Başörtüsü Eylemleri'nde Bu Hafta(FOTO)

Başörtüsü Eylemleri'nde Bu Hafta(FOTO)

Sakarya'da 543., Ankara'da 518., Konya'da 439.,

Sakarya 543. Hafta: Ülkemizde ve Bölgemizde Barışı Özlüyoruz!

Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu’nun 543. Hafta açıklamasında hem ülke, hem bölge için barış çağrısı yinelenirken, eyleme Meşveret Buluşması katılımcıları da destek verdiler

 

Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu, 543. Hafta basın açıklamasında ülkede ve bölgede süregiden çatışma ortamlarından bir an önce çıkılması için barış odaklı siyasal çözümlerin geliştirilmesi gerektiği vurgulandı. İskilipli Atıf Hoca’nın idam yıldönümü vesilesiyle anıldığı açıklamayı Platform adına Sacide Uras okudu. Eyleme, Meşveret Buluşması adı altında farklı şehirlerden gelerek görüş alışverişinde bulunan katılımcılar da destek verdiler. Suriye kriziyle ilgili olarak “Amerika ve Rusya'nın üzerinden yürüyen vekalet savaşı Suriye halkını ölüme, açlığa ve evlerini terk etmeye mahkum ediyor. Amerika ve Rusya henüz ateşkes vaktinin geldiğine inanmamış olacaklar ki, ateşkes sağlanamadığı için Cenevre'de barış masası kurulamadı. İslam coğrafyası daha ne kadar Amerika ve Rusya'ya  mahkum olacak? İslam ülkeleri ne zaman kendi aralarındaki sorunları emperyalistlerin müdahalesine gerek kalmadan çözebilecekler?” denilen açıklamada, “Bölgede birbirine düşman haline gelen İslam ülkeleri ve örgütlerin yazılan senaryoyu fark edip birbirleriyle müzakere ederek aralarındaki sorunları sona erdirmeleri ve gerçek düşmanları belirlemeleri zamanı geldi geçiyor.” denildi.

Mevcut çatışma süreçleriyle ilgili Hükümet’e seslenilen açıklamada “Komşu ülkelerle bozulan ilişkileri tamir etmek için harekete geçmek zamanıdır. Suriye'de barışın sağlanmasına öncülük etmek adına İran ile müzakereleri başlatmak, Irak ile sorunlarımızı çözmek amacıyla görüşmeler yapmak ve ne pahasına olursa olsun bu ülkelerle olan ilişkilerimizi iyi bir konuma getirmek Ak Parti Hükümeti'nin sorumluluğudur. İran ve Irak siyaset yapıcılarının da bölgede barışın dışında hiçbir seçeneğin olmadığını görmeleri ve bu konuda işbirliğine hazır olmaları tarihi bir sorumluluktur.” denilirken, Kürt sorununun çözümü için de “Kürt halkının siyasal tercihlerini de dikkate alan bir barış masasının kurulması ve Kürt halkı ile emperyal vasıtalar olmaksızın görüşülmesi temel strateji olmalıdır.” ifadelerine yer verildi. İskilipli Atıf Hoca’nın şehadet yıldönümünde anıldığı eylemde “Şapka kanununa muhalefet ile itham edilen, aslında o günlerin baskıcı uygulamalarına karşı muhalif olduğu için hedefe konulan İskilipli Atıf Hoca, cumhuriyetin ilk yıllarında Kemalist ideolojinin batılılaştırma stratejisine karşı mücadelede ön safta yer alan sembol bir isimdir.” denilirken, Batılılaşma projesinin yol açtığı toplumsal yozlaşmaya dikkat çekildi.

 

Sivil siyasetin geliştirilmesi gerektiği ifade edilen açıklama, şu çağrıyla son buldu: “12 Eylül anayasasının yozlaştırdığı parlementer sistem; resmi ideoloji ile, siyasi partiler kanunu ile, seçim barajları ve yasakları ile, vekil yeminleri ile, Meclis iç tüzükleri ile daraltılmıştır. Bu sorun, son dönemde saray siyasetinin de Meclis’i tamamen işlevsizleştirdiği bir hal almıştır. Böyle bir vasatta, halkın kendi siyasetini geliştireceği imkanların oluşturulması zaruriyet arz etmektedir. Siyaseti, kendi kimliğini, ilkelerini ve halk yararını değil de, çıkar gruplarını gözeterek yürütenlerin bir dönem sonra devlet iktidarı tarafından nasıl devşirildiklerini defalarca gördük. Bu fasit dairenin dışına çıkacak, insanların beklentilerinin istismarını önleyecek, halkın taleplerinin yönetimde karşılık bulmasını sağlayacak, sorumluluğu vekaleten değil asaleten yerine getirecek bir mücadelenin gerekliliği bugün çok daha iyi anlaşılmaktadır… Platformumuz, 10 yıldır, kamusal mücadelenin ilkeli bir dayanışmayla mümkün olduğunu vurgulamaktadır. Bugün, bir kez daha, emekçisinden öğrencisine kadar herkesi, kendi durduğu yerden ve kendisi olarak kalmaya devam ederek, herkesin hakkını gözeten bir toplumsal muhalefete, siyasal mücadeleye, kardeşçe dayanışmaya davet ediyoruz.”

543. Hafta Basın Açıklaması

ÜLKEMİZDE VE BÖLGEMİZDE BARIŞI ÖZLÜYORUZ!

Suriye dramı devam ediyor. Amerika ve Rusya'nın üzerinden yürüyen vekalet savaşı Suriye halkını ölüme, açlığa ve evlerini terk etmeye mahkum ediyor.

Amerika ve Rusya henüz ateşkes vaktinin geldiğine inanmamış olacaklar ki, ateşkes sağlanamadığı için Cenevre'de barış masası kurulamadı. İslam coğrafyası daha ne kadar Amerika ve Rusya'ya  mahkum olacak? İslam ülkeleri ne zaman kendi aralarındaki sorunları emperyalistlerin müdahalesine gerek kalmadan çözebilecekler?

Amerika Başkanı Obama, ülkesinde bir camiyi ziyaret ederek Müslümanların sırtını sıvazlıyor. Yedi senelik iktidarı boyunca bu coğrafyada dökülen kan ve gözyaşı ile ilgili birinci derecede sorumlu olmasına rağmen pişkin bir şekilde Müslümanlara gülücükler dağıtıyor.

2001'de Afganistan ile başlayan coğrafyamızı yeniden dizayn etme, sınırları yeniden çizme, bölme ve parçalama operasyonları hız kesmeden devam ediyor. 

Suriye'yi yeniden dizayn etme adına Amerika'nın tetiklemesi ile başlayan iç savaş, sadece Suriye halkını mahfetmekle kalmadı, tüm İslam ümmetini birbirine düşürdü. İslam coğrafyasında mezhep ve etnisite kökenli ayrışmanın zirve yaptığı bir süreçten geçiyoruz. 

Özellikle gelinen son süreçte Türkiye dış politikası tam anlamıyla iflas etti. Amerika'nın tahrikiyle bölgesinde Neo-Osmanlı rüyaları görmeye başlayan Türkiye siyaset yapıcılarının gelinen noktada panik halinde bu ülkeyi duvara toslatmalarından endişe ediyoruz.

Türkiye, Suriye'de oynanan oyunun artık farkına varmalıdır. Suriye'de Amerika ve Rusya anlaşarak içeriğine tam vakıf olamadığımız bir planı yürürlüğe soktular. Bu planda, ne Türkiye ne de İran'ın etkin olarak yer almadığı açık... Bölgede birbirine düşman haline gelen İslam ülkeleri ve örgütlerin yazılan senaryoyu fark edip birbirleriyle müzakere ederek aralarındaki sorunları sona erdirmeleri ve gerçek düşmanları belirlemeleri zamanı geldi geçiyor. 

Türkiye'nin dış politikadaki sıkışmışlığını Amerika'nın bölgedeki uyduları sayılabilecek Suudi Arabistan ve İsrail ile işbirliği yaparak aşabileceği düşüncesi tam bir paranoyadır. Suud ve İsrail ile iş tutmak, Türkiye'nin geleceğini karartmak demektir. Suud ve İsrail ile iş tutmak İslam ümmetine ihanet etmek demektir. Suud ve İsrail ile iş tutmak Mısır'da Sisi'nin cinayetlerine ortak olmak demektir.

Buradan hükümete sesleniyoruz: İçeride ve dışarıda Kürt sorununun çözümü için Kürt halkının siyasal tercihlerini de dikkate alan bir barış masasının kurulması ve Kürt halkı ile emperyal vasıtalar olmaksızın görüşülmesi temel strateji olmalıdır. Barzani'nin Amerika ve İsrail ilişkileri dikkate alınarak Barzani merkezli bir Kürt politikasından mutlaka vazgeçilmelidir. Ülkemizde ve bölgemizdeki Kürt siyaset yapıcılarının da Amerika ve Rusya ile işbirliğini reddeden, sorunları bölge içinde çözmeye azmeden ve bölmeyi değil, tüm hak ve özgürlüklerden eşit şekilde faydalanmayı öngören bir yurttaşlık ve siyaset anlayışına evrilmeleri zaruridir. 

Buradan hükümete sesleniyoruz: Komşu ülkelerle bozulan ilişkileri tamir etmek için harekete geçmek zamanıdır. Suriye'de barışın sağlanmasına öncülük etmek adına İran ile müzakereleri başlatmak, Irak ile sorunlarımızı çözmek amacıyla görüşmeler yapmak ve ne pahasına olursa olsun bu ülkelerle olan ilişkilerimizi iyi bir konuma getirmek Ak Parti Hükümeti'nin sorumluluğudur. İran ve Irak siyaset yapıcılarının da bölgede barışın dışında hiçbir seçeneğin olmadığını görmeleri ve bu konuda işbirliğine hazır olmaları tarihi bir sorumluluktur. 

İstiklal Mahkemesi'nin kararıyla idam edilen İskilipli Atıf Hoca'yı şehadetinin 90. yılında rahmetle anıyoruz. 

Şapka kanununa muhalefet ile itham edilen, aslında o günlerin baskıcı uygulamalarına karşı muhalif olduğu için hedefe konulan İskilipli Atıf Hoca, cumhuriyetin ilk yıllarında Kemalist ideolojinin batılılaştırma stratejisine karşı mücadelede ön safta yer alan sembol bir isimdir.

Tanzimat ile başlayan ve cumhuriyetin kuruluşuyla zirve yapan batılılaşma, bugün de aynı sıcaklığıyla etkisini devam ettiriyor. Batı kültürünün toplumumuza benimsetilmesi olarak tanımlanabilecek batılılaşma, bu ülke insanını kuşatmaya devam ediyor. Değer yargılarımızdaki erozyon bunun en bariz göstergesidir. İffet duygusunu kaybetmiş, paylaşma ve dayanışma ruhunu yitirmiş, servet ve statüyü amentü edinmiş, bencilliği zirve yapmış, adalet duygusu körelmiş bireylerden oluşan toplum olma yolunda hızla ilerliyoruz.

Kültür emperyalizmine karşı direnmek, kültürel kuşatılmışlığı yarmak ve İslam'ın değerlerine sahip çıkmak bizim İskilipli Atıf Hoca'ya olan sadakatimizin bir gereğidir. Tüm halkımızı Batı'nın kültür emperyalizmine karşı direnmeye ve değerlerimize sahip çıkmaya davet ediyoruz.

Değerli dostlar, duyarlı Sakarya halkı;

Siyasal ve ekonomik kuşatılmışlığı kıracak; barış ve adaleti tesis edecek bir mücadeleyi geliştirecek iradenin şu an öncelikle sivil alanda gelişmesi gerektiği ortadadır.

12 Eylül anayasasının yozlaştırdığı parlementer sistem; resmi ideoloji ile, siyasi partiler kanunu ile, seçim barajları ve yasakları ile, vekil yeminleri ile, Meclis iç tüzükleri ile daraltılmıştır. Bu sorun, son dönemde saray siyasetinin de Meclis’i tamamen işlevsizleştirdiği bir hal almıştır. Böyle bir vasatta, halkın kendi siyasetini geliştireceği imkanların oluşturulması zaruriyet arz etmektedir.

Siyaseti, kendi kimliğini, ilkelerini ve halk yararını değil de, çıkar gruplarını gözeterek yürütenlerin bir dönem sonra devlet iktidarı tarafından nasıl devşirildiklerini defalarca gördük. Bu fasit dairenin dışına çıkacak, insanların beklentilerinin istismarını önleyecek, halkın taleplerinin yönetimde karşılık bulmasını sağlayacak, sorumluluğu vekaleten değil asaleten yerine getirecek bir mücadelenin gerekliliği bugün çok daha iyi anlaşılmaktadır.

Bizim açımızdan ise Hakk’ı ve Adalet’i gözeten, İslam’ın özgürleştirici ilkelerinin hiç bir makam, mevki ya da iktidar odağı için peşkeş çekilmesine müsaade etmeyen, mazlumun yoldaşı; müstağninin, müstekbirin ve zalimlerin düşmanı bir tecrübeyi örgütlemek her zamankinden daha hayatidir.

Platformumuz, 10 yıldır, kamusal mücadelenin ilkeli bir dayanışmayla mümkün olduğunu vurgulamaktadır. Bugün, bir kez daha, emekçisinden öğrencisine kadar herkesi, kendi durduğu yerden ve kendisi olarak kalmaya devam ederek, herkesin hakkını gözeten bir toplumsal muhalefete, siyasal mücadeleye, kardeşçe dayanışmaya davet ediyoruz.

Bu haftaki açıklamamızda çeşitli illerden kardeşlerimiz, Meşveret Buluşması için şehrimizde bulunuyorlar. Yürüttükleri anlamlı çabayı selamlıyor, eylemimize verdikleri destekten dolayı teşekkür ediyoruz.

Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu

Sakarya 543. Hafta: Ülkemizde ve Bölgemizde Barışı Özlüyoruz!

 

"Doğu ve güneydoğu sorunun çözümünde bir milat olabilecek “Diyarbakır Anneleri” dahi çözüm süreci adına görmezden gelinmiş, bu insanlar yalnız bırakılarak adeta devlet eli ile ikinci kez cezalandırılmışlardır."

ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU’NUN
06 ŞUBAT 2016 TARİHLİ 518. HAFTA BASIN AÇIKLAMASI

Değerli misafirler! Değerli katılımcılar. Basın açıklamamıza hoş geldiniz.

Çözüm süreci olarak adlandırılan ve toplumun büyük umutlar beslediği süreç birçok kez dile getirmiş olduğumuz yanlışlar yüzünden pkk nın fiili saldırıları neticesinde sonlanmıştır. Özellikle son günlerde yoğunlaşan saldırı ve ölüm haberleri durumu maalesef geri dönülemez bir hale taşımaktadır. Yanlış politikalar yüzünden gelinen noktada akan kan ırkına bakılmaksızın yine bu ülkenin çocuklarının kanı olmaktadır. Hükümetin tek muhatap kabul etme politikaları nedeni ile Pkk adeta Kürt halkının tek temsilcisi haline getirilmişti. Bu dönemde Pkk, bölgede kendine muhalif olarak gördüğü İslami kimlikli kişi ve kurumları hedef almış ve pek çok mazlumun ölümüne sebebiyet vermiştir. Diğer pek çok olayda insanlar sırf sakallı ya da çarşaflı oldukları için tehdit edilmiş, saldırıya uğramış, yaralanmış ve öldürülmüşlerdir. Pkk tarafından dağa kaçırılan evlatlarını geri almak için bireysel olarak eylem başlatan her türlü baskı ve tehdide rağmen eylemlerinden vazgeçmeyen ve ‪#‎doğu‬ ve ‪#‎güneydoğu‬ sorunun çözümünde bir milat olabilecek “‪#‎Diyarbakır‬ Anneleri” dahi çözüm süreci adına görmezden gelinmiş, bu insanlar yalnız bırakılarak adeta devlet eli ile ikinci kez cezalandırılmışlardır. Kurulduğu günden bu güne değin kan ve şiddetten beslenen Pkk, çözüm süreci olarak adlandırılan dönemde baskı ve tehditle saha etkinliğini ve alan hâkimiyetini artırmış ve adeta bu günler için güçlü bir hazırlık gerçekleştirmiştir.

Öncelikle şunu belirtmek gerekli ki; Sorunun temelinde seküler mantığa sahip laik, etnik milliyetçi devlet yapılanması ve aynı düşünce moduna sahip ‪#‎Pkk‬ vardır. Bu düşünce sistemi devam ettiği müddetçe etnik temelli sorunlar hiç bitmeyecektir. Bizler diyoruz ki; İslam’ın kuşatıcı ve eşit kılıcı kardeşlik olgusu hayata geçirilmeli ve adalet eksenli bir yönetim oluşturulmalıdır. Aksi takdirde çözüm adına üretilecek şeyler noktasal, anlık çözümler olmanın ötesine geçmeyecektir ve maalesef geçmemiştir. Akan kan ve gözyaşından çıkar sağlama fırsatçılığı yerine bu ülke halklarının kardeşliği adına yeni söylem ve eylemler geliştirmenin bu ülkenin yararına olacağı unutulmamalıdır.
Yıllarca bu platformdan dile getirdiğimiz hususlar maalesef bugün birer birer pratiğe dönüşmektedir. Adalet herkes için gerekli, yaşam hakkı herkes için değerli, düşünce ve inançlar herkes için kutsaldır. Bir kısım azınlığı mutlu edebilmek adına dünyanın geri kalan kısmını yok sayan, ezen, sömüren, ötekileştiren zihniyet vakti geldiğinde diyet ödemeye mahkûmdur. Demokrasi ve özgürlükler adına oluk oluk insan kanı akıtan, doğa, tarih ve kültür katliamcısı batılı toplumlar zaman geçirmeksizin kendilerini gözden geçirmek zorundadırlar. Aksi halde sözde ıslah (!) etmek adına ürettikleri politikalar dünyayı daha güvensiz bir yer haline dönüştürecek ve etki tepkiyi de beraberinde getirecektir. Batı toplumları iki yüzlülüğü bırakarak insana gerçekten insan olarak değer vermediği müddetçe şiddet sarmalı ivme kazanarak devam edecektir. Suriye’de 5 yıl sürecinde öldürülen ve sakat bırakılan yüz binleri, yerlerinden yurtlarından edilen ve en asgari yaşam standartlarından mahrum bırakan milyonları görmemezlikten geldikçe mağdur edilen kitleler doğru yada yanlış yöntemlerle haklarını aramak adına kapınıza dayanacaklardır.

Toplumun yozlaştırılması, değişim adına kişiliksizleştirilmesi ve kimliksizleştirilmesi çalışmalarına karşın Rabbani alimler topluma kalkan olma vazifesini her dönem icra etmişlerdir. "Frenk Mukallitliği ve Şapka" risalesinin yazarı İskilipli Atıf ‪#‎Hoca‬ döneminin şahidi olarak verdiği mücadelenin sonunda 90 yıl evvel bugünlerde yargılayıcıları ile Mahkeme-i Kübra'da hesaplaşmak üzere şehit olarak Rabbine yönelmiştir. Tiyatro müsameresi şeklinde kurgulanan İstiklal mahkemelerinde dönemin muhalifi binlerce ses susturulmuş ve asılsız bahanelerle dar ağacına gönderilmiştir. Bugün halkı Müslüman olan ülkelerin kahir ekseriyetinde yaşanan ve son olarak ‪#‎Mısır‬ örneğinde gördüğümüz gayr-ı meşru mahkeme süreçleri ve verilen idam kararları bizleri tekraren 90 sene evveline götürdü. Hak ve batıl savaşının dünya döndükçe devam edeceğinin birer nişanesi olarak bu zulüm tabloları tarihe kaydedilmektedir. Buradan zaman ve mekan farkı gözetmeksizin hak mücadelesinin erlerine selam yolluyor, ‪#‎Şehit‬ ‪#‎İskilipli‬ Atıf Hoca ve dava arkadaşlarını rahmetle anıyoruz.

Bütün insanların akıl, nesil, can, mal ve din emniyetlerinin sağlandığı bir dünyada buluşma temennisiyle, katılımlarınız için teşekkür ederiz.

‪#‎ANKARA‬ İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU

Konya İnanç Özgürlükleri Platformu 439. basın açıklamasında kutsal mekanların, Mescid-i Aksa ve El-Halil'in yalnızlaştığına, fitne ortamında unutulduklarına değindi. Platform adına açıklama yapan Musa Kazım YILMAZ ''Hassasiyetlerimizi kaybedersek, önceliğimizi değiştirirsek, insanlık onuru, tarih bilinci, kulluk şuuru yakamızdan yapışacak, en önemlisi Allah Teâla çok çetin bir hesap soracaktır.'' dedi. Kudüs'ü kalıcı olarak doğu ve batı olarak bölmek Mescid-i Aksa'yı yahudi ve müslümanlar arasında bölmek gibi planlara da değinen YILMAZ ''Senaryo, aynıyla Mescid-i Aksa’da, harem-i şerifte de uygulanmaktadır. Kudüs’ün batısı, önce Yahudi yerleşimine açılmış, sonrasında tamamen işgal edilmiş ve Siyonist İsrail’in başkenti ilan edilmiştir. Gafletleri ihanetlerinden daha büyük ve daha zehirli yöneticiler, Kudüs’ün bu bölünmüşlüğünü kabul edip Doğu Kudüs’te, Mescid-i Aksa’da namaz kılmaktan bahsedebilmişlerdir.'' dedi ve Müslümanları her ne olursa olsun Mescid-i Aksa'yı öncelemeye, bu konudaki hassasiyetlerini korumaya çağırdı.  

 

Açıklamanın Tam Metni:

 

Rahman, Rahim, Allah’ın adıyla

Kendilerine Kitap'tan bir nasip verilmiş olanları görmüyor musun? Onlar "cibt"e ve "tâğut"a inanıyorlar. İnkar edenler için de, "Bunlar, iman edenlerden daha doğru yoldadır" diyorlar. Onlar, Allah'ın lanet ettiği kimselerdir. Allah kime lanet ederse, artık ona asla bir yardımcı bulamazsın. (Nisa Suresi 51-52. Ayetler)

Sevgili dostlar değerli basın mensupları; 

Gafletler vardır, ihanetlerden büyük…

İlgisizlikler vardır, düşmanlıklardan kötü…

Mescid-i Aksa, Kudüs, El-Halîl, her zamankinden daha yalnız, her zamankinden daha çok desteğe muhtaç… Siyonist İsrail, var olduğu günden beri Filistin topraklarının genelinde uyguladığı yöntemi, şimdi El-Aksa üzerinde uygulamakta… Önce yalnızlaşır, çevresini kuşat, sonra hak talebinde bulun, sivil görünümlü müdahaleler yap; ardından askeri saldırı sonra paylaşımcı işgal… En son noktada kalıcı ve sürekli işgal…

Plan ortada… Filistin’in genelinde uygulanan bu plan, kutsal mekânların, harem alanlarının,bilfiil kendilerinde uygulanmakta. El-Halil kentinde İbrahim ve İshak (a.s)’ların ve Sare annemizin kabr-i şeriflerinin bulunduğu alan, Halilü’r Rahman Mescidi… Önce etrafı işgal edilmiş sonrasında Siyonist yapılanma meydana getirilmiş, Yahudi mabedleri inşa edilip alan tamamen kıskaca alındıktan sonra, hareme bireysel silahlı saldırılar yapılıp sonrasında toplu girişler düzenlenmiş, sonunda Cumartesi ayinler için mescid Yahudilere tahsis edilmiş, devamında da mescidin yarısı sinagoga çevrilip daimi bir işgal ortaya konulmuştur. Şimdilerde El-Halil mescidinin tamamı cumartesi günleri Yahudilere verilmekte ve Müslümanlar bugünde mescide alınmamaktadır.

Senaryo, aynıyla Mescid-i Aksa’da, harem-i şerifte de uygulanmaktadır. Kudüs’ün batısı, önce Yahudi yerleşimine açılmış, sonrasında tamamen işgal edilmiş ve Siyonist İsrail’in başkenti ilan edilmiştir. Gafletleri ihanetlerinden daha büyük ve daha zehirli yöneticiler, Kudüs’ün bu bölünmüşlüğünü kabul edip Doğu Kudüs’te, Mescid-i Aksa’da namaz kılmaktan bahsedebilmişlerdir. Müslüman halkların uyuşturulmuş beyinleri, gevşetilmiş kalpleri, bu durumu kabullenmiş, Kudüs’ün doğusu ve batısından ayrı ayrı topraklarmış gibi bahsedebilmişlerdir. Etrafı mübarek kılınmış Mescid-i Aksa’nın bereketli havlinin bir kısmının işgaline razı olmuşlardır.

Siyonist İsrail bu öldürücü vurdumduymazlıktan aldığı cesaretle Mescid-i Aksa’ya bireysel saldırılarda bulunmuş, akabinde toplu girişler tertiplemiştir. Son yılların en önemli olayı olan bu toplu saldırılar Müslümanların dünya üzerindeki iç savaşları ve mevcut fitne ortamıyla alevlenmiş ve bu saldırılar ayda bir ikiye kadar yükselmiştir. Son zamanlarda kendini güvende hisseden Siyonist İsrail rejimi saldırgan Siyonistleri sivil görünümler altında Harem alanına neredeyse her gün sokmakta, El-Aksa’nın içerisinde kendisine özel bir alan talep etmektedir.

İslam topraklarının yöneticileri, müstemleke aydını İslamcı yazar-çizerler, varlıklarını batılı devletlerin çıkarları ile tevhid etmiş yöneticilerin destekçisi kanaat önderleri, ibadet özgürlüğü adı altında bu işgal projesini destekleyici açıklamalar yapmakta, kutsal topraklarımızı Siyonist çeteye peşkeş çekmektedirler. Dinlerin kardeşliği adı altında aynı avlunun içerisine cami, kilise, sinagog yapanlar, Mescid-i Aksa’nın avlusunun böylece taksim edilmesinden rahatsız olmayacaklardır.

Müslüman kamuoyuna çağrımız: Her durum ve şartta, Mescid-i Aksa’nın önceliğini hatırlamak, fitneye rağmen Mescid-i Aksa hususunda hassasiyetlerimizi korumak ve mücadelemizde Mescid-i Aksa’nın ve mübarek çevresinin özgürlüğünü öncelemektir.

Hassasiyetlerimizi kaybedersek, önceliğimizi değiştirirsek, insanlık onuru, tarih bilinci, kulluk şuuru yakamızdan yapışacak, en önemlisi Allah Teâla çok çetin bir hesap soracaktır.

Tarihin bir ibret levhası olduğu sonu kan ve zulümle bitecek heyecanların bulunmadığı tevhit ve adalet üzere kurulu bir dünyada yaşama umudu ile hepinizi 440. Haftada aynı yer ve saatte buluşmak üzere Allah’a emanet ederiz.

KONYA İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİ PLATFORMU 27 REBİULAHİR 1437 (06.02.16)