Başörtüsü Eylemleri'nde Bu Hafta(FOTO)

Başörtüsü Eylemleri'nde Bu Hafta(FOTO)

Konya'da 451., Ankara'da 530., Sakarya'da 555.,

KONYA İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİ PLATFORMU

451. HAFTA BASIN AÇIKLAMASI

Rahman, Rahim, Allah’ın adıyla;

Kitabını oku! Bugün sana hesap sorucu olarak kendi nefsin yeter.Kim hidayet yolunu seçerse, bunu ancak kendi iyiliği için seçmiş olur; kim de doğruluktan saparsa, kendi zararına sapmış olur. Hiçbir günahkâr, başkasının günah yükünü üslenmez. (İsra Suresi 14,15.ayetler)

Sevgili dostlar değerli basın mensupları; 

Kelimelerin, tanımların, kavramların türetiliş ve kullanım maksatları vardır. Kavramların kendi türetildikleri din veya ideolojiden farklı ve bağımsız olarak kullanılması ya kavram kargaşasına yol açar ya da bu kavramların zararlı kullanımlarının üzerini örtmek, onu şirin göstermek için yapılır.

Kafir kelimesini Kur’an’dan bağımsız bir şekilde ele alıp kelime anlamı ile kullanıldığında toprağı örten manası ile biz bunu ziraatçiler için kullanıyoruz, Ziraat ile uğraşanlar da yeryüzünü imar edenlerdir, Öyleyse biz kafir kelimesine yeni bir anlam yükleyip onu bundan sonra yöneticiler, idareciler, insanlar ve yeryüzü için faydalı işler yapanlar için kullanacağız derseniz; buna sadece kargalar değil bütün mahlukat güler. Sizin ya akıl sağlığınızdan endişe edilir ya da işin arkasında başka maksatlar aranır.

Türkiye’nin gündeminde var olan yeni anayasa tartışmaları anayasadaki ‘LAİKLİK’ ilkesi üzerinden tartışılmaya devam etmektedir. Meclis başkanının yeni anayasada laikliğin bulunmamasını istemesi yetkili ve resmi ağızlarca reddolunmuş, yeni anayasanın laikliği hususunda en yetkili ağızlar kendilerinin böyle bir taleplerinin olmadığını, bu esasın anayasada mutlaka korunacağını , hatta daha önceden Mısır gibi bazı ülkelere de tavsiye ederek laiklik ihracını yapmak istediklerini ifade etmişlerdir.

Fakat laikliğe yeni bir tanım getireceklerini de söyleyivermişlerdir. Getireceğiniz tanım ne olursa olsun laiklik yine de laikliktir. Onun dinden bağımsız olduğu, dinlerden herhangi birine taraf olmayacağı hususu kesindir. Yeni tanım getirme ifadesi bir kısım zihinlerin kuru heveslere kapılmasını sağlamak için olsa gerek. Laiklik hangi ideolojinin kavramı ise o ideolojiden bağımsız değerlendirmek ya komedidir ya da birilerinin akıllarına konulan ipoteğin devamını sağlamak içindir.

Laiklik kavramını hangi tanımla tanımlarsanız tanımlayın getireceğiniz yeni tanım oluşturacağınız yeni anayasayı din dışı olmaktan kurtaramayacaktır. Çünkü bir şeyin dini olması kaynaklarının ve asıllarının dini olmasına bağlıdır. Kur’an ve Sünnetin esas alınmadığı hiçbir anayasa dini olmayacaktır. İnsanların kendi akıllarıyla öngördükleri ve şekillendirdikleri yasalar dinin kurallarına uygun olsa bile esası bakımından kaynağı din olmadığı için dini yasalar olamayacaklardır.

Laiklik bütün dinlere eşit mesafede durduğunu ilan etmekle Müslümanların haklarını da savunmak iddiası ile de  uygulansa İslam’ı diğer batıl dinlerin derekesinde görmesinden dolayı batıldır. İslam hiçbir batıla- batıl dine ve ideolojiye- eşit sayılamaz, onların derecesine düşürülemez. İslam yücedir O’nun yüceliği bir başka şeye eşit kılınarak düşürülemez.

Dün laiklik-din ilişkisi hakkında olumsuz konuşanlar getirileceği iddia olunan yeni tanım hakkında ne diyecekler? ona karşı duruşları ne olacak merak etmekteyiz. Laikliğin hükmü onu savunan şahıslar değişince değişimiveriyor? Siz kavramlara yeni anlamlar yükleyince o kavramların klasik manaları da değişiyor mu? Böyle bir kapı aralayarak tüm taşları yerinden oynatmış olursunuz. Sizin içinde insanlar klasik anlamları olumsuz olan kavramları yeni yükledikleri anlamlarla kullanırlarsa hiçte hoş şeyler ortaya çıkmaz.

Hem kavramlar ile oynayanlara hem buna sessiz kalanlara hem de yüklenilen yeni anlamların olumlu olacağı vehmi ile hareket edenlere ‘aklınızı başınıza alın! ne yaptığınızı ne yapmak istediğinizi bir kez daha düşünün!’ Diyoruz Sizi Allah hakkında O’nun korkulmaya en layık olduğu gerçeğine daha hassasiyetle bakmaya davet ediyoruz.

            Tarihin bir ibret levhası olduğu sonu kan ve zulümle bitecek heyecanların bulunmadığı tevhit ve adalet üzere kurulu bir dünyada yaşama umudu ile hepinizi 452. Haftada aynı yer ve saatte buluşmak üzere Allah’a emanet ederiz.

KONYA İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİ PLATFORMU 23  RECEP 1437  30  / 04/ 2016

"TBMM Başkanı İsmail Kahraman'a kafataist kesimler tarafından linç kampanyası başlatıldı. Maalesef Sayın Kahraman, en yakın çevresi tarafından yalnız bırakıldı."

ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU’NUN

30 NİSAN 2016 TARİHLİ 530.HAFTA BASIN AÇIKLAMASI

Es Selamünaleyküm;

Değerli sosyal medya takipçilerimiz ve kıymetli katılımcılar! Türkiye’de ve dünyanın neresinde olursa olsun din, inanç, düşünce, ifade özgürlüğü, baskı, engellemeler, insanlığa yapılan tüm saldırı ve zulümlere karşı MÜSLÜMANCA tavır koyma amacıyla oluşturduğumuz platformumuzun 530.Hafta Basın Açıklamasına hoş geldiniz.

Suriye’de Soykırım devam ediyor.

Rus jetleri 3 gün önce Halep’te Kudüs hastanesine düzenlediği vahşi saldırıda 6’sı bebek 60 kişiyi katletti. Ölenlerin arasında Halep’in son çocuk doktoru da vardı. Savaşta asla saldırılmayacak yerlerin başında hastaneler gelmekte. Gözü dönmüş vahşiler, çoluk çocuk demeden‪#‎Sünni‬ Suriyelileri yok etmekte. ‪#‎İran‬‪#‎Rusya‬ ve ‪#‎Çin‬'in destek verdiği Zalim ‪#‎Esed‬ yönetimi, katliamlarına aralıksız devam ediyor. ‪#‎BM‬ sessiz. İslam ordusu hala neyi beklemekte? Dünyanın en büyük tatbikatını yapmakla övünen ordu, şimdi harekete geçmeyecekse ne zaman geçecek?

Son birkaç gündür, Rus ve rejim güçleri Halep ve merkezini kuşatma altına almaya çalışıyor. Son olarak 5 km’lik hat kapandığı takdirde 400 bin kişi açlık ve katliamdan dolayı göç edebilir. Zalim güçler Suriye’de çok rahat katliam yapıyorlar. Ümmet sessiz kaldıkça, zalimler zulümlerini diğer İslam ülkelerine taşımaları çok yakındır.

‪#‎TBMM‬ Başkanı İsmail Kahraman'ın yeni anayasa konulu bir toplantıda sarf ettiği “Yeni anayasada laiklik maddesi olmamalı.” ifadesi ve sonrasında, kafataist kesimler tarafından linç kampanyası başlatıldı. Maalesef Sayın Kahraman, en yakın çevresi tarafından yalnız bırakıldı.

Türkiye’de ki laiklik; İslam’ı ve Müslümanları sınırlandırma niteliği taşımaktadır. Laikleşme, Osmanlı’nın İslam aidiyeti ve hâkim millet anlayışının dönüştürülmesine yönelik bir operasyonken; Cumhuriyet döneminde, Batılı devletlerin laiklik misyonunu, Müslüman halkı dönüştürme işlevini devlet devralmıştır. Laikliğin, üzerinde, bu kadar savaş verilecek boyutta, olmazsa olmaz, tartışılmaz, kılına dokunulmaz bir konu olarak gündemimize girmesi gerçekten şaşırtıcıdır.

‪#‎Laiklik‬‪#‎Türkiye‬'deki bütün kesimler arasında “özgürleşme”, “devletin bütün dinlere eşit mesafede durması” olarak anlaşılır. Acaba gerçekten öyle mi? Muhafazakâr kesimlerin de, laik kesimlerin de laiklikten anladığı işte, bu! Ama bu laiklik anlayışı, tam anlamıyla ezberdir, efsanedir, uydurulmuş masaldır! Batılılar, “laikliği, uygarlığı, demokrasiyi ve insan hakları” söylemlerini dillerinden düşürmüyorlar, bununla birlikte diktatörlerle iş tutmaktan geri kalmıyorlar. Mazlum Müslüman coğrafyaları işgal etmekten çekinmiyorlar ve dünyaya baskı, zulüm ve yeryüzünde fitneyi yayarak zalim bir düzen kuruyorlar. Batı'da ateist düşünürler bile laikliği çatır çatır tartışılırken, bizde bırakın laik sosyalist kesimleri, İslâmî kesimler tarafından bile neredeyse tartışılmaz, mutlak ve evrensel özgürlük ilkesi olarak benimsenebiliyor! Bu nasıl bir travmadır, nasıl bir savrulmadır?

Yarın ‪#‎1Mayıs‬ Emek Günü; Sermaye gruplarına, işverenlere ve hükümete sesleniyoruz;

‪#‎Peygamber‬ Efendimiz buyuruyor ki; “Kim bir işçi çalıştıracaksa ona ücretini bildirsin, ücretini belirlesin.” “İşçinin ücretini teri kurumadan veriniz.” “Allah zayıfların hakkını vermeyen bir milleti yüceltmez.” “Maiyeti altındakilerin hak ve nafakalarını kısmak, bir kimseye günah olarak yeter.” “Emeğin karşılığını vermemek kul hakkına müdahaledir. Kimse kul hakkına müdahale etmesin, emeğin karşılığını versin.”

Peygamberimizin bu sözlerini yaşam tarzı haline getirmeleri duasıyla bu haftaki basın açıklamamıza son veriyoruz.

Bütün insanların akıl, nesil, can, mal ve din emniyetlerinin sağlandığı bir dünyada buluşmak temennisiyle katılımlarınız için teşekkür ederiz.

‪#‎ANKARA‬ İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU

Sakarya 555. Hafta: Küresel Kapitalizme Karşı Küresel İntifada!

Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu, 555. hafta basın açıklamasında insanlığı ezen, sömüren küresel kapitalizme karşı 1 Mayıs’ın küresel bir dayanışma ve intifada günü olduğunu söyledi.

 

Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu, 555. hafta basın açıklamasında 1 Mayıs ile laiklik tartışmalarını gündemine aldı. Platform adına Diriliş Saati Dergisi’nden Muhammed Emin Duman’ın okuduğu açıklamada “1 Mayıs'ı, kapitalist değerlerin başta emekçi kitleler olmak üzere tüm insanlığı getirdiği noktayı akletmek, kan ve gözyaşına boğulmuş mağdur kitlelerle dayanışmak adına gündemleştiriyoruz.” mesajı verilirken, laiklik tartışmaları hakkında ise "Laiklik, batı medeniyetinin ürettiği bir kavramdır. Müslüman ülkelerin farklı gerçekliklerine rağmen bu kavramın Müslümanlara giydirilmeye çalışılması kabul edilemez. Laiklerin laik bir düzen istemeye ne kadar hakları var ise, bu ülkenin dindar insanlarının laik olmayan bir düzen istemeye o kadar hakları vardır.” denildi.
 
1 Mayıs gündemiyle ilgili konuda Duman, “Dünya nüfusunun %1'inin dünyadaki toplam gelirin %99'una, dünya nüfusunun %99'unun da dünya gelirinin %1'ine sahip olduğu çarpık ve gayri adil bir dünya düzeninde yaşıyoruz. Serbest piyasa adı altında ahlakın ve adaletin hiçe sayıldığı, sadece güçlünün haklarından söz edilebildiği bir dünya düzeninden söz ediyoruz. Servet ve statünün yegane değerlendirme ölçüsü haline geldiği, servet ve statü adına insanların hiçbir ahlaki kural tanımaksızın birbirlerini ezdiği bir zulüm düzeni ile yüzleşiyoruz. Bu sebeple 1 Mayıs'ı, insanlığın vicdanının fıtrata uygun bir şekilde harekete geçirilmesi için bir uyanış vesilesi olarak görüyoruz. 1 Mayıs'ı, yeniden adil bir dünya düzeni kurulması için verilecek mücadelede tüm dünya emekçilerinin ahitleşme günü olarak anıyoruz. 1 Mayıs'ı, emperyalizme ve siyonizme karşı tüm mazlumların ittifaklarını yeniledikleri bir gün olarak kutluyoruz.” denildi.
Laiklik tartışmalarına da değinilen açıklamada Muhammed Emin Duman, şu değerlendirmelerde bulundu: “Laik elitler bu vesile ile bu ülkenin efendilerinin kendileri olduğunu, laik olmadığını ifade edenlerin ise parya dahi olamayacaklarını çeşitli televizyon programlarında defalarca ifade ettiler. Kullandıkları üslup ve mimikleri kibirlerinin ne denli zirve yaptığına işaret ediyordu… İslam'ın talep ettiği toplumsal düzen Kur'an'ın anayasa olduğu bir düzendir. Elbette bu düzen laik olamaz. Laiklik, batı medeniyetinin ürettiği bir kavramdır. Müslüman ülkelerin farklı gerçekliklerine rağmen bu kavramın Müslümanlara giydirilmeye çalışılması kabul edilemez. Cumhurbaşkanı ve iktidarın bazı yetkililerinin ifade ettiği "Kişi laik olamaz, devlet laik olur" yaklaşımını da doğru bulmuyoruz. Kur'an'ın bir bütün olarak hayata geçirilmesinden bahsediyorsak, Kur'an'ın toplumsal tezlerinin uygulandığı bir düzeni talep ediyoruz demektir. Bu düzen asla laik bir düzen değildir.”
 
 555. Hafta Basın Açıklaması
 
KÜRESEL KAPİTALİZME KARŞI KÜRESEL İNTİFADA!
 
Yarın 1 Mayıs. Emeğin, emekçinin bayramı...
 
Kapitalizmin çarkları arasında ezilen tüm dünya emekçilerinin küresel zulme karşı seslerini yükselttikleri gün 1 Mayıs...
 
Dünya nüfusunun %1'inin dünyadaki toplam gelirin %99'una, dünya nüfusunun %99'unun da dünya gelirinin %1'ine sahip olduğu çarpık ve gayri adil bir dünya düzeninde yaşıyoruz.
 
Serbest piyasa adı altında ahlakın ve adaletin hiçe sayıldığı, sadece güçlünün haklarından söz edilebildiği bir dünya düzeninden söz ediyoruz.
 
Toplumun ortak mülkiyeti olan madenlerin, ormanların, suların özelleşme adı altında bir avuç ayrıcalıklı zengine peşkeş çekildiği, servetin belirli ellerde toplanması sağlanarak tekelciliğin teşvik edildiği bir dünya düzeninden bahsediyoruz.
 
Servet ve statünün yegane değerlendirme ölçüsü haline geldiği, servet ve statü adına insanların hiçbir ahlaki kural tanımaksızın birbirlerini ezdiği bir zulüm düzeni ile yüzleşiyoruz.
 
Maliyetleri düşürmek adına emeğin alabildiğine sömürüldüğü, emekçinin hakkının insanca yaşamak ölçütü üzerinden değerlendirilmesinin abes görüldüğü, emekçinin hakkının arz-talep dengesi üzerinden belirlendiği bir küresel düzenin tahakkümü altında yaşıyoruz.
 
1 Mayıs'ı, küresel zulme karşı küresel isyan çağrısı olarak nitelendiriyoruz.
 
1 Mayıs'ı, insanlığın vicdanının fıtrata uygun bir şekilde harekete geçirilmesi için bir uyanış vesilesi olarak görüyoruz.
 
1 Mayıs'ı, yeniden adil bir dünya düzeni kurulması için verilecek mücadelede tüm dünya emekçilerinin ahitleşme günü olarak anıyoruz.
 
1 Mayıs'ı, emperyalizme ve siyonizme karşı tüm mazlumların ittifaklarını yeniledikleri bir gün olarak kutluyoruz.
 
1 Mayıs'ı, emeğin sömürülmesine karşı örgütlü mücadelenin ivme kazandığı, sarı sendikacılığın geriletildiği yeni bir dönemin inşası için bir kararlılık mesajı olarak anlıyoruz.
 
1 Mayıs'ı, kapitalist değerlerin başta emekçi kitleler olmak üzere tüm insanlığı getirdiği noktayı akletmek, kan ve gözyaşına boğulmuş mağdur kitlelerle dayanışmak adına gündemleştiriyoruz.
 
Geçtiğimiz haftanın önemli bir tartışma konusu da laiklik idi. Meclis Başkanı'nın ağzından çıkan bir söz üzerine kopartılan fırtına gerçekten ibret verici idi.
 
Laik elitler bu vesile ile bu ülkenin efendilerinin kendileri olduğunu, laik olmadığını ifade edenlerin ise parya dahi olamayacaklarını çeşitli televizyon programlarında defalarca ifade ettiler. Kullandıkları üslup ve mimikleri kibirlerinin ne denli zirve yaptığına işaret ediyordu.
 
Meclis Başkanı'nın bu tartışmayı gündemi değiştirmek veya başka bir amaçla başlattığı hususu yoruma açık... Ancak biz bir bardak suda koparılan fırtınayı görünce şu hususların altını çizmeyi uygun gördük.
 
Laiklerin laik bir düzen istemeye ne kadar hakları var ise, bu ülkenin dindar insanlarının laik olmayan bir düzen istemeye o kadar hakları vardır.
 
İslam'da Hristiyanlık'taki gibi ruhban sınıfı hiçbir zaman olmamıştır. Dolayısıyla teokratik düzen yaftalaması koca bir yalandır, iftiradır. İslam tarihinde afaroz ve engizisyon mahkemeleri yoktur.
 
Hurafe ve uydurma rivayetlere dayanan mistik anlayışlar ve literal yorumlara dayanan IŞİD türü harici anlayışlar hiçbir zaman İslam'ı temsil edemezler. Kur'an ve sahih sünnete dayanan doğru yorum üzerinden yola çıkan anlayışlar ile İslam değerlendirilmelidir.
 
İslam'ın talep ettiği toplumsal düzen Kur'an'ın anayasa olduğu bir düzendir. Elbette bu düzen laik olamaz.
 
Laiklik, batı medeniyetinin ürettiği bir kavramdır. Müslüman ülkelerin farklı gerçekliklerine rağmen bu kavramın Müslümanlara giydirilmeye çalışılması kabul edilemez.
 
Cumhurbaşkanı ve iktidarın bazı yetkililerinin ifade ettiği "Kişi laik olamaz, devlet laik olur" yaklaşımını da doğru bulmuyoruz.
 
Kur'an'ın bir bütün olarak hayata geçirilmesinden bahsediyorsak, Kur'an'ın toplumsal tezlerinin uygulandığı bir düzeni talep ediyoruz demektir. Bu düzen asla laik bir düzen değildir.
 
Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu Adına Diriliş Saati Dergisi