Başörtüsü Eylemleri'nde Bu Hafta(FOTO)

Başörtüsü Eylemleri'nde Bu Hafta(FOTO)

Ankara'da 486., Konya'da 404., Sakarya'da 508.,

" Bu dönemde Müslümanların daha çok çalışması, dinlerini sağlam kaynaklardan öğrenmesi, Şer’i delile dayanmadan din hakkında konuşanlara itibar etmemesi ve kafirlerin oyunlarına karşı uyanık olması gerekiyor."

ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU’NUN
6 HAZİRAN 2015 TARİHLİ 486. HAFTA BASIN AÇIKLAMASI

Değerli misafirler! Basın açıklamamıza hoş geldiniz.

Türkiye kamuoyunun büyük oranda seçime odaklandığı şu günlerde, Suriye’den gelen katliam haberleri yine artmaya başladı. Bilhassa Halep civarında muhaliflerin üstünlük kurmaya başlamalarından sonra katil Esed güçleri kadın, çocuk, yaşlı demeden sivil katliamına devam ediyor. Halep’in Cub Kuba bölgesinde Suriye ordusuna ait helikopterlerden atılan varil bombaları son bir haftada yüzlerce sivilin ölümüne sebep oldu. Aslında kullanımı yasak olan varil bombaları atıldığı yerlerde çok büyük çevre yıkımına da sebep oluyor. Ölenler Müslüman olunca dünya medyası ve kamuoyu olanları görmezden gelmeyi tercih ediyor. Öte yandan İnsan Hakları İzleme Örgütü, Suriye rejiminin İdlip kentinde son iki aydır kimyasal silah kullandığını rapor ediyor. Rakka bölgesinde ise IŞİD saldırıları nedeniyle 15 bin Türkmen Türkiye sınırına yöneldi. Akçakale sınır kapısına yığılan göçmenler Türkiye’ye geçmeye başladı. IŞİD’in kurduğu mahkemelerde muhaliflere yardım edenleri ölüm cezasına çarptırdığı iddia ediliyor. Yani Suriye’de her halükârda hep Müslüman kanı akıyor, dünya ise seyrediyor. Daha geçenlerde Kobani PYD güçlerinin elinden IŞİD kontrolünden geçince, “Niçin Suriye topraklarına girip Kobani’yi kurtarmıyorsunuz?” diye ortalığı yıkanlar bu gün MİT TIR’ları olayı üzerinden Türkiye’yi dünya’ya “teröre destek” iftirasıyla jurnallemeye çalışıyorlar. “MİT TIR’ları” olayının bu kadar köpürtülmesinin nedeni, yardım edilen Bayırbucak Türkmenleri’nin Sünni Müslüman olmalarıdır. Dört buçuk yıldır Nusayri zalim Esed rejimi tarafından Müslüman katliamı yapılırken susan çevreler, üstelik bizzat zalim Esed’i ziyaret ederek desteklerini sunan çevreler, şimdi Bayırbucak Türkmenleri’ne yardım gönderdiği için hükümeti suçluyorlar.

Suriye’de yaşanan diğer bir önemli gelişme ise, muhalifler karşısında ciddi kayıplar veren zalim Esed rejimine İran ve Irak Şiilerinden 7 bin milis gücünün yardıma gelmesi. İngiliz Times Gazetesi ise İran’ın Büyükelçilikleri kanalıyla Afganistan ve Pakistan’dan da 5 Şii milisi örgütlediğini yazıyor. ABD işgal ettiği her ülkede kendisine karşı savaşan güçlerin Ehl-i Sünnet Müslümanlar olmasından hayli rahatsız. Ehl-i Sünnet Müslümanları yok etmeye gücü de yetmediği için bu görevi İran’a verdiği anlaşılıyor. Irak’ı, demokrasi (!) getirmek için işgal eden ABD, bir milyondan fazla Iraklıyı katledip, binlercesini Ebu Gureyb gibi hapishanelerde işkenceden geçirdikten sonra, iktidarı Şiilere teslim edip çekildi. Suriye’ye İran’ın müdahalesini de görmezden geliyor. ABD’nin desteğini alan İran, Yemen’i de kontrolü altına almaya çalışıyor. Aslında İran’ın hedefi Pers İmparatorluğunu yeniden kurmak. Yoksa İslâmî yönetim diye bir dertleri olmadığı gibi, Şiiliği de bir argüman olarak kullanıyor.

Bu gün Müslümanların gözden kaçırdığı en önemli nokta şu ki; Varşova Paktı yıkılıp NATO’nun yeni düşman olarak İslâm’ı hedefe koymasından sonra bütün dünyada İslâm’a karşı savaş çeşitli şekillerde sürüyor. Hatta bu savaşı kazanmak için Müslüman gruplardan kimlerle işbirliği yapacaklarını, kimleri birbiriyle çatıştıracaklarını ince ince hesaplıyorlar. Bu süreçte batılıların en büyük düşmanlık beslediği grup İslâmî bir yönetime talip olanlar. Hilâfet kelimesinin adı bile onları korkutmaya yetiyor. Ülkelerini işgal için gelenlere karşı savaşanların dünya medyasında yaftası hazır; terörist! Dünyada artık haberleşme vasıtalarının gelişmesi sonucu sınırların kalkmış olması dost-düşman tanımının mahiyetini de değiştirdi. Ülkemizden yayınlanan birçok yayın organı artık açık açık İsrail-ABD-Batı borazanlığı yapabiliyor. Bu dönemde Müslümanların daha çok çalışması, dinlerini sağlam kaynaklardan öğrenmesi, Şer’i delile dayanmadan din hakkında konuşanlara itibar etmemesi ve kafirlerin oyunlarına karşı uyanık olması gerekiyor.

Bütün insanların akıl, nesil, can, mal ve din emniyetlerinin sağlandığı bir dünyada buluşmak temennisiyle katılımlarınız için teşekkür ederiz.

ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU

KONYA İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİ PLATFORMU 404. HAFTA BASIN AÇIKLAMASI

            Rahman, Rahim, Allah’ın Adıyla

Kim Allah'a karşı yalan uydurandan daha zalimdir? İşte bunlar, Rablerine arz edilecekler ve şâhitler de, "Rablerine karşı yalan söyleyenler işte bunlardır" diyeceklerdir. Biliniz ki, Allah'ın lâneti zalimler üzerinedir. ( Hud 18)

Sevgili dostlar, değerli basın mensupları;

            Ehem ile mühim, elzem ile lazım tercihlerinde serbest bırakılmadığımız meselelerdir. Daima ehemi mühimden, elzemi lazımdan öncelemek mecburiyetindeyiz. Bir şeyin önceliği dindeki önceliğine göredir. Dini önceliklerin dışında öncelikler belirlemek, seküler bir algıdır. İslami kamuoyu bir takım ideolojik savaş ajanları tarafından ehemmiyeti ve elzemiyeti olmayan dinde evveliyeti de bulunmayan meselelerle meşgul edilmektedir. Bu İdeolojik bir savaş taktiğidir.

            Siyasi dedikodular, üçüncül, beşincil dereceden konuşulacak meseleler, müslümanların gündemlerini meşgul etmekte onları hakikatten, hakiki gündemlerden uzak tutmaktadır. Bu suni gündemler hakiki gündemlerin önüne geçtiğinde sadece bir gündem işgali ile kalmayıp değerler üzerinde de oynamalara sebebiyet vermektedir. Bazı değerlerimiz sıradanlaşmakta, kaygılarımız azalmakta, hassasiyetlerimiz zayıflamaktadır. Böyle olunca şah damarı ayak parmaklarına düşmekte, Tırnaklarımız ise kalbimiz derecesine yükselmektedir. Hakikatle alakası olmayan, organlarımızdan bile olmayanların bizden sayılması da konuşmaya değer bir gerçeklik değildir.

   Kendilerine İslami kanaat önderleri denilen bir takım şahısların yapılacak olan seçimlerde belirli bir partiyi desteklemek için kullandıkları argümanlar hayret verici niteliktedir. Maslahat  maskesinin ardına sığınarak yaptıkları açıklamalar kabul edilemez niteliktedir. Seküler maslahatları dinin maslahatları gibi sunmak hak ile batılı bile bile birbirine karıştırmak değil midir?

    Kanaatleri ve önderlikleri kendinden ve iktidar sahiplerinden  menkul bu eşhasa kendi seküler faydalarınızı elde etmek için aziz dinimizi kullanmaktan vaz geçin, kendinize neyi elde etmek istiyorsanız ona uygun argümanlar bulun diyoruz.              müslümanların gündemlerini ehemmiyet dereceleri çok sonlarda olan şeylerle meşgul etmeyin.                                                                                                                                                                          Globalleşen dünyada hızla sekülerleşen zihin dünyaları ve yaşam biçimleri dinden uzaklaşmakta batıcı hakim zihniyet toplumumuza zorla batılı değerleri dayatmaktadır. İthal edilmiş algılar ve anlayışlar bütün kan uyuşmazlığına rağmen toplumumuzun değer yargısı haline getirilmeye çalışılmaktadır.hakla batılın bu derece karıştığı şu atmosferde susun bari,susun ki akılların , fikirlerin kirlendiği zamanımızda kalplerin kirlenmesine öncülük etmeyin.

       İzlerin birbirine karıştığı, yollardaki levhaların değiştirildiği, sınır taşlarının oynanıp, koruları belirleyen sınırların kaldırıldığı şu günlerde halkımızı kendi değerlerine ehemmiyet vermeye , kendilerine dayatılan önceliklerden kurtulmaya, mümin’in basireti ile olayları değerlendirmeye davet ediyoruz. Unutulmamalıdır ki her kanlı gömlek Yusuf’un gömleği değildir. Her kanlı gözyaşı hakikati ifade etmez. Süslenmiş güzel sözler haktan pasajlarla donansa da içerisindeki batıllardan dolayı hakikat ifade etmezler. Sözlerin büyüsü, ifadelerin hamasiyeti, kalabalığın coşkusu, gözlerin önünde bir perde olduysa hakikati bulmak için kur’an’ı mübinden başka bir çıkar yol ve rehber yoktur                                                                                                                                       Aklı karışıklar için yeniden söylüyoruz mübin olandan başka sizi doğruya götürecek hiçbir şey yoktur.

Tarihin bir ibret levhası olduğu sonu kan ve zulümle bitecek heyecanların bulunmadığı tevhit ve adalet üzere kurulu bir dünyada yaşama umudu ile hepinizi 405. Haftada aynı yer ve saatte buluşmak üzere Allah’a emanet ederiz. 19 ŞABAN 1436    06/ 06 / 2015

k.İnanç özgürlükleri platformu 404. basın açıklaması

 

Sakarya 508. Hafta: İktidarın Kimliğine Değil Adaletine Bakalım

Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu, 508. hafta açıklamasında “Siyaset; iktidar olma sanatı değil, halkın sorunlarının çözme ve adaleti tesis etme sanatıdır.” derken; iktidarın kimliğinden önce adaletine bakılması gerektiğini belirtti

 

Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu’nun 508. hafta açıklamasında gündem seçimdi. Platform adına Sakarya Dayanışma Derneği’nden Kadrican Mendi’nin okuduğu açıklamada, seçim barajı uygulaması eleştirilerek, “12 Eylülün küresel mimarları, darbe sonrası siyasetin kontrol edilebilir olması için %10 barajını ihdas ettiler. Amaç liberal/kapitalist ekonominin uygulayıcılığına soyunan sağ geleneği iktidara taşımak, ancak aynı zamanda da bölünmesini engelleyerek küresel sisteme entegrasyon için gerekli  “istikrar” ortamını sağlamaktı. Sendikalar ve siyasi partiler kapatıldı, toplumsal muhalefet yerle bir edildi ve Özal’ın liderliğinde bir uygulayıcı, sağ seçmene tek aday olarak dayatıldı. 80’li yıllarda ülke bu tek partinin “istikrar” adına ülke kaynaklarını küresel sermayenin hizmetine sunulmasına tanıklık etti… Bu arka planı hatırlamaksızın bugünü anlamak mümkün değildir. Seçim sonrası ortaya çıkacak meclis kompozisyonu öncelikli olarak bu adaletsiz seçim sistemini değiştirmelidir.” denildi.

Siyasetle ilgili olarak ilkelere dair hatırlatmaların yapıldığı basın açıklamasında “İktidarların mutlak ve ezeli olmadığı, emanet olduğu ve el değiştirmesinin de dünyanın sonu olmadığı unutulmamalıdır. İktidar ve muhalefet sistemin aynı derecede hayati parçalarıdır. Muhalefetin muhalefet edemediği ya da iktidar tarafından şeytanlaştırıldığı bir sistem meşruiyetini yitirir… Seçim sonunda doğaldır ki kazananlar ve kaybedenler olacaktır. Ancak bu ülkenin sonu anlamına gelmez. Herkes sonuçlardan kendince bir ders çıkaracak ve yoluna devam edecektir… Siyaset; iktidar olma sanatı değil, Halkın sorunlarının çözme ve adaleti tesis etme sanatıdır. İktidarın, kimliğine bakmaksızın tüm insanlar için adaleti tesis etme yolunda kullanılması gereği, öncelikle kendilerine Müslüman diyenlerin üzerinde titremesi gereken bir hakikattir.” İfadelerine yer verildi.

 

SAÖP 508. Hafta basın açıklaması

Yarın cumhuriyet tarihinin en kritik seçimlerinden birine şahit olacağız.

Ancak, mevcut seçim sisteminin 12 Eylül darbesinin bir ürünü olduğu gerçeğini atlayarak, yarın üzerinde konuşmak doğru olmaz.

12 Eylülün küresel mimarları, darbe sonrası siyasetin kontrol edilebilir olması için %10 barajını ihdas ettiler. Amaç liberal/kapitalist ekonominin uygulayıcılığına soyunan sağ geleneği  iktidara taşımak, ancak aynı zamanda da bölünmesini engelleyerek küresel sisteme entegrasyon için gerekli  “istikrar” ortamını sağlamaktı. Sendikalar ve siyasi partiler kapatıldı, toplumsal muhalefet yerle bir edildi ve Özal’ın liderliğinde bir uygulayıcı, sağ seçmene tek aday olarak dayatıldı. 80’li yıllarda ülke bu tek partinin “istikrar” adına ülke kaynaklarını küresel sermayenin hizmetine sunulmasına tanıklık etti. 90’larla birlikte tekrar parçalan sağ oylar, küresel sistemin istikrarını tehdit ettiği için küçük “balans ayarları” yapılarak AKP iktidarının önü açıldı.

Bu arka planı hatırlamaksızın bugünü anlamak mümkün değildir. Ülkenin dindarlarının ve özgürlük talebi olan kesimlerinin oyunu alan AKP elbette bu oyunun kurallarına göre meşru bir iktidar olarak devam etti.

Ancak AKP’yi iktidarda tutan bu %10 barajı oyununun bundan sonrası için hiç bir iktidar için meşruiyet sağlaması mümkün değildir.

Seçim sonrası ortaya çıkacak meclis  kompozisyonu öncelikli olarak bu adaletsiz seçim sistemini değiştirmelidir.

İkinci olarak iktidarların mutlak ve ezeli olmadığı, emanet olduğu ve el değiştirmesinin de dünyanın sonu olmadığı, özellikle iktidar partisi tarafından unutulmamalıdır.

İktidar ve muhalefet sistemin aynı derecede hayati parçalarıdır. Muhalefetin muhalefet edemediği ya da iktidar tarafından şeytanlaştırıldığı bir sistem meşruiyetini yitirir.

Bir iktidarın meşruiyetinin en büyük göstergesi kendi dışında kalanlara muhalefet edenlere karşı takındığı tutumdur.

Muhalefeti  vatan haini, satılmış, dinsiz, ajan gibi aşağılayıcı sıfatlarla damgalayan, üstelikte kendi kitlesine tüm muhalefeti hedef gösteren bir iktidar, halkın ekseriyeti gözünde meşruluğunu yitireceğinin farkında olmalıdır.

İktidara bu kadar ölümüne sarılmak “muhalefete düşersek  yok oluruz” gibi bir manaya gelir ki bu AKP’ye destek veren insanlara da hakarettir.

Yarın ki seçim sonunda doğaldır ki kazananlar ve kaybedenler olacaktır. Ancak bu ülkenin sonu anlamına gelmez.

Herkes sonuçlardan kendince bir ders çıkaracak ve yoluna devam edecektir.

 

Aziz Sakarya halkı,

Halkımızın ekonomik sıkıntılara, özgürlükler üzerindeki baskılara ve yolsuzluklara karşı haklı bir öfkesi vardır ve iktidar kim olursa olsun bunlara kulak vermek zorundadır.

Siyaset; iktidar olma sanatı değil, Halkın sorunlarının çözme ve adaleti tesis etme sanatıdır.

İktidarın, kimliğine bakmaksızın tüm insanlar için adaleti tesis etme yolunda kullanılması gereği, öncelikle kendilerine Müslüman diyenlerin üzerinde titremesi gereken bir hakikattir.

Bu noktada “Küfür ile abad olunur, zulüm ile abad olunmaz” sözünü öncelikle iktidarların kulağına küpe etmesi gerekmektedir.

Bu yüzden oy tercihlerimizde iktidar sahiplerinin kimliği değil adil olup olmadıkları belirleyici olmalıdır.

Halkımız şunu iyi bellemelidir ki yarın başlarına geçecek krallar için değil, kendilerine hizmet edecek memurlar için oy kullanacaklar.

Bu bilinç içinde, toplumsal barışı zedeleyecek her türlü provokasyona karşı uyanık olmalı, siyasal rekabetin toplumsal ilişkilerimize zedelemesine  izin vermemeliyiz.

Bizler AÖP olarak, iktidar kim olursa olsun, halkın ve Hakk’ın  yanında, zulmün ve adaletsizliğin ve ifsadın karşısında durmaya devam edeceğiz.

Seçimlerin ülkemiz ve ümmet için hayırlara vesile olmasını diliyoruz.

Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu adına  Sakarya Dayanışma Derneği