Başörtüsü Eylemlerinde Bu Hafta(FOTO)

Başörtüsü Eylemlerinde Bu Hafta(FOTO)

Ankara'da 494., Sakarya'da 517., Konya'da 413.,

 

"Filistin’de katledilen bu bebek dünya sessiz kaldıkça ne ilk ne de son bebek olacaktır."

ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU’NUN 
08 AĞUSTOS 2015 TARİHLİ 494. HAFTA BASIN AÇIKLAMASI
Değerli katılımcılar ! Basın açıklamamıza hoş geldiniz.
Terör şebekesi İsrailin Filistinli Müslüman halka karşı zulmü her geçen gün artarak devam ediyor.

Terörist İsrail askerleri Temmuz ayında Gazze ve Batı Şeria'da 7 Filistinliyi katletti, 34'ü çocuk 276 kişiyi gözaltına aldığı haberleri dünya kamuoyuna duyuruldu.

Bundan birkaç hafta önce Katil İsrail polisinin, Yahudi yerleşimcilerin Mescid-i Aksa'ya girişini protesto eden gönüllülere ateş açması sonucu 17 Filistinli yaralanmıştı. Yine aynı gün Katil İsrail polisi yaşanan gerginliğin ardından Aksa'nın avlusundan çekilip Mescid-i Aksa'nın avlusu ve kapılarının yanı sıra yangın söndürme sisteminde tahrip etmişlerdir. Katil sürüsü Mescid-i Aksa'nın ana kapısını sökmüşler Aksa muhafızlarına görülmemiş şekilde vahşice saldırmışlardır. Kadınlara da saldıran bu vahşi topluluk Müslümanların ibadet özgürlüklerini kısıtlayıcı her türlü zalimlikleri yapmaktadırlar.

Siyonist örgüt Mescidi Aksa'yı yıkabilmek için zaman zaman arkeolojik kazılar yaptığını ileri sürerek mescidin altında tüneller açmaktadır. Bu kazılar hala devam ediyor. Dünya kamuoyunun ve özellikle Müslümanların sessizlikleri de Siyonist İsrail yönetimine bu konuda cesaret veriyor. Bu itibarla Mescidi Aksa sürekli tehdid altındadır. Eğer siyonist rejimin uygulamaları karşısındaki sessizlik devam ederse -Allah korusun- Hindistan'daki Babür Camisi'ni yıkan hinduların gösterdiği cesareti Siyonist Yahudiler de Mescidi Aksa'ya karşı gösterebilirler.

Yine geçtiğimiz günlerde Yahudi yerleşimcilerin, Batı Şeria'da Filistinlilere ait evi ateşe vermesi sonucu Ali Devabişe isimli bir bebek yakılarak şehit edilmiş, bugün bölgeden aldığımız haberde Ali bebeğin babası ağır yanıklardan dolayı şehit olmuştur. Ali bebeğin annesi yüzde doksan, kardeşi yüzde altmış vücut yanığı tedavisiyle hayat mücadelesi vermektedirler. Uykusunda yakılarak katledilen Ali bebek Terör şebekesi İsrail’in vahşiliğini gözler önünde sermektedir. Yıllardır sistematik soykırıma tabi tutulan Filistin’de katledilen bu bebek dünya sessiz kaldıkça ne ilk ne de son bebek olacaktır.

Ortadoğu kan gölüne çeviren bu Terör şebekesi bir an önce durdurulmalıdır. Bu güne kadar Terör şebekesi tarafından katledilen Filistinli kardeşlerimize Allah’tan rahmet dilerken, evleri yağmalanıp yıkılan ve yakılan, doğdukları topraklardan zorla sürgün edilen kardeşlerimize de geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz.

Şunu ifade ediyoruz ki; Biz Türkiyeli Müslümanlar çok zor zamanlardan geçsekte, 48 yıldır Terör şebekesi İsrail tarafından sistematik soykırıma tabi tutulan Filistinli kardeşlerimizi inşallah asla yalnız bırakmayacağız…

Değerli katılımcılar. Burada terör şebekesinin zalimliklerini kınarken, Türkiye Cumhuriyeti savcı ve emniyet güçleri haklarımızda soruşturma açarak bizleri yargılamaktadırlar. Aylar önce yine bu noktada yaptığımız basın açıklamalarını suç unsuru (!) kabul eden emniyet güçleri ve savcılar bizleri tek tek ifadeye çağırmış anayasal hakkımız olan toplantı ve düşünceyi ifadeyi etme hürriyetini suç (!) olarak isnat etmişleridir.

Başta İHH Ankara yönetim kurulu üyeleri ve İHH gönüllülerine karşı başlatılan soruşturma furyasını kime neye hizmet ettiğini anlamış değiliz. Yine bu bağlamda sekiz ay önce İsrail’in saldırılarını elçilik evi önünde protesto eden diğer sivil toplum kuruluşları aktivistleri haklarında 'kamu davası' açılmış ve ilk duruşmaları geçtiğimiz ay gerçekleşmiş, ifadelerinin alınması için gelecek aylara ertelenmiştir.

Adalet Bakanlığı ve haklarımızda suç isnat eden resmi makamlara soruyoruz: Bu emirleri kim ya da kimlerden alıyorsunuz? 
Çoluk çocuk demeden on binleri katleden bir topluluğu kınadığımız için bizleri suçlu (!) gibi gösteren bu güçler, haklarımızda isnat ettiğiniz asılsız idealar bizim için şereftir, övünçtür.

Son olarak hükümet güçlerine sesleniyoruz: “Her ne gerekçe olursa olsun topraklarımızda insanlı ya da insansız haçlı savaş uçaklarını ve askerlerini istemiyoruz.” Irakta topraklarımızdan kalkarak yüz binlerce kardeşimizin katleden haçlı savaş uçaklarının vebali duruyorken, Suriyeli kardeşlerimizin veballerine ortak olunmaması çağrısında bulunuyoruz.

Bütün insanların akıl, nesil, can, mal ve din emniyetlerinin sağlandığı bir dünyada buluşmak temennisiyle katılımlarınız için teşekkür ederiz.

ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU

 

Platform’dan “Silah Değil Müzakere” Çağrısı

 

Sakarya Adalet ve Özgürlük Platformu 517. Hafta açıklamasında barış için silahların susması ve müzakerelerin başlaması çağrısı yaparken, Türkiye’deki NATO üslerinin bölgesel fitneye hizmet ettiği gerekçesiyle acilen kapatılmasını istedi

 

Sakarya Adalet ve Özgürlük Platformu 517. Hafta açıklamasını Diriliş Saati Dergisi’nden Muhammed Emin Duman okudu. Koalisyon görüşmelerinin samimiyetsiz ve belirsiz bir görüntü arz etmesini eleştiren Duman, “Kürt sorunu başta olmak üzere Türkiye’nin önemli siyasi/ekonomik/sosyal/kültürel sorunları acil çözüm beklemekte ve 4-5 aylık bir gecikmeyi kaldıracak durumda değildir” dedi. Son günlerdeki çatışmaların toplumsal bir huzursuzluğa yol açtığı belirtilen açıklamada “Çözüm sürecindeki tıkanıklık ülkemizi kan gölüne çevirmeye devam ediyor. Silahların tekrar konuşmaya başlaması Türkiye halklarının arasına husumet tohumları ekmekten başka bir işe yaramayacaktır. Çeşitli sivil toplum kuruluşları, akil insanlar, kanaat önderlerinin bu kanın durdurulması ve barışın acilen sağlanması için yaptıkları çağrılara kulak verilmelidir. Adalet ve Özgürlükler Platformu olarak bizler de barış için tüm tarafları harekete geçmeye davet ediyoruz. Bu kutuplaşmanın bir an önce sonlandırılması için silahların susması ve müzakerelerin başlaması elzemdir.” denildi.

 

Türkiye’nin NATO üsleriyle ilgili son kararlarının eleştirildiği açıklamada “Türkiye’nin başta İncirlik olmak üzere ülkemizdeki birçok Amerikan üssünün Ortadoğu’ya dönük müdahaleler için kullanılmasına onay verdiği bir süreçten geçiyoruz. Diğer bir deyişle Türkiye NATO’ya olan bağlılığını ve bağımlılığını tescil eden bir karar aldı.” diyen Muhammed Emin Duman, devamında “Ortadoğu’daki bütün olumsuz gelişmelerin temelinde; Amerika ve batılı müttefiklerinin; bölgenin kaynaklarının kontrol edilmesi, bölgenin küresel kapitalizme uyumlu bir pazar haline getirilmesi, başta İsrail’in güvenliği olmak üzere bölgenin kendi güvenlikleri açısından sorunsuz bir noktaya taşınmasını hedefleyen stratejileri yatıyor… Bölgemizde barışın sağlanması, akan kanın durması için Türkiye başta olmak üzere bölge ülkelerinin bağımsız bir kimliğe kavuşmaları büyük önem taşıyor. Ortadoğu’daki sorunlar; bölge ülkelerinin bağımsız dış politikaya sahip olmaları ve bu politika çerçevesinde bir üst akla ihtiyaç duymaksızın kendi aralarında görüşmeye başlamaları ile ancak çözülebilecektir. Diğer bir deyişle ülkemizde ve Ortadoğu’da barış; Amerika’nın bir üst akıl olmaktan çıkarılması, Amerikan Emperyalizmine ve NATO’ya hayır denilmesi ile gelebilecektir.”

 

517. Hafta Basın Açıklaması

 

TÜRKİYE’DEKİ TÜM AMERİKAN ÜSLERİ KAPATILMALIDIR!

 

Türkiye zor bir süreçten geçiyor…

 

Koalisyon hükümeti kurulması yönündeki çabaların samimiyeti sorgulanmaya muhtaç… Kimler seçim sonuçlarını dikkate alarak gerçekten bir koalisyon hükümeti kurulmasını elzem görüyor, kimler koalisyon oyunu oynayarak veya açıktan deklare ederek erken seçime giden yolun önünü açmaya çalışıyor sorusu çok karmaşık bir görüntü arzediyor.

 

Herşeyden en önemlisi; son günlerde yapılan kamuoyu araştırmalarında partilerin oy oranlarında sonucu farklılaştıracak ciddi bir artış veya eksilmenin olmadığının görülmesidir. Yani yapılacak yeni bir seçimin bugünkü parlamento tablosunu değiştirebilecek bir etkiye sahip olmadığı anlaşılıyor.

 

Bu durumda yapılacak yeni bir seçim sonrası 4-5 ay sonra yeniden masaya koalisyon için oturacak tarafların bu gecikmenin ülkeye faturasını da dikkate alarak, bugünden başlayarak koalisyonun önünü açacak bir uzlaşmayı sağlamaya çalışmaları rasyonel olacaktır.

 

Kürt sorunu başta olmak üzere Türkiye’nin önemli siyasi/ekonomik/sosyal/kültürel sorunları acil çözüm beklemekte ve 4-5 aylık bir gecikmeyi kaldıracak durumda değildir.

 

Çözüm sürecindeki tıkanıklık ülkemizi kan gölüne çevirmeye devam ediyor. Silahların tekrar konuşmaya başlaması Türkiye halklarının arasına husumet tohumları ekmekten başka bir işe yaramayacaktır. Çeşitli sivil toplum kuruluşları, akil insanlar, kanaat önderlerinin bu kanın durdurulması ve barışın acilen sağlanması için yaptıkları çağrılara kulak verilmelidir.

 

Adalet ve Özgürlükler Platformu olarak bizler de barış için tüm tarafları harekete geçmeye davet ediyoruz. Bu kutuplaşmanın bir an önce sonlandırılması için silahların susması ve müzakerelerin başlaması elzemdir.

 

Türkiye’nin başta İncirlik olmak üzere ülkemizdeki birçok Amerikan üssünün Ortadoğu’ya dönük müdahaleler için kullanılmasına onay verdiği bir süreçten geçiyoruz. Diğer bir deyişle Türkiye NATO’ya olan bağlılığını ve bağımlılığını tescil eden bir karar aldı.

 

Amerikan emperyalizminin özellikle 11 Eylül 2001 sonrası Büyük Ortadoğu Projesi çerçevesinde Ortadoğu’yu yeniden dizayn etme adına giriştiği katliamlar, döktüğü milyonlarca insanın kanı ve mülteci konumuna düşen on milyonlarca insanın mağduriyeti hepimizin malumu…  

 

Sadece “Arap Baharı” sürecini dikkate aldığımızda; Libya’da, Mısır’da, Suriye’de Yemen’de, Bahreyn’de yaşananlar kanımızı dondurmaya yetiyor.

 

Ortadoğu’daki bütün olumsuz gelişmelerin temelinde; Amerika ve batılı müttefiklerinin; bölgenin kaynaklarının kontrol edilmesi, bölgenin küresel kapitalizme uyumlu bir pazar haline getirilmesi, başta İsrail’in güvenliği olmak üzere bölgenin kendi güvenlikleri açısından sorunsuz bir noktaya taşınmasını hedefleyen stratejileri yatıyor.

 

Müslüman ülkelerin batı işbirlikçisi rejimler tarafından yönetilmesi bu strateji açısından hayati öneme sahip…

 

Türkiye’nin 2005-2010 yılları arasında “Komşuları ile sıfır sorun” başlığı altında geliştirdiği nispeten bağımsız dış politikanın Amerika ve müttefiklerini nasıl rahatsız ettiği hepimizin hafızalarındaki yerini koruyor.

 

28 Şubat darbesinin temel iki nedeninden birinin Erbakan Hoca’nın İslam ülkeleri ile D8 projesi çerçevesinde geliştirmeye çalıştığı ilişkiler olduğunu da hiç unutmadık.

 

Bölgemizde barışın sağlanması, akan kanın durması için Türkiye başta olmak üzere bölge ülkelerinin bağımsız bir kimliğe kavuşmaları büyük önem taşıyor. Ortadoğu’daki sorunlar; bölge ülkelerinin bağımsız dış politikaya sahip olmaları ve bu politika çerçevesinde bir üst akla ihtiyaç duymaksızın kendi aralarında görüşmeye başlamaları ile ancak çözülebilecektir.

 

Diğer bir deyişle ülkemizde ve Ortadoğu’da barış; Amerika’nın bir üst akıl olmaktan çıkarılması, Amerikan Emperyalizmine ve NATO’ya hayır denilmesi ile gelebilecektir.

 

Amerika’nın kendi ürettiği IŞİD canavarını sınırlarını aştığı için tekrar sınırları içine sokma operasyonuna Türkiye’nin de alet edilmesine şiddetle karşı çıkıyoruz. Türkiye, Amerika’nın ve NATO’nun oyuncağı olmamalıdır.

 

Dershanelerin kapatılması kararının Anayasa Mahkemesi’nden dönmesinin arkasından hükümet yeni bir düzenleme ile dershanelerin “Özel Öğrenim Kursları” adı altında yeniden açılmasına onay verdi.

 

Eğitim sistemimiz tam bir yaz-boz tahtasına dönüştürülmüş durumda… Hiçbir yapısal reform gerçekleştirilmiş değil… Siyasi mülahazalarla alınan kararlar veya yapılan şekilsel reformlar zaten sorunlu olan eğitim sistemimizi ciddi bir çıkmaza soktu.

 

Eğitim sistemimiz Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun değiştirilmesi başta olmak üzere ciddi yapısal reformlara ihtiyaç duyuyor.

 

Eğitim sistemimiz hem kazandırdığı bilgi ve beceri, hem de değerler açısından ele alındığında tam bir fiyasko ile karşı karşıyayız.

 

Eğitim kalitesinin çok yönlü geliştirildiği, Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun yürürlükten kaldırıldığı, değerler eğitimine özel önem verildiği bir büyük Eğitim Reformunun acilen yapılması gerektiğine inanıyoruz.  

 

Adalet ve Özgürlükler Platformu Adına Diriliş Saati Dergisi

 

'Kendi geleceklerini Amerika’nın geleceği ile bir sayanların akıbetleri de Amerika’nın akıbeti ile bir olacaktır.   Onları uyarıyoruz. Bu elim sonun dehşetinden çekinmeye davet ediyoruz.''bu sözler Konya İnanç Özgürlüklşeri Platform sözcüsü Osman GÜREL tasrafından sarfedildi. 413. kez biraraya  gelen platform adına basın açıklaması yapan Osman GÜREL, Hud Suresi 113. ayeti okuyarak başladı konuşmasına. ''Saddam’ın bütün zulümlerine rağmen, Amerikan işgaline taraf olmayanlarca engellenen İncirlik’in kullanımı, bugün neden hiç kimse tarafından konuşulmaz? Engellenmeye çalışılmaz?'' diye sordu.  
 

    Açıklamanın Tam Metni ve Video:
 

    Rahman, Rahim, Allah’ın Adıyla

    Zulmedenlere meyletmeyin. Yoksa size de ateş dokunur. Sizin Allah'tan başka dostlarınız yoktur. Sonra size yardım da edilmez. (Hud suresi 113)

    Sevgili dostlar, değerli basın mensupları;

    Ülkemizin en önemli bölgelerinden birisi İncirlik Üssü’dür. Her kriz döneminde gündeme gelen, İslam coğrafyasındaki her olaydan sonra bir kez daha tartışmaya açılan fakat mahiyeti hakkında kimsenin çok net şeyler bilmediği bir gizem üssüdür İncirlik. CIA’in gizli sorgulamalarında adı geçer. İzinsiz operasyonların baş mimarıdır. Savaş planlarının olmazsa olmazıdır İncirlik.

    Kapatılsın, açık kalsın, Amerika’nın kullanımına bırakılsın, komuta yetkileri Türkiye’de olsun,  NATO’nun elinde kalsın… Bir muammadır İncirlik. Kime bağlı, kendisinden üretilen şeylerden kim sorumlu, kimin denetiminde? Bir labirenttir İncirlik.

    NATO operasyonlarında adı geçer. Amerika’nın bireysel operasyonlarının önemli üssüdür. Şimdi de bir koalisyon muhabbetinin ana karargâhı durumuna gelmiştir.

    Bağımsız olduğu iddia edilen bir ülkede başka bir ülkenin dış siyasetinde bu kadar etkin olan bir üssün bulunması, başka ne ile izah edilebilir? Bir ülkenin bağımsızlığı başka hangi şekilde ihlal edilebilir? İncirlik Amerika’nın girdiği her savaşın bir parçası, her müdahalenin bir unsuru iken, Türkiye bu savaşların bir kısmında taraf olmadığını iddia etmektedir. Oysa İncirlik üzerinde söz sahibi değildir. O halde burası kimin toprağıdır? Söz sahibi olduğunu söylüyorsa bu nasıl tarafsızlıktır?

    Tezkireler tezkireler tezkireler…  Her konuda gündeme gelen tezkireler ne hikmetse söz konusu İncirlik olunca birden unutuluverirler. Bazen bağımsız bir ülke imajı veren tezkireler neden incirlik için hiç gündeme gelmez?

    Saddam’ın bütün zulümlerine rağmen, Amerikan işgaline taraf olmayanlarca engellenen İncirlik’in kullanımı, bugün neden hiç kimse tarafından konuşulmaz? Engellenmeye çalışılmaz?

    Saddam zamanında İncirlik’in dünyaya vereceği zarar bugünkünden daha mı fazla olacaktı? Ya da bugünkü daha mı az? Ey insanlar hangi sihirle sihirleniyorsunuz? Geçmişteki İncirlik’in kullanımına gösterdiğiniz tepkileri şimdi niçin göstermiyorsunuz? Bilmiyor musunuz zulümlerin kaynağı aynı Amerika, zulümlerin merkezi aynı İncirlik olacak. Peki siz şimdi neden zulme sessiz kalıyorsunuz?

    Hükümet İncirlik dışında başka üsleri de Amerikan güdümlü koalisyonun kullanımına teklif etmiş, Kendi dış politikalarını Amerika’nın dış politikaları ile bir sayan bu anlayışı biliyoruz. Fakat ey akıl ve hür vicdan sahipleri! Neden hala sessiz kalıyorsunuz?

    Kendi geleceklerini Amerika’nın geleceği ile bir sayanların akıbetleri de Amerika’nın akıbeti ile bir olacaktır.   Onları uyarıyoruz. Bu elim sonun dehşetinden çekinmeye davet ediyoruz. Akıl, ruh ve vicdanları hür olanları da Amerikan emperyalizmine karşı durmaya çağırıyor, hangi sebeple olursa olsun Amerika’nın yanında olmamaya onlarla birlikte bulunanlara destek vermemeye davet ediyoruz.

    Tarihin bir ibret levhası olduğu, sonu kan ve zulümle bitecek heyecanların bulunmadığı, tevhid ve adalet üzere kurulu bir dünyada yaşama umudu ile hepinizi 414. Haftada aynı yer ve saatte buluşmak üzere Allah’a emanet ederiz.