Başörtüsü Eylemleri'nde Bu Hafta(FOTO)

Başörtüsü Eylemleri'nde Bu Hafta(FOTO)

Kocaeli'de 452., Ankara'da 410., Sakarya'da 431., Konya'da 327.,

DARBECİ BALBAY ÖZGÜR, SALİH MİRZABEYOĞLU HAPİSTE, BU NASIL ADALET?452.HAFTA BASIN AÇIKLAMASI

Darbecilik suçundan  yargılan Mustafa Balbay gibi bir darbeci serbest bırakılırken, 28 şubatta irtica brifingi alan hakimlerin taraflı yargıları sonucu şu an hapiste yatan Salih Mirzabeyoğlu ve diğer 28 Şubat mazlumlarının serbest bırakılmaması, Hizbu Tahirir davasında hiçbir şiddet eylemine bulaşmamış vatandaşların hapis cezası alması, aynı zamanda Hüda Par üyelerinin haklarında hiçbir kanıt ve şiddet eylemi olmadığı halde göz altına alınmaları, yargılanmaları gibi keyfi uygulamalar verdiği tepki halkı sokaklara döktü. Kocaeli İnanç Özgürlüğü platformunun 9.yıl 452 hafa basın açıklamasının konusu Salih Mirzabeyoğluna özgürlüktü. 15 yıllık tutukluluk süresinin 10 yılını bu hükumet döneminde cezaevinde geçiren Mirzabeyoğlu ve diğer 28 Şubat tutsakları konusunda hükümet Hiçbir şey yapmazken, diğer yandan yaptığı anayasa değişikliği ile Mustafa Balbay gibi darbeciler dahi özgür kalabiliyor. Hapislerde yatan inançlı kesime karşı bu duyarsızlık tepkileri artırıyor. Balbay'ın serbest kaldığını duyan Kocaeli halkından yaklaşık 150 kişilik bir grub ellerinde,” darbeci Balbay özgür, Mirzabey hapiste, bu nasıl adalet” pankartlarıyla meydanlara döküküp basın açıklaması yaptı. Basın açıklamasını İnsan Hakları savunucuları Derneği genel başkan yardımcısı Behlül Metin yaptı.

 

BASIN AÇIKLAMASININ TAM METNİ:

 

KOCAELİ İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU 9.YIL, 452.HAFTA BASIN AÇIKLAMASI 

 

Değerli halkımız ve basın mensupları. 9.yıl, 452.hafta basın açıklamamıza hoş geldiniz. Bu hafta çok önemli bir gelişme oldu, “genç subaylar rahatsız” sözleriyle 23 Mayıs 2003'te, üst düzey generalleri, darbe yapmaya davet eden, Kemalist Cumhuriyet gazetesi yazarı Mustafa Balbay tahliye edildi. Darbeyle, yönetimin ordunun ele vermesini isteyen ve darbecilikten yargılanan Mustafa Balbay, ne ilginç tesadüftür ki yemin ederek mecliste göreve başladı. CHP ve Balbay'ın zihniyetinde olanların HAYIR dediği Anayasa değişkliğinde maddelere istinaden bu gün Balbay serbest. darbecilik suçundan yargılanan, darbe kışkırtıcısı, Balbay, bir takım medya tarafından duygu sömürleri eşliğinde kahraman olarak lanse edilmeye çalışılıyor. Anlaşılan bunca tepkiye rağmen birileri darbciliği hala marifet olarak değerlendiriyor. Halktan yeterli desteği olmayan CHP, darbecilik gibi çağın, aklın ve insan haklarının kabul edemeyeceği yüz kızartıcı bir suçtan yargılanan Mustafa Balbay'ı aday gösterip, hapishaneden meclise tünel kazarak kurtardı. Çünkü CHP ve Kemalist zihniyet için, halkın seçimini hiçe saymak, darbe yapmak utanılacak bir olay olmayıp gayet olağan işlerdi. Müslüman mahallesinde, 90 senden beri sattığı salyangozlara alıcı bulmayan Kemalist CHP zihniyet, halkın özgür iradesi ile iktidar olamayacağının çok iyi farkındadır. Kemalist CHP zihniyetinin iktidar olması için tek yol vardır o da darbe!. 

 

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, ‘Mustafa Balbay’la ilgili isnat edilen suçları işlememiştir’ diye bir karar vermediği halde, yine bu suçlamalarla bir beraat kararı olmadığı halde, Balbay’ın içeride kaldığı sürenin ‘haklı mı haksız mı?’ olduğu netleşmediği halde, Anayasa mahkemesi, görev alanına girip, girmediği tartışmalı bir konuda bir hukuk garabetine imza attı. Anaysa mahkemesinin çalışma alanı kanunlarla ile belirlenmiştir. Tahliye Kararına esas olan “seçilmişlik hakkı” üzerinden, Anaysa mahkemesi böyle bir karar vermeye yetkili değildir. Anayasa’nın 148. maddesinde Anayasa’da güvence altına alınan hakların, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamında, ihlal edildiği iddiasıyla herkes Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvurabilir. Fakat bunla ilgili anaysa da yazan hak olmalı, ikinci olarak da bu hak Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamında güvence altına alınmalıdır. Karardaki, “seçilmişlik hakkı” Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nde yer almamaktadır. Bu açıdan Anayasa Mahkemesi’nin vermiş olduğu kararı Anayasa’nın 148. maddesi kapsamında görev alanına girmemektedir ve bu bir usulsüzlüktür.

 

Balbay usulsüz olarak tahliye edilirken, 28 Şubatta irtica brifingi almış taraflı yargının hukuksuz olarak verdiği karalardan dolayı başta değerli ilim adamı ve düşünür, Salih Mirzabeyoğlu ve çok sayıda 28 Şubat mağduru masum insan hala hapiste yatmaktadır. 28 Şubat dönemi yargılanmalarına Adalet bakanlığının hala el atmamış olması da ayrı bir faciadır!. 28 Şubat darbecileri yargılanmakta fakat irtica brifingi ile yönlendirdiği yargı mensuplarının yargılamalarıyla, sırf İslami düşüncelerinden dolayı, hiçbir şiddet eylemine karışmamış inançlı insanlar, suçsuz yerde hapiste yatmaktadır. Adalet bakanlığı bu davaları ne zaman yeni baştan görecek?. Bu davalar yüzünden, başta Salih Mirzabeyoğlu olmak üzere, bir çok masum insan, sırf düşüncelerinden dolayı,    28 Şubat darbesinin sonucu olarak daha ne kadar hukuksuz olarak hapis yatacak?. Adalet bakanlığını, bu adaletsizliğe son vermesi için,  İnsan hakları Savunucuları Derneği mensubu insan hakları aktivistleri olarak, Adalet  Bakanına ve HSYK’ya sesleniyoruz, bu adaletsizliklere dur deyin !. Yargıyı kendi ideolojik görüşleri  doğrultunda kullanan, belli mihrakların  vermiş olduğu, darbeci güdümlü keyfi yargı karalarına dur deyin ve incelemeye alın!.

 

 Başta Salih Mirzabeyoğlu ve tüm 28 Şubat mağduru tutsaklar salıverilsin. 28 Şubata ait tüm siyasi yargı kararları iptal edildin ve adil yargıda davaları yeniden görülsün. “Vatandaşı yaşat ki devlet yaşsın” kuralından hareketle, 90 senden beri, her kesimden vatandaşa kan kusturtmuş statüko kafalıların, 28 Şubatta yaptığı kanunsuzluklara meclisten çıkartacağınız kanunlarla, engel olma imkanınız olduğu halde, engel olmayarak büyük bir adaletsizliğe alet olmaktasınız.Tüm bunları, bir insan hakları ihlali olarak görüyor, sizleri bu adaletsizliklere dur demek için, hükümeti ve Adalet bakanını göreve davet ediyoruz. Basın açıklamamıza katıldığınız için teşekkür ediyoruz.

 

İnsan hakları savunucuları Derneği

 

 

Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu 410. Basın Açıklaması. 
Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu tarafından düzenlenen 410. hafta basın açıklamasına hoş geldiniz.
 
 Bundan 42 sene önce, kanlı bir savaş sonrası (1971) Pakistan’dan ayrılarak kurulan, siyasi tarihi darbelerle örülü 160 milyonluk Bangladeş bugünlerde kelimenin tam anlamıyla akıllara ziyan bir ‘hukuk cinayeti’ne sahne oldu. Ne yazık ki hukuksuzluklar devam edecek gibi gözüküyor. Toplumsal yansımaları ve bölgenin demografik ve etnik yapısı dikkate alındığında olan bitenin yerel bir kriz veya gelişme değil, bölgesel bir toplum mühendisliği operasyonu olduğunu söylemek hiç de mübalağa olmayacaktır. Hindistan etkisindeki Bangladeş hükümetinin hukuku araç olarak kullanıp muhalefeti sindirmek istediği için böyle bir hukuk cinayetine teşebbüs ettiği gayet açıktır. Bangladeş, Pakistan’dan bağımsızlığını kazandıktan sonra sürekli olarak siyasi çekişmelerin merkezinde yer alıyor. Ülkede askeri darbe ve liderlerin öldürülmesi Bangladeş siyasi tarihinde en fazla yazılan kelimeler olarak karşımıza çıkıyor. Hint Kıtasında sezaryenle doğan Bangladeş’te ne yazık ki siyasi çekişmeler bitmek bilmediği için hak ettiği gelişmeyi de bir türlü sağlayamıyor ve bu duruma bağlı olarak toplumsal barış da yakalanamıyor.
 
 1973 tarihli Bangladeş Uluslararası Ceza Mahkemesi Kanunu Bangladeş Parlamentosu tarafından kabul edilmiş ve buna göre bağımsızlık savaşı sırasında çeşitli suçlara ve katliama karıştığı tespit edilen Pakistanlı subayların yargılanması için Bangladeş Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi (ICT) kurulmuştur. Ancak 38 yıl sonra Bangladeş Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi, katliama karışan askerlere yönelik değil, Bangladeş vatandaşlarına, özellikle siyasi ve islami kimliği olan kişilere yönelik yargılamaya girişmiştir.
 
 Bu kişilerden biride; Hakkında idam kararı verilen ve perşembe akşam saatlerinde 15 günlük itiraz süresi bile beklenmeden hukuksuzca asılan Abdulkadir MOLLA oldu. Abdulkadir Molla Bangladeş’in en büyük İslami yapılanmalarından biri olan Cemaat-i İslâmi Partisi’nin genel sekreter yardımcılığı görevini yürütüyordu. 2009 yılında kurulan Uluslararası Suçlar Mahkemesi'nde yargılanan Abdülkadir Molla Adil yargılama ve savunma hakkı tanınmaksızın gerçekleşen mahkeme sürecinde, gerçeklikten yoksun sözde delillerle önce ömür boyu hapse mahkum edildi ve ardından kukla hükümetinde müdahalesi ile karar temyiz aşamasında idam hükmüne dönüştürüldü.
 
 Perşembe günü bütün dünyanın gözü önünde gerçekleştirilen idam hükmü, akıllarımıza 90 yıl evvel bu ülke tarihinin kara lekelerinden biri olan İstiklal Mahkemelerini getirdi. Önce kişinin idamına ve ardından bil ahire savunmasının dinlenmesine şeklinde cereyan eden olaylar maalesef bugün için Bangladeş’te tekrar etmektedir. Siyasi hırsları ve dünyevi makamları uğruna kan akıtan zevata mahkeme-i kübrayı hatırlatıyoruz. Küresel ve Bölgesel emperyallerin maşası olanların akıbeti iş bittikten sonra bir kenara atılan mendilden farksız değildir.
 
Şehit Abdulkadir Molla'nın idamından önce ailesi ile yaptığı görüşmede yaptığı konuşma: 
 
 "Bugüne kadar ben sizin muhafızınızdım. Eğer bu hükümet beni kanunsuz bir biçimde idam edecek olursa bu benim şahadetim olacak. Ve her şeye kadir olan Allah sizin koruyucunuz olacak. O en güzel sahiptir. Bu yüzden sakın endişelenmeyin.
 
 Ben kesinlikle masumum. İslami harekete mensup olduğum için öldürülüyorum. Şehid olarak bu dünyadan ayrılmak herkese ihsan edilmiş bir kader değildir. Yüce Allah bana şehitlik nasip ederse, kendimin en şanslı olduğunu düşünürüm. Şehitlik hayatımın en büyük başarısı olacaktır. Benim kanım İslami hareketi ayağa kaldıracak ve zalimlerin sonunu getirecektir.
 
 Kendim için endişeli değilim. Ben bu milletin ve İslami hareketin akıbeti hakkında endişe duyuyorum. Bilerek herhangi bir hata veya suç işlemedim. İslami hareket için bütün hayatımı feda ettim.
 
 Adaletsizliğe asla boyun eğmedim ve Allahu Teala’nın inayetiyle de asla boyun eğmeyeceğim. Dünyevi hiçbir otorite önünde af ve hayat hakkı aramam söz konusu olamaz. Allah, hayat ve ölüm konusunda karar verecek tek güçtür. Kaderimi, Allah belirleyecektir.
 
 Ben herhangi birinin kararı gereği idam edilmiyorum. Benim şehitlik zamanım Allahu Teala’nın takdiriyledir. O ne buyurursa kabulümdür.
 
 (Ailesine hitaben) sabırlı olun! Allahu Tela’nın rahmeti ve merhameti sabredenlerin üzerinedir. Ahiret mutluluğu bizim asıl arzumuzdur. İnsanlardan şehadetimin kabulü için dua bekliyorum. Bana desteklerinden ötürü de halkımı selamlıyorum." 
 
Şehit Abdulkadir Molla tarihe bir not düşmüş, metanetli, vakarlı ve izzetli duruşu ile bizlere gıpta edilecek bir örneklik sergilemiş ve İslam Dünyasına bir büyük yiğit olarak ismini yazdırmıştır.
 
 Bizler Ankara'lı Müslümanlar olarak Dünyanın tüm hesaplarını bir kenara iterek canını davasına adayan Şehit Abdulkadir Molla ve idamı sonrasında olaylarda hayatını kaybeden onlarca Bangladeşli şehit kardeşlerimizi selamlıyor, dava arkadaşı Üstad Gulam AZAM ve şehitlerin aileleri başta olmak üzere tüm insanlığa başşağlığı diliyor ve Şehidin son sözü ile bitiriyoruz.
 
 "Şuçum Allah'tan başkasına kulluk etmemekti...
 Bize kulluk et dediler...
 Bende Asın dedim!..."
 

“Zalimler İçin Yaşasın Cehennem” ve “Şehid Molla Yolun Yolumuz” sloganlarının atıldığı ve tekbirlerin getirildiği 431. Hafta Adalet ve Özgürlükler eyleminde basın açıklamasını Sakarya Adalet Girişimi adına Diriliş Saati Dergisi yazarı Muhammed Emin Duman okudu.  

“Deklare ediyoruz”

Açıklamada “Sakarya Adalet Girişimi olarak, bu alçakça katliamı Abdülkadir Molla’ya reva gören müstekbir Bangladeş yönetimini, bu yönetimin bölgesel patronu Hindistan’ı ve uluslararası patronu konumunda olan Amerika ile İsrail’i lanetliyor ve Allah’ın arzı olan yeryüzünde İslami mücadeleyi hiçbir şekilde engelleyemeyeceklerini deklare ediyoruz.” denildi.

“Korkulu rüyası”

Rahmetle ve minnetle anılan Şeyh Abdulkadir Molla’ya ithafen de “İlerlemiş yaşına rağmen Bangladeş firavunlarının korkulu rüyası haline gelen, yaşamı ve mücadelesiyle zalim sultaların tahtlarını sallandıran Abdülkadir Molla’ya selam olsun. Gaddar zalimlerin önünde diz çökmeyerek, “Suçum, Allah’tan başkasına kulluk etmemekti. Bize kulluk et dediler, ben de asın dedim” diyerek şehadet mertebesine ulaşan o büyük alime selam olsun.” denildi.

 

KONYA İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİ PLATFORMU 327. HAFTA BASIN AÇIKLAMASI

Rahman, Rahim Allah’ın Adıyla: Ben niçin beni yaratana kulluk etmeyeyim? Siz de hep O'na döndürüleceksiniz.O'ndan başka tanrılar edinir miyim hiç? Eğer O çok esirgeyen, bana bir zarar vermek dilese, onların şefa'ati bana hiçbir yarar sağlamaz ve onlar beni kurtaramazlar.O takdirde ben, apaçık bir sapıklık içinde olurum..Ben sizin Rabbinize inandım, (gelin) beni dinleyin..Ona: "Cennete gir" denilince: "Keşke, dedi, kavmim bilseydi.( Yasin Suresi 22-26. Ayetler)
 
Rahman, Rahim Allah’ın Adıyla: Ben niçin beni yaratana kulluk etmeyeyim? Siz de hep O'na döndürüleceksiniz.O'ndan başka tanrılar edinir miyim hiç? Eğer O çok esirgeyen, bana bir zarar vermek dilese, onların şefa'ati bana hiçbir yarar sağlamaz ve onlar beni kurtaramazlar.O takdirde ben, apaçık bir sapıklık içinde olurum..Ben sizin Rabbinize inandım, (gelin) beni dinleyin..Ona: "Cennete gir" denilince: "Keşke, dedi, kavmim bilseydi.( Yasin Suresi 22-26. Ayetler) Sevgili dostlar değerli basın mensupları, Son yıllarda, bizdeki ‘28 Şubat’ın daha şiddetli bir halini yaşayan Bangladeş’te İslami gruplara yönelik artan baskı ve ayrımcılık politikaları artmıştır. Baskılar bu yılın Mayıs ayında Cemaat-i İslami Partisi’ni hedef aldı. İçlerinde Cemaat-i İslami Partisi lideri Motiur Rahman Nizami ve eski lider 91 yaşındaki Gulam Azam’ın da bulunduğu sekiz idareci, 1971’deki dokuz ay süren ve çok sayıda (30 binden 3 milyona kadar farklı sayılarda kişinin öldüğü iddia edilen) bağımsızlık savaşında savaş suçu işledikleri iddiasıyla tutuklandılar ve şimdi idam talebiyle yargılandılar. Bugün Bangladeş'te gördüğümüz hukuksuzluk Mısır,Türkiye, Tunus, Libya, Suriye, Irak gibi ülkelerde yaşatılan hukuksuzluğun küresel fotoğrafıdır ve bu ülkelerin hepsi fotoğrafın bir karesidir. Bangladeş islam dünyasında laik yönetimin hakim olduğu ülkelerden biridir.Ülke hala ingiliz yönetimine ait kanunlarla yönetilmekte laik bir algı bu yönetimin esası kabul edilmektedir. Pakistan iç savaşından sonra Bangladeş Pakistandan ayrılarak yeni bir yönetim biçimi oluşturdu daha batıcı bir anlayışla Pakistandan ayrılan bu ülke Hindistan ve İngilterenin politik çizgisinde devam etti. İç savaş sürecinde bölünmeye karşı olan Pakistanın tek parça halinde islami bir yönetim biçiminde olmasını savunan cemaat-i islami zihin olarak Pakistanın Hindistandan ayrılışınada karşı çıkmakta hint alt kıtasının islami bir yönetim içerisinde tek devlet olmasını savunmaktaydı. Pakistanın Hindistandan ayrılması, Bangladeşinde Pakistandan ayrılmasından sonra Bangladeş cemaati islamisi bu topraklarda islami faaliyetlere devam etmiş ümmet ülküsünü canlı tutmaya çalışmıştır. Mevcut Bangladeş hükümeti küresel islam düşmanlığının bir parçası olarak cemaati islamiyi hedef almış liderlerini yargıladıktan sonra geçtiğimiz günlerde cemaati islaminin öncülerinden Abdulkadir Mollayı idam etmiştir. Abdulkadir Molla küresel istikbarın kendi tağutlarına sunmak için seçtiği kurbanlardan biridir. İslam dünyasının en önemli sorunu yöneticilerinin gayri islami ideolojilere iman etmesi ve bunların bekası için her türlü zulmü yapmaya hazır halde olmalarıdır. Abdulkadir molla islam dünyasında bu zülme karşı çıkan diğer seçkin önderlerle aynı sebeble idam edilmiştir. Şeyh saidlerin, İskilipli atıfların, Hasan el bennaların, Seyid kutubların ve benzerlerinin aralarında görüş farklılıkları olsada aynı hedefleri arzulayanlar olarak Abdulkadir mollada bu yolun bir takipçisi olmuştur. Bu yolun seçkin öncüleri gibi idamından önce “Allahın izniyle zalimlere asla boyun eğmeyeceğim. Dünyevi hiçbir otoritedende af ve hayat hakkı istemeyeceğim” diye haykırıyor ve şehadete böylece yürüyordu. Toprak kan ister yeni canların filiz vermesi için dökülen kan alimlerin ve liderlerin kanıysa binlerce yeni fide boy gösterir topraktan ve binlerce el zafer arzusuyla açılır semaya diller tekbirlerle şenlenir şehadet arzuları fevc fevc yayılır dört bir köşesine yer yüzünün... ve o gün zalimler için ne bir dost ne de bir yardımcı bulunur. Hesap sorma günü sabır günlerinden daha şiddetli ve daha azametli olacaktır sabredenler için... Tarihin bir ibret levhası olduğu sonu kan ve zulümle bitecek heyecanların bulunmadığı tevhit ve adalet üzere kurulu bir dünyada yaşama umudu ile hepinizi 328. Haftada aynı yer ve saatte buluşmak üzere Allah’a emanet ederiz.
KONYA İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİ PLATFORMU 11 SAFER 1435 - 14 / 12 / 2013