Başörtüsü Eylemleri'nde Bu Hafta (FOTO)

Başörtüsü Eylemleri'nde Bu Hafta (FOTO)

Konya'da 372., Kocaeli'de 497., Sakarya'da 476., Ankara'da 454.,

KONYA İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİ PLATFORMU
372. HAFTA BASIN AÇIKLAMASI

Rahman, Rahim, Allah’ın adıyla,

"Yavrum namazı kıl, iyiliği emret, kötülükten vazgeçir ve başına gelene sabret. Çünkü bunlar yapılması gereken işlerdendir. İnsanlara yanağını bükme (kibirlenerek boynunu bir yana büküp yüzünü insanlardan öte çevirme) ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Zira Allah (c.c), kendini beğenip övünen kimseyi sevmez. Yürüyüşünde tutumlu ol, (orta yürü, ne çabuk ne de çok yavaş git, ölçülü hareket et), sesini de kıs. Çünkü seslerin en çirkini eşeklerin sesidir."

 (Lokman Suresi,17 -19. Ayetler.)

Sevgili dostlar, değerli basın mensupları;

Kutlu bir yolculuğun sene-i devriyesinde, bulunmaktayız. Nebi (A.s), büyük medeniyet inşasını başlattığı günlerin sene-i devriyesinde… Bu büyük medeniyet hareketi bütün dönemlerin ıslahında etkili olmuş ve etkili olmaya devam edecektir. Âlem-i İslam’ın bu aziz yürüyüşün yapıldığı günlerde yeniden büyük bir medeniyet hamlesi başlatması ve içinde bulunduğu durumu ıslah ederek daha aziz günlere ulaşmasını temenni ederiz.

Her şeyin tüketildiği tüketimin bir yaşam biçimi haline geldiği günlerde tüketilmeye çalışılan bir mücadeleden Ve onun kahramanının başına gelenlerden bahsedeceğiz bugün. Söz konusu şahıs Mavi Marmara Gemisine binip İsrail’e karşı Gazze’nin ambargosunun kaldırılması için sefere çıkanlardan birisi bu seferde yaralanmış Türkiye ye gemiyle gittiği yolculuktan yaralı bir halde uçakla geri dönmüşlerden birisi. İsrail’in hunhar saldırısı sonucunda çenesi kırılarak ve kurşunlanarak yaralanan Murat Taşkın’dan bahsediyoruz.

Mavi Marmara Gemisine binmeden önce Seydişehir alüminyum fabrikasında asgari ücretle çalışmaktaydı. Yaralandıktan sonra önce Ankara’ya getirilip tedavi edildikten sonra memleketine dönen kahramanımızdan fabrikanın yöneticileri haberdar olurlar. Sonrasında katıldığı eylemden dolayımıdır bilinmez (!)

Kibarca işten ayrılmasını teklif ederler. Tazminatını dahi vermeden işten çıkarırlar. Daha sonra uğraşlar neticesinde tazminatını alabilir. Sonrasında yaptığı büyük fedakârlıkların karşılığı olarak(!) Beyşehir belediyesinde şirket elemanı olarak iş verilir kendisine. Asgari ücretle sigortalı olarak belediyede çalışan murat taşkın, mahalli seçimlerin ardından kaldırım döşemekle görevlendirilmiş daha sonrasında da çöp toplamak vazifesine terfi ettirilmiştir(!).

Şu anda belediye yetkilileri içerisinde bulunduğu durumundan da rahatsız olmuş ona bu durumu da çok görmeye başlamışlar. Bizler Murat Taşkın’ın içine düştüğü bu halin sebebini merak etmekteyiz. Acaba Mavi Marmara gemisine binmesi bu gemide yaralanması İsrail aleyhine faaliyetlerde bulunmasının bu olaylarla bir ilişkisi var mıdır(?). Yoksa tamamen bireysel bir mesele tamamen bu olaydan bağımsız mıdır(?).

Mavi Marmara olayı ve davası giderek Türkiye İsrail ilişkilerinde siyasal bir mücadele alanına dönüşmüş. Ülkemizde de siyasal bir ranta dönüştürülmüştür. Hal böyle iken murat taşkın’a reva görülenlerin Mavi Marmara hadisesinin üzerinde zaman geçmesiyle pörsümesinin aralarında bir bağlantı var mıdır(?). bilenlerin kamuoyunu bilgilendirmesi gerekmektedir.

            Söz konusu kişinin şahsında Mavi Marmara eylemcilerine reva görülen bu durum hakkında bu eylemden değişik şekillerde istifade edenler neden sessiz kalmaktadırlar?  Siyaset arenasında Mavi Marmara’yı siyasal bir ranta dönüştürenler, neden bu kişilere sahip çıkmamaktadırlar? Kamuoyu bu ciddi bir şekilde merak etmekte etkili, yetkili ve ilgili tüm kişileri bu mesele hakkında hassasiyetle davranmaya davet etmekteyiz.

 

Tarihin bir ibret levhası olduğu, sonu kan ve zulümle bitecek heyecanların bulunmadığı, tevhit ve adalet üzere kurulu bir dünyada yaşama umudu ile hepinizi 373. Haftada aynı yer ve saatte buluşmak üzere Allah’a emanet ederiz.

KONYA İNANÇ ÖZGÜRLÜKLERİ PLATFORMU 1 Muharrem 1436 25.10.2014

 

 

PYD'nin silahlı kolu YPG için söylenen “ YPG terör örgütü değildir, vatan savunması yapan bir örgüttür” sözünü kınıyoruz. Başta Müslüman Kürtleri Kobani'den süren, İsrail güdümlü PKK terör örgütünü senelerce güneyde barındıran PYD-YPG'yi hoş gösterme çabaları kabul edilemez. Kocaeli İnanç Özgürlüğü Platformu eylemlerinin 10.yıl, 497.haftasındaki basın açıklamasında CHP'nin bu terör çetesini masum gösterme çabası kınandı. 24 Ekim 2014 günün İzmit İnsan hakları Parkında yapılan basın açıklamasını, İnsan hakları savunucuları derneği adına Zahit Mollrecep okudu. Destek verenler ellerine, “PKK=PYD; Kendine gel CHP”, “PKK_PYD; Eli kanlı terörist dostu CHP'e pankartlarını taşıdılar.

KOCAELİ İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU 497.HAFTA BASIN AÇIKLAMASI

 

Değerli halkımız ve basın mensupları bu gün CHP 'nin Türkiye'nin baş belası terörist bir örgütü hoş gösterme çabalarına cevap mahiyetinde bir basın açıklaması yapacağız. CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Haluk Koç, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun PYD ile ilgili açıklamaları halk arasında  şaşkınlık ve tepki dalgası meydana getirmiştir. Senelerce Suriye'de PKK ya yardım ve yataklık yapan YPG, PYD değil midir?. Katledilen 50 bin insanımızın katili, bu eli kanlı örgütler değil midir?. PYD'nin iş birliği yaptığı PKK'ya desteği olmasa, karakollar, şehirler basılmaz, terör eylemeleri gerçekleşemez, 50 bin vatandaşımız katledilmezdi.

CHP Müslüman Kürt halkına şirin gözükmek istiyorsa, ilkeleri arasında olan Türk milliyetçiliğine son vermeli, faşizmden vaz geçtiğini bildirip, bu güne kadar, ülkede yaşayan, farklı etnik gruplara karşı yürüttüğü, faşist asimle politikalarından  pişman olduğunu açıklayıp, Türkiye halkından özür dilemelidir. terörist çetesi PKK' nın kardeşi terörist PYD ye destek, açıkça PKK ya destektir. Faşist politikalarını bırakmadığı sürece Müslüman Kürt halkının, CHP gibi ırkçı faşist bir partiyi affetmesi,, oy vermesi mümkün değildir. Dış güçlerin kobani üzerinden bu ülkeye zarar verme senaryolarına,  Amerika'dan icazetli CHP'de rolünü hakkıyla oynamaya başlamıştır.

Daha evvel Kobani bahanesi ile dış güçlerin talimatıyla çıkartılan isyanda halkı sokağa davet eden CHP, partisinden tepki istifaları olması üzerine, geri adım atıp sesini kesmişti. PKK nın kardeşi olan PYD'ye verdiği destekten dolayı CHP içinde bulunan ve bu vatanı seven tüm CHP lileri istifaya davet ediyoruz. Bu vatanı seven insanların terör çetesi olan PKK'nın destekçisi CHP gibi bir partide işi olamaz. Kalmaları durumunda onlarda bu ihanete ortaktır, onlar da PKK destekçisidir. ölen insanların kanı onların da elindedir.

Kobani bahanesi ile “IŞİD destek verdiler”   iftiraları atanlar,   dış güçlerin   yerli maşaları ve  işbirlikçileridir.  Meydanlarda bas bas “IŞİD işbirlikçi” diye bağıranlara soruyoruz?, evvela siz !, söylediğiniz bu yalana kendiniz inanıyor musunuz?. İş birliği yapan neden koridor açsın?, neden Kobani'den kaçan Kürt halkına kucak açsın?. Hepiniz CIA ve MOSSAD'dan aldığınız emirlere sorgulamadan !, uyuyorsunuz. Hepiniz, halk bu sahtekarca yalanları ne kadar inanır? diye düşünmeden körü körüne iş yapan vatan hainlerisiniz.

Sözde Kürt halkı adına çıkan İsrail'in gerillaları, katlettiğiniz Kürt halkını, yaptığınız bu vandallıkları, “Hükumet IŞİD'le iş birliği yapıyor” iftiraları ile, Kobani'ye yardım kılıflarıyla örte bileceğinizi  sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Kürt halkı dahi, barış süecini zora zokan terör eylemlerinin talimatını   İsrail ve  Amerika'dan aldığınızı, kendileri ile sizin bir alakanız olmadığını anlamıştır. Maskeniz düşmüş, sizi başta Müslüman Kürt halkı olmak üzere herkes çok iyi tanımıştır. Bu basın açıklamamız vesilesi ile PKK destekçisi CHP'yi bir kez daha şiddetle kınıyor, Kobani'yi bahane ederek başta Yasin Börü olmak üzere Müslüman Kürt halkına karşı soykırıma girişen İsrail'in gerillası teröristlere !, bir kez daha lanet ediyor ve basın açıklamamıza katıldığınız için teşekkür ediyoruz.
İNSAN HAKLARI SAVUNUCULARI DERNEĞİ

Sakarya Adalet ve Özgürlükler Platformu, 476. hafta basın açıklamasında iç güvenlik yasa tasarısına ve Ortadoğu’daki gelişmelere dikkat çekti. Platform adına Diriliş Saati Dergisi’nden Muhammed Emin Duman’ın açıklamada, “İç güvenlik yasa tasarısında son derece tartışmaya açık ‘makul şüpheli’ kavramı geçiyor. Bu kavramın içeriği muğlak ve uygulayıcının insafına terk edilmiş bir görüntü arz ediyor. Hükümet, konjonktürel gelişmeler üzerinden özgürlüklerin kısıtlanmasına yol açabilecek bir yasayı yürürlüğe sokmaya çalışarak ateşle oynuyor. Bu yasanın önümüzdeki dönemlerde birçok sakıncayı doğuracağını söylemek için kâhin olmaya gerek yok… Geçmişte yapıldığı gibi, esnek kavramlar üzerinden oluşturulacak baskılar ve özgürlük ihlalleri hiç de sürpriz olmayacaktır” denildi.

IŞİD’i ortaya çıkaran faktörler ve perde arkasından bu örgütü destekleyen unsurlar iyi analiz edilmedikçe IŞİD sorununa kalıcı çözümler geliştirilemeyeceği ifade edilen açıklamada, “Bu meydanda defalarca belirttiğimiz gibi ideolojik altyapısı tekfirci olan ve dünyanın değişik yerlerinde savaşarak adeta savaş makinesi haline gelmiş militanlardan oluşan bir örgüt ile karşı karşıyayız. Bu örgütün para ve silah ihtiyacını Suudi Arabistan ve Körfez sermayesi karşılıyor. Zaman zaman uyuşmazlık olsa da ana hatlarıyla Amerika’nın Ortadoğu stratejisi ile uyumlu hareket ediyor. Irak’ın ve Suriye’nin bölünerek bir Sünni Arap devletinin bölünen topraklar üzerine kurulması fikrine Amerika’nın perde arkasında destek verdiği de çokça yazılıp çizilen bir gerçek…” ifadelerine yer verildi. Ortadoğu’daki kaosun merhemi olarak İslam ümmetinin vahdetine işaret edilen açıklama, şu ifadelerle son buldu: “Ortadoğu’da çatışmanın temel nedenleri olarak ortaya çıkan mezhepçi ve/veya kavmiyetçi tutumlara karşı ümmetin vahdetinden yana tavır koymak ana çıkış yolu olarak görülmektedir. Bu nedenle her türlü mezhepçiliği ve kavmiyetçiliği lanetleyen, ümmetin birliğini savunan, çatışmayı değil barışı temel ilke edinmiş bir anlayışı coğrafyamıza hâkim kılmak zorundayız. ”

 

476. Hafta Adalet ve Özgürlükler Eylemi Basın Açıklaması

İÇ GÜVENLİK YASASINA HAYIR!

İç güvenlik yasa tasarısı mecliste görüşülmeye başlandı. Tasarı bazı maddeleri ile sıkıyönetim kanunlarını çağrıştırıyor.

Yasada son derece tartışmaya açık “makul şüpheli” kavramı geçiyor. Bu kavramın içeriği muğlak ve uygulayıcının insafına terk edilmiş bir görüntü arz ediyor.

Ayrıca “devletin güvenliğini tehdit” kavramı üzerinden her türlü dinlemenin önü açılıyor. “Devletin güvenliğini tehdit” ifadesinin son derece muğlak olduğu, birçok eleştirinin yasa uygulayıcısının insafına bağlı olarak bu kapsama sokulabileceği tartışılıyor.

Yasayla ilgili bir diğer husus ise avukatların sanık dosyasına ulaşmasına yeni bazı zorluklar getirilmesi…

Hükümet, konjonktürel gelişmeler üzerinden özgürlüklerin kısıtlanmasına yol açabilecek bir yasayı yürürlüğe sokmaya çalışarak ateşle oynuyor. Bu yasanın önümüzdeki dönemlerde birçok sakıncayı doğuracağını söylemek için kâhin olmaya gerek yok… Geçmişte yapıldığı gibi, esnek kavramlar üzerinden oluşturulacak baskılar ve özgürlük ihlalleri hiç de sürpriz olmayacaktır.

MİT yasasında olduğu gibi bu yasada da ciddi hatalar yapılıyor. MİT yasası ile Türkiye’nin istihbarat devletine dönüşmesinin önü açılmıştı. Bu yasa ile de Türkiye’nin güvenlik devletine dönüşmesinin önü açılacaktır.

Ortaya çıkan sakıncaları kısa vadede hissetmeyeceğimiz için bir kamuoyu tepkisi oluşturulamamasını hükümet fırsat biliyor. Ancak orta ve uzun vadede tüm halkımızı rahatsız edecek birçok sakıncanın söz konusu olabileceğini hatırlatmak istiyoruz. Halkımızı bu yasaya karşı çıkmaya davet ediyoruz.     

 

Kobani’de çatışmalar devam ediyor. Peşmergeye ve ÖSO’ya koridor açılarak PYD’ye destek vermelerinin sağlanması ise sıcak gündemi oluşturuyor.

IŞİD bir yandan Kobani’ye saldırırken bir yandan da Irak’ta ilerlemeye devam ediyor.

IŞİD’i ortaya çıkaran faktörler ve perde arkasından bu örgütü destekleyen unsurlar iyi analiz edilmedikçe IŞİD sorununa kalıcı çözümler geliştirilemez.

Bu meydanda defalarca belirttiğimiz gibi ideolojik altyapısı tekfirci olan ve dünyanın değişik yerlerinde savaşarak adeta savaş makinesi haline gelmiş militanlardan oluşan bir örgüt ile karşı karşıyayız. Bu örgütün para ve silah ihtiyacını Suudi Arabistan ve Körfez sermayesi karşılıyor. Zaman zaman uyuşmazlık olsa da ana hatlarıyla Amerika’nın Ortadoğu stratejisi ile uyumlu hareket ediyor. Irak’ın ve Suriye’nin bölünerek bir Sünni Arap devletinin bölünen topraklar üzerine kurulması fikrine Amerika’nın perde arkasında destek verdiği de çokça yazılıp çizilen bir gerçek…

Geçmiş Irak yönetiminin mezhepçi tutumlarına tepki gösteren bazı Sünni aşiretler ile Irak’ta ayrıcalıklarını yitirmiş eski Baas yöneticilerinin desteği gibi faktörler de göz önüne alındığında IŞİD’in bugünkü fotoğrafı daha net ortaya çıkıyor.

Öncelikle yapılması gereken IŞİD ideolojisinin İslami temelden yoksun, kendi tezlerini doğrulatma adına Kur’an’ı parçacı bir anlayışla kullanan, cihad kavramını Kur’an’i bağlamından koparmış, masum insanların mezhebi/meşrebi/dini farklılığı nedeniyle öldürülmesine cevaz verecek ölçüde acımasız bir muhtevada olduğunu kamuoyu önünde detaylarıyla deklare etmek ve mahkûm etmektir. Bu görev özellikle de İslam âlimlerine düşüyor. Farklı platformlarda bu ideolojik yargılamanın yapılması mutlaka gereklidir.

Ayrıca bu örgütün para ve silah tedarikçilerinin afişe edilmesi de zorunludur. Özellikle de Amerika ve Suudi Arabistan’ın ikiyüzlü tavrı mutlaka ortaya konulmalıdır. Aynı zamanda Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyindeki muhalefetin ne pahasına olursa olsun desteklenmesi adına IŞİD’e verilen lojistik desteğin üssü olduğu tezi de objektif bir şekilde irdelenmelidir. Bu görev bölgedeki kanaat önderleri, aydınlar ve gazetecilere düşmektedir.

Ortadoğu’da çatışmanın temel nedenleri olarak ortaya çıkan mezhepçi ve/veya kavmiyetçi tutumlara karşı ümmetin vahdetinden yana tavır koymak ana çıkış yolu olarak görülmektedir. Bu nedenle her türlü mezhepçiliği ve kavmiyetçiliği lanetleyen, ümmetin birliğini savunan, çatışmayı değil barışı temel ilke edinmiş bir anlayışı coğrafyamıza hâkim kılmak zorundayız. 

Adalet ve Özgürlükler Platformu Adına Diriliş Saati Dergisi

Sakarya 476. Hafta: MİT yasası, iç güvenlik yasa tasarısıyla pekiştiriliyor; Türkiye polis devletine dönüşüyor

 

Bu haftaki basın açıklamamıza geçtiğimiz günlerde cezaevinde şüpheli bir şekilde vefat eden Bangladeş Cemaat-i İslamiye Başkanı Gulam Azam'ın büyük oğlu Abdullah Azam katılarak Rahmetli babası ile ilgili açıklamalarda bulundu. Bu açıklamalarda Gulam Azam'ın bazı mühim özelliklerinden ve cenaze töreninden bahsetti ve daha sonra Gulam Azam için kılınan gıyabi cenaze namazı sonrası basın açıklamamız sona erdi. 



ANKARA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU’NUN 

25 EKİM 2014 TARİHLİ 454. HAFTA BASIN AÇIKLAMASI

Değerli basın mensupları ve sevgili misafirler! Basın açıklamamıza hoş geldiniz.

Cumhuriyetin kurulup laik ideolojinin ön plana çıkmasından sonra CHP’nin Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt “İmam Yusuf’un ictihatlarıyla memleket yönetilmez” diyerek İslâm fıkhına ve müctehid imamlara karşı açılan savaşı başlattı. Daha sonra sivil din oluşturmak için açılan dinî okullarda temel politika; müctehid imamları küçük gören, Türkçe Kur’an ve hadis meallerinden hüküm çıkarmaya hevesli aydın din adamı yetiştirmek üzere oluşturuldu. Geçen süre zarfında bu politikaya uygun düşünen epeyce insan yetiştirildiği de inkâr edilemez. Böylece temel İslâmî ilimlerden habersiz, usûl bilmeyen, müctehid imamların içtihatlarını bilmeyen, kendi şahsi görüşlerini din haline getiren binlerce insan, din üzerine ahkam kesmeye başladı. Aynı senaryonun bütün İslâm topraklarında emperyalistlerin teşviki ile uygulandığını söyleyebiliriz. İslâmî usûllere aykırı bu tutum; ayet ve hadisleri indiriliş sebebi dışında heva ve heveslerine uygun olarak yorumlayan Protestan bir İslâm anlayışını İslâm topraklarına yaymış oldu. Bu sosyal tabanda yetişen, en ufak bir bahanede rejim tarafından cezaların en ağırına layık görülen bu insanlar terörist vs. gibi yaftalarla dışlanınca, kendi dışındakileri Müslüman görmeyerek tekfir etmeye, ilk fırsatta silaha sarılmaya başladılar. İşte Suriye ve Irak’ta Müslüman kanı döken, batının İslâm topraklarına müdahale etmesine bahane olan, “Vahşi Müslüman” imajı oluşturmaya bol malzeme veren bu yapıyıoluşturan şartlar yine emperyalistlerin eseridir. Bu gün Müslümanı Müslüman’a kırdıran bu oluşum İslâm dünyasını üzerken kâfirleri sevindirmektedir. Bu yüzden Müslüman’ın Müslüman’ı tekfir etmemesi gerektiğini, bugün komşularımızda yaşanan bu zulümlerin yarın ülkemizde de yaşanmaması için Müslümanların dinlerini sağlam Ehl-i Sünnet kaynaklardan öğrenmeleri gereğini bir kez daha hatırlatıyoruz.

Kobani’de yaşanan hadiseleri bahane eden ve Türkiye’ye akan göç sırasında bölgeye geçerek terör estiren PKK’lı militanlar bilhassa dindar Kürtleri katlederek Kürt halkını nasıl temsil ettiklerini göstermişlerdir. Kendilerinden başka hiçbir görüşe tahammülü olmayan bu yapı, Çözüm Süreci’nde tek muhatap alınmanın şımarıklığıyla ülkeyi kan gölüne çevirmiştir. Suriye’deki savaşta IŞİD karşısında duramayınca utanmadan Türkiye’den yardım isteyen PKK çevreleri ABD’nin bölgeye müdahalesine zemin hazırlamışlardır. Kurban eti dağıtan Müslümanları hunharca katletmeyi marifet zanneden PKK; bankaları, kuyumcularıve dükkânları yağmalayarak nasıl bir düzen kuracaklarını dünyaya göstermiştir. Bütün bu olaylardan sonra bile Çözüm Süreci’nde PKK ve HDP’nin hükümet çevrelerince muhatap alınmasını istemiyoruz. Bölgede HDP’nin oyu % 25 civarındadır ki o daşiddet ve tehdit ortamında aldığı oydur. HÜDA-PAR ve HAKPAR ile bölgedeki İslâm âlimleri de Çözüm Süreci’ne dahil edilmeli, tehdit ve şirretlikle netice almaya çalışan çevrelere itibar edilmemelidir.

Öte yandan IŞİD olayını bahane ederek İslâm’a ve Müslümanlara sövmeyi marifet zanneden çevreleri de kınıyoruz. IŞİD’in zulmü, Esed’in Suriye’de,İsrail’in Filistin ve Gazze’de katlettiği Müslüman sayısı yanında hafif kalır. Sahilde oynayan çocukları bile katleden İsrail ve dört yıldır 200 bin Müslüman’ıordu güçleriyle katleden Esed zulmünü görmeyenler, IŞİD bahanesiyle İslâm’a olan kinlerini dışa vuruyorlar. İsrail şimdi de Müslümanların ilk kıblesi Mescid-i Aksa’yı ikiye bölüp Yahudilere havra yapmanın peşinde. Gerginliği kendisi başlatıp, bu olayı da Müslüman katliamlarına bahane yapmayı planlıyor. Bütün Müslümanları ilk kıbleleri Mescid-i Aksa’ya sahip çıkmaya çağırıyoruz. 

Bugün girdiğimiz Hicrî 1436 yılının İslâm alemi için hayırlara vesile olmasını Allahü Teâlâ (cc)’dan dileriz.

Bütün insanların akıl, nesil, can, mal ve din emniyetlerinin sağlandığı bir dünyada buluşmak temennisiyle katılımlarınız için teşekkür ederiz. 

ANKARAİNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ PLATFORMU