Başörtüsü Eylemleri'nde Bu Hafta(FOTO)

Başörtüsü Eylemleri'nde Bu Hafta(FOTO)

Sakarya'da 492., Ankara'da 470.,

Sakarya 492. Hafta: İç Güvenlik Yasa Tasarısına Hayır

 

Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu 492. hafta eyleminde iç güvenlik yasa tasarısına karşı çıkılırken, paketteki bazı değişikliklerin hak ve özgürlükler konusunda çok ciddi sıkıntılar doğuracağına dikkat çekti

 

Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu, 492. hafta eyleminde basın açıklamasını Diriliş Saati Dergisi’nden Muhammed Emin Duman okudu. İç Güvenlik Yasa Tasarısı’nın eleştirildiği basın açıklamasında Duman, “Bu paket ile özürlü hukuk devletinin polis devletine doğru evrildiğine şahit olmanın endişesini taşıyoruz. Tasarıda mülki amirlere, polis ve jandarmaya olağanüstü yetkiler veriliyor. Tasarı ile kolluk kuvveti amirlerinin talebi üzerine her tür aramanın savcılık izni olmaksızın yapılabilmesinin önü açılıyor. Polis ve jandarmaya “toplumsal olay çıkabilir” şüphesi ile tüm yasal toplanmaları engelleme veya dağıtma yetkisi veriliyor. Bu durumda burada yaptığımız basın açıklamaları, kültürel ve sosyal etkinlikler ve benzeri yasal tüm toplanmalar kolluk kuvvetlerinin insafına terk ediliyor.” denildi.

 

Açıklamanın devamında paketle ilgili diğer değişikliklere de değinen Muhammed Emin Duman, eleştirilerine şöyle devam etti: “Valiler ve kaymakamlar savcının yetkisiyle donatılarak kolluk kuvvetlerine suça dönük emir verebilecek, arama ve müdahale kararı verebilecek bir yetkiye kavuşturuluyor. Diğer bir deyişle mülki amirler bir çeşit savcılık görevine soyunduruluyor. Bu tür yasaların, yani isteyenin istediği gibi yorumlayıp uyguladığı yasaların geçmişte ülkemizde oluşturduğu mağduriyet hepimizin malumu… Hükümetin bu tasarıyı acilen geri çekmesini istiyoruz. Bu tasarı yasalaşırsa Ak Parti bunun vebalini asla ödeyemez.  Halkımızın beklentisi; meşru özgürlüklerin önünü açacak, kolluk kuvvetlerinin ve mülki amirlerin keyfi uygulamalarına meydan vermeyecek, Türkiye’yi kanun devleti olmaktan çıkarıp hukuk devleti haline getirecek bir güvenlik reformunun yapılmasıdır. Ak Parti’nin de bu sese kulak vermesi gerektiğine inanıyoruz.”

  

 

492. Hafta Basın Açıklaması

 

YENİ İÇ GÜVENLİK YASA TASARISINA HAYIR!

 

İç güvenlik reform paketi Türkiye’nin gündeminde...

 

Bu paket ile özürlü hukuk devletinin polis devletine doğru evrildiğine şahit olmanın endişesini taşıyoruz.

 

Tasarıda mülki amirlere, polis ve jandarmaya olağanüstü yetkiler veriliyor.

 

Tasarı ile kolluk kuvveti amirlerinin talebi üzerine her tür aramanın savcılık izni olmaksızın yapılabilmesinin önü açılıyor.

 

Polis ve jandarmaya “toplumsal olay çıkabilir” şüphesi ile tüm yasal toplanmaları engelleme veya dağıtma yetkisi veriliyor. Bu durumda burada yaptığımız basın açıklamaları, kültürel ve sosyal etkinlikler ve benzeri yasal tüm toplanmalar kolluk kuvvetlerinin insafına terk ediliyor.

 

Polise savcılık izni olmaksızın 48 saate kadar gözaltına alma hakkı veriliyor. Bu yetkinin suçüstü hallerini kapsayacağı belirtilse de daha önceki uygulamalardan söz konusu yetkinin işkence dahil ne gibi vahim sonuçlara yol açtığı hepimizin hafızasında… Örneğin, kolluk kuvvetlerine direnme gözaltına alınma sebebi sayılıyor. Yasal bir eylemde polisin keyfi uygulamalarına direnmeniz durumunda 48 saatlik gözaltı uygulaması devreye girebilecek. Gözaltında neler ile karşılaşılabileceğini tahmin etmek zor değil…

 

Valiler ve kaymakamlar savcının yetkisiyle donatılarak kolluk kuvvetlerine suça dönük emir verebilecek, arama ve müdahale kararı verebilecek bir yetkiye kavuşturuluyor. Diğer bir deyişle mülki amirler bir çeşit savcılık görevine soyunduruluyor.

 

Bu tür yasaların, yani isteyenin istediği gibi yorumlayıp uyguladığı yasaların geçmişte ülkemizde oluşturduğu mağduriyet hepimizin malumu…

 

Hükümetin bu tasarıyı acilen geri çekmesini istiyoruz. Bu tasarı yasalaşırsa Ak Parti bunun vebalini asla ödeyemez.

 

Halkımızın beklentisi; meşru özgürlüklerin önünü açacak, kolluk kuvvetlerinin ve mülki amirlerin keyfi uygulamalarına meydan vermeyecek, Türkiye’yi kanun devleti olmaktan çıkarıp hukuk devleti haline getirecek bir güvenlik reformunun yapılmasıdır. Ak Parti’nin de bu sese kulak vermesi gerektiğine inanıyoruz.

 

Barış süreci zor bir dönemeçte… 30 senelik adı konulmamış bir iç savaşı yaşadık. Binlerce insanımızı kaybettik. Bu acının sona ermesi, bir daha yaşanmaması için müzakerenin taraflarının sorumluluklarının ağırlığının farkında olarak hareket etmesinin çok önemli olduğunu düşünüyoruz.

 

Hükümetin meşru olan özgürlükleri, temel hakları verme konusunda merkeziyetçi reflekslerle değil, bu ülkede yaşayan farklı halkların kardeşliği temelinde pozisyon alması gerektiğine inanıyoruz.

 

Müzakerelerin kimler arasında yürütüldüğünün detayına değil, bu müzakerelerin Türk ve Kürt halkları açısından neye tekabül ettiğine dikkat etmek zorundayız.

 

Müzakerelerin karşı tarafında sadece PKK’nın değil, tüm Kürt siyasi unsurlarının, Kürt sivil toplum kuruluşlarının bulunmasının adil bir çözüm için çok önemli olduğunu vurgulamak istiyoruz.

 

Tüm halkların insanca ve kardeşlik içinde yaşadığı, barışın dilinin hakim olduğu, fesadın boğulduğu, tüm insanların Allah’ın eşit kulları olduğu bilinciyle inşa edilmiş bir sonucun yakın zamanda ortaya çıkmasını ümit ediyoruz.

 

               Adalet ve Özgürlükler Platformu Adına Diriliş Saati Dergisi

"Papa Ukrayna’daki çatışmaları “kardeş kavgası” olarak nitelerken;
İslâm dünyası ise tekfircilik belâsı nedeniyle birbiriyle savaşıyor."

ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU’NUN
14 ŞUBAT 2015 TARİHLİ 470. HAFTA BASIN AÇIKLAMASI

Değerli misafirler! Basın açıklamamıza hoş geldiniz.

Suriye İnsan Hakları İzleme Örgütü raporuna göre 5-9 Şubat tarihleri arasında rejim güçleri tarafından başkent Şam’ın Doğu Guta bölgesine düzenlenen saldırılarda 143 sivil ve 35’i silahlı muhalif olmak üzere 178 kişi hayatını kaybetti. Saldırıda ölenlerden 28 kişi kadın, 29’u da çocuk. Ayrıca bu beş günlük saldırılarda 60 çocuk ve 75 kadın yaralı ile birlikte 370 kişinin yaralandığı raporda belirtiliyor. Hatırlanacağı gibi Doğu Guta daha önce de kimyasal saldırıların hedefi olmuştu. Suriye konusu dünya gündeminden düşse de, rejim saldırılarını muhalif-sivil halk demeden en acımasız şekilde sürdürüyor. Anlaşılan batı dünyası Esed rejiminin devam etmesinde karar kılmış olmalı ki, IŞİD ile birlikte bütün muhalif güçler de terörist olarak nitelendiriliyor. Oysa Ukrayna’daki iç savaşta kimse terörist olarak nitelenmiyor. Üstelik Hıristiyanların lideri Papa’nın Ukrayna’daki çatışmaları “kardeş kavgası” olarak nitelemesinden sonra Rusya, Almanya, Fransa ve Ukrayna liderleri toplanarak ateşkesin sağlanması üzerine bir anlaşmaya vardılar. Hilâfetin kaldırılmasından bu yana tam bir kargaşa ortamının hakîm olduğu İslâm dünyası ise tekfircilik belâsı nedeniyle birbiriyle savaşıyor. İslâmî ilimlerden habersiz insanların ayet ve hadisleri keyiflerine göre yorumlamalarının (bilhassa kargaşanın hâkim olduğu ortamda) yol açtığı felaketler iyi tahlil edilmelidir. Allah-u Teâlâ’nın (cc) “Ancak Müslümanlar kardeştir” emri iyi tefekkür edilmelidir.

ABD’nin Kuzey Carolina eyaletindeki Chapel Hill kasabasında yaşayan üç Müslüman genç evlerinde vurularak öldürüldü. 23 yaşındaki Şadi Berekat ile 21 yaşındaki eşi ve 19 yaşındaki baldızı apartman dairelerinde katledildi. Sosyal medyada Suriyeli sığınmacılar için açtığı yardım kampanyaları ve İslâmofobia ile ilgili paylaşımları ile tanınan Suriye asıllı Müslümanların katledilişi Amerikan basınında pek yer almamasıyla dikkat çekti. Cinayet yerinde yakalanan 46 yaşındaki Craig Stephen Hicks isimli bir kişi gözaltına alındı. Katil zanlısının “ateist” olarak özellikle vurgulanması dikkat çekti. Bu olayın batı medyası tarafından görmezden gelinmesi; insan hakları, eşitlik, barış, demokrasi gibi söylemlerin aslında Müslümanlar için değil batılılar için geçerli olduğunun bir göstergesidir. Bunda da şaşıracak bir durum yoktur. Zira batılıların gözünde Müslümanların insan olarak kabul edilmesi bile tartışılmaktadır. Onlar için önemli olan kendi menfaatleridir. Suriyeli mülteciler konusunda Avrupa ülkelerinin ancak doktor, mimar ve mühendis gibi meslek sahibi insanları mülteci olarak kabul edebilecekleri haberini hatırlarsınız. Şimdi de Amerika’daki Müslüman katliamına polis park yeri kavgası bahanesini bulmuş. Ancak olay park yerinde meydana gelmiş değil. Caninin Müslümanları park yerinde daha önce tehdit ettiği biliniyor. Yani olay tamamen İslâm düşmanlığı temeline dayanıyor. Fail cinayetleri tasarlayarak eve gelip üç Müslüman’ı başlarından vurarak şehid ediyor. ABD yetkililerinin ve basının konuya duyarsızlığı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da tepkisini çekiyor. Gerçekten de dün Charli Hebdo olayı’nda “Ben de Çarliyim” pankartlarıyla sokağa çıkanların sırf Müslüman oldukları için katledilenlere de sahip çıkarak “Ben de Müslüman’ım” demeleri gerekmez miydi? Yaşanan olaylar gösteriyor ki “Batı Medeniyeti”(!) denilen olgu sadece Batı emperyalizminin makyaj malzemesidir.

Bütün insanların akıl, nesil, can, mal ve din emniyetlerinin sağlandığı bir dünyada buluşmak temennisiyle katılımlarınız için teşekkür ederiz.


ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU