Başörtüsü Eylemleri'nde Bu Hafta(FOTO)

Başörtüsü Eylemleri'nde Bu Hafta(FOTO)

Ankara'da 436., Kocaeli'de 478., Sakarya'da 457.,

"Musul Elçilik çalışanlarının can ve mal sağlıkları korunarak en kısa zamanda ülkelerine teslim edilmelidirler."
Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu tarafından düzenlenen 436. hafta basın açıklamasına hoş geldiniz. İnsanlık tarihi ile paralel... bir şekilde devam eden hak ve batıl savaşının galibinin yılmadan mücadelelerine devam edenlerin olduğu bilinci ile zaman ve mekân farkı gözetmeksizin mücadelemize devam edeceğimizi bir kere daha dile getiriyoruz.

İçinde bulunduğumuz coğrafya büyük bir ateş çemberine alınıyor. Tunus, Libya, Mısır ve Suriye’de uluslar arası emperyalizm ve yerli işbirlikçilerine karşı başlatılan halk ayaklanmaları yine maşa olarak kullanılan yerli işbirlikçiler eli ile bastırılmaya ve mecraından saptırılmaya çalışılmaktadır. Halk hareketleri neticesinde istedikleri tarzda yönetimler oluşturamayacaklarını anlayan küresel aktörler bu ülkelerdeki eski rejim kalıntılarını makyajlayarak yeniden piyasaya sürmektedirler. Emperyalizmin kuvvetli bir sacayağını oluşturan küresel iletişim araçları ve bunların uydusu pozisyonunda bulunan sözde yerli boyalı basın marifeti ile laiklik ve sekülerizmin toplumlar için olmazsa olmaz olduğu anlatılmakta ve toplumda çok az karşılığı olan bu zihindeki insanlar topluma dayatılmaktadır. Mısır’da Sisi, Libya’da Hafter bunun en bariz örnekleridir. Suriye’de 4 yıldır yüzbinlerce insanın canına kıyan ve halada kıymaya devam eden Esed’in sözde özgür dünyaya Laiklik ve demokrasi mesajları vermesi oldukça düşündürücü. Saydığımız bu isimlerin ortak özellikleri radikalizm ve gericilikle! mücadele adına halklarına zulmetmeleri. Son olarak dünya gündemine Musul baskını ile Irak girdi.

Amerikan işgali sonrası iktidara getirilen Maliki yönetimi mezhebi temelli icraatlar ortaya koyarak ülkeyi adeta kaynayan bir kazana çevirmiştir. Özellikle Sünnilerin siyaset ve iş hayatından dışlanarak baskı altına alınmaları keyfi tutuklamalar ve öldürme olayları ülkeyi dahada bir içinden çıkılmaz hale getirmiştir. Maliki yönetiminin yapmış olduğu bu zulümler küresel efendileri vasıtası ile bugüne değin perdelenmiştir. Uzun zamandır sıcak çatışmaların yaşandığı Irakta köşeye sıkışan Maliki yönetimi Musul baskını sonrası radikalizmle mücadele için küresel ve bölgesel efendilerini yardıma çağırarak geleneği bozmamıştır. Bu süreçte IŞİD ismi ön plana çıkarılarak olay mecraından saptırılmak istenilmektedir.

Dünyevi çıkarları adına bölgemizde etnik ve mezhebi karmaşa çıkaranlar bilmelidirler ki süreç bir gün sizede dönecek ve yaktığınız ateş evlerinize kadar ulaşacaktır.

Musul olayları esnasında Türk Başkonsolosluğunun basılması ve 49 çalışanın bilinmeyen bir yerde alı konulmaları başta İslam hukuku olmak üzere uluslar arası hiçbir anlaşmaya uyamamaktadır. Alıkonan bu kişilerin can ve mal sağlıkları korunarak en kısa zamanda ülkelerine teslim edilmelidirler. Yapılan bu baskınla meşru taleplerinin perdelendiği gerçeğini göz ardı edilmemelidir.

Son olarak ülkemizde çözüm süreci olarak adlandırılan ve silahların sustuğu süreç yol kapama ve bayrak indirme gibi eylemlerle sabote edilmeye çalışılmaktadır. Akacak kanın kimseye bir fayda sağlamayacağı geçmiş yaşanmışlıktan net bir şekilde görülmektedir. Bu süreçte kullanılan dil ve yapılan eylemler hususunda daha dikkatli davranılmalıdır.

Bütün insanların akıl, nesil, can, mal ve din emniyetlerinin sağlandığı bir dünyada buluşmak temennisiyle katılımlarınız için teşekkür ederiz.

ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU
 
 
Kocaeli İnanç Özgürlüğü Platformunun 10 yıldan beri sürdürdüğü basın haftalık açıklamalarının 478.'cisinin konusunu, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün, Mısır'da hileli bir seçimle sözde Cumhurbaşkanı seçilen Sisi'yi tebrik etmesi oluşturdu.

Kocaeli İnanç Özgürlüğü Platformunna üye İnsan Hakları Savunucuları Derneği Genel Başkan Yardımcısı Behlül Metin'in yaptığı basın açıklamasında, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün, Mısır’da hileli bir seçimle sözde Cumhurbaşkanı seçilen Sisi'yi tebrik etmesi eleştirildi.

Basın  açıklamasına  katılan katılan vatandaşlar, ‘Müslüman katili firavun Sisi tebrik edilemez’, ‘Firavun Sisi’yi tebrik etmek Yusuf’a hakarettir’ pankartları açtılar.

Basın açıklamasında şu ifadeler yer aldı:

“Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün, 3 Temmuz 2013’te, Mısır'ın seçimle başa gelen ilk Cumhurbaşkanı olan Muhammed Mursi'yi, askeri bir darbeyle devirerek, ardından 29 Mayıs'ta, sözde demokratik bir seçimle iş başına gelen darbeci Sisi'ye, seçilmesinden dolayı bir tebrik mesajı yollaması, Türkiye halkı tarafından üzüntüyle karşılanmıştır. Abdullah Gül'ün, bu makamdan ayrılmasına sayılı günler kala yaptığı bu talihsiz tebrik açıklaması, görevde bulunduğu sürece yaptığı işleri gölgede bırakmıştır.

Darbeci ve insan hakları ihlalcisi katil Sisi'ye nasıl tebrik mesajı yollanabilir? Mısır'da Halkın seçimini, Türkiye'deki darbeciler gibi hiçe sayıp darbe yapan, darbeye tepki veren Mısır halkını katleden, sonrada göstermelik bir seçimle kendini firavunluk tahtına yükselten eli kanlı İsrail bağımlısı Sisi tebrik edilemez. Seçimlere katılım yüzde 40 dense de, herkes biliyor ki, bu seçimlere halk katılmamış ve boş sandıkların önünde bulunan Sisi'nin adamları, 1946 CHP Türkiye'sini andıran bir seçim tiyatrosu sonunda, ‘Halk gelseydi muhtemelen firavun Sisi'yi seçerlerdi’ diyerek, halk adına oy kullanmışlardır. Gerçek anlamda katılımın yüzde 10-15 dolayında olduğu seçimden, nasıl olduysa yüzde 40 oranında katılımla, ve Sisi'nin adamları seçim sandığı görevlilerinin, yüzde 97 oy desteğini alan darbeci Sisi, Cumhurbaşkanı seçilmiştir. Türkiye'de 1946’da yapılan,  CHP’nin seçim tiyatrosunu da geride bırakan ve tüm dünyanın katıla katıla güldüğü bu seçimi, Cumhurbaşkanı Gül'ün ciddiye alıp, sonucu sandık görevlilerinin değil  de, halkın tercihiymiş gibi görüp, Sisi'yi tebrik etmesi, Türkiye'yi dünyada küçük düşüren, kabul edilemeyecek bir hatadır.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ü bu tebriği yollamaya hangi sebeplerin  ittiğini  bilemiyoruz. Başbakan Tayyip Erdoğan, Sisi'ye Firavun demiş ve Türkiye'nin tavrını net bir şekilde ortaya koymuşken, geri adım atması çok yanlış olmuştur. Mısır'da, Müslüman kanı döken zorba firavun Sisi yönetimine karşı, Arap şeyhlerinin, işbirlikçi yönetimlerin destek açıklamaları karşısında, Türkiye'nin tepkisi, Türkiye'yi dünya mazlumları ve Müslümanları, insan hakları aktivistleri arasında bayraklaştırmıştı. Ne yazık ki Cumhurbaşkanının bu tavrı dünyada üzüntüyle karşılanmış ve Türkiye’yi zor durumda bırakmıştır.

“Yanlıştan dönmek erdemliktir”

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün bu tavrını, İnsan Hakları Savunucuları Derneği olarak büyük bir üzüntüyle karşılıyoruz. Müslümanlara karşı katliam gerçekleştiren Mısırın firavunu, bir Müslüman Cumhurbaşkanı tarafından, asla tebrik edilemez veya insanlara yapılan zulme seyirci kalamaz. Sayın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ü, zalim firavun Sisi'ye yolladığı tebriğini geri almaya davet ediyor ve yaptığı büyük yanlıştan dönmesini bekliyoruz, yanlıştan dönmek erdemliktir.”

"Firavun Sisi Tebrik Edilemez"

Sakarya 457. hafta: Ortadoğu’da barışın dilini hakim kılalım!

2014_0614_sakarya_456_1

Sakarya’daki 457. hafta basın açıklamasında IŞİD’in Musul’u ele geçirmesine ve Suriye’de yaşanan trajediye dikkat çekildi. Açıklamada “İslam dünyasında mezhebi  ve etnik ayrışmaya dönük çatışmalar durdurulmalı, emperyalizmin ve siyonizmin bölgedeki tezgahları bozulmalı, barışın dili hakim kılınmalıdır.” ifadeleri kullanıldı.

Sakarya’da her cumartesi yapılan adalet ve özgürlükler eyleminde 457. hafta basın açıklamasını Diriliş Saati Dergisi adına Muhammed Emin Duman okudu. Duman Lice’de bayrağın indirilmesiyle yaşanan krize, IŞİD’in Irak’taki saldırılarına ve Suriye iç savaşının geldiği trajik duruma değindiği açıklamada ‘Başta Türkiye olmak üzere tüm bölge ülkelerinin Ortadoğu öncelikli olmak üzere tüm İslam dünyasına dönük politikalarını gözden geçirme zamanıdır.’ ifadelerini kullandı. 

Suriye’de yaşanan iç savaş için “İki yüz bine yakın ölü, milyonlarca mülteci, IŞİD, Nusra Cephesi gibi savaş ve ölüm makinası örgütlerin bölge insanının başına bela olduğu bir süreç…” ifadelerini kullanan Duman “İslam dünyasında mezhebi  ve etnik ayrışmaya dönük çatışmalar durdurulmalı, emperyalizmin ve siyonizmin bölgedeki tezgahları bozulmalı, barışın dili hakim kılınmalıdır.” dedi.

Açıklamada bölgede barış dilinin egemen kılınamaması durumunda ülkemizi de kasıp kavurabilecek bir şiddet sarmalının Müslüman halkları kuşatacağını söyleyen Duman,  Allah( c.c)’tan böyle bir musibetten bizleri muhafaza etmesini niyaz ediyoruz.” ifadelerini kullandı.

 

457.Hafta Basın Açıklaması:

Emperyalizmin Ortadoğu’daki tezgahı bozularak barışın dili hakim kılınmalıdır!

Türkiye sıkıntılı bir dönemden geçiyor. Bayrak krizi ve Musul Konsolosluğu baskını  gündeme oturdu.

Türk ve Kürt halkının barış için yegane umudu olan çözüm sürecinin başarısızlığı için adeta birileri tekrar düğmeye bastı. Geçmişte de defalarca seyrettiğimiz bir filmin tekrar vizyona sokulmaya çalışıldığı kokusunu alıyoruz.

Tüm halkımızı bu sürecin kesintiye uğramaması için çaba sarf etmeye, provokatif eylemlere karşı uyanık olmaya ve kardeşlik bilincini kuşanmaya davet ediyoruz.

Musul Konsolosluğumuz IŞİD militanlarınca basılarak 80 vatandaşımız rehin alındı. Rehinelerle ilgili pazarlık devam ediyor.

“IŞİD kimdir ve bu noktaya nasıl gelmiştir” sorusuna doğru cevap verebilirsek, olup biteni doğru anlayabiliriz.

IŞİD, El-Kaide örgütünün önce Irak türevi olarak ortaya çıkmış, sonra da Suriye’ye sirayet etmiş bir gerilla örgütüdür. İdeolojik olarak selefi ekolden beslenen bu örgütün en dikkat çekici tarafı insanları mümin-kafir olarak ayrıştırıp kendince kafir olanları cezalandırmada Allah adına kendisini yetkili görmesidir.

Bu örgüte göre tüm Aleviler ve Şiiler kafirdirler ve öldürülmeleri caizdir. Bu bakış açısına göre ülkemizin yaklaşık %15’ini oluşturan tüm Alevilerin katledilmesi caizdir. Böylesine acımasız ve cahil bir muhakeme ile karşı karşıyayız. İşgal ettikleri bölgelerde bazı Şiileri katlettiklerine dair haberler geliyor.

IŞİD örgütünün siyasi olarak da doğru değerlendirilmesi gerekir. Genellikle ezilmiş, mahrum bırakılmış ya da dünyanın dört bir tarafında Müslümanlara uygulanan zulme karşı bilenmiş gençlerin dinamizminin yanlış yönlendirilmesiyle oluşan potansiyelden beslenen bu örgütün yakın zamana kadarki ana destekçileri Suud ve Körfez ülkeleridir. Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri hem devlet bazında hem de ülkelerinde yaşayan kimi zenginler üzerinden örgüte uzun yıllar para ve silah akıtmıştır. Örgüte mensup militanlar İslam coğrafyasının en zalim rejimleri olan Suud ve Körfez rejimlerini görmezden gelme aymazlığını da halen sürdürmektedir. Bu durum El-Kaide için de aynen geçerlidir.

Son bir yıldır Suudi Arabistan ve Körfez ülkeleri kısmen IŞİD’e karşı tavır almışlar, buna mukabil Suriye’nin petrol bölgesini eline geçiren örgüt mali anlamda oluşan eksikliğini petrol gelirleri üzerinden gidermeyi başarmıştır.

Irak’ta Maliki yönetiminden rahatsız olan bazı Sünni aşiretlerin ve eski Baas yönetici ve komutanlarının desteğini arkasına alan bu örgüt son olarak Musul ve çevresindeki bazı illeri işgal etmeyi başarmıştır.

Dikkat edilmesi gereken çok önemli bir nokta da IŞİD ve benzeri örgütlerin  Afganistan, Irak, Suriye, Libya gibi zayıflamış merkezin yönetimlerin olduğu ülkelerde çok daha rahat manevra alanı bulabilmeleridir.

Bunun en son örneğini Suriye’de gördük. Özgürlük, insan hakları, demokrasi gibi kavramların arkasına sığınarak Suriye’de iç savaş başlatan Amerika ve batılı müttefiklerinin asıl niyetinin bu ülkedeki rejimi kendilerine ram etmek olduğu artık çok açık bir gerçek…

Şayet Esad kıblesini Amerika’ya çevirse idi bu iç savaşın başlamayacağını artık tüm siyasi uzmanlar kabul ediyor.

Türkiye’nin de lojistik ve askeri eğitim desteği verdiği Suriye iç savaşının geldiği trajik durum ortada… İki yüz bine yakın ölü, milyonlarca mülteci, IŞİD, Nusra Cephesi gibi savaş ve ölüm makinası örgütlerin bölge insanının başına bela olduğu bir süreç…

Başta Türkiye olmak üzere tüm bölge ülkelerinin Ortadoğu öncelikli olmak üzere tüm İslam dünyasına dönük politikalarını gözden geçirme zamanıdır. Artık İslam dünyasında mezhebi  ve etnik ayrışmaya dönük çatışmalar durdurulmalı, emperyalizmin ve siyonizmin bölgedeki tezgahları bozulmalı, barışın dili hakim kılınmalıdır.

Aksi takdirde çok yakın bir zamanda ülkemizi de kasıp kavurabilecek bir şiddet sarmalının tüm Müslüman halkları kuşatması kaçınılmazdır. Allah( c.c)’tan böyle bir musibetten bizleri muhafaza etmesini niyaz ediyoruz.

Adalet ve Özgürlükler Platformu Adına Diriliş Saati Dergisi

2014_0614_sakarya_456_2