Başbakan yardım gemisiyle Gazze'ye gitsin

Yıllardır ambargo altında olan Gazze'de açlık kol geziyor, ilaç ve tıbbi teçhizat kıtlığı yüzünden hastaneler morga döndü, bombalanan evlerin tadilatı veya yeniden inşası için gereken malzemeler de yok; Gazze kapılarını sımsıkı kapalı tutan ve Filistinlilerin kazdığı tünelleri (Gazze'nin nefes borularını) bombalamayı da ihmal etmeyen İsrail ve Mısır, Siyonizm'în karşısında un ufak olan uluslararası toplulukla karşılıklı dostluk ve anlayış içinde Gazze'yi göz göre göre boğuyor. Bu vahşete daha ne kadar seyirci kalacağız?

Başbakan Erdoğan'ın BM Genel Kurulu'nda Gazze meselesini gündeme getirmesi ve Gazze'ye verdiği yardım sözünü tutmayan uluslararası topluluğu eleştirip taahhütlerini bir an evvel yerine getirmeye çağırması takdire şayandı, fakat bence bunun bir adım ötesine geçip sözünü şöyle bağlaması gerekirdi: "Türkiye, Gazze'nin acılarına daha fazla seyirci kalmayacaktır. Uluslararası topluluk Gazze'nin yaralarını bir an evvel sarmazsa bu iş için alternatif bir yol buluruz. O yolda bizimle beraber yürüyecek yoldaşlar da buluruz."

Sembolik jestler 'Yeni Türkiye'nin hakkını vermeye yetmiyor; Gazze'yi açlık ve sefaletten kurtaracak somut adımlar atmak lazım. Kızılay'ın İsrail üzerinden göndermeye çalıştığı yardımlar İsrail'in aşağılık bürokrasi çarkında öğütülüyor; Mısır üzerinden Gazze'ye yardım ulaştırmaya çalışan özel kuruluşlar da bir sürü engelle karşılaşıyorlar; uluslararası topluluğun –sözünü tuttuğu takdirde- göndereceği yardımların Gazze'ye ulaşıp ulaşmayacağı, ulaşacaksa ne kadar zamanda ulaşacağı (ve ne kadarının ulaşacağı) da meçhul, çünkü bu iş İsrail vasıtasıyla yapılacak ve dolayısıyla İsrail'in insafına –daha doğrusu insafsızlığına- bırakılacak; öyleyse, Gazze'ye yardım elini uzatmak için başka bir yol takip edeceğiz. Tek alternatif: Direkt Gazze!

Nasıl olacak bu? Gayet basit: Bulabildiğimiz kadar çok yük gemisini ağızlarına kadar gıda, ilaç, tıbbi teçhizat, inşaat malzemesi ve diğer ihtiyaç maddeleriyle dolduracağız ve yanlarına iki savaş gemisi (koruma) verip törenle Gazze'ye göndereceğiz. Başbakanımız, birçok bakanımız, sivil toplum temsilcilerimiz, gazetecilerimiz vs, vs, vs de olacak gemilerde.

- İyi ama İsrail buna izin verir mi?

- Ne izni? Gazze İsrail'in değil ki İsrail'den izin isteyelim. Uluslararası hukuk Gazze'ye İsrail toprağı demediği gibi, İsrail'in kendisi de demiyor. Dolayısıyla, Gazze açıklarının İsrail karasularına dahil olduğunu kimse iddia edemez. Mısır karasularına dahil olduğunu da kimse iddia edemez. Gemilerimizle o sulara pekala girebilir ve Gazze limanına pekala yanaşabiliriz.

- Gazze açıklarında bekleyen İsrail savaş gemileri buna mutlaka engel olur.

- Ne yapacaklar? İnsani yardım taşıyan, üstelik başbakanımızı ve bakanlarımızı da taşıyan Türkiye bandıralı gemilere ateş açacak değiller herhalde. İsrail, Türkiye ile çatışmayı göze alamaz.

- O gemilerle Gazze'ye silah taşınmadığından nasıl emin olacaklar? İki de savaş gemisi gidecek diyorsun, onların Gazze limanına yanaşması sorun teşkil etmeyecek mi? Uluslararası topluluk bu işe ne diyecek?

- Yük gemileri Gazze limanına yanaşmadan evvel uluslararası bir heyetin kontrolünden geçirilir, savaş gemileri de Gazze açıklarında bekletilir, olur biter. Operasyon tamam. Daha doğrusu, operasyonun ilk safhası tamam. Sonra, Müslüman komşularımızdan başlayarak, İsrail ve Mısır haricindeki bütün devletlere ve halklara, "Gördüğünüz gibi Gazze yolunu açmış bulunuyoruz. Gazze'ye yardım etmek istiyorsanız, buyurun, yardımlarınızı bizim vasıtamızla gönderebilir veya bizim korumamız altında kendiniz götürebilirsiniz" diyeceğiz.

- Çok basit bir şeymiş gibi anlatıyorsun, ama bence böyle bir şey kesinlikle mümkün değil.

- Niye ki?

- Ne bileyim, ben mümkün görmüyorum işte.

- Emperyalistlerin çizdiği dairenin dışına çık, psikolojik duvarları aş, seni pısırıklığa mahkum eden uluslararası sistem büyüsünden kurtul ve öyle bak: Mümkün olduğunu göreceksin.

Bu yazı toplam 2063 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar