Başörtüsü Eylemleri'nde Bu Hafta (FOTO)

Başörtüsü Eylemleri'nde Bu Hafta (FOTO)

Sakarya'da 620.,

Sakarya 620. Hafta: İnsanoğlunun hırsları yeryüzünü ifsat ediyor!

Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu 620. hafta basın açıklamasında son dönemdeki afetlerde şehirleşme politikalarının rolünü eleştirirken, “İnsanoğlunun hırsları yeryüzünü ifsat ediyor. Kalkınma denilen kibir ekonomisi; tüm yaşam alanlarını yağmalıyor.” ifadelerini kullandı.

 

Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu 620. hafta basın açıklamasında son dönemdeki yağışların şehirlerde afete dönüşmesinde ekonomi ve şehirleşme politikalarının rolüne işaret etti. “İnsanoğlunun hırsları yeryüzünü ifsat ediyor. Toplumların ruhu harap oluyor, tabiat talan ediliyor. Sonra şehirler dakikalar içinde sele boğulunca, tüm suç yağmurda aranıyor. Oysa kalkınma denilen kibir ekonomisi; tüm yaşam alanlarını yağmalıyor.” diyen Deniz Çelik, platform adına okuduğu basın açıklamasına “Geçmişte Babil’in muktedirleri, yükseklere tapıp, kibirlerini göğe yükselen kuleleriyle gösteriyordu. Günümüzün muktedirleri de, şehirlerimize diktikleri kulelerle güç ve ihtişam gösterisinden geri durmuyor. Yeşil alanlar birer birer yok ediliyor. Rant uğruna betondan ucubelere imar veriliyor... Karşı karşıya kaldığımız sorunlarda suç, tabiatta değil; Allah’ın rahmet yağmurlarında değil. Bunları afete çeviren; şehirlere, yerel yönetimlere, ekonomik politikalara yön veren egemen anlayıştır. Hırs ve rant uğruna, bitmek tükenmek bilmeyen kalkınma yalanları uğruna; insan emeğini ve yeryüzü nimetlerini hiçleştiren, metalaştıran, sömüren iktisadi ve siyasi politikalardır.” sözleriyle devam etti.

Açıklamada, dünya sistemine egemen olan siyasi ve iktisadi politikaların yol açtığı sorunlara işaret ederek şöyle denildi: “İnsan kalmak isteyenin ihtiyaçları belirlidir, sınırlıdır. İnsanlıktan çıkıp güçten, hırstan, kibirden müteşekkil olanların ise ne arzuları biter, ne de ihtirasları… Ve tüm dünya, bir avuç mutlu azınlığın azgınlığı uğruna; savaşlara, yıkımlara ve ölümlerden ölüm beğenmeye mahkûm olmaktadır. Bu kader değildir, ne sel sularında yitip giden canlar, ne iş cinayetleri, ne işgaller ve savaşlar, kader değildir. Bunlar, egemenlerin tercihleridir. Kendi çarklarını döndürmek uğruna, dünya saltanatı sürme uğruna, insanlığı da tabiatı da yok etmeyi göze alan güç sahiplerinin politikalarıdır… Halkları zayıflatan, güçsüzleştiren her uygulama ve dönem, hem bölgemizde hem de tüm dünyada, küresel egemenlerin çıkarlarına hizmet eder. Bu halden kârlı çıkan şüphesiz emperyalizm olur, kapitalizm olur, siyonizm olur. Bunu durdurmak, barışı, adaleti ve kardeşliği örseleyen her türlü zulme, haksızlığa, hukuksuzluğa hep birlikte karşı çıkmakla mümkün olur.”

 

Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu, 620. Hafta Açıklaması

Değerli dostlar, duyarlı Sakarya halkı;

İnsanoğlunun hırsları yeryüzünü ifsat ediyor. Toplumların ruhu harap oluyor, tabiat talan ediliyor. Sonra şehirler dakikalar içinde sele boğulunca, tüm suç yağmurda aranıyor. Oysa kalkınma denilen kibir ekonomisi; tüm yaşam alanlarını yağmalıyor.

Tarih tekerrür ediyor. Geçmişte Babil’in muktedirleri, yükseklere tapıp, kibirlerini göğe yükselen kuleleriyle gösteriyordu. Günümüzün muktedirleri de, şehirlerimize diktikleri kulelerle güç ve ihtişam gösterisinden geri durmuyor. Yeşil alanlar birer birer yok ediliyor. Rant uğruna betondan ucubelere imar veriliyor. Dere yataklarına müdahale ediliyor. Şehirler kamu yararı değil rant uğruna şantiyeye çevriliyor ve 15 dakikalık bir yağmur; tüm bu anlayışı yerle yeksan etmeye yetiyor. Yanlışları bir kez daha gözler önüne seriyor. Yine de bir iyileşme emaresi görünmüyor.

2009 yılını hatırlayın. İstanbul’un ortasında, yedi kadın emekçi, bir yük minibüsünde sel sularına kapılıp gitti. Peki, bu trajediden ders alındı mı? Hayır. Şehir, aynı kibirle büyütülmeye, yönetilmeye devam etti. İnsanlar da şantiyelerde yanarak, asansörlerle yere çakılarak, yüksek katlardan düşerek ölmeye devam etti. İnsanlar için yaşam alanı olsun diye yapılan yerler, insanlara mezar oldu ve bundan hiçbir ders çıkarılmadı. Dahası, OHAL döneminde çıkarılan kanun hükmündeki kararnameler, emekçilerin haklarını biraz daha törpüledi. Patronlar, grev yasaklarının huzurunu yaşarken, işçi ölümleri daha da arttı. Son bir yılda, ayda ortalama 171 işçi hayatını kaybetti. 

Değerli dostlar,

Şunu görmeliyiz ki, karşı karşıya kaldığımız sorunlarda suç, tabiatta değil; Allah’ın rahmet yağmurlarında değil. Bunları afete çeviren; şehirlere, yerel yönetimlere, ekonomik politikalara yön veren egemen anlayıştır. Hırs ve rant uğruna, bitmek tükenmek bilmeyen kalkınma yalanları uğruna; insan emeğini ve yeryüzü nimetlerini hiçleştiren, metalaştıran, sömüren iktisadi ve siyasi politikalardır. İnsan kalmak isteyenin ihtiyaçları belirlidir, sınırlıdır. İnsanlıktan çıkıp güçten, hırstan, kibirden müteşekkil olanların ise ne arzuları biter, ne de ihtirasları…

Ve tüm dünya, bir avuç mutlu azınlığın azgınlığı uğruna; savaşlara, yıkımlara ve ölümlerden ölüm beğenmeye mahkûm olmaktadır. Bu kader değildir, ne sel sularında yitip giden canlar, ne iş cinayetleri, ne işgaller ve savaşlar, kader değildir. Bunlar, egemenlerin tercihleridir. Kendi çarklarını döndürmek uğruna, dünya saltanatı sürme uğruna, insanlığı da tabiatı da yok etmeyi göze alan güç sahiplerinin politikalarıdır. Elbette bunlar da kalıcı değildir. Hiçbir zulüm ilanihaye sürmez. Buna rağmen hiç ders alınmaz mı?

Değerli dostlar,

Zaman akıp giderken, sorunlarımızın kalıcı olması mümkün değil. Buna rağmen, bazı şeylerin değişmemesi kesinlikle kabul edilemez. İnsan haklarının çiğnendiği, hak savunucuları hakkında yargılamadan önce peşin hüküm verildiği, yargılamaların ise mesnetsiz, zorlama ve hatta asılsız iddialar ile yürütüldüğü bir süreçten kimseye yarar gelmez. Adaletin örselenmesi, sadece suçlananları değil, tüm toplumun geleceğini mahkûm eder.

Halkları zayıflatan, güçsüzleştiren her uygulama ve dönem, hem bölgemizde hem de tüm dünyada, küresel egemenlerin çıkarlarına hizmet eder. Bu halden kârlı çıkan şüphesiz emperyalizm olur, kapitalizm olur, siyonizm olur. Nerede zulme uğrayan insanlar görürseniz, nerede hiçbir hakkın tanınmadığına, hiçbir hukuka riayet edilmediğine şahit olursanız, orada bir Filistin vardır. O halde, bizim tüm Kudüslerimizi özgürleştirmemiz gerekir. Tüm Mescid-i Aksalarımızı esaretten kurtarmamız gerekir. Bu ise, halkların iradesini zayıf düşüren, barışı, adaleti ve kardeşliği örseleyen her türlü zulme, haksızlığa, hukuksuzluğa hep birlikte karşı çıkmakla mümkün olur.

Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu