Başörtüsü Eylemleri'nde Bu Hafta(FOTO)

Başörtüsü Eylemleri'nde Bu Hafta(FOTO)

Sakarya'da 546.,Konya'da 442., Ankara'da 521.,

Sakarya 546. Hafta: Yeni 28 Şubat’lar Yaşanmasın!

Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu 546. hafta basın açıklamasında, İslami kimliğe yönelik sistematik bir baskı süreci olarak nitelediği 28 Şubat dönemindeki bazı uygulamaların yeniden gündeme gelmesine tepki gösterdi.

 

Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu, 546. hafta basın açıklamasında, üzerinden 19 yıl geçen 28 Şubat darbesini gündeme aldı. Platform adına Sakarya Dayanışma Derneği’nden Erhan Duru’nun okuduğu açıklamada “Vefatının 5. yılını yad ettiğimiz merhum  Necmettin Erbakan'ın başbakanlığını yaptığı 54. Hükümet’e karşı gerçekleştirilen darbe; aynı zamanda İslami kimliğe yönelik sistematik bir baskı süreciydi. Hükümet’e yönelik komplolarla, başörtüsü yasaklarıyla, kesintisiz eğitimle, katsayı engelleriyle, siyasi yasaklar ve yargılamalarla, Kuran eğitimine yaş sınırlandırmasıyla, fişlemelerle anılan bu dönemin, artık kapanmış bir dosya olduğu söyleniyor. 28 Şubat süreci yasaklarının bittiği ve o dönemde koyulan engellerin kalktığı doğrudur. Fakat bu durum, 28 Şubat’ın gerçekten bittiğini ve darbeci aktörlerinin yenildiğini mi gösteriyor; işte burası bizce tartışmalıdır. 28 Şubat, Müslüman mahallesinin Kemalist vesayet sistemine karşı yükselttiği itirazların sınandığı bir dönemdi. Türkiye Müslümanlarının kahir ekseriyatı, sistemle hesaplaşmak yerine, sisteme boyun eğmeyi tercih ettiler. İddialarından vazgeçmek kaydıyla sistemde kendilerine biçilen role talip oldular. Müslümanca hassasiyetler, 82 Anayasasına, Kemalist ideolojiye, faiz ekonomisine, bürokratik vesayete, kapitalist dünya sistemine uygun hale getirilmişse, 28 Şubatçıların yenildiği nasıl iddia edilebilir ki?” eleştirisi yapıldı.

Açıklamanın devamında son dönemde 28 Şubat sürecini hatırlatan gelişmelerin yaşandığına dikkat çekilerek şu ifadeler kullanıldı: “28 Şubat, devlet iktidarını koruma ve kollama adına her yolun mübah sayılmasıydı. Bugün aynı baskıcı anlayış hükmünü korumuyor mu? 28 Şubat, ABD ve İsrail kampında yer almaktı. Bugün aynı stratejik ilişkiler devam etmiyor mu? 28 Şubat, insanların muhalif kimliklerinden dolayı fişlenmesi, cezalandırılması, kamudaki işinden atılmasıydı. Bugün de insanlar, sadece sosyal medyadaki paylaşımlarına bakılarak dahi fişlenip, soruşturulmuyor mu, kamu görevine son verilmiyor mu? Yeni fişleme genelgeleri yayınlanmıyor mu? 28 Şubat, yargının ve rektörlerin siyasi kararlar almasıydı. Bugün de siyasi yargılamalar, akademik baskılar yok mu? 28 Şubat yargılamalarından ceza almış mahkumlar hâlâ adaletsizliğin kurbanı olarak içeride yatmıyor mu? Peki, tüm bu gelişmeler yaşanırken, aslında en çok, yeni bir iktidar düzeninin referans kaynağıymış gibi dillere pelesenk edilen Aziz İslam’ın ruhu yıpratılmış olmuyor mu? 28 Şubat’ın doğrudan hedefindeki Müslüman kimliğimiz, bizzat bu kimliğin temsiliymiş iddiasını taşıyan siyasal iktidarın yönetiminde tahrip edilmiyor mu?”

 

Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu 546. Hafta Basın Açıklaması

Yeni 28 Şubatlar Yaşanıyor; Yaşanmasın!

Değerli dostlar, duyarlı Sakarya halkı;

28 Şubat darbe sürecinin üzerinden 19 yıl geçti. Bugün, vefatının 5. yılını yad ettiğimiz merhum  Necmettin Erbakan'ın başbakanlığını yaptığı 54. Hükümet’e karşı askeri ve bürokratik oligarşinin öncülüğünde gerçekleştirilen darbe; aynı zamanda İslami kimliğe yönelik sistematik bir baskı süreciydi.

Hükümet’e yönelik komplolarla, başörtüsü yasaklarıyla, kesintisiz eğitimle, katsayı engelleriyle, siyasi yasaklar ve yargılamalarla, Kuran eğitimine yaş sınırlandırmasıyla, fişlemelerle, Batı Çalışma Gruplarıyla, YAŞ kararıyla anılan bu dönemin, bugün itibariyle kapanmış bir dosya olduğu söyleniyor. 28 Şubat süreci yasaklarının bittiği ve o dönemde koyulan engellerin kalktığı doğrudur. Fakat bu durum, 28 Şubat’ın gerçekten bittiğini ve darbeci aktörlerinin yenildiğini mi gösteriyor; işte burası bizce tartışmalıdır.

28 Şubat, Müslüman mahallesinin Kemalist vesayet sistemine karşı yükselttiği itirazların sınandığı bir dönemdi.

Herkesin hakkının korunduğu adil bir düzen, ayrımcılık ve baskıcılık yapmayan ahlaklı bir yönetim gibi iddialarla teberrüz etmiş İslami uyanışın, sistem karşısında kendi iddialarını ispatlamak zorunda kaldığı bir dönemdi.

28 Şubat; Türkiye Müslümanlarının, kapitalist dünya sistemine eklemlenmiş ve soğuk savaş sonrası kendisine yeni tehdit olarak İslam dünyasını seçmiş NATO’yla birlikte hareket eden Kemalist vesayetin aktörlerine niye karşı çıktıklarını ispatla mükellef oldukları bir dönemdi. Ne yazık ki, bu sürecin sonundan, bizim açımızdan hüsranla biten neticelerle çıkıldı.

Türkiye Müslümanlarının kahir ekseriyatı, sistemle hesaplaşmak yerine, sisteme boyun eğmeyi tercih ettiler. İddialarından vazgeçmek kaydıyla sistemde kendilerine biçilen role talip oldular. Böylece, 28 Şubat’ta mazlumiyetin ne kadar sembolü varsa, sistemin pastasından pay kapma telaşına düşenlerin elinde tüketildi. Böylesi bir vasatta, sembolik değeri zaten yitirilmiş bir “Başörtüsü”nün ya da adeta kutsallaştırılan düzene kulluğu telkin eden bir din eğitiminin önündeki yasakların kaldırılmasının ne sakıncası olabilir ki?

Müslümanca hassasiyetler, 82 Anayasasına, Kemalist ideolojiye, faiz ekonomisine, bürokratik vesayete, kapitalist dünya sistemine uygun hale getirilmişse, 28 Şubatçıların yenildiği nasıl iddia edilebilir ki?

Geldiğimiz hal iyi tahlil edilmelidir: Cumhuriyet dönemi boyunca tek adamlığa, tek parti rejimine, tektipçi resmi ideolojiye karşı çıkmış insanlar, bugün kendi elleriyle yeni bir tek adam rejimi kurmanın hevesini gütmüyor mu? Sistemin “tek, tek, tek…” diye giden amentüsünü her gün tekrar etmiyor mu?

Kendi politik görüşünü devletin resmi ideolojisi, kendi politik liderini ise ‘ebedi şef’ kılmak için canhıraş çırpınanlar; bu uğurda her türlü haksızlığı, hukuksuzluğu meşru görmüyor mu?

28 Şubat, devlet iktidarını koruma ve kollama adına her yolun mübah sayılmasıydı. Bugün aynı baskıcı anlayış hükmünü korumuyor mu? 28 Şubat, ABD ve İsrail kampında yer almaktı. Bugün aynı stratejik ilişkiler devam etmiyor mu? 28 Şubat, egemenlerin ötekileştirdiklerine her türlü zulmü reva görmesiydi. Bugün aynı zihniyet yönetim mekanizmalarında karşılığını bulmuyor mu? 

28 Şubat, insanların muhalif kimliklerinden dolayı fişlenmesi, cezalandırılması, kamudaki işinden atılmasıydı. Bugün de insanlar, sadece sosyal medyadaki paylaşımlarına bakılarak dahi fişlenip, soruşturulmuyor mu, kamu görevine son verilmiyor mu? Yeni fişleme genelgeleri yayınlanmıyor mu?

28 Şubat, yargının ve rektörlerin siyasi kararlar almasıydı. Bugün de siyasi yargılamalar, akademik baskılar yok mu? 28 Şubat yargılamalarından ceza almış mahkumlar hâlâ adaletsizliğin kurbanı olarak içeride yatmıyor mu?

28 Şubat, Batı Çalışma Grubu’nun toplum üzerinde psikolojik harp yürütmesiydi. Bugün de yeni çalışma grupları marifetiyle, insanlar üzerinde korku cumhuriyeti kurulmuyor mu? 28 Şubat, insanların dini ve etnik kimlikleri üzerinden kamplaştırılması ve birbirine karşı kışkırtılmasıydı. Bugün de, politik hırslar uğruna aynı çatışmalara zemin hazırlanıp, toplumun dirliği, esenliği, geleceği tehdit altında tutulmuyor mu?

Peki, tüm bu gelişmeler yaşanırken, aslında en çok, yeni bir iktidar düzeninin referans kaynağıymış gibi dillere pelesenk edilen Aziz İslam’ın ruhu yıpratılmış olmuyor mu? 28 Şubat’ın doğrudan hedefindeki Müslüman kimliğimiz, bizzat bu kimliğin temsiliymiş iddiasını taşıyan siyasal iktidarın yönetiminde tahrip edilmiyor mu?

28 Şubat’ı anmak; vesayetçi sistemle, darbe sürecinin zihniyetiyle, egemen politikalarıyla yüzleştiğimiz, hesaplaştığımız takdirde anlamlıdır. 28 Şubat’a karşı direnmek ise, sisteme teslim olmakla değil, hakkın, adaletin ve özgürlüğün herkes için tesis edilmesi için ‘herkese Müslümanca’ bir ahlakı ve kesintisiz bir mücadele şuurunu korumakla mümkündür.

28 Şubat’a direnenlere de, yeni 28 Şubatlara teslim olmayanlara da selam olsun!

Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu adına Sakarya Dayanışma Derneği

Konya İnanç Özgürlükleri Platformu'nun 442. basın açıklamasını platform adına Ersoy KAĞNICIOĞLU yaptı. Suriye iç savaşında ABD ve Rusya öncülüğünde alınan ateşkes kararına dair konuşan KAĞNICIOĞLU ''Bu yapmacık ateşkes mazlum suriye halkına neler getirecek onların hallerinde ne tür bir hal oluşturacak göreceğiz. Boşaltılmış suriye ye kimlerin nasıl çöreklendiğini İslam coğrafyasının kalbinde ne türden fesatlar planladıklarını hep birlikte öğreneceğiz.'' dedi.

Açıklamanın Tam Metni:


Rahman, Rahim, Allah’ın adıyla

 Zalimlerin yaptığından Allah’ı gâfil sanma, O, sadece onları, gözlerin dehşetten donup kalacağı bir güne ertelemektedir.(İbrahim Suresi 42)

Sevgili dostlar değerli basın mensupları; 

Nedenleri açık bir şekilde tüm detayları ile bilinemeyen Suriye iç savası yeni bir dönemece girmekte. Kim, niye kime karşı pek belli olmayan bu savaşta savaşan gurupların dışındakiler hem savaşı belirliyor hem de ateşkes ilan ediyorlar. Bu ateşkesi ilan edenler görünürde savaşın asli unsurları değiller.

Bu ateşkes asli unsurlar arasında olmadığından dolayı şimdiden ölü doğmuş gibi görünmektedir. Savaşın aslı unsurları müdahil bile edilmemiştir. Savaşın zararlarından bir fiil etkilenen ülkeler Suriye’ye sınırı olan ilkelerdir. Buna rağmen etkin bir rol alamamışlardır. Görünürde bu ateşkes emperyalist iki güç Amerika ile Rusya’nın arasında olmuş gibidir. Sadece bu iki gücün açık ve aleni taşeronluğunu geçerli olacak gibidir. Hatta onlarında menfaatleriyle ölçüşmeyen herhalde uygulama bulamayacaktır.

Şer güçlerin terör örgütü olarak gördükleri İşid ve Nusra nın şer güçler tarafından ateşkesin dışında tutulacağı ilanının söz konusu iki gurubun savaşa devam edeceğini bildirmesinin savaşın aktif tarafların dan olan pyd nin Türkiye tarafından ateşkesin dışında tutulacağının açıklanması Suriye’de değişen hiçbir şeyin olmayacağını açık bir garantisi gibi görünmektedir.

ABD ve Rusya kendi aralarında anlaşarak esed rejimine rahat nefes aldırmakta dünyanın değişik yerlerinde mücadele veren gurupları Suriye üzerinden boğmaya çalışmaktadırlar. Bu tilki kurnazlığı ile hazırlanmış plan savaşın büyük planlarından bir parçası mıdır acaba. Emperyalist güçler kendilerine zarar verebilecek oluşumları Suriye de savaştırıp sonrasında kendileri son darbeyi mi vurmak istiyorlar.

Bu yapmacık ateşkes mazlum suriye halkına neler getirecek onların hallerinde ne tür bir hal oluşturacak göreceğiz. Boşaltılmış suriye ye kimlerin nasıl çöreklendiğini İslam coğrafyasının kalbinde ne türden fesatlar planladıklarını hep birlikte öğreneceğiz.

Kendisini anlayamadığımız savaşın ateşkesini de anlamakta zorlanıyoruz. Tarafları belli olmayan savaşın ateşkesleri de belli olmayacaktır.

Bir yandan ateşkes imzalanıyor bir yandan Suudilerin uçakları incirliğe yerleştiriliyor. Hem ateşkes hem savaş uçakları nede yaman bir çelişki. Bütün gurupları bütün tarafları içine almayan bir ateşkes savaşın bir tarafın yönelmesini ve daha da harlanmasını sağlayacaktır.

Suriye halkının İslam coğrafyasının ve Müslümanların faydasına olacak Kalıcı bir ateşkesin olması için öncelikle tarafların her birisinin buna razı olması dış güçlerin Suriye’den çekilmesi ve emperyal hesaplarını İslam toprakların dışında gerçekleşmesi gerekir.

    Tarihin bir ibret levhası olduğu sonu kan ve zulümle bitecek heyecanların bulunmadığı tevhit ve adalet üzere kurulu bir dünyada yaşama umudu ile hepinizi 443. Haftada aynı yer ve saatte buluşmak üzere Allah’a emanet ederiz.

KONYA İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİ PLATFORMU 18 Cemaziyelahir 1437 (27.02.16)

 

"“28 ŞUBAT DEVAM EDİYOR!”

ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU’NUN

27 ŞUBAT 2016 TARİHLİ 521.HAFTA BASIN AÇIKLAMASI

Es Selamünaleyküm;

Değerli basın mensupları, kıymetli katılımcılar! Türkiye’de ve dünyanın neresinde olursa olsun inanç, düşünce, ifade özgürlüğü, baskı, engellemeler, insanlara yapılan tüm saldırı ve zulümlere karşı MÜSLÜMANCA tavır koyma amacıyla oluşturduğumuz platformumuzun 521.Hafta Basın Açıklamasına hoş geldiniz.

“28 ŞUBAT DEVAM EDİYOR!”

Bugüne kadar defalarca yaptığımız basın açıklaması ve eylemlerde 28 Şubat’ın bitmediği ve görünmez mağdurlar açısından bir zulüm mekanizması olarak devam ettiğini söyledik, yine söylüyoruz.

28 Şubat Postmodern Darbesi’nin 19. yılına girme arifesindeyiz. Bugün geldiğimiz noktada Türkiye’de belki birçok şey değişti, güya darbeciler yargılanıyor ama 28 Şubat mağdurları hâlâ demir parmaklıklar ardında çile çekmeye devam ediyor. Bu süreçte; Sivas Davası, İslami Hareket Davası, Hizbullah Davası, Hizb-ut Tahrir Davaları, İBDA/C Davası, Tevhid-Selam Davası, Malatyalılar Davası, AFİD Davası, Metin Kaplan Davası, Tahşiye Davası, gibi birçok Müslüman çevreye komplo kuruldu. Derin Devlet’in statüko refleksi, Kemalist oligarşi diktası, Gülenist yargı hakimiyeti, 28 Şubat Darbe mantığının komplo ve iftiraları neticesinde cezaevlerinde yatan yüzlerce mahkum olduğunu bir 28 Şubat döneminde tekrar hatırlıyoruz.

28 Şubat zulmünü bu millete reva görenler dışarıda ama mağdurları hâlâ zindanda ya da sürgünde. 28 Şubat’ın mimarları “Çevik Bir’lerin elini kolunu sallayarak aramızda gezdiği, Platformumuz adına bir çok açıklamalarda bulunmuş Tayyar TERCAN’ların sürgünde, ülkesinden uzakta yaşadığı bir dönemde yaşıyoruz”

Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu olarak bu konunun takipçisi olacağımızı bir defa daha ilan ediyoruz. Yıllarca her alanda, gür bir sesle ifade ettiğimiz düşüncemizi tekrar ederek diyoruz ki:
28 Şubat bitmedi! Halen sürüyor…

28 Şubat sürecinin bittiğini söyleye bilmek için;

1- 28 Şubat siyasi yargı kararlarının yok sayılması,

2- Hukuksuz yargılamalar sonucu yıllardır hapiste yatan tutsakların serbest bırakılması,

3- Ömürlerini zindanlarda geçiren mağdurların zararlarının tazmin edilmesi,

4- Darbeyi gerçekleştiren askeri, bürokrasi ve sivil unsurlardan hesap sorulup MİSLİYLE cezalandırılmadan;

28 Şubat süreci bitti diyemeyiz.

Bütün insanların akıl, nesil, can, mal ve din emniyetlerinin sağlandığı bir dünyada buluşmak temennisiyle katılımlarınız için teşekkür ederiz.

ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU