Başörtüsü Eylemleri'nde Bu Hafta(FOTO)

Başörtüsü Eylemleri'nde Bu Hafta(FOTO)

Konya'da 435., Ankara'da 514., Sakarya'da 539.,

Konya İnanç Özgürlükleri Platformu 435. kez biraraya geldi. Platform adına Uğur MUTLU basına açıklamalarda bulundu. Günbegün alevlendirilen tehlike ''mezhepler arası iç savaş'' a değinen MUTLU ''Mezhep vakıası bir hakikattir; ihtilafları ve farklılıkları bilinmektedir. Bunlar hakkında hüküm verilen yer savaş alanları değil ilim meclisleri olmalıdır.'' dedi. Rusya ve Amerikanın başı çektiği kutuplar savaşında Müslümanları taraf olmamaya çağıran MUTLU ''Ey akıl sahipleri! Düşmanın ekmeğine yağ sürmeyin! Onların hesaplarının oyuncakları olmayın! İhtilaflarınıza rağmen kardeş olun ki kurtuluşa eresiniz.'' dedi. 

 

Açıklamanın Tam Metni:

 

Rahman, Rahim, Allah’ın adıyla

 

Allah'a yönelmiş kimseler olarak yüzünüzü hak dine çevirin, O'na karşı gelmekten sakının, namazı dosdoğru kılın ve müşriklerden; dinlerini darmadağınık edip grup grup olan kimselerden olmayın. (Ki onlardan) her bir grup kendi katındaki (dinî anlayış) ile sevinip böbürlenmektedir. (Rum Suresi  31-32)

Sevgili dostlar değerli basın mensupları;

Zararında bütün aklı başında Müslümanların hem fikir olacağı mezhepler arası bir iç savaşın tezgâhlanmak ta olduğu herkes tarafından malumdur. Sosyal ve siyasal sebeplerle var olan iç savaşlar zarar vericidir, bu bir gerçektir, fakat mezhepler arası bir iç savaş çok daha tehlikelidir.

Arap baharı söylemi üzerinden İslam topraklarının her bir yanından iç savaşlar başlatanlar, bu projenin parçası olanlar ve bu projede taşeronluk yapanlar, gelinen vahim sonucu yeterli görmemiş olacaklar ki, çatışmayı daha da büyütüp tam bir mezhepler arası savaş istemektedirler. Onların fikir ayrılıkları, kavmi ve etnik sorunlar, sınır ihtilafları, ideolojik kamplaşmalar ve başka sorunlardan kaynaklanan çatışmalar, hedeflerine tam olarak ulaştıramamış olmalı ki sonuçları daha uzun süre etkili olacak bir mezhepler arası savaş istemektedirler.

Mezhep vakıası bir hakikattir; ihtilafları ve farklılıkları bilinmektedir. Bunlar hakkında hüküm verilen yer savaş alanları değil ilim meclisleri olmalıdır. Siyasal iktidarları ellerinde bulunduranlar mezhepleri ve mezhep içi ekolleri siyasi çıkarları için kullanmaktan vazgeçmelidirler.

Yeniden kutuplaşan ve kutupların savaş haline dönüşen dünyada bu savaştan en fazla etkilenen bölge İslam coğrafyasıdır. Amerika’nın ve Rusya’nın öncülük ettiği iki kutbun savaşında Müslümanlar yer almamalıdır ki batıl ideolojinin çatışmasının bir zemini de Müslümanların mezhepleri olmamalıdır. Farklı mezhepleri bu sapkın ideolojilerin çatışması haline getiren herkes büyük bir sorumluluk taşımaktadır.

Mevcut siyasal durum ülkelerin menfaatleri yer aldıkları siyasal kutuplar müttefikleri ve onların siyasal çıkarları asla dinimizden öncelikli daha kıymetli ve uğrunda savaşılır olmamalıdır.

Müslümanlar olaylara basiret teenni ve dikkatle yaklaşmalı çıkması hesaplanan mezhep savaşına imkân vermemeliler. Ey akıl sahipleri! Düşmanın ekmeğine yağ sürmeyin! Onların hesaplarının oyuncakları olmayın! İhtilaflarınıza rağmen kardeş olun ki kurtuluşa eresiniz.  

Tarihin bir ibret levhası olduğu sonu kan ve zulümle bitecek heyecanların bulunmadığı tevhit ve adalet üzere kurulu bir dünyada yaşama umudu ile hepinizi 436. Haftada aynı yer ve saatte buluşmak üzere Allah’a emanet ederiz.                

  KONYA İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİ PLATFORMU 27 REBÎ'UL-EVVEL 1437   09 / 01 / 2016                                   

   Düşmanın Ekmeğine Yağ Sürmeyin!

Sakarya 539. Hafta: Bölgemizde mezhebi, ülkemizde etnik ayrışma, çatışma istemiyoruz!

Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu 539. hafta basın açıklamasında, mezhebi ve etnik çatışma riskine dikkat çekerken, Cuma Namazı düzenlemesinin özel sektör çalışanlarını da kapsaması gerektiği belirtti.

 

Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu'nun 539. hafta basın açıklamasını, MAZLUMDER Sakarya Şubesi yaptı. MAZLUMDER MYK üyelerinin de iştirak ettiği açıklamada, Suudi Arabistan yönetiminin Alim Şeyh Nemr Bakır en-Nemr'in de aralarında olduğu 47 kişiyi idam etmesine tepki gösterilirken, ülkedeki çatışma ortamının da bir an önce bitmesi çağrısı yapıldı. MAZLUMDER Genel Sekreter yardımcılarından Beytullah Önce tarafından okunan açıklamada '2016 yılına, 2015 yılının acılarıyla ve çatışmalarıyla girdik. Hem bölgesel, hem yerel gelişmeler, maalesef her alandaki sorunların derinleşeceği ve yaygınlaşacağı zorlu bir döneme işaret ediyor.  Suriye ve Yemen dolayımında yaşananlar, mezhebi fay hatlarını; ülkemizdeki çatışmalı ortam ise etnik fay hatlarını sarsıcı şekilde harekete geçirme potansiyeli taşıyor... Böylesi bir ortamın, özellikle mezhepler arasındaki farklılıkları bir savaşın zeminine dönüştürmek isteyen güçlerin işini kolaylaştırdığı aşikâr. Yine bu gidişatın, İsrail'in işgal politikalarını kalıcılaştırdığı ve Filistin meselesinin üstünü örttüğü de ortada. Böyle bir konjonktürde, Suudi Arabistan yönetimi tarafından, Alim Şeyh Nemr Bakır en-Nemr'in de aralarında 47 kişinin topluca idam edilmesi kesinlikle kabul edilemez.' denildi.

Açıklamada 'Ülkemizde ise aylardır devamedegelen şiddet ortamı, her geçen gün daha yakıcı, daha yıkıcı bir hal alıyor. Can güvenliği başta olmak üzere en temel insan hakları ihlallerinin rutinleştiği bu sürecin, Türkiye'yi Suriye'ye dönüştürme riskine karşı, sivil çözüm yollarının bir an önce devreye sokulması elzemdir. Kürt meselesi karşısında, askeri yöntemlerin, operasyonların, siyasi tutuklamaların, siyaset yasaklarının sorunu derinleştirmekten başka sonuç üretmediği defalarca tecrübe edilmiştir. Çözüm için herkes, sorumlulukla hareket etmelidir. Toplumsal barışın ve kardeşliğin tesisi için öncelikle adaletin, hakkın gereği yerine getirilmesi şarttır. Herkesin, siyasal ve kültürel tüm haklarıyla, özgürce yaşadığı adil bir sistem, hepimiz için hava kadar, su kadar hayatidir, değerlidir.' ifadelerini kullanan Önce, Başbakanlık Genelgesi'yle yapılan Cuma Namazı düzenlemesinin ise özel sektör çalışanlarını ve vakit namazlarını da kapsayacak şekilde genişletilmesinin daha doğru olacağını ifade etti.

 

Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu 539. Hafta Basın Açıklaması

Değerli basın mensupları, duyarlı Sakarya halkı;

2016 yılına, 2015 yılının acılarıyla ve çatışmalarıyla girdik. Hem bölgesel, hem yerel gelişmeler, maalesef her alandaki sorunların derinleşeceği ve yaygınlaşacağı zorlu bir döneme işaret ediyor.  Suriye ve Yemen dolayımında yaşananlar, mezhebi fay hatlarını; ülkemizdeki çatışmalı ortam ise etnik fay hatlarını sarsıcı şekilde harekete geçirme potansiyeli taşıyor. Sözün yerini silahın, diyalogun yerini kavganın, barışın yerini savaşın alması; bölge halklarında telafisi çok zor yaralar açıyor.

Ateş hattında kalan insanların, kurşunlardan, tanklardan ve bombalardan kurtulsalar; açlıktan ve soğuktan kırıldığı, çatışmalardan kaçan insanların sığındıkları yerlerde türlü yollardan istismar edildiği, daha uzaklara kaçmak isteyenlerin ise her gün Akdeniz'in, Ege'nin kıyılarına cansız bedenler olarak vurduğu bir zaman diliminde, kimsenin gelişmelere karşı seyirci kalmaya bahanesi olamaz.

Suriye ve Yemen'de savaşın, yıkımın ve göçün ağır yükünü milyonlarca insan çekiyor. Komşu ülkelerin işbirliği yerine rekabetçi politikalar geliştirmesi ise krizi derinleştiriyor. Böylesi bir ortamın, özellikle mezhepler arasındaki farklılıkları bir savaşın zeminine dönüştürmek isteyen güçlerin işini kolaylaştırdığı aşikâr. Yine bu gidişatın, İsrail'in işgal politikalarını kalıcılaştırdığı ve Filistin meselesinin üstünü örttüğü de ortada. İşte böyle bir konjonktürde, Suudi Arabistan yönetimi tarafından, Alim Şeyh Nemr Bakır en-Nemr'in de aralarında 47 kişinin topluca idam edilmesi kesinlikle kabul edilemez.

Bu infazların, Suudi Arabistan'ın kendisi de dâhil olmak üzere Irak, Lübnan, Yemen ve Bahreyn gibi komşu ülkelerin ve Hindistan, Pakistan ve Afganistan gibi mücavir ülkelerin toplum yapılarında mezhep temelli kırılganlıkları arttırma riskinden kaygı duyuyoruz. Daha şimdiden Batı medyasında 'Sünni-Şii savaşı' şeklinde haber-yorumların yapılması, bölgede nasıl bir geleceğin arzulandığını ortaya koymaktadır. Herkesi, yakıtı mezhepçilik olan bu fitne ateşine karşı sorumlu davranmaya, sorunu yaygınlaştıracak her türlü söylemden ve fiilden mutlak surette sakınmaya davet ediyoruz.

Ülkemizde ise aylardır devamedegelen şiddet ortamı, her geçen gün daha yakıcı, daha yıkıcı bir hal alıyor. Can güvenliği başta olmak üzere en temel insan hakları ihlallerinin rutinleştiği bu sürecin, Türkiye'yi Suriye'ye dönüştürme riskine karşı, sivil çözüm yollarının bir an önce devreye sokulması elzemdir. Kürt meselesi karşısında, askeri yöntemlerin, operasyonların, siyasi tutuklamaların, siyaset yasaklarının sorunu derinleştirmekten başka sonuç üretmediği defalarca tecrübe edilmiştir. Geçmiş hiç yaşanmamış gibi yeniden aynı hataları tekrar etme lüksümüz yoktur. Bu konuda ayrıştırıcı, çatışmacı her türlü anlayış, kaybetmeye mahkûmdur fakat bu süreçte, yapılan hataların ağır bedellerini masum insanların ödemesine kayıtsız kalınamaz. Çözüm için herkes, sorumlulukla hareket etmelidir.

Toplumsal barışın ve kardeşliğin tesisi için öncelikle adaletin, hakkın gereği yerine getirilmesi şarttır. Herkesin, siyasal ve kültürel tüm haklarıyla, özgürce yaşadığı adil bir sistem, hepimiz için hava kadar, su kadar hayatidir, değerlidir. Bunu elde etmek için, her türlü zorluğa ve engele rağmen, sivil siyasetin tüm imkânları, temel çözüm olarak derhal devreye sokulmalıdır. Çatışma değil, diyalog, müzakere ve kalıcı bir çözüm istiyoruz.

 

Değerli dostlar,

Bildiğiniz gibi bu hafta yayınlanan bir genelgeyle, Cuma Namazı'nı kılmak isteyen kamu çalışanları için mesai saatlerinde düzenleme yapılması kararlaştırılmıştır. İbadet hakkının uzun yıllar sistematik bir şekilde ihlal edildiği göz önüne alındığında, gerekli ve yerinde olan bu düzenlemenin, kanun yoluyla yapılmasının Türkiye şartlarında ayrı bir önem taşıdığı belirtilebilir. Yine, bu konudaki bir düzenleme, sadece kamu çalışanlarını değil, özel sektör çalışanlarını da kapsamalıdır.  Çünkü özelde Cuma namazları, genelde vakit namazları konusunda bazı işyerlerinde ve fabrikalarda engel çıkarıldığı bilinen bir sorundur. Bu konuda şehrimizde de yer yer gündeme gelmektedir. Nitekim geçmişte namaz kılma talebi bulunan kimi çalışanların, farklı gerekçeler ileri sürülerek işten çıkarıldığına da şahit olmuştuk. Bu sebeple, inanç özgürlüğü ve ibadet hakkının bütün toplumsal kesimler ve inanç grupları için, herhangi bir ayrım gözetilmeksizin, vicdani baskılara ve keyfiliğe yer bırakmayacak şekilde temin edilmesi gerekmektedir. Herkesin, haklarıyla, insanca, adil ve özgür bir şekilde, güven içinde yaşaması için mücadelemizi sürdüreceğiz.

 

"Katil ‪#‎Esed‬ rejimi ‪#‎Rusya‬ ve ‪#‎İran‬ öncülüğündeki dış destekçilerinden aldığı cesaretle Müslümanlar'ı Açlıktan öldürüyor."

Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu tarafından düzenlenen 514. hafta basın açıklamasına hoş geldiniz.

Suriye’de 5. Yılına giren savaşta katil Beşar Esed rejimi uluslar arsası ve bölgesel destekçileri ile birlikte sivil halkı acımasızca yok ediyor. Konvansiyonel ve kimyasal silahlar kullanarak şehirleri yerlebir eden Esed rejimi son olarak Madaya örneğinde olduğu gibi kuşatma altında sivil halkı açlığa mahkûm ederek zulmünü sürdürmeye devam ediyor. Suriye insan hakları gözlemevinin bildirdiğine göre son altı haftada en az 10 kişi açlıktan hayatını kaybetti. Bununla birlikte Madaya’da 40 bin olmak üzere Suriye’nin farklı bölgelerinde yaklaşık 500 bin kişi açlık tehdidi altında bulunmaktadır. Bu süreçte Birleşmiş Milletler, İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Birliği başta olmak üzere sözde uluslararası kurum ve kuruluşlar olayları sadece seyretmekle yetinmektedirler. Madaya hiç şüphe yok ki bugün sembol bir isim olarak karşımızda durmaktadır. Katil Esed rejimi Rusya ve İran öncülüğündeki dış destekçilerinden aldığı cesaret ve uluslararası toplumun seyirci kalmasından istifade kuşatma altında tuttuğu bütün bölgelerde açlığı bir silah olarak kullanmakta ve asker sivil ayrımı yapmaksızın kitlesel cezalandırma yöntemine gitmektedir. Sözde modern dönemde modern olarak adlandırılan insanın ne derece vahşileşebileceği Suriye’de ve özelde de Madaya’da net bir şekilde ortaya çıkmıştır. Maalesef merhamet ve insanlık siyasi hesaplar uğruna Suriye’de kurban edildi.

400 binden fazla insanın öldürülmesine seyirci kalan Birleşmiş Milletler en azından bu konuda hiç zaman kaybetmeksizin görev ve sorumluluğunu yerine getirmeli ve kuşatma altında olan bölgelere yiyecek, ilaç ve temel insani yardım malzemelerinin girişini sağlayacak güvenli koridorlar oluşturmalıdır. Bu tarz yöntemlerin önüne geçilebilmesi açısından bir an evvel caydırıcı cezai yöntemler devreye sokulmalıdır. Sözde Suriye halkının dostları olarak adlandırılan devletlerin dostluklarını göstererek bu mağduriyetin giderilmesi için azami bir şekilde çaba içine girmeleri gerekmektedir. Aksi durumda ölen her bir kişinin sorumluluğunda pay sahibi olacaklardır. Buradan duyarlı halkımıza seslenerek Madaya halkına yardım konusunda insani yardım kuruluşlarına destekte bulunmaya davet ediyoruz. Unutulmamalıdır ki; Açlıktan ölen her bir insanın sorumluluğu omuzlarımızda ve hesap günü vebali boyunlarımızda olacaktır.

Gerilimin hat safhada olduğu bölgemizde etnik ve mezhepsel temelli ayrıştırma politikalarına her gün bir yenisi eklemlenmektedir. Türk-Kürt-Arap etnik kimlikleri üzerinden şekillendirilen mikro ölçekli ayrıştırma çalışmalarına Alevi-Sünni, Sünni-Vehhabi, Alevi-Vehhabi gibi mezhepsel farklılıklar eklenerek makro ölçekli bir çatışmanın alt yapısı oluşturulmak istenmektedir. Emperyalist düşünce bu manada kendilerine hizmet edecek başta İran ve Suudi Arabistan olmak üzere maalesef verimli aktörler bulmuş durumdadır. Bölge ülkeleri yöneticilerinin politik hırsları uğruna üstlenmiş oldukları bu zelil görev etnik ve mezhepsel kimliklerine bakmaksızın daha fazla mazlumun kanının akmasından ve düşmanlıkların derinleşmesinden başka bir işe yaramayacaktır. Suudi Arabistan’da aralarında Şii din adamı Nemr’in de bulunduğu 47 kişinin idam cezalarının infazı ile bölgede tansiyon iyice yükseldi. Siyasi cinayetlerin ve idamların bir devlet politikası olarak kullanıldığı ve bölgede milyonlarca insanın katledilmesine sebep olan İran’ın bu olay karşısında aşırı tepki göstermesi trajikomik bir durumdur. Hiç şüphe yok ki; Tarih ihanet içerisinde olanları yazacak ve bu kişiler dünya ve ahirette hesap vermekten kurtulamayacaklardır. Truva atı olmaya soyunmuş bu kişiler bilmelidirler ki emperyalist efendileri uygun bir ortam oluştuğunda tarihsel verilerle sabit bir şekilde ilk önce kendilerini harcayacaklardır. Müslüman halklar bu kavgaların kendilerini zayıflatacağı, ayrılıkları körükleyeceği ve güçlerini tüketeceği bilinci içerisinde hareket etmeli ve diğer taraftan kanaat önderleri, ilim ehli, aydınlar ve sorumlu politikacılar inisiyatif alarak bu ayrıştırma politikalarının önüne set olmalıdırlar.

Bütün insanların akıl, nesil, can, mal ve din emniyetlerinin sağlandığı bir dünyada buluşmak temennisiyle katılımlarınız için teşekkür ederiz.
ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU