Başörtüsü Eylemleri'nde Bu Hafta(FOTO)

Başörtüsü Eylemleri'nde Bu Hafta(FOTO)

Kocaeli'de 493., Sakarya'da 472., Ankara'da 451.,

Kocaeli İnanç Özgürlüğü Platformunun, “Başörtüsüne Özgürlük” eylemlerinin 10.yıl, 493.hafta basın açıklamasının konusu, Lise ve Orta öğretimde başörtüsü özgürlüğü ve Hizb-ut Tahrir mensuplarına yapılan haksız yargı darbeleri, verilen hapis cezalarıydı. Ayrıca düşüncelerin ifadesini yasaklayan 5816 sayılı “ kanun kaldırılması ve  düşüncelerinden, inançlarından dolayı hapse atılan, hiç bir şiddete  karışmamış  mağdurların serbest bırakılmasıydı. Açıklamaya destek veren vatandaşlar” Düşünce suç olmaktan çıkartılsın, düşünce suçluları salınsın” pankartı taşıdılar.26 Eylül 2014 günü İzmit İnsan hakları Parkında yapılan basın açıklamasını İHSD gen.bşk.yrd. Behlül Metin okudu.

KOCAELİ İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU 10.YIL 493. HAFTA BASIN AÇIKLAMASI 
               
Sayın basın mensupları ve Kocaeli halkı, 10. Yıl 493. Hafta, başörtüsüne özgürlük basın açıklamamıza hoş geldiniz.10 yıldan beri, karda kışta, yaz sıcağında, sağanak yağmurda “başörtüsüne özgürlük” için bu meydandaydık. Kemalist rejimin, yasakçı, gerici zihniyetine karşı 10 yıldan beri verdiğimiz başörtüsüne özgürlük mücadelesi başarıyla sonuçlanmış, üniversitelerden, kamusal alana, okullara kadar hayatın her alanında, başörtüsüne özgürlük gelmiştir. 

Kemalist rejim tarafından gasp edilen Müslüman halkımızın insani hakkını, geçte olsa iade edenlere teşekkür ediyoruz. İslam karşıtı CHP'den Muharrem İnce, “bu karar cumhuriyete meydan okumaktır” diyerek tepki verdiyse de Kemalist partiden çıkan bu çatlak ve cılız sesler artık kimsenin umurunda değildir. Bunlarla ilgili önümüzdeki günlerde daha geniş bir basın açıklaması yapacağız.

Normalleşme sadece başörtü konusunda değil hayatın her alanında olmalıdır. Ak Parti hükumetinin ve başbakan Davutoğlu'nu, Adalet bakanını acilen bu konuya müdahale etmeye davet ediyoruz. Düşüncelerinden,  inançlarından ve “düşünceyi ifade suçundan !!!” cezaevinde yatanların, Ergenekoncular,  darbeciler gibi acilen serbest bırakılmalı, inanç ve “düşünceleri ifade” suç !! olmaktan çıkartılmalıdır. 

18 Eylül’de başlatılan ve 30 Eylül’e kadar devam edecek olan“Hizb-ut Tahrir’e Yönelik "Yargı Zulmüne Dur De” kampanyasına, İnsan Hakları Savunucuları Derneği olarak destek veriyoruz. İnsan hakları aktivistleri olarak, hiç bir şiddet ve silahlı eyleme karışmamış Hizb-ut Tahrir üyelerinin sadece düşünce ve inançlarından dolayı şu anda cezaevinde olmasını bir adaletsizlik ve haksızlık “olarak değerlendiriyoruz. İnanç ve düşünceleri ifade özgürlüğü Anayasayla teminatı altındayken, salt bu inanca sahip oldukları için ve bu düşüncelerini ifade ettikleri için Hizb-ut Tahrir üyelerinin terör örgütü suçlamasıyla ceza evine atılıp, çok ağır cezalara çarptırılması kabul edilemez bir durumdur. Bunu bir insan hakları ihlali olarak değerlendirmekteyiz.

Hükumet bir yandan terör örgütü mensuplarına, dağdan inmeye davet edip, mücadelelerini siyasi alanda, düşüncelerini ifade yoluyla vermesini isterken, diğer taraftan da, hiç bir terör eylemine karışmamış, şiddeti ve terörü reddeden Hizb-ut Tahrir üyelerinin düşünceleri yüzünden ceza evine atılmasını anlayabilmek mümkün değildir. 

Başta 28 Şubatta irtica brifingi almış hukukçular ve yargının içine sızmış, dış güçlerin güdümünde bir takım mihraklar, ellerindeki yargı silahını kullanarak, terör suçlamasının arkasına sığınıp, Hizb-ut Tahrir üyelerini haksız yere cezalandırmışlardır’ki, bir kısmı halen cezaevinde yatmaktadır. Her ne kadar “düşünce suçundan ceza evlerinde yatan yok” denilse de, şu an 500 civarında mahkum sadece düşünce ve inancından dolayı cezaevinde bulunmaktadırlar.

90 senden beri bu ülkede iktidarlar değişse de, statükonun yargıyı kullanarak inançlı halkı sindirme politikaları değişmemiştir. İnançlı insanlar son 12 sene içinde iktidarın değişmesi ile rahata kavuşmayı beklerken, tam tersi unutulmuşlardır. Hala haksızlıklara, yargı zulümlerine, adaletsizliklere maruz kalmaktadırlar. Ergenekonculara, Darbecilere gösterilen hassasiyet, Ak Partiyi bu günlere taşıyan inançlı kesime gösterilmemiştir. Bir şiir okudu diye kendisi dahi 3 ay cezaevinde yatan sayın cumhurbaşkanımız Tayyip Erdoğan’ın partisi olan Ak Partiden, adında geçen "adaleti"!, bir an evvel uygulamasını istiyoruz.

Hükumet istediği takdirde, haksız olarak yargılananların nasıl serbest bırakılabilindiğini, Salih Mirzabeyoğlu'nu, serbest bırakarak göstermiştir. Mirzabeyoğlu 28 Şubat zulmünün sembol mağdurudur ama tek değildir. Başta Yakup Köse olmak üzere, çok sayıda hükümlü vardır. 28 Şubat döneminde sırf kuran öğrettiği için yargılanan, Naşit Tutar, Haneş Akın ceza evine atılmışlardır. Aynı durum HÜDA PAR üyeleri içinde geçerlidir. 28 Şubat sürecinde Malatya'da gözaltına alınan ve terör örgütünü liderliği ile suçlanan Ramazan Kayan beraat ederken, kardeşi beratın olduğu bu davada, terör örgütü liderine yardım etme suçundan 3 yıl 9 ay hapis cezasına çarptırılmıştır ve şu an hapiste yatmaktadır. Anıtkabire saldıracağı iddia edilen, fakat hiç bir maddi kanıt bulunmayan, müebbette mahkum, ölümcül kanser hastası Metin Kaplan hala hapistedir. 

Eski cumhur başkanlarından Ahmet Necdet Sezer döneminde, DHKP-C, Dev-Sol, PKK, THKP ve TİKKO gibi örgütlere mensup olan 260 kişi serbest kalırken, Ak Parti hükumetinin, her kesime karşı gösterdiği hoşgörü ve adaleti, zindana atılan Müslümanlara neden göstermediğini anlayamıyoruz. İnsan Hakları Savunucuları Derneği olarak, bunu bir insan hakları ihlali ve ayrımcılık olarak görüyor, hükumete ve Anayasa Mahkemesine çağrıda bulunuyoruz. Gezi olaylarından 600 yakın resmi ve sivil aracı yakanların, kamu ve halkın malına zarar verenlerin hepsi kamera kayıtlarında belli olmasına rağmen, bir tanesi dahi tutuklanmamıştır. Yol kesenler, polis araçlarına molotof atanlar hakkında hiç bir işlem yapılmamakatadır. Aksine Yargıtay Ceza Genel Kurulu polise taş atan kişinin eyleminin davasını “düşünce ve kanaat açıklama yöntemi” diyerek bozarken !, hiç bir şiddet ve terör eylemi olmadığı resmi raporlarda bildirilen !, Hizb-ut Tahrir üyelerinin hapse atılmasını, kamu vicdanını yaralamaktadır.

Daha bu ülkede ne kadar?, Müslümanlar öz yurdunda garip, öz yurdunda kurban olacaktır?. Siyasallaşmış yargının Müslümanlara yaptığı adaletsizliklere derhal son verilmelidir. İrtica brifingi almış yargının ve taraflı yargının hukuk cinayetlerine son verilerek, mağdur edilmiş inançlı insanlar da, diğer kesimler gibi serbest bırakılmalıdırlar. Ak Parti kendisine yapılan hukuksuzluklara verdiği tepkiyi, kendisini o makama taşıyan insanlara yapılan hukuksuzluklara da vermelidir. İnançlı kesimin susacağını sananlar yanılıyorlar, Ergenekonculara, darbecilere yapılan uygulama, inançlı kesime de yapılmadığı takdirde, 2015 seçimlerine çok az zaman kala, bu haksızlıklar daha da gür bir şekilde dile geriletilecektir.

Hakkında “sürgün inek “adıyla komedi filimi dahi çekilen, düşünceleri ifadeyi yasaklayan "5816 sayılı, Atatürk'ü koruma kanunu" hala yürürlüktedir. 21 yılda,  bu kanuna muhalefetten 2155 dava açılmıştır. Anayasa ile teminat altına aldığı iddia edilen “düşünceleri ifade” hala suç kapsamındayken,  Türkiye !, başörtüsüne özgürlük tanımayla!,  normalleşmiş olamaz.

Mustafa Kemal'in eleştirilmesini  yasaklayan,  hakaret içermeyen en ufak bir eleştiriyi dahi, statüko tarafından, “manevi hatırasına hakaret edildi” iddiasıyla cezalandırılmaya kalkıldığı bir ülke normalleşememiştir. 5816 sayılı düşüncelerin ifadesini yasaklayan kanunların olduğu ve bu kanundan, bırakın insanları “Gülsüm İnek” adlı hayvanların dahi soruşturmaya tabi tutulduğu bir ülke nasıl normal olur?

Düşünceleri ifadenin üstündeki yasaklar kalkmadıkça, bu suçtan !! Ceza evinde yatanlar özgür bırakılmadıkça, asla ve asla normalleşme olmayacaktır. ( İHSD ) İnsan Hakları Savunucuları Derneği ve insan hakları aktivistleri olarak hükumete çağrıda bulunuyoruz, başörtüsü gibi, düşünceyi ifadeyi yasaklayan, kanunları derhal kaldırın ve düşünce suçlularını !! serbest bırakın. Bu görüntüler ne ülkemize, ne insanımıza ne de 2 binli yıllara yakışmıyor. Basın açıklamasına katıldığınız için teşekkür ederiz.

İHSD  İNSAN HAKLARI SAVUNUCULARI DERNEĞİ

Ne IŞİD Canavarlığı Ne Emperyalist Müdahale!

 

Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu, 472. hafta açıklamasında IŞİD’in uyguladığı vahşet politikalarını kınarken, bu politikaları örtük biçimde destekleyerek kendi müdahalesi için fırsata çeviren ABD’nin müdahalesi de protesto edildi

 

Sakarya’da 10. yılına giren eylemlerin ilk açıklamasında Adalet ve Özgürlükler Platformu, “Ne IŞİD, ne ABD” mesajı verdi. Platform adına Diriliş Saati Dergisi’nden Muhammed Emin Duman’ın okuduğu 472. hafta basın açıklamasında “IŞİD tehlikeli bir örgüttür ve yaptıkları asla İslam’a mal edilemez. Ancak bu örgütün Amerika’nın bölgesel planları dâhilinde Suudi Arabistan tarafından kurulduğu, desteklendiği ve güçlendirildiği asla unutulmamalıdır. Dolayısıyla asıl hedefe konulması gereken Amerika ve onun sadık taşeronu Suudi Arabistan’dır. Amerika ve Suudi Arabistan başta olmak üzere müttefikleri bazı kırmızı çizgileri aştığı için kendi yarattıkları IŞİD canavarını ortadan kaldırmaya ya da etkisiz hale getirmeye karar vermişlerdir. Amerika son operasyonlarla bir taşla birkaç kuş vurmaya çalışmaktadır… Yakın bir gelecekte sınırların yeninden çizildiği, bölünmelerin yaşandığı bir Irak ve Suriye ile karşılaşacağımızı söylemek kehanet olmaz.” uyarısında bulunuldu.

   

IŞİD’in beslendiği ideolojik kaynaklarla mücadele edilmeden kesin bir çözüm alınamayacağı da ifade edilen basın açıklamasında bu konuyla ilgili olarak “IŞİD’in ideolojik kaynağı Suudi Arabistan kökenli Vahhabilik’tir. Vahhabilik, siyasi bir ekoldür. İngilizlerle işbirliği yaparak Osmanlı İmparatorluğu’nun Ortadoğu coğrafyasında çöküşüne hizmet eden bu ekol, bugün Amerikalılarla işbirliği yaparak tüm İslam coğrafyasının mezhepçilik ve buna bağlı tekfircilik bataklığına gömülmesine hizmet etmektedir… Suudi Arabistan menşeli bu garip ilişki zincirinin tüm İslam ülkelerinde sorgulanması gerekmektedir. IŞİD’e veya El-Kaide’ye sempati duyan tüm gençlere bölge ülkelerinin politik çelişkilerinin anlatılmasının ve onları içinde bulundukları algı dünyasından kurtararak hakikat ile yüzleşmelerini sağlamanın önemli bir görev olduğunu düşünüyoruz.” denilirken, basın açıklamasında Türkiye’nin ABD tarafından kurulan koalisyonun yaratacağı kaosa ortak olmaması çağrısı yapıldı.

 

 

472.Hafta Basın Açıklaması

 

EMPERYALİST MÜDAHALEYE HAYIR!

 

Amerika ve müttefikleri düğmeye bastı ve Irak ile Suriye’de IŞİD’e ait olduğu iddia edilen mevzileri bombalamaya başladı. Bombalamalarda çok sayıda sivilin de öldüğü belirtiliyor. Ölenler arasında çocuklar ve kadınlar var.  

 

İki hafta önceki basın açıklamamızda da ifade etmiştik: Amerika, Saddam Hüseyin’i destekleyip güçlendirerek önce İran’a saldırtmış, akabinde Kuveyt’e girmesine göz yummuştu. Sonra da haddi aştığı iddiasıyla Irak’ı işgal etmiş ve Saddam Hüseyin’i öldürmüştü. Bugün Amerika benzer bir uygulamayı IŞİD’e reva görüyor.

 

IŞİD’i destekleyip güçlendiren faktörleri doğru analiz etmek gerekiyor. IŞİD’in ideolojik kaynağı Suudi Arabistan kökenli Vahhabilik’tir. Vahhabilik, siyasi bir ekoldür. İngilizlerle işbirliği yaparak Osmanlı İmparatorluğu’nun Ortadoğu coğrafyasında çöküşüne hizmet eden bu ekol bugün Amerikalılarla işbirliği yaparak tüm İslam coğrafyasının mezhepçilik ve buna bağlı tekfircilik bataklığına gömülmesine hizmet etmektedir.

 

Ezilmiş, dışlanmış Müslüman kitleleri ve özellikle de genç Müslümanları kışkırtarak birçok Müslüman’ın cihad amacıyla İslam coğrafyasının sorunlu bölgelerine götürülmesine ve El-Kaide, IŞİD gibi örgütlerin organize edilmesine Vahhabi Suudi Arabistan yönetimi siyasi ve ekonomik destek sağlamıştır, sağlamaya da devam etmektedir. Suudi Arabistan ve Körfez iktidarlarından ve zenginlerinden beslenen El-Kaide/IŞİD gibi örgütlerin militanları her neden ise bu rejimlerin Amerika’nın bölgedeki en güvenilir müttefiklerinden olduğunu ve halklarına zulmeden diktatöryal yapıda olduğunu hiç umursamamakta ya da görmezden gelmektedir. Amerika ile işbirliği noktasında ümmete ihanetin zirvesinde olan Suudi ve Körfez rejimlerinin değiştirilmesinin tüm Müslümanların birincil görevi olarak addedilmesi gerekirken, söz konusu örgütler bu gerçeği görmeye hiç yanaşmamışlar, bu konuda kıllarını dahi kıpırdatmamışlardır.

 

Suudi Arabistan menşeli bu garip ilişki zincirinin tüm İslam ülkelerinde sorgulanması gerekmektedir. IŞİD’e veya El-Kaide’ye sempati duyan tüm gençlere yukarıda belirtilen çelişkilerin anlatılmasının ve onları içinde bulundukları algı dünyasından kurtararak hakikat ile yüzleşmelerini sağlamanın önemli bir görev olduğunu düşünüyoruz.

 

Ülkemizde de son yıllarda Suudi ve Körfez sermayesinin bazı fikir adamlarını etkisi altına aldığını, Vahhabiliğin halkımız nezdinde meşrulaştırılmaya çalışıldığını gözlemliyoruz. Bu tehlikeli gidiş ile ilgili olarak  tüm halkımızı uyarıyoruz.

 

Biz Kur’an’ın esaslarına iman eden her kişinin mezhebi ne olursa olsun Müslüman olduğuna inanıyoruz. Biz Sünnilik, Şiilik, Selefilik gibi tüm mezheplerin İslam’ın bir zenginliği olduğuna inanıyoruz. Ümmetin birliğinin mezhepçilik yapılarak zedelenmesine karşı mücadele edilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Vahhabiliğe olan karşıtlığımız bu ekolün Selefiliği önceleri İngiliz işbirlikçiliği, şimdilerde ise Amerikan işbirlikçiliği için kullanarak tefrikacı ve tekfirci bir zihniyetin tohumlarını ümmetin içine ekmesinden kaynaklanmaktadır.

 

Evet IŞİD tehlikeli bir örgüttür ve yaptıkları asla İslam’a mal edilemez. Ancak bu örgütün Amerika’nın bölgesel planları dahilinde Suudi Arabistan tarafından kurulduğu, desteklendiği ve güçlendirildiği asla unutulmamalıdır. Dolayısıyla asıl hedefe konulması gereken Amerika ve onun sadık taşeronu Suudi Arabistan’dır.

 

Amerika ve Suudi Arabistan başta olmak üzere müttefikleri bazı kırmızı çizgileri aştığı için kendi yarattıkları IŞİD canavarını ortadan kaldırmaya ya da etkisiz hale getirmeye karar vermişlerdir.

 

Amerika son operasyonlarla bir taşla birkaç kuş vurmaya çalışmaktadır. Bu operasyonlarla hem IŞİD’in devre dışı bırakılması, hem de Irak ve Suriye’nin yeniden dizayn edilmesi hedeflenmektedir. Yakın bir gelecekte sınırların yeninden çizildiği, bölünmelerin yaşandığı bir Irak ve Suriye ile karşılaşacağımızı söylemek kehanet olmaz.

 

Amerika İslam coğrafyasında ateşle oynamaktadır. Mezhebi ve etnik ayrışmayı körükleyerek bölünmüş ve zayıflatılmış bir İslam coğrafyası oluşturma peşindedir. Böylece hem İsrail’in güvenliği hem de petrolün ve doğalgazın geleceği garanti altına alınmış olacaktır.

 

Amerika için bölgede akan kanın ve gözyaşının önemi yoktur. Öyle olsa idi Gazze’de devreye girer, tavır alırdı. Amerika ve Batılı müttefikleri için sadece çıkarlarının önemi vardır. Son IŞİD operasyonunun nedeni de bölge halkının yaşadığı sefalet ve zulüm değil, sadece ve sadece Amerika ve Batılı müttefiklerinin çıkarlarının zarar görmesidir.

 

Amerika’nın ve müttefiklerinin Irak ile Suriye’ye müdahalesine karşı olduğumuzu bir kez daha deklare ediyoruz. Bataklığı oluşturanların bataklığı kurutma rolüne soyunmalarını kabul etmiyoruz. Oyunun farkındayız ve tüm halkımızı bu oyunu fark etmeye, müdahaleye karşı çıkmaya davet ediyoruz.

 

Buradan hükümete sesleniyoruz: IŞİD canavarının oluşmasında sizin de dolaylı katkınızın olduğu açık bir gerçek… Yanlışlarınıza bir yanlış daha ekleyerek bu müdahaleye katılmak gibi bir gaflete düşmemeniz gerekir. Cumhurbaşkanının son Amerika demeçleri müdahalede ön safta yer alacağımız izlenimi veriyor. Bu tür bir pozisyon almak tarihi bir hatayı beraberinde getirir. Kardeş Arap halkları nezdinde onlarca yıl silinemeyecek kötü bir sicil oluşturmamızı sağlar. Türkiye bu müdahalenin tarafı olmamalıdır. Aksi takdirde Amerika’nın oyununa gelerek operasyonun içinde yer almanın hesabını hem bu dünyada hem de ahirette veremezsiniz.  

 

 Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu Adına Diriliş Saati Dergisi

"ZALİMLE SAVAŞACAĞIM DİYE MAZLUMU KATLEDEMESSİNİZ"

ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU’NUN

27 EYLÜL 2014 TARİHLİ 451. HAFTA BASIN AÇIKLAMASI

Değerli basın mensupları ve sevgili misafirler! Basın açıklamamıza hoş geldiniz.

ZALİMLE SAVAŞACAĞIM DİYE MAZLUMU KATLEDEMESSİNİZ:

ABD ve işbirlikçilerinin dertleri İşid değildir. 4 Yıla yakın şanlı direniş gösteren Suriye muhaliflerini yok etmek ve saldırıların diğer amacı Dünya Terörist başı ABD nin yeni silahlarını deneme alanıdır.

ABD'nin yürüttüğü saldırıda Zalim Esed'e destek çıkmak için atılan bir adımdır. Suudi Arabistan, Ürdün, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn ve Katar'ın destek verdiği saldırılarda ABD'nin askeri yolla Suriye'ye müdahalesinden Katil Beşşar Esed kazançlıdır. ABD'nin Suriye'yi vurduğu andan beri Esed güçleri bir çok cephede ilerlemiş bulunuyor. Emperyalist güçler IŞİD'i vurma bahanesiyle müdahalede bulunuyor. Fakat onlar sadece Suriye halkını ve Suriye devrimini vuruyor.
Dünya Terörist Başı ABD öncülüğünde Suriye'deki IŞİD'e ait 50 hedefi vurdu. ABD, Suriye'de IŞİD'e yönelik operasyonda bir "ilk"e imza attı. ABD ordusu 139 milyon dolarlık F-22'lerini ilk kez göreve çağırdı. Radardan kaçmakta usta olan bu avcı uçakları, IŞİD'in hedeflerini ve sivil masum halkı vurdu. Amerikan basını "yırtıcı kuş" olarak bilinen F-22'lerin ilk kez bir operasyona katıldığını duyurdu. Dünya üzerinde sadece ABD ordusunun sahip olduğu F-22'lerin en önemli özelliği radara takılmıyor olması. ABD bu şekilde canlı hedeflere vurarak geliştirdiği son silahları denemiş oluyor.
SALDIRILARDA YARDIM GÖNÜLLÜSÜ ŞEHİT:
Mavi Marmara aktivisti Yakup ALNIAK, İyilik Derneği (İYİLİKDER) adına kurban organizasyonu yapmak için gittiği Suriye'de Amerikan uçaklarının bombardımanı sırasında şehit oldu. Bir gurup arkadaşı ile birlikte bir hafta önce Suriyeli mültecilerin durumunu yerinde görmek ve yaklaşan Kurban Bayramı öncesi çalışma yapmak için İdlip kasabasında bulunuyordu. Şehit ALNIAK, geçtiğimiz gün Amerikan uçaklarının hedefi oldu. Bombardıman da ALNIAK birlikte çok sayıda sivil vatandaş da hayatını kaybetti. Hayatını kaybeden kardeşimize sivil halka yüce rabbimizden rahmet diler, ailelerine baş sağlığı dileriz.

ERDOĞANA HEM TEBRİK HEM UYARI:
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun (BMGK) gerçekleştiği New York'ta, darbeye ve darbecilere karşı tarihi bir tavır ortaya koydu.
Erdoğan’ın BM çalışmalarında ABD Başkanı Barack Obama ve diğer devlet başkanlarının da olduğu yemekli toplantıda Mısır’ın darbe ile görev başına gelen ve Türkiye ilişkilerin durmasına neden olan Darbeci Abdulfettah Sisiyle aynı masada oturmasını kabul etmemesi takdir ediyoruz. Aynı zamanda BM konferans salonunda Darbecileri eleştirmesi ve BM’nin varlığının sorgulaması tavrını tebrik ediyoruz.
Darbecilere ve BM oluşumuna karşı tavrını tebrik ettiğimiz Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklama bizleri derinden üzmüştür. Tayyip Erdoğan, ABD’nin Suriye’de gerçekleştirdiği askeri operasyonları olumlu bulduğunu ve Türkiye’nin buna hem siyasi, hem askeri destek verebileceğini söylemiştir. Bu sözleri kaygıyla ve teessüfle karşılıyor, Erdoğan’ı uyarıyoruz. Türkiye İslam ümmetini yaralayacak hiçbir operasyonda yer almamalı, bilakis bu tür saldırılara karşı mazlumdan yana tutumunu sürdürmelidir. Geçmişte defalarca görüldüğü üzere emperyalist güçlere yanaşarak elde edilebilecek tek şeyin işbirlikçilik utancı ve zillet olacağını bir kere daha hatırlatıyoruz.
VAN’DAN ANKARA’YA GELEN İŞÇİLER:
Van’da TOKİ'de çalışırken işten çıkartılan 7,300 kişi temsilen 150 kişi haklarını aramak için 14 gündür Abdi İpekçi Parkında seslerini duyurmak istiyorlar. Bu işçilerin mağduriyetinin giderilmesi için hükümet yetkililerine sesleniyoruz. Bir an önce sorunlarına çözüm yolu bulunması istiyoruz.
BİR KÖHNE YASAK DAHA KALKTI:
Orta öğretimde başörtüsünün serbest bırakıldı.Bu vesileyle, başörtüsü yasağı adlı zalimane dayatmanın tedrici bir biçimde de olsa ortadan kalkması için gerekli düzenlemeleri yapan hükümet yetkililerine ve bu süreci ellerindeki imkanlarıyla geliştiren tüm katkı sahiplerine bir kere daha teşekkür ediyor ve bilhassa da imanın bir gereği olarak hicaba riayet eden ve tesettür bilincine sahip tüm Mümin ve Mümine kardeşlerimizi tebrik ediyoruz.
Bütün insanların akıl, nesil, can, mal ve din emniyetlerinin sağlandığı bir dünyada buluşmak temennisiyle katılımlarınız için teşekkür ederiz.

ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU