Başörtüsü Eylemleri'nde Bu Hafta (FOTO)

Başörtüsü Eylemleri'nde Bu Hafta (FOTO)

Ankara'da 597., Sakarya'da 623.,

 

 

2007 Yılında çıkartılan "Aileyi Koruma! (YIKMA) 

Kanunu" acilen kaldırılmalıdır.

ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU’NUN

19 AĞUSTOS 2017 TARİHLİ 597.HAFTA BASIN AÇIKLAMASI

​Es Selamünaleyküm; Değerli katılımcılar! Türkiye’de ve dünyanın neresinde olursa olsun din, inanç, düşünce, ifade özgürlüğü, baskı, engellemeler, insanlığa yapılan tüm saldırı ve zulümlere karşı MÜSLÜMANCA tavır koyma amacıyla oluşturduğumuz platformumuzun 597.Hafta Basın Açıklamasına hoş geldiniz.

Günümüzde haberleşme araçları bir hayli çoğaldı ama bu durum haber kirliliğini de beraberinde getirdi. Bu hızlı haberleşme araçları ise düşünme ve akletme imkânını ortadan kaldırdı. Çağımız artık imaj devri, algı devri ve slogan devri haline geldi. Bu durum farkında olmadan herkesi etkilediği gibi, yöneticileri de etkileyerek hatalı kararlar alınıp, ileride çok büyük yıkımlara sebep olacak kanunların çıkmasına vesile olabilmektedir. Bu haftaki basın açıklamamız toplumsal bir yara olan “Kadında Şiddet” ve “Aileyi Koruma Kanunu”na getirmek istiyoruz.

Bilindiği gibi toplumun temeli ailedir. Aile bağları ne kadar sağlam olur, çocuklar ne kadar mutlu, huzurlu ve sağlıklı ortamlarda büyürlerse toplumun geleceği de o denli sağlıklı olur. Bugün toplumda suça karışmış, uyuşturucuya bulaşmış, toplum ile uyumsuz ve şiddete meyilli insanların aile yapısı incelenince görülecektir ki; bu tür insanlar genelde parçalanmış ailelerin çocuklarıdır. Aile içi şiddet çocukların kişiliklerine yansır. Evde mutsuz bir ortamda büyüyen çocuklar alkol ve uyuşturucuya daha çok meyillidirler. Dolayısıyla aile toplumumuzun geleceğini yetiştirir. Bu durumu çok iyi bilen şer odaklar aile yapımızı bozmak için uzun vadeli çalışmalar yaparak yürürlüğe koymuşlar, aile kurumunu yıkarak toplumdaki yalnız bireyleri daha çok sömürmeyi planlamaktadırlar. Bunun için feminizmin söylemlerini her fırsatta öne sürmekte, aileyi kadın ve erkeğin mücadele alanı olarak takdim etmektedirler. 2007 yılında çıkarılan “Aileyi Koruma Kanunu” ise aile kurumunu tam anlamıyla kaosa sürüklemiştir. Sanki kadına şiddeti savunan varmış gibi “kadına şiddete karşıyız” sloganı herkesin dilindedir. Her kadın cinayeti sonrası aynı nakarat tekrarlanır ancak kimse kadın cinayetlerinin sebepleri üzerine durmaz. 2007 yılında kabul edilen bu kanun getirdiği hükümlere baktığımızda, bırakın aileyi korumayı, boşanmayı ve zinayı teşvik ettiğini görüyoruz. Erkekler için evlenmeyi ateşten bir gömlek haline getiren bu kanun, kadına şiddetin de en önemli teşvikçilerinden biridir. Şimdi bu kanunun işleyişine bakalım.

Yeni evli bir çift kavga ettiler ve karakolluk oldular. Kadın avukattan kanunun kendisine verdiği hakları öğrendi. Eşinden şikâyetçi oldu ve koca üç aylığına sokağa atıldı. Tatlıya bağlanabilecek ilk kavga artık şiddetlenir, iş boşanmaya doğru gider. Kadına tazminat, nafaka ve malların yarısı verilecek, çocuk varsa o da anneye verilecek. Baba çocuğunu artık ancak icra yoluyla görebilecektir. İşin garibi erkek iki ay bile evli kalsa ömür boyu nafakaya mahkûm. Bu uygulama zulümdür.

 

Bu süreçte eşini, çocuğunu, malını ve huzurunu kaybeden erkek cinnet geçirmesin de ne yapsın? Nafaka; kadın başka bir erkekle evlenince kesileceğinden, birçok kadın evlenmeden eski kocasının nafakasını da yeni erkek arkadaşı ile birlikte harcarsa bu durumdaki eski kocanın psikolojisini siz düşünün. Bunun gibi kanundaki birçok hüküm boşanmayı teşvik etmekte, insanları evlilik dışı ilişkiye adeta zorlamaktadır. Bugün herkes kadına şiddete karşı olduğunu söylüyor ama sebeplerini hesaba katan yok. Üstelik kadına şiddeti önlemek için konulan tedbirler de konuyu daha çok içinden çıkılmaz hale getiriyor. Kadına polis koruması, panik butonu ve elektronik kelepçe gibi komiklikler bugüne kadar çare oldu mu? Aile reisliği kavramını kaldırdınız. Bu süreçte erkeklere o kadar çok psikolojik baskı uygulandı ki; iki ay evliliğe ömür boyu nafaka kepazeliğine karşı hiçbir erkek itiraz bile edemiyor. Türkiye’de boşanmaların her sene katlanarak çoğalması sebebini yetkililer hiç mi araştırmıyor?

Ankara İnanç Özgürlüğü Platformu olarak “Aileyi Koruma Kanunu” adı altında feministlerin katkısıyla çıkarılan ancak aileyi dinamitleyen evliliği zorlaştırıp adeta zinayı teşvik eden ve kadına şiddetin sebeplerinden biri olan bu kanunun en kısa sürede toplumun gerçeklerine göre değiştirilmesini istiyoruz. 2019 seçim çalışmalarına başlayan partiler biraz da bu probleme kafa yorsalar iyi olacak.

Bütün insanların akıl, nesil, can, mal ve din emniyetlerinin sağlandığı bir dünyada buluşmak temennisiyle katılımlarınız için teşekkür ederiz.

​​ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU

Görüntünün olası içeriği: 8 kişi, gülümseyen insanlar, açık hava

Sakarya 623. Hafta: Fındık politikası ve gelir adaletsizliği düzeltilmeli

Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu, 623. hafta açıklamasında fındık politikasının hem üreticileri hem de emekçileri mağdur ettiğine dikkat çekerek, “Fındık üreticisinin spekülatörlerin elinden kurtarılması görevi hükümete düşmektedir.” dedi.

 

Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu, 623. hafta açıklamasında fındık politikasının hem üreticileri hem de emekçileri mağdur ettiğine dikkat çekti. Platform adına Diriliş Saati Dergisi’nden Ali Fethi Gürler tarafından okunan açıklamada, “Hendek'te iki gün önce yaşadığımız trafik kazası Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinden gelen fındık işçilerinin dramını bir kez daha hatırlamamıza vesile oldu. Kazada vefat eden 7 kardeşimize Allah'tan rahmet, yaralananlara da Allah'tan acil şifalar niyaz ediyoruz. Fındık işçileri, bölgeler arası ekonomik kalkınma ve gelir dağılımı adaletsizliğinin en önemli göstergelerindendir.  Kendi topraklarında aç kalma ya da ciddi mahrumiyet riski taşıyan Doğulu insanımız, hayatını devam ettirebilmek adına çoluk çocuk, yaşlı, kadın birlikte her sene bin kilometreden fazla yolu kat ederek batı ve kuzeye çalışmaya gidiyor… Bir tarafta şehrimizde fındığını 9 TL'ye, yani 2,5 dolara satmak zorunda kalan üreticinin hayal kırıklığı, diğer tarafta 1500 kilometre yolu kat ederek fındık işçisi olarak şehrimize gelen emekçinin 60 TL günlük ile yaşadığı trajedi... Fındık üreticisinin spekülatörlerin elinden kurtarılması görevi hükümete düşmektedir. Büyük çoğunluğu ihraç edilen fındığın iki sene önce 5 dolar olan fiyatı bugün nasıl oluyor da 2,5 dolara düşüyor sorusunun cevabı doğru verilmelidir.” ifadelerine yer verildi.

Platform’un bir diğer gündemi, ABD’nin Irak ve Suriye’deki krizleri bölgedeki “parçala-yönet” politikasına hizmet için kullanmasıydı. Açıklamada konuyla ilgili şu değerlendirme yapıldı: “Amerika'nın bölgemizdeki planı ve bu plana matuf operasyonları başta Türkiye ve İran olmak üzere tüm bölge ülkelerini rahatsız etti, rahatsız etmeye devam ediyor. Amerika'nın; istikrarsız, butik devletlere bölünmüş, kontrolü kolay bir Ortadoğu hayal ettiği açıktır. Türkiye başlangıçta Suriye'de Amerika'nın oyununa gelerek iç savaşın tetikleyicisi oldu. Oyunun geç de olsa fark edilmesiyle konumunu değiştiren Türkiye'nin Rusya ve İran'la yakınlaşması ülkemizi hedef haline getirdi. Türkiye ve İran dış politikaları, Suriye ve Irak'ın toprak bütünlüğünün korunması ve bu ülke halklarının iradesi doğrultusunda yönetimlerinin şekillenmesi tarzında ortak bir istikamete yönelmiştir. Amerika'nın elindeki en büyük koz Kürt sorunudur. Türkiye ve İran bu kozu Amerika'nın elinden almalıdır. Bu amaçla bölgedeki Kürt unsurlarla yapıcı görüşmeler gerçekleştirilmesi ve farklılıkların temsil edilebileceği yönetim biçimlerinin de tartışıldığı barış masasının kurulması elzemdir. Kürt sorunu, yoktur diyerek ya da göz ardı edilerek çözülemez. Kürt sorunu makul taraflarla Amerika'ya rağmen masaya oturularak çözülebilir.”

 

Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu 623. Hafta Basın Açıklaması

HÜKÜMET FINDIK POLİTİKASINI GÖZDEN GEÇİRMELİDİR!

Hendek'te iki gün önce yaşadığımız trafik kazası Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinden gelen fındık işçilerinin dramını bir kez daha hatırlamamıza vesile oldu.

Kazada vefat eden 7 kardeşimize Allah'tan rahmet, yaralananlara da Allah'tan acil şifalar niyaz ediyoruz.

Fındık işçileri, bölgeler arası ekonomik kalkınma ve gelir dağılımı adaletsizliğinin en önemli göstergelerindendir.  Kendi topraklarında aç kalma ya da ciddi mahrumiyet riski taşıyan Doğulu insanımız, hayatını devam ettirebilmek adına çoluk çocuk, yaşlı, kadın birlikte her sene bin kilometreden fazla yolu kat ederek batı ve kuzeye çalışmaya gidiyor. Bu zorlu yolculuğun ve gittiği bölgede karşılaştığı problemlerin yol açtığı travma bir tarafa, günlük ortalama 60 TL gibi gündelikle ne dereceye kadar karnını doyurabileceği ve para biriktirerek kışlığını ikame edebileceği sorusunun cevabı son derece trajiktir.

Türkiye'yi yönetenlerin asıl önem vermesi gereken veri, ekonomik büyüme rakamı ya da gayr-i safi milli hasıladaki artış değil, gelir dağılımındaki adalettir. Küçük azınlığın elinde biriken sermayenin büyümesi halkın zenginleşmesi anlamına gelmez.

Kentlerde asgari ücrete talim eden milyonlarca emekçinin emeği sömürülürken, köylerde de yanlış tarım ve hayvancılık politikası sonucu köylünün geçimini sağlamada zorlanması ve gençlerin köylerden kentlere göç ederek köyleri boşaltması gibi bir dizi problemle yüzleşiyoruz.

Türkiye'de endüstri, tarım ve hayvancılık sektörleri bir plan dahilinde yapılandırılarak üretimin verimli kılınması ve emeğini ortaya koyanların sömürülmesinin önlenmesi gerekmektedir.

Şehrimizde bir tarafta fındığını 9 TL'ye, yani 2,5 dolara satmak zorunda kalan üreticinin hayal kırıklığı, diğer tarafta 1500 kilometre yolu kat ederek fındık işçisi olarak şehrimize gelen emekçinin 60 TL günlük ile yaşadığı trajedi...

Fındık üreticisinin spekülatörlerin elinden kurtarılması görevi hükümete düşmektedir. Büyük çoğunluğu ihraç edilen fındığın iki sene önce 5 dolar olan fiyatı bugün nasıl oluyor da 2,5 dolara düşüyor sorusunun cevabı doğru verilmelidir.

Aynı şekilde güneş altında bütün gün yorucu bir çalışmanın karşılığının 60 TL olması ne derece adildir sorusunun cevabı da doğru verilmelidir.

İran Genelkurmay Başkanı Türkiye'yi ziyaret etti. Bu ziyaret, iki ülke ilişkileri ve bölgemizdeki sorunların çözümü açısından son derece kritiktir.

Astana görüşmeleri sonrası başlayan Türkiye-İran yakınlaşması daha ileri bir evreye doğru gidiyor.

15 Temmuz'da Türkiye'nin yanında birinci derecede duran ve darbeye karşı ciddi manada istihbarat paylaşımı yapan iki ülkenin Rusya ve İran olduğunu biliyoruz.

Amerika'nın bölgemizdeki planı ve bu plana matuf operasyonları başta Türkiye ve İran olmak üzere tüm bölge ülkelerini rahatsız etti, rahatsız etmeye devam ediyor.

Amerika'nın; istikrarsız, butik devletlere bölünmüş, kontrolü kolay bir Ortadoğu hayal ettiği açıktır. Türkiye başlangıçta Suriye'de Amerika'nın oyununa gelerek iç savaşın tetikleyicisi oldu. Oyunun geç de olsa fark edilmesiyle konumunu değiştiren Türkiye'nin Rusya ve İran'la  yakınlaşması ülkemizi hedef haline getirdi.

Türkiye ve İran dış politikaları, Suriye ve Irak'ın toprak bütünlüğünün korunması ve bu ülke halklarının iradesi doğrultusunda yönetimlerinin şekillenmesi tarzında ortak bir istikamete yönelmiştir.

Amerika'nın elindeki en büyük koz Kürt sorunudur. Türkiye ve İran bu kozu Amerika'nın elinden almalıdır. Bu amaçla bölgedeki Kürt unsurlarla yapıcı görüşmeler gerçekleştirilmesi ve farklılıkların temsil edilebileceği yönetim biçimlerinin de tartışıldığı barış masasının kurulması elzemdir. Kürt sorunu, yoktur diyerek ya da göz ardı edilerek çözülemez. Kürt sorunu makul taraflarla Amerika'ya rağmen masaya oturularak çözülebilir.

Türkiye ve İran ittifakı ümmet açısından çok önemlidir ve ümmetin uyanışına vesile olabilecek potansiyeli taşımaktadır.

Her türlü mezhebi ve etnik farklılıkları olgunlukla ele alan, bu farklılıkların ayrışmaya dönüşmesine izin vermeyen bir vahdet anlayışının ümmet bilincine doğru giden yolu aydınlatacağı kesindir.

Vahdeti sağlamış İslam ülkelerinin bir sonraki adımı da İslam Birliği olacaktır. Bu vesile ile D-8 İslam Birliği Projesi'nin mimarı Erbakan Hoca'yı bir kez daha rahmetle anıyoruz.

Allah (c.c)'tan ümmeti tefrikadan korumasını, vahdetin önündeki engelleri kaldıracak bir basireti nasip etmesini niyaz ediyoruz.

Adalet ve Özgürlükler Platformu Adına Diriliş Saati Dergisi