Başörtüsü Eylemleri'nde Bu Hafta(FOTO)

Başörtüsü Eylemleri'nde Bu Hafta(FOTO)

Ankara'da 509.,Sakarya'da 534., Konya'da 430.,

"‪#‎Ankara‬ Hukukta İslâm düşmanı güruhlar, yarın mezun olduklarında adaletin sağlanması için çalışacaklar öyle mi?"

ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU’NUN
05 ARALIK 2015 TARİHLİ 509. HAFTA BASIN AÇIKLAMASI

Değerli misafirler! Basın açıklamamıza hoş geldiniz.

Suriye Olayları beşinci yılında fakat Suriye’ye barış gelme ihtimali henüz ufukta bile görülmüyor. Üstelik savaş yeni aktörlerin sahaya dâhil almasıyla daha da genişleme eğiliminde. Ölenler, sakat kalanlar, ülkesini terk edip mülteci kamplarında yaşayanlar, umuda yolculuk diye denizlerde boğulanlar hep Müslümanlar olunca bütün dünya bu olanları görmezden, bilmezden, duymazdan geliyor. Suriye’de beş yıldır ordu sivil halka karşı savaşıyor, başarılı olamıyor. Zalim Esed’in yardımına İran ve Lübnan Hizbüşşeytanı ile dünyanın diğer bölgelerinden gelen Şiiler koşuyorlar. Onlar da muhaliflere karşı başarılı olamayınca bu defa da Rusya doğrudan savaşa katıldı. Rusya, Afganistan’da Müslümanlardan dersini aldığı için karadan yüz yüze savaşmayı göze alamıyor ve Suriye’yi havadan bombalıyor. IŞİD ile mücadele bahanesiyle Suriye’ye müdahil olan Rusya IŞİD yerine Esed muhaliflerini bombalıyor. Bin yıldır bölgeyi kendilerine vatan tutmuş Bayırbucak Türkmenleri’ni o bölgeden çıkarmaya çalışıyor. Akdeniz’e açılan bölge stratejik açıdan önemli olduğu için Rusya’nın hedefinde. Ermeni ve Yahudi Soykırımı sakızını çiğnemekten bıkmayanlar Suriye’de beş yıldır yaşanan Müslüman Soykırımı’nı görmeyip Suriye’nin zenginliklerini ele geçirmeye uğraşıyorlar.

İşte tam bu sırada Türk hava sahasını da ihlâl eden bir Rus savaş uçağı Türkiye tarafından düşürüldü. Ukrayna’da iç savaş çıkaran, Gürcistan’a saldıran, Kırım’ı kendisine ilhak eden, batının çaresizliği karşısında iyice şımaran Rusya yönetimi, Suriye’de uçağının düşürülmesi karşısında adeta şoka girdi. Hırsını Bayırbucak Türkmenleri ve onlara insani yardım götüren TIR’lardan, İHH’nın bölgede yaptığı ekmek fırınından ve Rusya’ya fuara gitmiş işadamlarından çıkarıyor. Kabile devletçikleri tavrıyla hareket eden Rusya yöneticileri Türkiye’ye karşı hemen bir yaptırım paketi hazırlamaya giriştiler ve Türk mallarına boykot yoluna başvurdular, Türkiye’nin doğalgaz konusunda Katar kartını açması sonucu afallayan Rusya masaya dönmeye karar verdi. Bu son olaylar, enerji konusunda kendisini dost olmadığı iyice belli olan Rusya ve İran’a bağımlı kılan Türkiye’nin olaylardan ders alarak başka alternatiflere yönelmesine vesile olduğu için hayırlı sonuçlara da yol açmıştır diyebiliriz.

Biz bugün burada işin bir başka boyutuna değinmek istiyoruz. Rusya Federasyonu ile aramızda yaşanan uçak düşürme hadisesi sonrası konu çeşitli yönleriyle tartışılıyor. Ancak bu tartışmalar sırasında Türkiye tarafı yüzde yüz haklı olduğu halde yurtiçinden Rusya’nın tezlerini destekleyen çevrelerin de çıkması insanı hayrete düşürüyor. Rusya kendi maddi menfaatleri için binlerce km. öteden gelmiş soydaşlarımızı, dindaşlarımızı bombalıyor. Biz ise sınırımızı ihlâl eden bir uçağı düşürdüğümüz için haksız olacağız öyle mi? Şu anda Türkiye’de İran ile bir savaş çıksa İran safında savaşacağını söyleyen milletvekili mi ararsınız, “Türkiye IŞİD’e yardım ediyor” iftiralarına destek çıkanları mı ararsınızı, hepsi mevcut. Hatta uçak düşürme konusunda Rusya’dan yana çıkan İlahiyat Profesörümüz bile var. Bütün dünyada ülkeler ulusal meselelerinde birlik olurken bizim bu hale düşmemizin sebebi ne?

Türkiye’de uygulanan eğitim sistemi ile din düşmanlığı olarak uygulanan laiklik ilkesi zamanla İslâm düşmanı bir kesimin oluşmasına yol açtı. Laikçi basının kışkırtmalarıyla İslâm ile ilgili ne varsa nefret kusan bu kesim işi o noktaya götürdü ki, eşi başörtülü ve namaz kılan bir bakan, başbakan veya cumhurbaşkanının her icraatına körü körüne muhalefet etme noktasına geldi. Geçmişte bütün dünyada vatana ihanet olarak cezalandırılacak davranışlar utanmadan savunulur oldu. Bu peşin hükümlü din düşmanlığının son örneği de 2 Aralık 2015 tarihinde A.Ü. Hukuk Fakültesi’nde yaşandı. Fakültede “Müslüman Hanımlar Topluluğu” adında bir grup kuran kız öğrenciler okul mescidinde Kur’an ve meal okuma ile sohbet toplantıları düzenliyorlar. Bunu haber alan sol kesime mensup Yurtsever, Kolektif ve Marksist guruplar mescidi basarak hız öğrencilere hakaretler ediyorlar. Müslüman kızları IŞİD’çi olmakla, gericilikle suçluyorlar. Kızlar güvenlik görevlileri eşliğinde dışarı çıkarılırken, solcu öğrenciler burada kendilerinden başka hiçbir oluşuma izin vermeyeceklerine söylüyorlar. Şimdi bu peşin hükümlü İslâm düşmanı güruh yarın mezun olduklarında adaletin sağlanması için çalışacaklar öyle mi? Müslümanlara insan hakları, fikir ve inanç hürriyeti dersleri verenler nerede? Bu olayı şiddetle lanetliyor, yetkilileri tedbir almaya çağırıyoruz.

Bütün insanların akıl, nesil, can, mal ve din emniyetlerinin sağlandığı bir dünyada buluşmak temennisiyle katılımlarınız için teşekkür ederiz.

ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU

 

Sakarya 534. Hafta: Tahir Elçi dosyasına ilişkin ciddiyetsizlik, “beyaz toroslar”a takınılan müsamahadan bağımsız değildir

Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu 534. hafta basın açıklamasında Rus uçağının düşürülmesi ve Tahir Elçi’nin öldürülmesi sonrası gelişen olaylar gündeme getirildi.

 

Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu 534. hafta basın açıklamasında Rus uçağının düşürülmesi ve Tahir Elçi’nin öldürülmesi sonrası gelişen olaylar gündeme getirildi.

Sakarya Dayanışma Derneği'nden Şafak Yeşil’in okuduğu açıklamada, Rus savaş uçağının düşürülmesiyle ilgili olarak yapılan "Rusya güzellemeleri"nin son derece sıkıntılı olduğuna vurgu yapılırken, “Rusya bölge halkları açısından, ABD'den farklı olmayan emperyalist bir güçtür. Suriye olayına dahli, kendi bölgesel hesapları dolayısıyladır. Suriye de, İran da bunun farkındadırlar. Ancak bölgeye bizzat Türkiye Devleti tarafından davet edilen emperyal-Nato güçleri ve yine coğrafyamızda başta ABD ve Türkiye olmak üzere palazlandırılan “tekfirci” sürüler karşısında, bu ittifaka mahkum olmuşlardır. Dolayısıyla Rusya, Suriye ve bölge açısından "kurtarıcı" değil, şartların mahkum kıldığı dönemsel bir müttefiktir” ifadelerine yer verildi.

Geçen hafta Diyarbakır’ın ortasında katledilen Tahir Elçi’nin dosyasına ilişkin gösterilen ciddiyetsizliği de eleştiren platform, söz konusu ciddiyetsizliğin 90’ların “beyaz torosları”na takınılan müsamahadan bağımsız olmadığına dikkat çekti.

Açıklamanın sonunda, Türkiye halklarının mevcut siyasal denkleme mahkum olmadığını belirtilirken, “Bugün emek sorunundan, çevre meselesine, Kürt sorunundan mülteci krizine kadar her alanda parlamento dışı siyasetin daha örgütlü ve güçlü ses çıkarmasına ülkenin gerçekten ihtiyacı vardır” ifadeleri kullanıldı.

 

SAÖP 534. Hafta Basın Açıklaması

7 Haziran seçimlerinden sonra “Kaos”la korkutulup, Kasım seçimleri öncesi “istikrar” söylemi üzerinden koşullandırılan kesimlerin son bir aydaki gelişmeleri nasıl algıladıkları önemli.

“İstikrar”a kavuşan ülkede son beş ayda yüzlerce insan çatışmalarda hayatını kaybetti, Suriye politikasında içine girilen çıkmaz yol bir bataklığa dönüştü.

Ancak bu bataklık içinde yönümüz kaybetmemek meselesi önemlidir.

Bu açıdan platformumuz, Rus savaş uçağının düşürülmesiyle ilgili olarak yapılan "Rusya güzellemeleri"ni son derece sıkıntılı bulmaktadır. Rusya bölge halkları açısından, ABD'den farklı olmayan emperyalist bir güçtür. Suriye olayına dahli, kendi bölgesel hesapları dolayısıyladır.
Suriye de, İran da bunun farkındadırlar. Ancak bölgeye bizzat Türkiye Devleti tarafından davet edilen emperyal-Nato güçleri ve yine coğrafyamızda başta ABD ve Türkiye olmak üzere palazlandırılan “tekfirci” sürüler karşısında, bu ittifaka mahkum olmuşlardır.

Dolayısıyla Rusya, Suriye ve bölge açısından "kurtarıcı" değil, şartların mahkum kıldığı dönemsel bir müttefiktir. Siyasette, özellikle bölge siyasetinde böyle taktik ittifaklara odaklanıldığında uzun vadeli yönelimleri gözden kaçırma riski büyüktür.

Aslolanın, anti-emperyalist duruşu kaybetmemeye odaklı, uzun vadeli siyasetler üzerine mesai harcamak olduğu gerçeğinin akıldan çıkarılmaması bugün her zamankinden daha hayatidir.

Aziz dostlar!

Geçen hafta bugün, güpegündüz, Diyarbakır’ın ortasında katledilen Tahir Elçi’nin dosyasına ilişkin gösterilen devlet ciddiyetsizliği, 90’ların “beyaz torosları”na takınılan müsamahadan bağımsız değildir.

Kürt meselesini çözeceği iddiasıyla, önemli miktarda Kürt oyunu iktidarına payanda eden AKP, bugün devletin bölgede  “ibret-i alem” mantığıyla işlediği cinayetlerin ortağı durumuna düşmüştür.

Kemalist statükoyla hesaplaşma iddiasında olanlar, bugün kendi iktidarlarını korumak adına “rejim muhafızı ordu”nun güvenlikçi siyasetlerinin arkasına takılmış durumdadır.

Her türlü siyasal teamülü çiğneyen, muhalif tüm kesimleri şeytanlaştırarak tasfiye etmek çabasında olan, basını “hükümet bülteni”ne çeviren AKP iktidarı, bugün statükoya teslim olmak dışında kendine siyasal bir seçenek bırakmamış durumdadır.

Asker-AKP ittifakı, ülkeyi hem içerde hem dışarda gerçek bir kaosa sürüklemek temayülündedir.

İçerde sıkıyönetim uygulamaları, muhalefeti sindirme çabalarıyla, bölgede kirli ve şaibeli bir takım entrikalarla, ülke topraklarını topyekûn NATO üssüne dönüştürmekle ve dahası Avrupalı diğer emperyalist iktidarları da Suriye topraklarına davet etmekle gidilebilecek bir yer yoktur.

Türkiye halkları, mevcut siyasal denkleme mahkum değillerdir. Bugün emek sorunundan, çevre meselesine, Kürt sorunundan mülteci krizine kadar her alanda parlamento dışı siyasetin daha örgütlü ve güçlü ses çıkarmasına ülkenin gerçekten ihtiyacı vardır.

SAÖP Adına Sakarya Dayanışma Derneği

 

KONYA İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİ PLATFORMU 
430. HAFTA BASIN AÇIKLAMASI

Rahman, Rahim Allah’ın Adıyla:
İşte siz öyle kimselersiniz (ki, diyelim) dünya hayatında onları savundunuz. Ya kıyamet günü onları Allah'a karşı kim savunacak, yahut kim onlara vekil olacak? Kim bir kötülük yapar, yahut kendine zulmeder, sonra da Allah'tan bağışlama dilerse, Allah'ı çok bağışlayıcı ve çok merhamet edici bulur. (Nisa 109-110)
Sevgili dostlar değerli basın mensupları,
Tarihte pek çok vahim olay, sonradan görülen bütün tehlikelerine ve kötü sonuçlarına rağmen başlangıç aşamasında alkışlanmış, failleri büyük kahramanlar olarak görülmüştür. Bir kısım zevat işin sonunun nereye varacağına dikkat etmeden niyet okumalarıyla, hüsnü zanlarla, büyük zafer hülyalarıyla bunlara destek vermiş, haklarında fetvalar vermiş halkları, canhıraş bir şekilde bunları desteğe çağırmıştır. Büyük Ortadoğu Projesi kısaltılmış adıyla BOP dünya üzerinde büyük heyecanlara sebep vermiş. Pek çok Müslüman BOP tan esen rüzgârın tesirinde kalıp bu projenin yanında yer almayı kendi kurtuluşlarının vesilesi saymışlardır. BOP un en önemli ayaklarından biri olduğunu sonuçları itibariyle kavradığımız Arap baharı buz kesmiş, zemheri soğuklarına dönmüş, İslam coğrafyasının onlarca bölgesinde çatışmalara, bölünmüşlüklere, ayrışmalara sebep vermiştir. BOP un bu güzide kanlı meyvesi, İslam topraklarını yasa boğup her yerinden büyük figanların yükselmesine sebebiyet verirken, bu büyük drama rağmen ikinci basamağına geçme hususundaki Batılı kararlılığa yine aynı karalılıkla destek verilmekte, ödenen bunca bedel hiçbir şey ifade etmiyormuş gibi yeni bedeller ödemeye hazır olunduğu ilan edilmektedir. Yepyeni hayaller görülmekte, yeniden Alman gemilerine bayraklar çekilip Sivastopol lar yeniden vurulmaya kalkışılmaktadır. Kimin yanında, niçin ve nasıl sorularına cevap veremeyeceğimiz bir savaşa doğru hızla gidilmektedir. Irak ve Suriye’deki çıkarlarını korumak için bugünlerde çok hareketli bir pozisyonda görülen hükümetin, aslında hangi çıkarları koruduğunu zaman gösterecektir. Musul üzerinden bölgeye aktif bir şekilde asker göndermek, bölgede meydana gelen her askeri koalisyonun içerisinde yer almak, coğrafyamızın tabi olmayan unsurlarıyla birlikte yer tutmak, sonuçlarından çok da memnun kalmayacağımız bir strateji olarak görülmektedir. Türkiye’nin çıkarlarını ümmetin çıkarları gibi anlayan, Türkiye’yi ümmete eşit gören bir ulusalcı ümmetçilik ya da ümmetçiliğimsi ulusalcılık, ümmete çok büyük zararlar verme pahasına da olsa uygulamaya konulmaktadır. Bu kafaya göre Amerikan projeleri her daim ümmetin çıkarına olmakta, Amerika’yla iş tutmak ümmetçilik olmakta, emperyalist hegemonyanın yanında bulunmak, ümmetin çıkarlarını korumak anlamına gelmektedir. İçinde bulunduğumuz şu günler, Akdenizin İslam coğrafyasına sınır olan bölümlerinde topraklarımız üzerine hiçbir zaman dostça hedefleri olmamış devletlerin savaş gemileri bulunmakta, Akdenizi bir savaş gölüne çevirmek için topyekûn bir teyakkuzda bulunmaktadırlar. Bu gemiler tarihimizde iki kere bu yoğunlukta gelmişlerdi: Haçlı Seferlerinde ve 1. Cihan Harbinde. Heyhat ki onların gelişlerini alkışlayan, onların zaferleri için dua eden, onların gelişlerini barış vesilesi sayan kişiler gruplar ve anlayışlar var! Bu vahim tablo iç karartıcı bir sahne olsa da umudumuz ümmetin kendine gelişinin, kendi kimliğini keşfedişinin, asli düşmanlarını tanıyıp iç karışıklardan silkinip, ümmet kimliğinin yeniden inşasının başlangıcı olmasınadır. Din için ümmetçilik, ümmet için ümmetçilik, kardeş için ümmetçilik, sulh için ümmetçilik yükseltmemiz gereken en canlı şiarımız olmalıdır. Tarihin bir ibret levhası olduğu sonu kan ve zulümle bitecek heyecanların bulunmadığı tevhit ve adalet üzere kurulu bir dünyada yaşama umudu ile hepinizi 431. Haftada aynı yer ve saatte buluşmak üzere Allah’a emanet ederiz.

KONYA İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİ PLATFORMU 23 SAFER 1437 - 05 / 12 / 2015