Başörtüsü Eylemleri'nde Bu Hafta(FOTO)

Başörtüsü Eylemleri'nde Bu Hafta(FOTO)

Sakarya'da 541., Konya'da 437., Ankara'da 516.,

Davos, Küresel Kapitalizmin Meclisidir!

 

Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu 541. Hafta açıklamasında Davos’nun zengin bir azınlığın insanlığı her gün daha fazla yoksullaştırdığı küresel kapitalizmin zirvesi olduğuna dikkat çekti. Açıklamada mültecileri mağdur edecek davranışlardan sakınılması çağrısı da yapıldı

 

Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu 541. Hafta açıklamasında Davos Zirvesi’ni, sosyal adaletsizlikleri, Suriye krizini ve başta mültecilik olmak üzere sebep olduğu insani sorunları gündemine aldı. Platform adına Diriliş Saati Dergisi’nden Muhammed Emin Duman’ın okuduğu açıklamada “Küresel kapitalizmin sermayedarları, entelektüelleri ve siyasetçileri Davos'ta toplandı. Davos buluşmasını Siyonizm'in ve küresel kapitalizmin sorunlarına çözüm aradığı gizemli toplantılar olarak nitelendiren İslami ve sol kesime mensup birçok şahsiyetin son yıllarda Davos yollarına düşmesini çok manidar buluyoruz… Uluslararası yardım kuruluşu Oxfam'ın raporuna göre dünyanın en zengin 62 kişisinin serveti dünya nüfusunun yarısı olan 3,6 milyar insanın toplam servetine denk geliyor. Dünyada gelir dağılımının ne denli adaletsiz olduğu bu rakamlarla bir kez daha ortaya çıkıyor. Küresel kapitalizmin insanlığı getirdiği nokta açıkça ortadadır. Küresel kapitalizm ile yüzleşmeden kalkınma edebiyatı yapan siyasetçilerimiz ve aydınlarımızın nasıl bir yanılgı içinde oldukları da aşikar.” ifadeleriyle, uygulanan ekonomi politikaları eleştirildi.

 

Platformun 541. hafta açıklamasında Suriye ve Libya krizlerinin can güvenliğini tehdit ettiği milyonlarca insanın Avrupa’ya sığınma yolunda her gün hayatlarını kaybettiğine vurgu yapılırken, sığınmacılara yönelik bazı yanlış davranışlar da eleştirildi. Konuyla ilgili “Mülteci krizi olanca yakıcılığı ile devam ediyor. Türkiye ve Yunanistan deniz sahasında batan mülteci botları ve kıyıya vuran mülteci cesetleri ile ilgili haberler hemen her gün gazete ve televizyonlarda yer buluyor. Diğer tarafta ülkemizde yaşam mücadelesi veren, barınma ve iş problemlerini çözmeye çalışan milyonlarca mülteci... Suriye ve Iraklı mülteciler konusunda halkımızın duyarlılığı Batılı ülkelere örnek olacak cinsten... Ancak zaman zaman bize yakışmayan bazı hataların da yapıldığını vurgulamak istiyoruz.” denilen açıklamada “Mültecilere evlerini kiralayanların bu insanların mağduriyetlerini dikkate almaları, talep fazlalığını bahane ederek kira bedellerini normalin üstüne çıkarmamaları bir insani ve İslami bir sorumluluktur. Çalışan mültecilere haklarının tam olarak ödenmesi ve emeklerinin sömürülmemesi de önemli sorumluluklarımızdan.” vurgusu yapıldı.

 

Suriye sorununun barış müzakereleri ile çözüme ulaştırılması çağrısı yapılan açıklamada “Viyana müzakerelerinin devam etmesi ve Suriye'de barışın tesisi milyonlarca mültecinin yegane umududur. Türkiye dahil, Viyana müzakerelerinde taraf olan ülkelerin birtakım kırmızı çizgiler oluşturarak barış görüşmelerini tıkaması büyük bir vebaldir. Suriye'de savaşı tetiklemeye devam etmek milyonlarca mülteciye ihanettir. Suriye'de sürekli kırmızı çizgiler koyarak barışı engellemek Ege Denizi'nde daha fazla mültecinin boğulmasının önünü açmak demektir. Bölgemizdeki gerilimin, iç savaşların yegane galibi Amerika ve İsrail'dir. İslam coğrafyasındaki mezhebi ve etnik fay hatlarının böylesine kırıldığı başka bir tarihi dönem bilmiyoruz. Bu depremin acilen aşılarak yaraların sarılması ve ümmet bilincinin tekrar yeşertilmesi zaruridir. Ülkemizde ve bölgemizde sorunlu alanlarda barış masasının tekrar kurulmasından başka çözüm yolu yoktur. Ülkemizde Kürt sorunu, bölgemizde Suriye, Irak, Yemen, Libya, Bahreyn gibi ülkelerdeki sorunlar için barışı öne çıkarmak amacıyla mücadele etmek hepimizin sorumluluğudur.” denildi.

 

541. Hafta Basın Açıklaması

DAVOS, KÜRESEL KAPİTALİZMİN MECLİSİDİR!

 

Küresel kapitalizmin sermayedarları, entelektüelleri ve siyasetçileri Davos'ta toplandı.

Davos buluşmasını Siyonizm'in ve küresel kapitalizmin sorunlarına çözüm aradığı gizemli toplantılar olarak nitelendiren ve uzun yıllar bu toplantıların boykot edilmesini savunan İslami ve sol kesime mensup birçok şahsiyetin son yıllarda Davos yollarına düşmesini çok manidar buluyoruz.

Maalesef idealizmin dip yaptığı, faydacılığın, çıkarcılığın zirve yaptığı bir süreçten geçiyoruz.

Uluslararası yardım kuruluşu Oxfam'ın raporuna göre dünyanın en zengin 62 kişisinin serveti dünya nüfusunun yarısı olan 3,6 milyar insanın toplam servetine denk geliyor.

Bu araştırmanın diğer bir bulgusu da dünyanın en zengin %1'inin serveti, %99'unun toplam servetine denk geliyor.

Dünyada gelir dağılımının ne denli adaletsiz olduğu bu rakamlarla bir kez daha ortaya çıkıyor.

Dünyada servet küçük bir azınlığın eline geçmiş durumda. Fakirler gittikçe daha fakirleşirken, zenginler gittikçe daha zenginleşiyor.

Küresel kapitalizmin insanlığı getirdiği nokta açıkça ortadadır. Küresel kapitalizm ile yüzleşmeden kalkınma edebiyatı yapan siyasetçilerimiz ve aydınlarımızın nasıl bir yanılgı içinde oldukları da aşikar...

Yeni bir medeniyet inşasından söz eden çevrelerin tarihleri ile övünerek oluşturmaya çalıştıkları medeniyet tasavvurunun içinin ne kadar boş olduğunu bir kez daha vurgulamak ihtiyacı hissediyoruz.

Küresel sisteme entegre olarak, küresel sermayenin cirit atabileceği bir ortamı sunarak, tüketim artışı üzerinden büyüme hayalleri kurarak ve en önemlisi gelir dağılımı adaletsizliğine bakmadan kalkınma hedefleri koyarak yeni bir medeniyet inşa edilemez. Olsa olsa gayri adil küresel sistemin güvenilir bir parçası olunur.

Düne kadar Amerika ve NATO eksenine karşı duruş sergileyen, bu ekseni küresel kapitalizmin ve emperyalizmin ekseni olarak nitelendiren; bugün ise iktidar nimetinden yararlanma karşılığında Amerika ve NATO ile iş tutan siyasetçi ve entelektüellerimizin çelişkisi de tam olarak budur.

Ak Parti'nin "Yeni Türkiye" vizyonu da "küresel kapitalizme entegrasyon" merkezli olduğu sürece tüm Müslümanları yanıltan, hatta aldatan içi boş bir söylemden öteye geçemeyecektir. Olan yıllarını heba etmiş, enerjisini tüketmiş, değerlerini yitirmiş Müslüman halkımıza olacaktır.

Tüm halkımızı küresel kapitalizme ve ülkemizdeki operasyonlarına karşı durmaya davet ediyoruz.

Mülteci krizi olanca yakıcılığı ile devam ediyor. Türkiye ve Yunanistan deniz sahasında batan mülteci botları ve kıyıya vuran mülteci cesetleri ile ilgili haberler hemen her gün gazete ve televizyonlarda yer buluyor. Diğer tarafta ülkemizde yaşam mücadelesi veren, barınma ve iş problemlerini çözmeye çalışan milyonlarca mülteci...

Suriye ve Iraklı mülteciler konusunda halkımızın duyarlılığı Batılı ülkelere örnek olacak cinsten... Ancak zaman zaman bize yakışmayan bazı hataların da yapıldığını vurgulamak istiyoruz.

Mültecilere evlerini kiralayanların bu insanların mağduriyetlerini dikkate almaları, talep fazlalığını bahane ederek kira bedellerini normalin üstüne çıkarmamaları bir insani ve İslami bir sorumluluktur.

Çalışan mültecilere haklarının tam olarak ödenmesi ve emeklerinin sömürülmemesi de önemli sorumluluklarımızdan... Yasal güvenceleri olmaması nedeniyle mültecilerin emeklerininin sömürülmesi eğilimi kabul edilemez. Müslüman olmak önce adaleti gerektirir. Adalet üzerine bina edilemeyen bir anlayış İslami değildir ve Allah katında çetin bir hesabı gerektirir.

Suriye sorununun barış müzakereleri ile çözüme ulaştırılması acilen gereklidir. Viyana müzakerelerinin devam etmesi ve Suriye'de barışın tesisi milyonlarca mültecinin yegane umududur.

Türkiye dahil, Viyana müzakerelerinde taraf olan ülkelerin birtakım kırmızı çizgiler oluşturarak barış görüşmelerini tıkaması büyük bir vebaldir.

Suriye'de savaşı tetiklemeye devam etmek milyonlarca mülteciye ihanettir.

Suriye'de sürekli kırmızı çizgiler koyarak barışı engellemek Ege Denizi'nde daha fazla mültecinin boğulmasının önünü açmak demektir.

Bölgemizdeki gerilimin, iç savaşların yegane galibi Amerika ve İsrail'dir. İslam coğrafyasındaki mezhebi ve etnik fay hatlarının böylesine kırıldığı başka bir tarihi dönem bilmiyoruz. Bu depremin acilen aşılarak yaraların sarılması ve ümmet bilincinin tekrar yeşertilmesi zaruridir.

Ülkemizde ve bölgemizde sorunlu alanlarda barış masasının tekrar kurulmasından başka çözüm yolu yoktur.

Ülkemizde Kürt sorunu, bölgemizde Suriye, Irak, Yemen, Libya, Bahreyn gibi ülkelerdeki sorunlar için barışı öne çıkarmak amacıyla mücadele etmek hepimizin sorumluluğudur.

Biden Geldi Hoş Gelmedi

Konya İnanç Özgürlükleri Platformu 437. Hafta basın açıklamasını platform adına Ersoy KAĞNICIOĞLU yaptı. Sözlerine Kehf suresi 56. ve 57. ayetleri okuyarak başlayan KAĞNICIOĞLU, emperyalist Amerikan rejiminin başkan yardımcısı Joe Biden'in ülkemiz topraklarına gelişini değerlendirdi. ''Biden ülkemize gelip etkili yetkili kim varsa herkesle görüşüyor, her meseleye el atıp her konuda kanaat bildirip, direktifler veriyor. Ülkenin iç meselesi, dış meselesi ,hiçbir şey bırakmıyor,hükümete sömürge valisi muamelesi yapıyor, muhalefete de hangi sınırlar içerisinde muhalefet etmeleri gerektiğini dikte edip  öğretiyor.'' diyen KAĞNICIOĞLU, Biden'in gelişi öncesinde yapılan tutuklamalara da değinerek;''Gelişlerinden önce tutuklamalar meydana gelir, Amerikalı yetkililere hoş geldin cinsinden birileri gözaltına alınırdı yine öylece  oldu. Her devirde bu gözaltına alınanlara farklı farklı isimler verilir hem toplum bu adlandırmayla korkutulur hemde Amerika’ya bakın sizin düşman saydıklarınızı bizde düşman sayıyoruz denilirdi. Yine öylece oldu. Yani Biden geldi hoş gelmedi heybesi de boş gelmedi.'' dedi.

Açıklamanın Tam Metni:

Biz, peygamberleri ancak müjdeleyiciler ve uyarıcılar olarak göndeririz. İnkar edenler ise, hakkı batılla çürütmek için mücadele ederler. Âyetlerimizi ve kendilerine yapılan uyarıları alaya alırlar. 
Kim, kendisine Rabbinin âyetleri hatırlatılıp da onlardan yüz çeviren ve elleriyle yaptığını unutandan daha zalimdir? Şüphesiz biz, onu anlamamaları için, kalplerine perdeler gerdik, kulaklarına da ağırlıklar koyduk. Sen onları hidayete çağırsan da artık ebediyen hidayet bulamazlar.  (kehf 56,57)

Sevgili dostlar değerli basın mensupları;Büyük şeytan emperyalist, işgalci, soykırımcı Amerika birleşik devletlerinin başkan yardımcısı yine şeytani planlarını gerçekleştirmek için ülkemize geldi. Önceki gelişlerinde gördük ki gelişleri hiçbir zaman hayra alamet olmamıştı.

Gelişlerinden önce tutuklamalar meydana gelir, Amerikalı yetkililere hoş geldin cinsinden birileri gözaltına alınırdı yine öylece  oldu. Her devirde bu gözaltına alınanlara farklı farklı isimler verilir hem toplum bu adlandırmayla korkutulur hemde Amerika’ya bakın sizin düşman saydıklarınızı bizde düşman sayıyoruz denilirdi. Yine öylece oldu. Yani biden geldi hoş gelmedi heybesi de boş gelmedi.

AmeriKAN emperyalizmi büyük orta doğu projesi diye adlandıran şer hesaplarından bazı şeyleri tam olarak gerçekleştiremedi ki yarım kalan işlerini tamamlamak isteğiyle başkan yardımcısını en yakın müttefiki olan ülkeye gönderiyor. Yani biden geldi hoş gelmedi heybesi de boş gelmedi.

Biden ülkemize gelip etkili yetkili kim varsa herkesle görüşüyor, her meseleye el atıp her konuda kanaat bildirip, direktifler veriyor. Ülkenin iç meselesi, dış meselesi ,hiçbir şey bırakmıyor,hükümete sömürge valisi muamelesi yapıyor, muhalefete de hangi sınırlar içerisinde muhalefet etmeleri gerektiğini dikte edip  öğretiyor.

Emperyalist biden her şeye maydanoz olduğu gibi kavramlarada müdahale ediyor, yani terörist tanımı yapıyor. Herhangi bir eylemi yapan şahıs veya örgüt Amerikan menfaatlerine uygun değilse terörist bu menfaatlerin yanındaysa terörist değildir diyebiliyor . Amerika’ya karşı savaşan herkesi hangi maksatlarla olursa olsun terörist ilan ediyor ameriKAN  çıkarlarını koruyanları ise terörist ilan  etmiyor. Benimleysen iyisin, bana karşıysan kötüsün diyor. Hükümeti de böyle algılamaya böyle düşünmeye ve bunu kabullenmeye zorluyor.

İsraillin varlığını kendi varlığının bir parçası gören abd herkesi İsrail’le iyi ilişkiler kurmaya mevcut ilişkileri kuvvetlendirmeye zorluyor. Kim İsraillin karşısındaysa onun kendi karşısında olacağını İsrail’le dost olanın  kendisiy le dost olacağını ifade ediyor.

Heyhat ne günlere kaldık ya Rabbi milyonlarca Müslümanın katili Amerika dünyaya nizamat vermek için geliyor. Nizamı alem rüyaları gören Müslümanlar ona karşı tek bir tepki bile göstermiyorlar. Hatta ona yakınlaşma yarışında bulunuyorlar. Aklımıza, imanımıza, Müslümanlığımıza mukayyed ol ya Rabbi

Tarihin bir ibret levhası olduğu sonu kan ve zulümle bitecek heyecanların bulunmadığı tevhit ve adalet üzere kurulu bir dünyada yaşama umudu ile hepinizi 438. Haftada aynı yer ve saatte buluşmak üzere Allah’a emanet ederiz.

KONYA İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİ PLATFORMU 13 REBİULAHİR 1437 23 / 01 / 2016

Biden Geldi Hoş Gelmedi

‪#‎Tacikistan‬'da 13000 erkeğin zorla sakalı kestirilirken, 1700 kadının sözde ikna yoluyla başörtüsünü çıkarması sağlanmıştır."

Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu tarafından düzenlenen 516. hafta basın açıklamasına hoş geldiniz.

Tacikistan’da Müslüman halk üzerinde uygulanan baskı ve zulüm politikası devam ediyor. Radikal İslam’la mücadele adı altında Müslümanların inançlarını özgürce yaşamasına mani olunuyor. Bu minvalde 13000 erkeğin zorla sakalı kestirilirken, 1700 kadının sözde ikna yoluyla başörtüsünü çıkarması sağlanmıştır. Bunun da ötesine gidilerek çarşaf giyen 89 kadın hayat kadını olduğu ileri sürülerek polis tarafından tutuklanmıştır. Çarşaf satan 169 mağaza da bu zulüm kapsamında kapatılmıştır. Yeni doğan çocuklara arapça isim verilmesi yasaklanmış, nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan ülkede tek mütedeyyin parti de geçtiğimiz eylül ayında kapatılmıştır. Bütün bunlar ülkeyi yabancı etkilerden koruma gibi saçma sapan bir gerekçeyle yapılmaktadır.

Olayları yerinde incelemek, tutuklu hukukçu ve gazetecilerle görüşmek üzere Tacikistan’a giden Başbakanlık İnsan Hakları Kurulu ve İHH Yönetim Kurulu Üyesi Av. Gülden Sönmez, Av. Emine Yıldırım ve tercüman Malik Zaur Beg Tacik yönetimi tarafından gözaltına alınmıştır. 28 şubat zulmünü anımsatan bu uygulama gerek Tacik mağdurlar için gerekse Türk avukatlar için sona erdirilmelidir. İnanç özgürlüğü insanın temel hak ve özgürlüklerindendir. Hiçbir gerekçe ile hak ve özgürlüklerin kısıtlanması söz konusu olamaz ve olmamalıdır. Bu zulme derhal son verilmelidir.

Avrupa Parlamentosu bir skandalla tekrar gündemimize oturdu. AP Basın Bürosu yetkilileri AP’nin ocak ayı oturumlarını ve AB Bakanı ve baş müzakereci Volkan Bozkır’ın temaslarını takip etmek üzere Strazburg’da bulunan AA muhabirine başını açmadan akreditasyon kartı verilemeyeceğini söyledi. Bu tutum Avrupa Parlamentosunda başörtüsü tahammülsüzlüğünün açık bir ifadesi olarak görülmektedir. Her fırsatta adalet, eşitlik, insan hakları, bireysel tercihlere saygı, düşünce ve ifade özgürlüğü gibi kavramlar üzerinden toplumları hizaya çeken batı toplumu iş kendine geldiğinde güvenlik gerekçesi ile her şey mübah düşüncesi üzerinden hareket etmektedir. Batıda hızla yükselen islamofobiye ve bununla beraber artan Müslümanlara ve ibadethanelerine yönelik aşağı saldırılara karşılık batılı hükümetlerin sessizliği yukarıda saydığımız ve adeta bir put haline getirilen kavramların batılı olmayan insanlar için kolayca değiştirile bilineceğinin bariz örnekleridir.

Bugün İslam ve Müslümanlar Doğu yada Batı toplumları fark etmeksizin yoğun bir saldırı altındadır. Bu noktada bizlere düşen farklılıklarımızı bir kenara bırakıp kavga etmeyi terk ederek İslam’ı yaşanabilir kılma ve yeniden rol model olabilme çabası içine girmek olmalıdır. İslam’ın zamanlar ve mekânlar üstü öğretilerini ve kuşatıcı adalet sistemini yeniden inşaa ve ihya etmek üzerimizde büyük bir borç olarak bulunmaktadır.

Bütün insanların akıl, nesil, can, mal ve din emniyetlerinin sağlandığı bir dünyada buluşmak temennisiyle katılımlarınız için teşekkür ederiz.

ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU