Başörtüsü Eylemleri'nde Bu Hafta(FOTO)

Başörtüsü Eylemleri'nde Bu Hafta(FOTO)

Konya'da 443., Ankara'da 522., Sakarya'da 547.,

Konya İnanç Özgürlükleri Platformu 443. haftada Kayalıpark Meydanı'nda buluştu. Osman GÜREL, platform adına basına açıklamalarda bulundu. Açıklamaya Fil suresi mealini okuyarak başlayan GÜREL, tüm dünyayı etkileyen mülteci sorununa değindi. ''Sayıları milyonları bulan mülteciler, komşu ülkelerde sosyal olayların ve siyasetin birinci gündem maddesi haline gelmiş, Suriye iç savaşının ve Arap baharının (!) beklenilmeyen sonucu olmuştur. Komşu ülkelerle sınırlı kalmayan bu göç dalgası tarihin kırılma noktalarından birisini oluşturmaktadır.'' dedi.

Açıklamanın Tam Metni:

Rahman, Rahim, Allah’ın adıyla


Rabbinin, Fil sâhiplerine ne yaptığını görmedin mi? Onların tuzaklarını boşa çıkarmadı mı? Üzerlerine sürü sürü kuşlar gönderdi, Onlara çamurdan sertleşmiş taşlar atan (kuşlar). Nihâyet onları, kurt yeniği ekin yaprağı gibi yaptı. (Fil Suresi)


Sevgili dostlar değerli basın mensupları;   Sosyal olayların bir hesaplanan - planlanan, birde hesaplanıp - planlanamayan yönü vardır. Başlangıcından sonuna kadar hiçbir olay bütün yönleriyle hesaplanamaz. İstenmeyen - beklenmeyen sebepler, olayların akışını değiştirip, istenmeyen sonuçlar meydana getirebilir. Bunların ötesinde bir de hesap yapıcıların görmediği anlayamayacağı bir ilahi kudretin tesiri ve hesabı vardır. 


Suriye olayları, onlarca siyasal aktörün rol aldığı, hesaplar yaptığı, planlar projeler geliştirerek sonuçlar elde etmek istediği bir siyasal sahnedir. Herkes kendi çıkarının kendi zaferinin hesaplarını yapmaktadır. Başarılar üzerine kurulu bu hesaplamalar kendileri ve düşmanları üzerinden yapılır. Unutulan bir gerçekse daima en önemli hakikattir. Bu coğrafyada yaşayan, çoğunlukla savaşın hiçbir tarafı olmamış, hatta olmak istemeyen milyonlarca halktır. 


Suriye halkının çoğunluğu savaşın başından beri ne yapacağını bilememiş, ne tarafta olacağına ciddi karar verememiştir. Malının ve canının derdine düşen bu mazlum halk, her şeyi bir yana bırakarak malını dahi terk edip mülteci konumuna düşmüştür. Arap baharının (!) halklar üzerinde karakışa dönüşmesiyle meydana çıkan mülteci akını, dünyanın pek çok yerinde demografik yapıyı değiştirmekte, pek çok ülkenin ideolojik varoluşunu, ulus kimliğini tehdit edip değiştirmektedir.


Sayıları milyonları bulan mülteciler komşu ülkelerde sosyal olayların ve siyasetin birinci gündem maddesi haline gelmiş, Suriye iç savaşının ve Arap baharının(!) beklenilmeyen sonucu olmuştur. Komşu ülkelerle sınırlı kalmayan bu göç dalgası, tarihin kırılma noktalarından birisini oluşturmaktadır. Geçmişte de kavimlerin göçleri imparatorlukları yok etmiş, kurulu düzenleri altüst etmiştir. Şuan İslam ülkelerinde bir istikrar meydana getirilemezse, önümüzdeki yıllarda mültecilerin adedinin 10 milyonları bulması tahmin edilmektedir. Dünya yaktığı ateşin közünde pişmeye hazır olmalıdır. Bugünün dün ile eşit olmadığı kesindir. Ve yarınların hesabını yapmakta eskisi kadar kolay değildir. Mülteciler sorunu artık bir bölgesel sorun olmaktan çıkmış, uluslararası bir boyut kazanmıştır.


Çatışmaların durdurulması, İslam dünyasına kısmi de olsa bir istikrarın sağlanması, bu sorunun büyümesini engelleyecek, beklenmeyen sonuçların doğmasına mani olacaktır.


Biz Allah'ın hesabına iman edenler, bu olayların üzerinde Allah'ın büyük bir hesabının var olduğuna biliyor ve bu hesabın tüm hesaplara galip geleceğine inanıyoruz.


Tarihin bir ibret levhası olduğu sonu kan ve zulümle bitecek heyecanların bulunmadığı tevhit ve adalet üzere kurulu bir dünyada yaşama umudu ile hepinizi 444. Haftada aynı yer ve saatte buluşmak üzere Allah’a emanet ederiz.


KONYA İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİ PLATFORMU 25 Cemaziyelahir 1437 (05.03.16)

"Hint Kıtasında sezaryenle doğan ‪#‎Bangladeş‬"

Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu tarafından düzenlenen 522. hafta basın açıklamasına hoş geldiniz.

“Kendilerine: Yeryüzünde bozgunculuk çıkarmayın, denildiğinde, bizler ancak ıslah edicileriz, derler.”

Küresel jandarmalığa soyunan Siyonist İsrail ve işbirlikçileri başta ABD olmak üzere Rusya, Çin, İngiltere, Fransa, İran ve Hindistan gibi emperyalist ülkelerin yeryüzünü sözde ıslah etmek adına yaptıkları işkence, tecavüz, katliam ve soykırımların belgeleri sansürlenmiş hali ile medyada zaman zaman ifşa edilmektedir. Karartma yapılan raporlarda bile bahsi geçen yöntemler en vahşi denilen hayvanları dahi vicdana getirecek cinsten uygulamalardır. Bu süreçte egemenlerin yeryüzünün her bir noktasını nasıl işkencehaneye çevirdikleri yayınlamış oldukları haritalardan anlaşılmaktadır. İşledikleri bu cürümlerde yalnız olmadıklarını, iktidar hırsları ve dünyevi çıkarları uğruna halklarına sırt çeviren işbirlikçi kukla yönetimlerinde yerelde nasıl bir ihanet içerisinde hareket ettiklerini bizler yakinen bilmekteyiz. Bu noktadan sonra; İnsan hakları, demokrasi, seçme ve seçilme hürriyeti, düşünce ve ifade hürriyeti, yaşam hakkı, adil yargılanma hakkı, eşitlik gibi süslü kavramların modern dünyada egemen olanların aldatma araçlarından başka bir şey olmadığı net bir şekilde ortaya çıkmaktadır.

Bu bağlamda; 1971 tarihinde kanlı bir iç savaş sonrası Pakistan’dan ayrılarak kurulan ve siyasi tarihi darbelerle örülü olan Bangladeş son yıllarda kelimenin tam anlamıyla akıllara ziyan bir şekilde hukuk cinayetlerine sahne olmaktadır. Toplumsal yansımaları, bölgenin demografik ve etnik yapısı dikkate alındığında, olan bitenin yerel bir kriz veya gelişme değil, küresel bir toplum mühendisliği operasyonu olduğunu söylemek hiç de mübalağa olmayacaktır. İngiliz sömürgesi pozisyonunda olan Hindistan’ın etkisi altındaki Bangladeş hükümetinin ülkesindeki muhalif grupları ve özelliklede İslami muhalefeti sindirmek istediği ve bu durum için hukuku araçsallaştırıp bir cinayet aracı olarak kullandığı gayet açıktır. Bangladeş, Pakistan’dan ayrıldıktan sonra sürekli olarak siyasi kaos ve karışıklığın merkezinde yer alıyor. Askeri darbeler ve toplumsal hareket liderlerinin öldürülmesi kısacık geçmişi olan Bangladeş siyasi tarihinde en fazla yazılan kelimeler olarak karşımıza çıkmaktadır. Hint Kıtasında sezaryenle doğan Bangladeş’te ne yazık ki siyasi çekişmeler bitmek bilmediği için ülke hak ettiği gelişmeyi bir türlü sağlayamıyor ve bu duruma bağlı olarak toplumsal barış da maalesef yakalanamıyor.

Bangladeş Uluslararası Ceza Mahkemesinin verdiği skandal kararlarla muhalif liderler hapsedilip idam edilmekte diğer yandan ülkede yaklaşan seçimler öncesi kukla Hasina yönetimi eli ile toplum baskı altına alınıp sindirilmeye çalışılmakta ve böylece seçim sonrası iktidar garanti altına almak istenmektedir. Bu noktada başta Cemat-i İslami Partisi olmak üzere muhalif parti üyelerinin evlerine ve iş yerlerine baskınlar düzenlenmekte, insanlar kaçırılmakta, işkence edilmekte ve öldürülmektedirler. Geride bıraktığımız birkaç gün içerisinde yüzlerce kişi kaçırılmış ve bu kişilerden 2 tanesi katledilmiş ve cesetleri sokağa atılı halde bulunmuştur. Aşağıda verdiğimiz liste dikkate alındığında ve halen kayıp olan binlerce kişi göz önünde bulundurulduğunda bu sayının artması ihtimali bizleri derin bir endişeye sevk etmektedir. Ülkede medya organları kapatılmakta, basın mensupları tutuklanmakta, hapse atılmakta, işkence edilmekte ve öldürülmektedir. Nitekim bağımsız kaynaklardan elde ettiğimiz verilere göre son 3 yılda öldürülen gazeteci sayısı 19 dur. Medyaya yapılan bu baskılar neticesinde Hasina yönetimi zulümlerine kısmi bir karartma uygulamaktadır.

Ortadoğu’da ve Afrika’da olduğu gibi, Asya’da da diktatörlerin devrilmesini isteyen halkların meşru taleplerine karşın, Emperyal güçler ve bölgesel aktörler, kendi planlarını devreye sokarak süreci yanlış zeminlere çekmeye ve yeniden dizayn edilmek istenen sınırlar ve yeni kukla yönetimler eliyle, bu bölgeleri kontrol altında tutmaya çalışıyorlar. Bangladeş hükümetinin, bütün bir bölgeyi savaş ortamına sürükleyeceğini bilerek, muhalefet parti liderlerini idam etmesi ve Müslümanlara karşı çok ciddi katliamlar yapmasının arkasındaki gerçek sebebte bu niyetten farklı değildir. Siyasi hırsları ve dünyevi makamları uğruna kan akıtan zevata mahkeme-i kübrayı hatırlatıyoruz. Küresel ve bölgesel emperyallerin maşası olanların akıbeti iş bittikten sonra bir kenara atılan kirli bir mendilden farksız olmayacaktır.

Bugün İslam ve Müslümanlar, Doğu yada Batı toplumları tarafından seküler güçler tarafından yoğun bir saldırı altına alınmışlardır. Bu noktada bizlere düşen farklılıklarımızı bir kenara bırakıp, kavga etmeyi terk ederek İslam’ı yaşantımızın merkezine koyup yeniden rol model olabilme çabası içine girmek olmalıdır. İslam’ın zamanlar ve mekânlar üstü öğretilerini ve kuşatıcı adalet sistemini yeniden inşaa ve ihya etmek üzerimizde büyük bir borç olarak bulunmaktadır. Aksi halde yanan ateşin evlerimize kadar uzanması kaçınılmaz bir durum olarak karşımızda durmaktadır.

 

Şiddet Türü------------------------------------------------->Toplam Sayı

1. Açılan Soruşturma Sayısı-------------------------------------->1 Milyon

2. Açılan Dava Sayısı----------------------------------------------->200.000

3. Hapiste Olan Kişi Sayısı----------------------------------------->150.000

4. Parti Kadın Kollarından Tutuklanan Kadın Sayısı--------->1.000'den fazla

5. İşkence Yapılan Kişi Sayısı-------------------------------------->50.000

6. Şehit Edilen Kişi Sayısı------------------------------------------->19.663

7. Yaralanan Kişi Sayısı--------------------------------------------->70.000

8. İşkence Yapılan Gazeteci Sayısı------------------------------->1.120

9. Öldürülen Gazeteci Sayısı-------------------------------------->19

10. Yaralanan Gazeteci Sayısı------------------------------------->680

11. Kayıp Olan Parti Üyeleri Sayısı------------------------------->1.102

12. Faili Meçhul Kişi Sayısı----------------------------------------->10

13. Polis Silahı İle Öldürülenlerin Sayısı------------------------>400

14. Öldürülen Seçilmiş Belediye Başkan----------------------->20

15. Öldürülen Muhtar Sayısı-------------------------------------->35

16. Karakolda Öldürülen Kişi Sayısı------------------------------>424

17. Eylemde Tutuklanıp Yargılanmaksızın Hapse Atılan---->235

18. Kalıcı Olarak Sakat Kalan Kişi Sayısı------------------------->5.000

19. Yıkılan Ev Sayısı-------------------------------------------------->2.000

Bütün insanların akıl, nesil, can, mal ve din emniyetlerinin sağlandığı bir dünyada buluşmak temennisiyle katılımlarınız için teşekkür ederiz.

ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU

Sakarya 547. Hafta: Gülen Hareketi’nin kirli ilişkileri ortadadır; ancak Zaman’a kayyım atanması adalete aykırıdır!

Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu 547. hafta basın açıklamasında, Zaman Gazetesi’ne kayyım atanması ve özel istihdam bürolarına işçi kiralama yetkisi veren düzenleme gündeme getirildi.

 

Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu 547. hafta basın açıklamasında, Zaman Gazetesi’ne kayyım atanması ve özel istihdam bürolarına işçi kiralama yetkisi veren düzenleme gündeme getirildi.

Diriliş Saati Dergisi’nden Muhammed Emin Duman’ın okuduğu basın açıklamasında, basın özgürlüğüne dikkat çekilerek, “Zaman Gazetesi, dün itibarıyla kayyuma devredildi. Bu meydandan Fethullah Gülen Hareketi ile ilgili düşüncelerimizi defalarca deklare ettik. Amerika bağlantıları ve İslam coğrafyasındaki Amerika merkezli operasyonlarda kullanılıyor olması bu hareketin en temel açmazıdır. Hareketin üst kadrolarının uluslararası kirli ilişkilerde piyon olarak görev aldığı bir gerçektir. Hareketin tabanında samimi ve temiz insanların çoğunlukta olması bu gerçeği değiştirmiyor. Ancak tüm bu realiteye rağmen Zaman Gazetesi'nin kayyuma devredilmesinin adaletin tesisi şeklinde yorumlanması güç görünmektedir. Gazeteye dönük bu operasyon muhalefeti cezalandırma operasyonudur” ifadelerine yer verildi.

Kamuoyunda "kölelik yasası" olarak bilinen özel istihdam bürolarına işçi kiralama yetkisi veren düzenleme hakkında da konuşan Duman, “Bu yasa teklifi ile birlikte özel istihdam büroları tarafından kiralanan ve geçici iş ilişkisi ile çalışan işçinin ücretini istihdam bürosundan alması nedeniyle çalıştığı işverenden hiçbir hak talep edememesi, işçinin ücret güvencesinin ortadan kalkması, sosyal haklardan yararlanamaması, iş güvencesinin tamamen ortadan kalkması, kıdem tazminatı hakkının gaspedilmesi gibi bir dizi sorun ortaya çıkacaktır” dedi.

 

547. Hafta Basın Açıklaması

HERKES İÇİN ADALET İSTİYORUZ!

Anayasa Mahkemesi'nin Can Dündar ve Erdem Gül'ün tahliye edilmesine dair kararı tartışılıyor.

Suriye'ye giden MİT TIR'ları ile ilgili yapılan soruşturmanın gizliliğini ortadan kaldıracak yayınlardan sorumlu oldukları gerekçesiyle söz konusu gazeteciler tutuklanmıştı.

Hükümet her fırsatta MİT TIR'larının Suriye'de Bayır-Bucak Türkmenlerine yardım götürdüğünü ifade etti, etmeye devam ediyor. Ancak bir gerçek daha var. Söz konusu Türkmenler Nusra Cephesi, Ahrar'uş Şam gibi El-Kaide türevi örgütler içinde yer almaktadırlar. Dolayısıyla MİT TIR'ları bu örgütlere askeri mühimmat taşımışlardır. Türkmen kılıfı ile bu örgütlere yapılan her tür yardım maskelenmek istenmiştir.

İkinci önemli husus ise basına dönük baskılardır. MİT TIR'ları adı ile kamuoyuna mal olmuş bir olayın detaylarına girdikleri için casusluk suçlaması ile basın mensuplarının tutuklanması basın özgürlüğüne vurulan ciddi bir darbedir.

Her konuyu çekip çekiştirerek ülke güvenliği açısından risk teşkil ettiğini ifade etmek mümkündür. Böylece basını baskılamak çok da zor değildir. Hak ve özgürlükler bütün toplum kesimleri için lazımdır ve bugün operasyon yapanların yarın aynı operasyonlara maruz kalmayacağının garantisi yoktur.

Zaman Gazetesi, dün itibarıyla kayyuma devredildi. Bu meydandan Fethullah Gülen Hareketi ile ilgili düşüncelerimizi defalarca deklare ettik. Amerika bağlantıları ve İslam coğrafyasındaki Amerika merkezli operasyonlarda kullanılıyor olması bu hareketin en temel açmazıdır. Hareketin üst kadrolarının uluslararası kirli ilişkilerde piyon olarak görev aldığı bir gerçektir. Hareketin tabanında samimi ve temiz insanların çoğunlukta olması bu gerçeği değiştirmiyor. Ancak tüm bu realiteye rağmen Zaman Gazetesi'nin kayyuma devredilmesinin adaletin tesisi şeklinde yorumlanması güç görünmektedir. Gazeteye dönük bu operasyon muhalefeti cezalandırma operasyonudur.

Hükümetin yargıyı da siyasi baskı altına alarak ülkedeki muhalif duruşları ve söylemleri susturmak için her türlü operasyonu  mübah görmeye başladığına, bu doğrultuda da ciddi bir algı operasyonu yürüttüğüne dair endişelerimiz her geçen gün artmaktadır.

28 Şubat mağduru olduğunu her seferinde deklare eden iktidar kadrolarının bugün o döneme ait baskıların benzerlerini muhaliflerine reva görmeye başladıklarının işaretlerini gözlemliyoruz. Bu yol yanlış bir yoldur. Yapılan yanlışlıkların oluşturduğu vebal denizinde boğulmamak için tüm sorumluların aklını başına alması elzemdir.

Kamuoyunda "kölelik yasası" olarak bilinen özel istihdam bürolarına işçi kiralama yetkisi veren düzenleme meclis gündeminde... İş gücü piyasasını köle pazarına dönüştürecek bu sistem ile taşeron işçilik sisteminden daha vahim bir tablo ile karşılaşacağız.

Bu yasa teklifi ile birlikte özel istihdam büroları tarafından kiralanan ve geçici iş ilişkisi ile çalışan işçinin ücretini istihdam bürosundan alması nedeniyle çalıştığı işverenden hiçbir hak talep edememesi, işçinin ücret güvencesinin ortadan kalkması, sosyal haklardan yararlanamaması, iş güvencesinin tamamen ortadan kalkması, kıdem tazminatı hakkının gaspedilmesi gibi bir dizi sorun ortaya çıkacaktır.

Hükümet asgari ücretin de 1300 TL olması ile işverenlere gelen yükü rahatlatmak adına esnek çalışma, kıdem tazminatının fona devredilmesi gibi düzenlemelerin yanında bir de özel istihdam büroları ile modern köleliği getirmenin gayreti içinde...

İktidarın sermayenin yanında saf tutmasına karşılık başta sendikalar olmak üzere tüm emekçileri bu düzenlemelere karşı tavır almaya davet ediyoruz. Emeğin ve kaynakların sömürülmediği, adil bir gelir paylaşımının sağlandığı bir Türkiye için tüm halkımızı da bu düzenlemelere karşı çıkmaya çağırıyoruz.

Sömürünün ve haksız rekabetin değil, paylaşmanın ve dayanışmanın hakim olduğu düzen ancak İslami düzen olabilir. Allah (c.c.)'tan adalet temeline oturmuş İslami bir düzen mücadelesi veren tüm Müslümanlara yardım etmesini niyaz ediyoruz!

Adalet ve Özgürlükler Platformu Adına Diriliş Saati Dergisi