Başörtüsü Eylemleri'nde Bu Hafta(FOTO)

Başörtüsü Eylemleri'nde Bu Hafta(FOTO)

Ankara'da 473.,Sakarya'da 495.,

 

 

"90 yıldır süren ve etnik bir unsuru öne çıkararak diğerlerini baskı altına alan ve yok sayan devlet politikası çoktan iflas etmiştir."

 

Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu tarafından düzenlenen 473. hafta basın açıklamasına hoş geldiniz.

 

Kimine göre Kürt sorunu, kimine göre güneydoğu sorunu, kimine göre ise terör sorunu. İsmi üzerinde bile uzlaşı sağlanamayan bir sorun. 18. y.y. Avrupasının hastalıklı zihninin ürünü olan ve özellikle İslam toplumlarının iliklerine kadar enjekte edilmiş bulunan etnik milliyetçilik hastalığı maalesef hala toplumumuzun gündemini işgal ediyor ve canlarımızı yakıyor. Ulusal sınırlarını kendi aralarında yapmış oldukları anlaşmalar ve kurdukları birlikler vasıtası ile kaldırmaya çalışan batılı zihniyet, yaşadığımız coğrafyada farklılıklarımızı ayrışma nedeni kılma üzerine politikalar üretmektedir. Bunun yanında özellikle kişisel hırs ve çıkarları uğruna toplumu kutuplaştıran yerli siyasi ve bürokratik oligarşi ile yerli medya ve sermaye ortaya koymuş oldukları eylem ve ürünlerle bu topraklarda batılı zihniyetin taşeronluğu rolünü üstlenmişlerdir. Binlerce yıldır farklı etnik köken ve dile sahip olmamıza rağmen bizleri kardeş kılan İslamın; batının ve taşeronlarının hedef tahtasında en ön sırada yer alıyor olması asıl niyeti ortaya koyan ve düşünülmesi gereken bir durum arz etmektedir. 90 yıldır süren ve etnik bir unsuru öne çıkararak diğerlerini baskı altına alan ve yok sayan devlet politikası çoktan iflas etmiştir. Bu süreçte etki doğal sonuç olarak tepkiyi doğurmuş ve şiddet beraberinde şiddeti getirmiştir. Etnik kimliğine bakılmaksızın onbinlerce insanımız canını yitirmiş, sakat kalmış, yüz milyarlarca lira zarar edilmiş ve sorun daha da içinden çıkılamaz bir hal almıştır. Sıkılan her bir kurşun, yitirilen her bir can malesef bizi birbirimize daha çok öteki kılıyor.

 

Sorunun temelinde seküler mantığa sahip laik, etnik milliyetçi devlet yapılanması vardır. Bu düşünce devam ettiği müddetçe etnik temelli sorunlar hiç bitmeyecektir. Bizler diyoruz ki; İslamın kuşatıcı ve eşit kılıcı kardeşlik olgusu hayata geçirilmeli ve adalet eksenli bir yönetim oluşturulmalıdır. Aksi takdirde çözüm adına üretilecek şeyler noktasal, anlık çözümler olmanın ötesine geçmeyecektir.

 

Çözüm süreci olarak adlandırılan ve PKK’nın silah bırakmasının konuşulduğu bir aşamaya kadar gelinen süreç ülke gündemini yoğun bir şekilde meşgul etmektedir. Kısıtlamaların ve yasakların hiçbir sonuç vermediğini, aksine sorunu çözümsüzleştirmekten başka bir işe yaramadığını yaşanmışlıklardan öğrendik. Toplumsal kamplaşmayı körükleyen kısıtlamalar beraberinde anarşiyi getiriyor, cumhuriyet döneminin tekerrür eden tarihi bizlere bunu gösteriyor. Kürt sorunu başlangıcından itibaren yasaklar ve kısıtlamalar ile semirmiş bir sorundur. Buradan özellikle hükümet yetkililerine seslenerek diyoruz ki; Çözüm süreci içerisinde yapılan çalışmalar şeffaf bir şekilde yürütülmeli ve toplum yeterince bilgilendirilerek yeni kamplaşmaların önünde geçilmelidir. Kaygan bir zeminde yürütülen çalışmaları sabote etmeye çalışacak girişimler için yeterli tedbirler alınmalıdır. PKK ve temsil ettiği düşünce tek muhatap olmaktan çıkarılmalı toplumun diğer kesimleride ve özellikle Kürt halkının dindar kimliği göz önüne alınarak Müslüman kanaat önderleri, cemaat liderleri, STK temsilcileri ve siyasi partilerinde içinde olacağı geniş bir yelpaze üzerinden süreç masaya yatırılmalıdır. Bu süreçte özellikle MHP’nin ortaya koyduğu tavır oldukça kaygı vericidir. Akan kan ve gözyaşından çıkar sağlama fırsatçılığı yerine bu ülke halklarının kardeşliği adına yeni söylem ve eylemler geliştirmenin bu ülkenin yararına olacağı unutulmamalıdır. Bizlere göre çözüm sürecinde atılan adımlar yetersiz olmakla birlikte özellikle kardeş kanının akmasına engel teşkil edebilecek olması sebebi ile desteklenmesi gereken bir süreçtir. Toplumun önünde giden insanların aklı selim davranmaları ve kullandıkları dil ve üslubu yeniden gözden geçirmeleri gerekmektedir.

 

Geçtiğimiz hafta düzenlenen farklı etkinliklere konuşmacı olarak davet edilen İran eski cumhurbaşkanı Mahmut Ahmedinejat'ı İran'ın Suriye'de işlemiş olduğu katliamlardan ötürü protesto eden gençlere yönelik uygulanan şiddete şahit olduk. Suriye'de üç yüz binden fazla insanın öldürülmesine, yüzbinlerce insanın sakat bırakılmasına, ülke nüfusunun yarısının mülteci pozisyonuna getirilmesine sözde kardeşlik adına ses çıkarmayan ve görmezden gelenlerin aynı kardeşlik hassasiyetini protestocu gençlere göstermemeleri bizler açısından oldukça manidardır. Şiddete maruz kalmış gençlerimize geçmiş olsun dileklerimizi iletirken şiddet uygulayan ve Suriye'de yüzbinlerin katliamına sessiz kalan zihniyetide şiddetle kınıyor ve üzerinde oldukları yanlış yoldan bir an evvel dönmeye davet ediyoruz.

 

Bütün insanların akıl, nesil, can, mal ve din emniyetlerinin sağlandığı bir dünyada buluşma temennisiyle.

 

ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU

Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu’nun 495. hafta eyleminde basın açıklamasını Diriliş Saati Dergisi’nden Muhammed Emin Duman okudu. Açıklamaya Türkiye dış politikasındaki yeni senaryolarla başlayan Duman, “Türkiye’nin son 4 senesi tam anlamıyla dış politika iflası şeklinde geçti. Arap baharıyla başlayan süreci doğru okuyamayan iktidar birçok vahim hata yaptı, yapmaya da devam ediyor. Emperyalist Amerika’nın dolduruşu ile Libya’ya müdahalede aktif görev alan Türkiye, bugün Libya’dan dışlanma aşamasına gelmiş durumda… Türkiye vatandaşları ve şirketleri ya Libya’yı terk etmeye zorlandılar ya da şartlardan dolayı Libya’yı terk etmek zorunda kaldılar. Hem dış politika açısından hem de ekonomik olarak Libya’da büyük bir kayıp söz konusu. Bütün bu vahim hataların üzerine Türkiye-Suudi Arabistan-Mısır ittifakını içeren bir senaryonun hayata geçirilmesi Türkiye’yi tam bir çıkmaza sokacaktır” dedi.

Son günlerdeki dövizin durdurulamayan yükselişine de değinilen açıklamada, “Faizin düşürülmesini isteyen Cumhurbaşkanı Erdoğan bununla neyi hedefliyor acaba? Türkiye’de sanayi yatırımlarındaki ciddi azalma yıllardır tartışılırken, faiz indirimi talebinin ana nedeninin sanayi yatırımlarını mı teşvik etmek, yoksa son 1 yıldır durgunluk yaşayan konut sektörüne canlılık mı kazandırmak olduğu ciddi bir soru işaretidir” ifadelerine yer verildi.

Açıklamada son olarak, Mısır mahkemeleri tarafından Hamas’ın “terörist” ilan edilmesi kınanarak, “Filistin mücadelesinin bayraktarlığını yapan Hamas için bu karar yok hükmündedir. Bütün dünya mazlumları nezdinde vatanını korumak için verdiği izzetli mücadele ile özel bir yeri olan Hamas’ın Mısır cuntası tarafından terörist ilan edilmesi son derece trajikomiktir” denildi.

 

495. Hafta Basın Açıklaması

DIŞ POLİTİKADAKİ YANLIŞ TERCİHLERDEN VAZGEÇİLMELİ!

Türkiye dış politikasında yeni senaryolar konuşuluyor. Türkiye’nin Suudi Arabistan ve Mısır ile bölgesel ittifakı ise en güncel senaryo…

Türkiye’nin son 4 senesi tam anlamıyla dış politika iflası şeklinde geçti. Arap baharıyla başlayan süreci doğru okuyamayan iktidar birçok vahim hata yaptı, yapmaya da devam ediyor. Emperyalist Amerika’nın dolduruşu ile Libya’ya müdahalede aktif görev alan Türkiye, bugün Libya’dan dışlanma aşamasına gelmiş durumda… Türkiye vatandaşları ve şirketleri ya Libya’yı terk etmeye zorlandılar ya da şartlardan dolayı Libya’yı terk etmek zorunda kaldılar. Hem dış politika açısından hem de ekonomik olarak Libya’da büyük bir kayıp söz konusu…

Türkiye’nin Suriye politikası da çok yönlü bir hayal kırıklığını içeriyor.

200.000’i aşkın ölü, milyonlarca mülteci, tamamen harap olmuş yerleşim alanları, IŞİD isimli insan kasabı bir taşeron örgüt Suriye iç savaşının sonuçları… Suriye’de devam eden kaosun nasıl bir insanlık dramına dönüştüğü inkâr edilemez bir gerçeklik… Türkiye’nin Suriye’deki bu drama olan katkısı da hepimizin malumu olan diğer bir gerçeklik…

Bütün bu vahim hataların üzerine Türkiye-Suudi Arabistan-Mısır ittifakını içeren bir senaryonun hayata geçirilmesi Türkiye’yi tam bir çıkmaza sokacaktır. Amerikan kuklası olan Suudi Arabistan ve Mısır ile oluşturulacak ittifak Türkiye’nin mezhepçi ayrışma oyununa alet olmasına ve ümmet nezdinde azalan itibarının tamamen kaybolmasına yol açacaktır.

İktidarı bu oyuna gelmemesi hususunda uyarıyoruz.

 

Türkiye ekonomisi zor bir süreçten geçiyor. Özellikle de dövizdeki artış tüm piyasaları etkilemiş durumda…

Döviz-Faiz sarmalına mecbur edilmiş ekonomimizin hazin kaderi ile karşı karşıyayız.

Faizin düşürülmesini isteyen Cumhurbaşkanı Erdoğan bununla neyi hedefliyor acaba? Türkiye’de sanayi yatırımlarındaki ciddi azalma yıllardır tartışılırken, faiz indirimi talebinin ana nedeninin sanayi yatırımlarını mı teşvik etmek, yoksa son 1 yıldır durgunluk yaşayan konut sektörüne canlılık mı kazandırmak olduğu ciddi bir soru işaretidir.

Liberal ekonomi uygulamasının Türkiye’yi getirdiği nokta ortadadır. “Faiz”in ana unsur olduğu ve sürekli üretimi teşvik eden serbest piyasa ekonomisinin duvara çarpması kaçınılmazdır.

Allah’ın haram kıldığı faizin sıfırlandığı, üretim-tüketim dengesinin doğru oluşturulduğu, adil gelir bölüşümünün sağlandığı bir düzeni tesis etmek zorundayız.

İnsanların dayanışma ve paylaşmayı unuttuğu, rekabetin sınırsızca körüklendiği, kanaatin zillet addedildiği bir toplum düzeninin ortaya koyduğu ekonomi-politik elbette insanımıza hizmet etmeyecektir.

Uluslararası sermaye girişi ile açıklarını kapatmaya çalışan Türkiye ekonomisinin küresel düzenin oyuncağı olmaktan ve bağımlılıktan kurtulması mümkün değildir.

Kendi öz birikimiyle ayakları üzerinde duran, bağımsız, emeksiz kazanmanın mümkün olmadığı, tüketim mallarının üretiminin değil yüksek teknoloji ürünlerinin üretiminin teşvik edildiği bir ekonomik düzen için mücadele verilmelidir.

 

Hamas, Mısır’ın darbeci hükümeti tarafından terörist örgüt ilan edildi. Filistin mücadelesinin bayraktarlığını yapan Hamas için bu karar yok hükmündedir. Bütün dünya mazlumları nezdinde vatanını korumak için verdiği izzetli mücadele ile özel bir yeri olan Hamas’ın Mısır cuntası tarafından terörist ilan edilmesi son derece trajikomiktir.

Başta Müslümanlar olmak üzere tüm dünya mazlumlarının küresel egemenlere karşı birleşmesi ve direnmesi çok büyük önem arz etmektedir.

Küresel hegemonya ancak küresel intifada ile kırılabilecektir.