"Başbakan'ın Konuşması Bir Manifestodur: Korkmayacaksın..."

"Başbakan'ın Konuşması Bir Manifestodur: Korkmayacaksın..."

Gazeteci Yazar İbrahim Karagül Yenişafak'da ki köşesinden "İşte bu yüzden onu susturmak istiyorlar" başlıklı bir yazı kaleme aldı...

Tevhidhaber / Haber Merkezi

Karagül yazısında dün Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın AKP grup toplantısındaki konuşmasına analiz edeken, Türkiye'de bu konuşmayı daha önce hiç bir Başbakandan duyulmadığını bunun bir manifesto olduğuna dikkat çekti.

İşte O Yazı;

İbrahim Karargül / Yenişafak

Cesur adamlar ve cesur adımlar tarih yapar. Büyük yürüyüşler başlatır, toplumları dönüştürür tarihin akışını değiştirir.

Korkaklar, silikler, sindirilmişler tarih yapamaz. Sistem içinde eriyip giderler ve kısa bir süre sonra toplumsal hafızadan bile silinirler.

Günübirlik pozisyon alanlar, önlerine bakanlar, dar alanlara hapsolanlar, öfkeye, çıkara, saplantılara göre rol üstlenenler hep kaybeder.

Milletlere ve ülkelere öncülük edemezler. Önder olamazlar. Toplumları ayağa kaldırıp onlara hedef gösteremezler. Bir davanın mensubu olamazlar. Bir ülke tasavvuruna, tarih hafızasına, gelecek ufkuna sahip olamazlar.

Bunları hep yazarım. İnandığım için yazarım. Bir büyük Türkiye özlemiyle yazarım. 20. Yüzyıl'ın bütün çaresizlik ve onursuzluklarından kurtulmamız gerektiğine inandığım için yazarım. Bir yüz yılın utanç içinde geçmesinden, ülkelerin ve milletlerin bütün değerlerinin ezilmesinden acı duyduğum için yazarım.

Türkiye için de coğrafya için de bütün bunların farkında olan, bütün bunların üstüne bir şeyler diyen bir söyleme, bir güçlü çıkışa ne kadar muhtaç olduğumuzu bilirim.

Çanakkale'de, dün 98. yıldönümünü bile hatırlamadığımız Kut-ul Amare'de, Kanal'da, Gazze savaşlarında varolan ruhu yeniden kazanmamız gerektiği için, yıllardır kaybettiğimiz o değerleri, duyguları, ülke ve millet algısını yeniden canlandırmak için yazarım.

Bu duygu ve bakışın tarafı yoktur, siyasi partisi yoktur, cephesi yoktur. Bu, ortak kimliğimizdir, geçmişimiz olduğu kadar geleceğimizdir.

Bu yüzden de Avrupa'dan, Amerika'dan veya dünyanın bilmem hangi ülkesinden gelip bize, insanlarımıza buyruk verir gibi konuşanlardan, akıl öğretenlerden hiç hazzetmedim. Geçmişi bile olmayanların bize ders vermesini hiç kabullenemedim. Yoksunluklarımızın, eksikliklerimizin bir tür ezilmişliğe dönüştürülmesine hep isyan ettim.

Ancak böyle bir bilinç, böyle bir algı, ülke ve millet tasavvuru ile ayağa kalkabileceğimize inandım. Bence böyle bir dönemin ayak seslerini duyuyoruz. Yüz yıl sonra, Anadolu sınırlarına hapsedilmiş ruhlarımızın özgürleşeceği bir tarihsel kırılmanın işaretlerini görüyoruz. Toplumsal uyanışımız, çevremizde olup bitenlere bakışımız, kendimize güvenişimiz, bütün iklimlere uzanıp insanlarla el ele tutuşma azmimiz bunun göstergesidir.

Başbakan Tayyip Erdoğan'ın dünkü konuşmasında aynı cümleleri gördüm. Türkiye'yi aşan o bakış bize ait. Bizim tarihsel duruşumuzdan parçalar içeriyor. Korkularımızdan, zaaflarımızdan, yoksunluklarımızdan söz eden ancak bütün bunların ötesinde yüz yıllık tarih vurgusu yapan, bir asır sonranın hesaplarını içeren o konuşma, Türkiye'nin günübirlik tartışmalarının çok ötesinde bir meydan okumadır.

Bir çağrıdır..

'Türk müsün, korkmayacaksın. Kürt, Arap, Çerkez, Gürcü, Laz, Roman, Boşnak mısın, korkmayacaksın. Sünni, Alevi misin, artık korkmayacaksın. Namaz kıldığın, oruç tuttuğun, Kur'an okuduğun, çocuğunu Kur'an kursuna gönderdiğin, başörtüsü taktığın için artık çekinmeyeceksin, başını öne eğmeyeceksin, korkmayacaksın. Annenden öğrendiğin dili konuştuğun için mahcup olmayacak, korkmayacaksın. Düşünceni ifade etmekten, inandığın gibi yaşamaktan, yaşam tarzını muhafaza etmekten korkmayacak, çekinmeyeceksin.'

'100 yıl, yani bir asır oldukça uzun bir zaman dilimi. Eskilerin deyimiyle, köprünün altından çok sular aktı. Zaman, yaralarının bir çoğunu tedavi etti. Eskiye ait çok sayıda tartışma, çok sayıda münakaşa artık yerli yerine oturdu. Dünya üzerinde devletler, genellikle arşivlerindeki gizli belgelere 50 yıllık gizlilik süresi koyarlar. Çok nadiren 100 yıllık gizlilik süreleri olur. 50 yıl, 100 yıl içinde tarihin gizli ya da açık hadiseleri, artık insan hafızasında bir yere oturur. Tabulardan, önyargılardan, politik kaygılardan azade şekilde konuşmaya başlanır. Bizim de millet olarak artık 100. yıl dönümlerine ulaştığımız bütün bu hadiseleri soğukkanlılıkla, önyargılardan, siyasi tartışmalardan uzak şekilde ele alma, gerçekleri olduğu gibi öğrenme ve öğretme vaktimizin geldiğine inanıyorum. Bizim 100 yıl önceki bütün bu olayları artık korkularımızdan arınarak, kurtularak ele almamız gerektiğini düşünüyorum.'

Türkiye'de hiçbir Başbakan'dan duymadığımız sözler bunlar. Türkiye'nin öncüsü konumunda olan hiçbir siyasi kişilikten, Türkiye'nin önünü açması gereken hiçbir aydından duyamadığımız sözler.

Bu bir manifestodur. Türkiye kadar dünyaya da söylenmiş, ilan edilmiş vaattir. Yüz yıl sonra yeni bir toplumsal sözleşmenin, yeni bir Türkiye'nin habercisidir.

İşte bu yüzden onu susturmak istiyorlar.

YAZIYI ÖZGÜN KAYNAĞINDA OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ