslümanlara insanlığı bu büyük felaketten koruyacak akla ve irfana davet çağrısı yapıldı: 

 

“Aynı deliklerden tekrar tekrar sokulurken, kendi payımızı yok saymayalım.

Birbirimize kapattığımız her diyalog ve müzakere kanalından, bir zaman sonra kan aktığını görelim. Yeni savaş sahneleri kurgulayarak, kendi kirli düzenlerini devam ettirmek isteyenlere karşı beraber hareket etmeliyiz. Herkesin kendi etnik ya da mezhebi kimliğiyle, barış ve kardeşlik içinde yaşayabilmesi için birbirimizle değil, sorunun kaynağındaki kapitalist, emperyalist zihniyetin örgütlendiği düzenlere karşı mücadele etmeliyiz.

 

Önümüzdeki Ramazan bayramının hüzünle geçirdiğimiz son bayram olması temennisini dile getiren Önce, “Elbette bunun için bize de sorumluluk düşmektedir. Öncelikle siyonist vahşeti destekleyen her türlü firmayı ve markayı boykot etmeliyiz. Hükümet’i bu korsan devletle her türlü ilişkiyi kesmeye zorlamalıyız. Devletin, NATO ittifakından çıkması için, ülkemizdeki NATO üslerinin, radarlarının ve füze rampalarının kaldırılması için ciddi bir direnç sergilemeliyiz.” şeklinde konuştu.

 

Adil ve barış dolu bir gelecek için önce küresel intifada bilincini kuşanmak ve kendi Kudüs’lerimizi özgürleştirmemiz gerektiği hatırlatılan açıklama, huzur dolu bayramlara kavuşma duasıyla sona erdi.

Basın Açıklaması Tam Metni

 

Filistin’e Destek İçin Kendi Kudüslerimizi Özgürleştirmeliyiz!

 

Değerli basın mensupları, duyarlı Sakarya halkı.

 

Ortadoğu alev alev… Her yanımız acı ve gözyaşı içinde. Komşu ülkeler büyük bir yıkım yaşıyor. Gazze ise haftalardır ateş altında. Siyonist işgalci, katliam şampiyonluğunu kimseye bırakmayacağını bir kez daha ispatladı. Fakat uluslar arası güçlerin olanca desteğine, elindeki üstün savaş teknolojisine rağmen en ufak bir ilerleme kat edemiyor. Karşılaştığı direniş hattını geçmeye bir türlü muvaffak olamıyor. Bu sebeple acımasızca saldırıyor, yakıp yıkmaktan, kuşatma altındaki Gazze halkını katletmekten başka bir şey yapmıyor.

 

Dünya halkları ise Filistin halkına güç kuvvet olmak, yanında olduğunu göstermek için günlerdir ayakta! Hangi milletten ya da hangi inançtan olursa olsun, insanlık onurunu, adalet ve vicdan duygusunu yitirmemiş insanlar Gazze için meydanlarda!

Katliamın durdurulması ve ablukanın kaldırılmasını istiyorlar. Hükümetlerinden, İsrail’le her türlü ilişkiyi kesmelerini bekliyorlar! İşgal rejiminin sonlandırılması ve özgür bir Filistin’in kurulması çağrısını yükseltiyorlar! Sakarya’dan, direnen tüm halklara selamlarımızı gönderiyoruz.

 

Direniş ve halkların dayanışması bize kurtuluşun adresini gösteriyor. Ve o adreslerin hiçbiri, halkların çağrılarına sağır kalan devletlere çıkmıyor! Çünkü birçoğu siyonist vahşeti kınamaktan dahi aciz ve hemen hepsi siyonist İsrail’le işbirliğini sürdürüyor. Gazze ise bu kirli ittifaka karşı yalnızca kendisini değil insanlık onurunu savunuyor!

 

İşte bu sebeple işgal altındaki Filistin topraklarında verilen direniş, bizim dirilişimizin nişanesidir.  Kudüs, evrensel bir sembolün adıdır. Barış ve esenlik yurduna giden yolun köşe taşıdır. Kapitalist, emperyalist ve siyonist dünya sistemine karşı küresel bir isyanın, başkaldırının, serhildanın, intifadanın çağrısıdır. Ya bu çağrıyı hep birlikte yükselteceğiz ya da hep birlikte kaybedeceğiz.

Kardeşler,

 

Yanan sadece Gazze değil… Çevremizdeki her şehir acının başkenti olmaya namzet. İşte Suriye! İşte Irak! İşte Mısır! Halkların adil ve özgür bir gelecek beklentisi maalesef kana bulanmış vaziyette. Her gün bir acıya diğeri ekleniyor. Kriz ortamını kendi çıkarları için fırsata çevirmeye çalışan emperyalist ve siyonist güçler ise gelişmelerden son derece memnun!

 

Nasıl memnun olmasınlar ki? Irak’taki işgalin ve Suriye’de yaşanan iç savaşının tetiklediği mezhepçi fay hattı, tüm bölgeyi tehdit ediyor!

 

Korkumuz o ki, Ortadoğu adeta kendi “Orta Çağı”na girmek üzeredir!

 

Yaşanan gelişmeler, müslüman halklar arasında çok uzun yıllar sürebilecek iç savaşların işaretlerini vermektedir.

 

Dostlar,

 

Bu sürecin aktörleri, taşeronları ve figüranları; Müslümanların mezhebi farklılıklarını, kendi kirli gündemlerine malzeme yaparak, çatışmaları yaygınlaştırma gayretindeler.

Siyasi ve ekonomik iktidar odaklı hesapları uğruna milyonlarca insanın canını hiçe sayanlar; mezhep savaşları çıkarmaktan da çekinmeyecektir.

 

Bugüne kadarki siyasal körlüklerin, basiretsizliklerin faturasının ne kadar ağır olduğu Afganistan’da, Çeçenistan’da, Suriye’de, Irak’ta, Mısır ya da Libya’da gün gibi ortadayken, yaşananlardan ders almayanların odun taşıdıkları ateş ise yalnızca kendilerini değil hepimizi yakacaktır!

 

Ne yazık ki, halklarımız trajik bir taassubiyet savaşının tarafı haline getirilmek isteniyor. Böylece Ortadoğu’da son birkaç yüzyıldır süregelen kötülüklerin en temel etkenlerinden olan emperyalist müdahalecilik ve kapitalist sömürgecilik gündemden düşmektedir.

 

Sünni ve Şii mezhebi kimliğine sahip halkların birbirine karşı düşmanlaştırılmasıyla, gerçek düşmanlar da unutturulmaktadır. Böylesi bir fitne ortamının kazananları; küresel güçler, siyonist işgalciler ve onların bölgedeki işbirlikçileri; kaybedenleri ise maalesef bölge halkları, dünya Müslümanları ve son tahlilde tüm insanlık olmaktadır.

Tüm bölgemizin karanlık bir çağın eşiğinde olduğu işte bu zamanda, tüm Müslümanları; insanlığı bu büyük felaketten koruyacak akla ve irfana davet ediyoruz. Herkesi; etnik, dini ya da mezhebi farklılıklarımızı çatışma sebebine çevirmeye yönelik hesapların karşısında birlikte saf tutmaya çağırıyoruz.

 

Aynı deliklerden tekrar tekrar sokulurken, kendi payımızı yok saymayalım. Birbirimize kapattığımız her diyalog ve müzakere kanalından, bir zaman sonra kan aktığını görelim. Buna son vermekse; tüm siyasi, dini ve sivil aktörleri, sorunlarımızın bölge içi çözümlerini sağlayabilecek her türlü mekanizmayı geliştirmeye zorlamakla mümkün olabilir.

 

Yeni savaş sahneleri kurgulayarak, kendi kirli düzenlerini devam ettirmek isteyenlere karşı beraber hareket etmeliyiz. Herkesin kendi etnik ya da mezhebi kimliğiyle, barış ve kardeşlik içinde yaşayabilmesi için birbirimizle değil, sorunun kaynağındaki kapitalist, emperyalist zihniyetin örgütlendiği düzenlere karşı mücadele etmeliyiz.

 

Ya bu oyuna geliriz; küresel kapitalist müdahaleci hırs ve siyonist işgal kazanır ya da hep birlikte bu oyunu bozarız ve insanlık kazanır!

Değerli dostlar;

 

Önümüz mübarek Ramazan Bayramı… Duamız, bu bayramın hüzünle geçirdiğimiz son bayram olmasıdır.

 

Elbette bunun için bize de sorumluluk düşmektedir. Öncelikle siyonist vahşeti destekleyen her türlü firmayı ve markayı boykot etmeliyiz. Hükümet’i bu korsan devletle her türlü ilişkiyi kesmeye zorlamalıyız. Devletin, NATO ittifakından çıkması için, ülkemizdeki NATO üslerinin, radarlarının ve füze rampalarının kaldırılması için ciddi bir direnç sergilemeliyiz.

 

Adil ve barış dolu bir gelecek için önce küresel intifada bilincini kuşanmalı ve kendi Kudüs’lerimizi özgürleştirmeliyiz!

 

Huzur dolu bayramlara kavuşması duasıyla…

Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu

 

Kocaeli İnanç özgürlüğü Platformunun 10.yıl, 484.hafta basın açıklamasının konusu 1979 dan bu yana Ramazan ayının son cuması etkinlikler düzenlenen Dünya Kudüs Günüydü. Aynı zamanda terör devleti israil'in yaptığı soykırıma da değinilen basın açıklamasını, İnsan Hakları Savunucuları derneği genel başkanı Ali Akbaş yaptı. Destek verenler “Kudüs Bizimle Özgürleşecek” pankart, kola ve İsrail aleyhinde pankartlar açtılar.

KOCAELİ İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU 10. YIL 484. HAFTA BASIN AÇIKLAMASI

Değerli halkımız ve basın mensupları, 484.hafta basın açıklamasına hoş geldiniz. Bilindiği üzere, 1979’dan bu yana her ramazan ayının son cuması Dünya Kudüs günü etkinlikleri düzenlenmektedir. Kudüs, sevginin kardeşliğinden, barışın simgesinden, hüznün ve acıların başkentliğine geçişe zorlanan bir kent.
 
Kim neye inanıyorsa, inancının kökünü bu kentin caddelerinde, manevi havasında bulmuş, İbrahim Peygamber’in hayatı bu kent ile özdeşmiş. Müslümanların ilk kıblesi olan Kudüs, özgürlüğün ve bağımsızlığın da simgesidir… Tüm dinlerin temeli “tevhid” bu şehirde hayat bulmuştur. Bu nedenle, osmanlı bu dinlerin ve inananlarının özgürlüğüne kesinlikle engel olmamıştır. Fakat gelin görün ki terörist Siyonist İsrail rejimi bu gün müslümanların Kudüs’te ibadetlerine engel olmaktadır.
 
Terör çetesi İsrail müslümanlar tarafından ortadan kaldırılmadıkça, Kudüs özgürleşmedikçe, islam ümmeti rahat yüzü görmeyecektir. Fakat bu gün görülen o ki islam dininin en büyük düşmanlarından İngilizlerin ve emperyalistlerin ortadoğudan çekilirken Anadolu’ya ve Arabistan’a bıraktıkları islam karşıtı rejimlerin ve liderlerin Kudüs’ü ve işgal edilmiş Filistin topraklarını geri almak gibi bir hedefleri hiç bir zaman için olmamıştır.
 
Ümmetin inancını paylaşmayan bu İngiliz ve emperyalist işbirlikçisi yönetimler tarafından Filistin  toprakları ve Kudüs’ün işgal edilip bir İsrail devleti kurulmasına göz yumulmuştur.
 
İngilizlerin giderken kurdurduğu CHP'nin 1949'da başbakanı olan Şemsettin Günaltay kabinesinin ilk işi İsrail’i tanıyan ilk devlet olmaktır. İngilizlerin çekilirken arkalarında ümmet coğrafyasına bıraktığı hainler İsrail’in bu topraklarda kurulmasına göz yummuş ve destek olmuştur. İngilizler giderken öyle sağlam rejimler bırakmışlardır ki, seçimle kim iş başına gelirse gelsin yine onların istediği olmakta ve İsrail'e ses çıkmamaktadır.
 
Kudüs ve İsrail işgal edilmiş müslümanların toprağıdır, terörist ve çocuk katilleri İsrail bu topraklardan, taşıdığı insanları da alıp islam coğrafyasından defolup gitmelidir. Bunu yapmadığı takdirde yaptırmak ümmeti muhammedin görevidir. Fakat Anadolu ve Ortadoğu coğrafyasında İngiliz, İsrail işbirlikçisi rejimler olduğu sürece hiç bir şey yapılamaz.
 
Bu ülkede İngiliz işbirlikçi Kamalist rejim olduğu sürece İsrail yerinde kalmaya devam edecek, topraklarını genişletecek, bu gün Filistini, yarın Güneydoğu Anadolu’yu işgal edip Büyük İsraili kurmaya çalışacaktır.

 Bu gün Gazze’de yahudiye karşı savaşanlar sadece Filistin’i değil, Anadolu’yu da korumaktadırlar, Gazze düşerse Anadolu tehlike altına girecektir. Müslümanlar, Gazze’de eliniz kolunuz bağlıyken, bir şey yapamadığı için kahrolan müslümanlar. Sizin bu ülkede İsrail’e karşı yapacağınız en büyük savaş, bu ülkedeki İngiliz işbirlikçisi Kamalist rejimi değiştirmektir. Kamalist rejim değişmediği sürece başta kim olursa olsun İsrail’e karşı hiç bir ciddi tepki verilemeyecektir. 
 
Müslüman Türkiye’nin her türlü zorbalığa karşı koyma gücü vardır, İngiltere ve Amerika istedi diye Kore'ye asker ve gemi gönderen Türkiye neden bu vatan evlatlarını işgalci terörist İsrail’e dur demek için göndermiyor. Bu gün katil İsrail'e karşı seferberlik ilan edilse Filistine gönüllü gitmeye hazır milyonlarca insan var bu ülkede.
 
Fakat ayak bağı Kemalist rejim bu ülkede çok partili hayat içinde dahi, gizli ve sinsi bir şekilde tek parti hâkimiyetini sürdürdüğü sürece Türkiye İsrail'e istediği şekilde dur diyemeyecek ve Filistinli kardeşlerimiz gözlerimizin önünde katledilmeye devam edilecek ve elimizden bir şey gelmeyecektir.
 
Ey islam ümmeti, ey oturan boğalar, ey kardeşlerinin çığlıklarını duymamakta ısrar edenler, size sesleniyoruz, ilk vazifeniz Siyonistleri işgal ettikleri topraklardan söküp atmak ve Filistin’deki müslüman kardeşlerinize yardım etmektir. Bu yardım orada katil Siyonist yahudiler tarafından bebekler kadınlar siviller öldürülürken, sadece para, ilaç ve gıda yardımı yapmakla olmaz.
 
Onun için herkes ülkesinde emperyalistlerin giderken bu topraklarda bıraktığı işbirlikçi rejimlerin tasfiyesi ve müslüman halkın inancına uygun bir yönetim sisteminin tesisi için çalışmalıdır.
 
Bu gün İngiliz, Alman, Amerika ve Avrupa güdümlü Kemalist rejimle yönetilen Türkiye, gerçek anlamda müslüman halkın elinde olsaydı, İsrail açıklarına savaş gemilerini yollaması dahi yeterlidir.
 
Bu vahşi teröristlerin tek anlayacağı dil budur. İslam ümmetine sesleniyoruz, müslümanları biraz rahatlatacak partilerin iktidarına aldanıp rehavete kapılıp mücadeleyi bırakmayınız.
 
Bu ülkede İngiliz işbirlikçisi, katil ve soykırımcı İsrail’i ilk tanıyan Kemalist rejim olduğu sürece Filistin ve dünya mazlumları için hiç bir şey değişmeyecektir. Filistin’deki kardeşlerimize yardımın yolu, İngiliz işbirlikçisi anlayışları tasfiye etmekten geçer.
 
Özgür bir Türkiye için, özgür bir Kudüs için, Yahudi israilin işgalinden temizlenmiş bir islam coğrafyası için, tüm ümmeti Muhammed’i göreve davet ediyoruz.
 
İNSAN HAKLARI SAVUNUCULARI DERNEĞİ

"Gazze’de katliamlar yapan ve Mavi Marmara saldırısındada yer aldıkları sabit olan Türkiye vatandaşı Yahudiler derhal vatandaşlıktan çıkarılmalıdır"

Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu tarafından düzenlenen 442. hafta basın açıklamasına hoş ...geldiniz.

Ramazan ayının son günlerini yaşadığımız şu günlerde özellikle Gazze ve Suriye’den gelen haber ve görüntüler bizleri adeta şok etmektedir. Özellikle sivillerin hedef alınarak şehirlerin üzerine yağdırılan tonlarca bomba ile Esad ve Netenyahu adeta en çok insanı kim katledecek yarışı içerisine girmişlerdir. Ramazan ayının başlangıcından bugüne değin yaklaşık olarak 800 kardeşimizi şehit eden işgalci İsrail terör şebekesi özellikle sivil katliamlarına hız katarak devam etmektedir. Son olarak BM’ye ait bir okula sığınan sivilleri hedef alan katil şebeke kadın ve çocuklardan oluşan 15 kişinin ölümüne 200 kişininse yaralanmasına sebebiyet vermiştir. Yaptığı en son okul katliamıyla artık ortaya koymuştur ki; İsrail katliamlarında hiçbir sınır tanımamaktadır. Savaş alanında Filistinli direniş gurupları karşısında verdiği büyük kayıpların intikamını sivil halk üzerinden alan İsrail diğer yandan sivil katliamları ile direniş gurupları üzerinde halk baskısını artırmak niyetini taşımaktadır. Bu durum dünyayı ifsada boğan bu şebekenin savaş ahlakından da yoksun olduğunu bizlere haber vermektedir.
İsrail’in sınır tanımayan katliamlarına başta ABD, İngiltere, Fransa ve Almanya olmak üzere emperyalist devletlerin Hamas füzelerine karşı meşru savunma yöntemi tanımı ile katliamın ortaklarının ve finansörlerinin kimler olduğunu bizlere gayet net bir şekilde göstermektedir. Kendine bağlı okulların bombalanması ve Şucaiye başta olmak üzere kimi mahallelerin tamamen yerle bir edilmesine, 800’e yakın kişinin şehit edilip, binlerce kişinin yaralanmasına ve Gazze’ye hayati malzemelerin dahi girişine izin verilmeyen bir ambargoya rağmen BM’nin aldığı yada en doğru ifade ile almadığı tavır ve genel sekreterinin pişkin açıklamaları BM’nin tarihsel geleneği ve misyonuna baktığımızda bizleri pekte bir şaşırtmamaktadır. Bu tavır bizlere özellikle batı menşeli devlet, kurum ve kuruluşların sık sık kullandıkları hukukun üstünlüğü, insan haklarına saygı, yaşam hakkı vb. söylemlerin sadece kendi uygun gördükleri kişi ve toplumlara has bir olgu olduğu düşüncesini bir kez daha teyit ettirmiştir. Özellikle batılı devlet ve teşkilatların bu ikiyüzlü söylem ve politikaları “Onlara: Yeryüzünde fesat çıkarmayın, denildiği zaman, "Biz ancak ıslah edicileriz" derler.” ayetinin açık bir tefsiri olarak karşımızda durmaktadır. Batının bu tavrına karşın birkaç cılız ses haricinde halkları Müslüman olan ülke yöneticilerininde sessiz ve umursamaz tavrı, koltuk kaygısı ile efendilerine kullukta sınır tanımayacaklarını ortaya koymaktadır.
Buradan özellikle içinde yaşıyor olduğumuz devlet yöneticilerine seslenerek diyoruz ki; Gün söylemle beraber eylem günüdür. İsrail terör şebekesi ile olan her türlü diplomatik ve ekonomik ilişkiler derhal kesilmelidir. Bu şebekeye ait olan büyükelçilik ve konsolosluklar zaman kaybetmeksizin kapatılmalıdır. Asker olarak Filistin işgaline katkı sağlayan, bugün Gazze’de katliamlar yapan ve Mavi Marmara saldırısındada yer aldıkları sabit olan Türkiye vatandaşı Yahudiler derhal vatandaşlıktan çıkarılmalı ve İsrail’de yapılan askerliği ülkemizde yapılmış gibi kabul eden yasa derhal iptal edilmelidir. Devlet eli ile gerekirse savaş gemileri eşliğinde gönderilecek yardım gemileri ile başta ilaç olmak üzere temel ihtiyaç malzemelerinin girişi sağlanarak Gazze’ye hukuksuz bir şekilde yapılan ambargo en azından denizden fiilen sonlandırılmalıdır. BM’nin ikiyüzlü tavrını tüm dünya halklarına net bir şekilde anlatacak politika üretilmeli ve bu meyanda ülkeler nezdinde diplomatik ilişkiler kurulmalıdır. Aksi takdirde yapılan kınamalar Filistinli çocukların, kadınların ve yaşlıların ölümüne, hastaneler, okullar ve camiler başta olmak üzere bütün bir Gazze’nin yıkımına engel olamayan kuru gürültüden başka bir anlam ifade etmeyecektir. Ayrıca halkımıza Ramazan ayının son günlerini yaşadığımız ve birkaç gün sonra karşılayacağımız Ramazan bayramı vesilesi ile kardeşlik şuuru ve sorumluluğu içerisinde davranarak en azından İsrail menşeli ürünlere karşı uygulanan boykotu yaygınlaştırmaları çağrısında bulunuyoruz.
Bizler diyoruz ki; Gücümüz nisbetinde mazlum ve mağdur olanın yanında yer almaya devam edeceğiz ve bütün insanların akıl, nesil, can, mal ve din emniyetlerinin sağlandığı bir dünyanın inşası için çabalamaktan geri durmayacağız.
ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU