Başbakan vizyon belgesini açıkladı

Başbakan vizyon belgesini açıkladı

Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Cumhurbaşkanlığı Türkiye Vizyon Belgesi"ni Haliç Kongre Merkezi'nde açıkladı.

Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Erdoğan, ilk olarak şarkının bestecisi Uğur Işılak'a teşekkür ederek, "Gerçekten gönlümüzü son bestesiyle de güftesiyle de tekrar fethetti" ifadelerini kullandı.

Katılımcılara teşekkür eden ve Cumhurbaşkanlığı Vizyon Belgesi'nin hayırlar getirmesini dileyen Erdoğan, şöyle konuştu:

"Bu tarihi günde heyecanımızı, coşkumuzu, geleceğe ilişkin umudumuzu bizlerle paylaşan, bu salondaki ve ekranları başında bizleri izleyen vatandaşlarıma şimdiden teşekkür ediyorum. Davetimize icabet ederek, bu anlamlı toplantıya iştirak eden tüm sanatçı, yazar, sporcu, tüm dostlarımıza, sivil toplum örgütlerinin temsilcilerine, bakan, milletvekili arkadaşlarımıza, özellikle AK Parti teşkilatının tüm mensuplarına gönülden şükranlarımı sunuyorum. Yazılı ve görsel medyamızın da tüm temsilcilerine, tüm çalışanlarına 'hoş geldiniz' diyorum. Sesimizin Türkiye'ye ve dünyaya duyurulmasında emeği olan katkısı olan herkese, tek tek teşekkür ediyorum."

CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin yapılacağı 10 Ağustos 2014'te, Türkiye'nin ilk kez cumhurbaşkanını, doğrudan milletin oylarıyla seçeceğini hatırlatan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"AK Parti'nin genel başkanı ve Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı olarak 2007'de yaptığımız değişiklikle cumhurbaşkanını halkın seçmesini sağlamış olmanın büyük bir memnuniyetini yaşıyorum. 2007 yılında bu Anayasa değişikliğini gerçekleştiren TBMM'ye huzurlarınızda bir kez daha teşekkür ediyorum. Anayasa değişikliği, dönemin cumhurbaşkanı tarafından önce veto edildi, sonra halkoylamasına götürüldü. 21 Ekim 2007'de yapılan halkoylamasında, aziz milletimiz yüzde 69 oy aranıyla 'evet ' diyerek, bu değişikliğin gerçekleşmesini sağladı. Bu şu demektir: 'Artık, ben başkanımı kendim seçmek istiyorum. Vekiller vasıtasıyla değil, kendim seçmek istiyorum.' Yüzde 69'la bunu gerçekleştirdik. İradesine sahip çıkan Türkiye'nin değişimine yüzde 69 gibi yüksek bir oy oranıyla 'evet' diyen aziz milletimize de elbette burada teşekkür ediyorum. Yine bundan 10 gün önce, 1 Temmuz'da şahsımı Türkiye Cumhuriyeti'nin 12. Cumhurbaşkanı gösteren grubumuza da bir kez daha şükranlarımı ifade ediyorum."

"SELÇUKLU VE OSMANLI DEVLETLERİNİN DEVAMI OLARAK TÜRKİYE CUMHURİYETİ KURULDU"

Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Erdoğan, Cumhurbaşkanının halkın seçmesinin ne anlama geldiğini bir kez daha hatırlatmak istediğini ifade ederek, 1. Dünya Savaşı'nın 100. yıl dönümüne değindi.

Recep Tayyip Erdoğan, şöyle konuştu:

"28 Haziran 1914'te Saraybosna'da Avusturya-Macaristan İmparatorluğu veliahtı bir suikast sonucu öldürüldü. Bu suikastin ardından 1. Dünya Savaşı başladı. Bakiyesi olduğumuz Osmanlı İmparatorluğu, başta Almanya olmak üzere bazı devletlerle ittifak halinde bu savaşa dahil oldu. Maalesef bu savaşta ağır bir yenilgi aldık. 1. Dünya Savaşı'nın ardından Orta Doğu, Balkanlar ve Kuzey Afrika haritaları çok köklü bir şekilde değişti. Bugün sahip olduğumuz sınırlar, çeşitli ülke orduları tarafından işgal edildi. Başta İstanbul olmak üzere Türkiye'nin önemli bir kısmı işgal edildi. Gazi Mustafa Kemal, 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıktı. Oradan Anadolu'daki direnişin ilk adımlarını attı. Kısa süre içinde Anadolu'daki tüm güçleri birleştirdi. Kurtuluş Savaşımız gerçekten büyük bir zaferle sonuçlandı. 29 Ekim 1923'te Selçuklu ve Osmanlı devletlerinin devamı olarak Türkiye Cumhuriyeti kuruldu. Halk, çok uzun yıllar savaşmış bir halktı. Ülkenin tamamına yoksulluk ve acı hakimdi. İşgaller neticesinde Türkiye, hem insan kaynağını hem diğer iktisadi kaynaklarını büyük ölçüde yitirmişti. Gerek Kurtuluş Savaşımız gerek Cumhuriyetin ilanı halkımıza bir kez daha umut ve cesaret aşıladı. Milletçe çok çalıştık. Dedelerimiz, ninelerimiz, var oldukları her yerde çalışarak, ter dökerek, fedakarlıkta bulunarak, yok olmanın eşiğindeki bir milleti yeniden dünya sahnesine taşıdılar. Yeniden ayakları üzerinde doğrulttular."

Erdoğan, Haliç Kongre Merkezi'nde, Cumhurbaşkanlığı Türkiye Vizyon Belgesi'ni açıkladığı toplantıda yaptığı konuşmada, II. Dünya Savaşı'nın ardından dünyada yeni bir kalkınma hamlesinin başlamasına rağmen, Türkiye'nin bu değişimi yakalayamadığını söyledi.

Cumhurbaşkanı adayı Erdoğan, 1945'te neredeyse tamamen yıkılan Almanya'nın kısa zamanda kendisini toparladığını ve dünyanın en büyük, en güçlü ülkelerinden biri olduğunu, 2 atom bombasının hedefi olan Japonya'nın aynı şekilde değişimin ruhunu anladığını, değişimin felsefesini iyi okuduğunu ve dünyanın en güçlü ekonomilerinden birine sahip olduğunu anlattı.

Birçok ülkesi ve birçok şehri yıkılmış olmasına rağmen Avrupa'nın hızla toparlandığını, örgütlendiğini, güçbirliği yaptığını ve tarihin büyük, en müreffeh oluşumlarından birini gerçekleştirdiğini belirten Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Yanıbaşımızda Avrupa, savaşın ardından böyle bir değişimi başlatırken, Türkiye maalesef bu değişimi sadece izlemek zorunda kaldı. 1950'li yıllar, çok partili bir dönem, demokratik bir dönem olarak Türkiye'nin her alanda sıçrama gösterdiği bir dönem oldu. Allah rahmet etsin, gerek Menderes gerekse Celal Bayar'la başlayan o süreç, tarihimizde önemli bir dönüm noktasıydı. Ne yazık ki bu sıçrama dönemi, 1960 darbesiyle çok ciddi şekilde kesintiye uğratıldı. 1960'ları, 70'leri kayıp yıllar olarak yaşadık. Merhum Özal'ın reform gayretlerine rağmen, 1980'leri 12 Eylül darbesinin gölgesinde bir nevi kayıp yıllar olarak yaşadık. 1990'lar koalisyonların hüküm sürdüğü, terörün ağır kayıplar verdirdiği, demokrasinin, özgürlüklerin, insan hayatının önemsenmediği yıllar oldu. İşte 2000'li yıllara bu şekilde ulaştık."




"HALK DEĞİŞİM İSTEDİ"

Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Erdoğan, halkın, Cumhuriyet tarihi boyunca dünyadaki gelişmelere ve değişimlere paralel olarak Türkiye'de değişim istediğini ifade etti.

Dünyada demokrasi güç kazanırken, özgürlükler yaygınlaşırken, devletin topluma müdahalesi azalırken, milletin de bunu kendi ülkesinde, kendi topraklarında görmek istediğini anlatan Erdoğan, şunları söyledi:

"Biz gelmeden önce hakim olan şuydu: 'Önce devlet, sonra millet.' Biz geldik, bunu tersine çevirdik: 'Önce millet, sonra devlet'. Halkın arzu ve talep ettiği bu değişim, istisnai bazı zamanlar dışında bizden önce maalesef hiçbir zaman karşılanmadı. Halkın değişim isteği reddedildi, halkın değişim isteği görmezden gelindi. Demokrasi isteyenler, özgürlük isteyenler, hak isteyenler, kimi zaman kanlı şekilde, kimi zaman işkenceyle kimi zaman zorbalıkla yasaklarla baskıyla sindirildi. 2000'li yıllara geldiğimizde artık değişim isteği ertelenemez, ötelenemez, inkar edilemez bir hale gelmişti. Toplumun değişim arzusu artık devleti ve siyaseti zorlamaya başlamıştı. İşte AK Parti, 2001'de toplumun bu büyük değişim arzusunun bir tezahürü olarak ortaya çıktı."

"TOPLUMDA DEĞİŞİM ARZUSU, DEĞİŞİM UMUDU HİÇBİR ZAMAN KAYBOLMAMIŞTIR"

Cumhurbaşkanı adayı Erdoğan, geriye dönüp, 91 yıllık Cumhuriyet tarihine bakıldığında milletçe gurur duyulacak bir tabloyla karşılaşıldığını ifade ederek, salonda bulunanlara şöyle seslendi:

"91 yıl içinde gerçekten çok ciddi başarılar elde ettik. 91 yıl içinde millet olarak her zorluğa da sabrettik, değişim umudumuzu hep diri tuttuk. Zorbalığın, yasakların, yoksulluğun, yolsuzlukların ilelebet sürmeyeceğine, ceberrut devlet anlayışının ilelebet devam etmeyeceğine inandık ve bu inancın umuduyla ayakta kaldık. 1940'lardan itibaren devletin ve kurumların değişime direnmeleri, ülkemize çok ama çok ağır bedeller ödetti. Bu salonda bulunan arkadaşlarımın birçoğu yakın tarihimizde yaşanan olumsuzlukları bizzat yaşadı. Bu salonda bulunan ve bulunmayan genç arkadaşlarımız da inanıyorum ki ağabeylerinden, babalarından, dedelerinden o eski Türkiye'yi dinlediler.

91 yıllık Cumhuriyet tarihimiz içinde yaşanan olumsuzlukların çok büyük bir çoğunluğu, sistemin değişime direnmesinin bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Dersim'de yaşanan acı hadise, sistemin değişime direnmesinin, halkın hak taleplerine kulak tıkamasının bir eseridir. 1940'lı yıllar boyunca kapatılan camiler, yasaklanan Kur'an eğitimi, milletin mili ve manevi değerlerine duyarsızlık, bunun sonucunda ortaya çıkan devlet-millet güvensizliği, değişime yönelik direncin bir eseridir. Hapse atılan yazarlar, sürgüne gönderilen yazar ve sanatçılar, faili meçhuller, devletin yani statükonun değişime direncinin bir eseridir. On yıllar boyunca, ülkemiz gündemini meşgul eden başörtüsü sorunu, statükonun değişime olan direncinin neticesidir. 40 binden fazla insanımızı kaybettiğimiz terör meselesi, statükonun değişime olan direncinin, farklı olana tahammülsüzlüğün, hak ve özgürlüklere olan duyarsızlığın bir neticesidir. Sünni kardeşlerimizin, Alevi kardeşlerimizin, Hrıstiyan, Musevi vatandaşlarımızın, tüm azınlıkların, tüm ideolojik ve siyasi grupların, yazarların, sanatçıların, düşünürlerin, 10 yıllardır çektikleri acı, tamamen sistemin değişime olan direncinin bir eseridir. Faili meçhuller, işkence, Diyarbakır Cezaevi, Mamak Cezaevi, Metris Cezaevi, statükonun değişime olan direncinin eseridir."

Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Erdoğan, devletin, özgürlüklerden, statükonun da değişimden korktuğunu ifade ederek, "Rejim değişimi, kendisi için bir tehdit olarak görmüş, değişim taleplerini, hak arayışlarını kendisine yönelik bir tehdit olarak algılamıştır. Devletin, rejimin, statükonun etrafında kümelenen mutlu bir azınlık çarkını bir şekilde çevirirken, her şekilde kazançlı çıkarken, halk yığınları çok ağır bedeller ödemiş, çok büyük acılar yaşamıştır. Statükonun bu ağır baskısına, ağır yasaklarına ve zulmüne rağmen, toplumda değişim arzusu, değişim umudu hiçbir zaman kaybolmamıştır" diye konuştu.

Erdoğan, Haliç Kongre Merkezi'nde "Cumhurbaşkanlığı Türkiye Vizyon Belgesi"ni açıkladığı toplantıda yaptığı konuşmada, partilerini kurarken ve iktidardayken tehditler aldıklarını, Danıştay saldırısının üzerlerine yıkılmak istendiğini söyledi.

Ekonomiyi, demokrasiyi tehdit eden tuzaklarla hükümetlerinin düşürülmeye çalışıldığını anlatan Erdoğan, "Arkadaşlarım aynı şekilde, genel başkan yardımcılarım aynı şekilde, başbakan yardımcılarım, bakan arkadaşlarım aynı şekilde. Partim defalarca tehdit edildi, hatta kapatma davasına maruz kaldı. Düşünebiliyor musunuz parlementonun üçte ikisine sahip bir parti için kapatma davası açılıyor. Hiçbir zaman 'Millet ne derse o değil', 'Biz ne dersek o' anlayış bu." diye konuştu.

"SANDIĞA GİDEN YOLU BİZ HER ZAMAN AÇIK TUTTUK"

Bakanları, genel başkan yardımcıları, milletvekilleri ve aileleriyle o süreçte de dik durduklarını dile getiren Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"17 Aralık, 25 Aralık darbe girişimleri başarılı olsaydı şu anda Yassıada benzeri mahkemelerde yargılanıyor olacaktık. Bunun tüm belgelerini, bu komplonun tüm detaylarını ele geçirdik. Bir kısımını açıkladım ama diğerlerini de inşallah milletimizle paylaşacağız. Bunları da açıklayacağız. İşte bütün bu tehditlere, darbe girişimlerine, provokasyonlara, komplo ve tuzaklara karşı cesaretle direndik. Kendimiz adına değil, ülkemiz adına, 77 milyon milletimiz adına, geleceğimiz adına, istiklalimiz adına bu mücadeleyi verdik. Bakın şurası son derece önemli. Sandığa giden yolu her zaman açık tuttuk. Bir baskı rejimi, halkın önüne sandık getirmez. O sandıkta, hür iradenin tecellisine izin vermez. Özgürlük karşıtı bir hükümet basına bu kadar özgürlük zemini sağlamaz. Baskıcı bir başbakan, kendisine her gün her mecrada, hakaret edilmesine müsaade etmez. Başkasının özgürlük alanına müdahale etmediği sürece her özgürlüğü savunduk. Özgürlükler ihlal edildiğinde de yasaların dışında mahkemelerin dışında başvuracağımız hiçbir merci bugüne kadar elhamdülillah olmadı."

"ESKİ TÜRKİYE, ARTIK ESKİDE KALMIŞTIR"

Eski Türkiye'nin, devletin etrafına kümelenmiş, seçkinlerin, elitlerin, çetelerin dışında herkes için karanlık Türkiye olduğunu vurgulayan Erdoğan, herkesin eski Türkiye'nin acılarını yaşadığını bildirdi.

Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Erdoğan, eski Türkiye'nin eskide kaldığını, kapılarının kapandığını belirterek, sözlerine şöyle devam etti:

"Halkın değişim arzusu, talebi nihayet kendisine diriliş zemini bulmuştur. Kaçınılmaz değişim artık başlamıştır, güçlü şekilde devam etmektedir. Bu değişim sadece AK Partilileri kapsayan değil, 77 milyonun her bir ferdini kapsayan bir değişimdir. Bize oy versin ya da vermesin, bizi sevsin ya da sevmesin. herkes bu değişimden olumlu yönden etkilenmiştir ve etkilenmeye devam edecektir. Cumhurbaşkanın halk tarafından seçilmesi işte uzun yıllardır biriken bu değişim arzusunun ortaya çıkmasıdır. Şunu da gururla ifade etmek isterim. Eski Türkiye'den bugüne artık az eser kalmıştır. Terör meselesi, eski Türkiye'nin sorunlarından biridir. O meseleyi de çözdük, çözüyoruz. TBMM'de dün kabul edilen yasa, terör meselesinin çözümünde inşallah yeni bir dönemi başlatacaktır. Kardeşliğimizi güçlendirmek için verdiğimiz mücadele belli bir aşamaya gelmiş, terör, Türkiye'nin can alıcı meselesi olmaktan çıkmıştır."

"YENİ ANAYASA SORUNU"

Erdoğan, eski Türkiye'den bugüne gelen bir başka sorunun da Anayasa olduğunu belirterek, bunu da halletmeleri gerektiğini söyledi.

Yeni, özgürlükçü, katılımcı, demokratik bir anayasa yapmak için samimi mücadele verdiklerini belirten Erdoğan, şöyle konuştu:

"326 milletvekiline sahipken biz dedik ki, bizden üç milletvekili olsun. Diğerleri toplam 220, üçer de onlar verdi. Sizden 9, bunu da kabul ettik. Çalışmalar başladı, bir noktaya geldik. O nokta çok önemli. 47 madde, hepsinin altına 4 siyasi parti imzayı atıyor. 47 maddede mutabakat sağladık. Anamuhalefetin başı çıktı dedi ki, 'Biz bu 47 maddeyi geçirmeye hazırız.' Ben hemen arkadaşlara talimat verdim, gidin görüşün. Biz bunu hemen süratle 15 gün içinde çıkarmaya varız. Arkadaşlarım ziyaret ettiler, aldıkları cevap şu, 'Diğer iki partinin de buna evet demesi lazım.' İpe un sermektir bunun adı. İkimizin sayısı buna yetiyor mu? Yetiyor. Bu 47 maddenin altında 4 siyasi partinin imzası var mı? Var. Bunlar gelmiyor, bırak gelmesin biz bu 47 maddeyi halledelim. Kardeşler işte bu Kılıçdaroğlu böyle birisi.

Çalışmalar devam etti, 60 maddeye çıktık, 60 madde oldu. Yine 4 siyasi partinin altında imzası var. Bu defa ben haber gönderdim. 'Hadi buyrun' dedim bak 60 madde altında 4 siyasi partinin imzası var. Hadi gel şunu oturalım iki haftada, üç haftada çıkartalım. Hiç olmazsa Anayasa'nın ciddi bir kısmı böylece halledilmiş olur. 'Diğer iki partinin de buna katılması lazım' dedi. Eğer iş yapmak isterseniz çözüme siz de destek verirsiniz. Türkiye'de en önemli sorun muhalefet sorunudur. Muhalefetin dürüst olduğu, güçlü olduğu bir ülkede sizin sıçramanız da çok daha güçlü olur. Eski Türkiyenin direnci nedeniyle maalesef bunu bu dönemde başaramadık. Ancak yeni Anayasa'ya ilişkin umutlarımızı yitirmedik."

Yeni Anayasa mücadelesini en güçlü şekilde sürdüreceklerini belirten Erdoğan, eski Türkiye'den bugüne aktarılan o muhafelet anlayışının ciddi bir sorun olduğunu söyledi.

Muhalefetin kendisini değiştirmediğini, değişim taleplerine duyarsız kaldığını dile getiren Erdoğan, yeni Türkiye'den korkan ve yeni Türkiye'de ayakta kalamayacağını düşünen muhalefetin, değişime direndiğini kaydetti.

CUMHURBAŞKANLIĞI MAKAMI

Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, şöyle devam etti:

"İnanıyorum ki muhalefet partilerine gönül vermiş vatandaşlarımız, kardeşlerimiz, bu değişimi kendi elleriyle gerçekleştireceklerdir.

Eski Türkiye'den bugüne ulaşan bir başka önemli sorun da Cumhurbaşkanlığı makamıdır. Cumhurbaşkanlığı makamı Gazi Mustafa Kemal'in vefatından sonra statükoyu korumak üzere şekillendirilmiş bir makamdır. 1960 darbesiyle cumhurbaşkanlığı makamı adeta rejimin bekçiliğini yapan bir makama dönüştürüldü. Statüko milleti kendisi için bir tehdit olarak algılarken cumhurbaşkanlığı makamını da milletin karşısında konumlandırdı. Her zaman bir tarafta milletin seçtiği hükümet, bunun karşısında ise cumhurbaşkanlığı makamı oldu. Abdullah Bey'den önce bunu yaşadığım için damdan düşeni biliyorum. Cumhurbaşkanlığına yüklenen anlam aslında devleti, milleti korumak gibi gerçekten son derece rahatsız edici bir anlamdır. Milletin, meclisin, hükümetlerin değişim arzusu en başta cumhurbaşkanlığı makamı tarafından frenleniyor. Birkaç istisna dışında cumhurbaşkanlığı makamına hep askerler, darbeciler, devleti kutsallaştırmış bireyler getiriliyor. Devletin milletle kucaklaşması engelleniyor. İşte şimdi bu yarışta bizimle beraber olan değerli iki partinin adayı ne diyor. 'Ben icranın başı değilim' diyor. Tavsiye ederim Anayasa'yı okumasında fayda var. Anayasa'yı okursa devletin başının cumhurbaşkanı olduğunu 104. maddede görür. Devletin başı cumhurbaşkanıdır, icranın başıdır. O demeden çok engeller olur."

Erdoğan, Haliç Kongre Merkezi'nde, Cumhurbaşkanlığı Türkiye Vizyon Belgesi'ni açıkladığı toplantıda yaptığı konuşmada, siyasi tarihleri boyunca cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi gerektiğini savunduklarını belirtti.

Erdoğan, şöyle devam etti:

"Daha 1993 yılında İstanbul'da bu amaçla mitingler düzenlerdik, 'halk cumhurbaşkanı seçmelidir' diye. 2007 yılında mecliste, cumhurbaşkanı seçmemiz engellendiğinde artık bu reformun kaçınılmaz olduğunu gördük. Anayasayı değiştirdik ve cumhurbaşkanlığı makamının anlamını da böylece değişime tabi tuttuk."

Bir ay sonra 10 Ağustos'ta halkın cumhurbaşkanını seçeceğini bildiren Erdoğan, "Ben 'halk başkanını seçecek' dedim, bu beyler bundan rahatsız oldular. Diyorum ya, bilmiyor, anlamıyor. Cumhurbaşkanı ne demektir? Cumhurbaşkanı... 'Cumhur' halktır, 'başkan' da onun başkanıdır. Burayı iyi incelese yakalayacak işi. Bu cumhurbaşkanı halktan aldığı yetki ve güçle, halkın talep ve arzularını temsil edecek. Statükonun bekçisi olan değil, milletin tarafını tutan bir cumhurbaşkanı anlayışı ülkemize hakim olacak" dedi.

Cumhurbaşkanı adayı Erdoğan, böyle bir iklimde de Türkiye'de değişim taleplerinin önündeki tüm engellerin kalkacağını, devletin ve milletin kucaklaşacağını, Türkiye'nin çok daha hızla bu değişimi yakalayacağını söyledi.

VİZYON BELGESİ

Erdoğan, bugün açıklayacakları vizyon belgesinin de bu yeni dönemin yol haritasını ihtiva ettiğini kaydederek, "Bunu tabi ben ve üç beş arkadaşım değil, geniş bir ekiple, kolektif bir aklın ürünü olarak bu vizyon belgesini hazırladık. Haftalarca bunun üzerinde çalışmalar yapıldı ve bizzat katıldığım toplantılarla da nihai sonuca vardı. Cumhurbaşkanı olarak Türkiye için nasıl bir vizyon, nasıl bir ufuk öngördüğümüzü bu vizyon belgesinde bulacaksınız" dedi.

"Eğer milletimiz takdir eder ve Cumhurbaşkanı seçilirsek, 5 yıllık dönemde nasıl bir yol izleyeceğimizi, hedeflerimizi, yaklaşımlarımızı bu vizyon belgesinde kayıt altına aldık diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu belge hem bizim hem de 77 milyonun başvuru kaynağı olacak. Şimdi özet halinde bu belgeyi sizlerle paylaşmak istiyorum. Cumhurbaşkanlığımız süresince yol haritamız olacak, başvuru kaynağımız olacak vizyon belgesi, 'Yeni Türkiye Yolunda' ismini taşıyor. 'Yeni Türkiye Yolunda' başlığı altında şunu göreceksiniz. 'Demokratik yönetim', 'Refah toplumu' ve 'Öncü ülke' başlıkları bulunuyor. Yeni Türkiye Vizyonuyla neyi kastediyoruz. 12 yılda ülkemizin dört alanda dönüşmesine yollar açtık. 'Demokratikleşme', 'Refah', 'Şehirleşme', 'Uluslararası ilişkiler'."

"DEMOKRATİKLEŞME HEDEFİMİZDEN TAVİZ VERMEDİK"

Erdoğan, ülkenin bugün 12 yıl öncesine göre çok daha demokratik bir ülke olduğunu anlatarak, "Her türlü engele rağmen demokratikleşme hedefimizden taviz vermedik. Milli iradeyi tutsak alan vesayetçi anlayış ve yapıları tasfiye ettik, ediyoruz. Hukukun üstünlüğü, vatandaşlık hakları, çoğulculuk, çözüm süreci, demokrasimize sınıf atlatmıştır" dedi.

Refahın artışı ve yaygınlaşmasının ikinci önemli başarı olduğunu vurgulayan Erdoğan, "Onlarca yıldır milletimizi eğitimden sağlığa, ulaşımdan çevreye, enerjiden savunmaya kadar mahrumiyetler içinde yaşatan zihniyete biz son verdik" diye konuştu.

Erdoğan, bugün Türkiye'nin zenginliği ve refahının katbekat arttığını ifade ederek, "Aynı zamanda refahı topluma yaygınlaştırmak hedefimize yönelik, milli borç ve enflasyonu düşürmekten sosyal güvenlik ve sosyal desteklere kadar her alanda büyük işler yaptık" değerlendirmesinde bulundu.

Üçüncü dönüşümün şehirler olduğunu kaydeden Erdoğan, şöyle devam etti:

"Milletimizi hor gören, elitist anlayışın şehirlerimizde milletimize reva gördüğü hizmet mahrumiyetine son verdik. Belediyeleri etkin, hızlı, sorumlu ve kapsamlı işler yapan birimlere dönüştürdük. Şehirlerimizi hastaneler, yollar, parklar, okullar ile donatarak vatandaşımızın hayat kalitesini yükselttik. Yerel demokrasiyi güçlendirdik. Şehirlerimizin tarihi karakteri büyük restorasyon çabamız ile yeniden ortaya çıkmaya başladı."

Erdoğan, dördüncü dönüşüm de uluslararası ilişkilerde olduğunu kaydederek, "Ülkemiz, insanımız şimdi uluslararası alanda daha saygın bir konumdadır. Ülkemizin adı artık sadece bölgemizde değil, dünyanın geniş bir coğrafyasında itibar, hürmet ve muhabbetle anılmaktadır" dedi.

Türkiye'nin artık siyasi ve ekonomik kriz endişesi içinde olan değil, herkesin geleceğe güvenle baktığı bir ülke olduğunu dile getiren Erdoğan, Türkiye'nin artık her sabah bir kriz veya darbe haberi alma korkusuyla yaşayanların değil, çocukları ve ülkesi için geleceğe güvenle bakan insanların ülkesi olduğunu söyledi.

10 MİLYON TABLET BİLGİSAYAR VE BÜTÜN SINIFLARA ETKİLEŞİMLİ TAHTA

Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Erdoğan, eğitime bakıldığı zaman okuma yazma oranının neredeyse yüzde 100'lere yaklaştığının görüleceğini belirterek, şunları kaydetti:

"Burada benim kategorimde, yaş kategorimde olanlar için söylüyorum. Bize yakın olanlar için söylüyorum. Biliyorsunuz biz okumak için kitabımızı bulamazdık. Ağabeylerimizden teksir notlarını isterdik. Parayla alacağız, ağabeylerimiz vermezdi bize. Çalakalem, hocamız dersi anlatır, biz de notlarımızı tutardık. Biz böyle yetiştik. Ama ben şimdi gençlere seslenmek istiyorum; Gençler bakın şimdi biz sıraların üzerine okullar açılırken, birinci hamur kağıttan kitapları ücretsiz olarak koyuyoruz. Şimdi yeni bir adım daha atıyoruz. Şimdi yeni bir adım daha attık. Nedir o? Artık etkileşimli tahtayla sınıflarımıza bilişim teknolojisini girdik. Tablet bilgisayarlarla yavrularımız artık derslerini takip edecek. Şimdi dev bir ihaleyi yapıyoruz inşallah. 10 milyon tablet bilgisayar ve bütün sınıflara inşallah etkileşimli tahta. Böylece artık her yavrumuzun elinde etkileşimli tahta olacak, 3 yıl içinde inşallah bunu da gerçekleştireceğiz. Artık Türkiye, yardım alan değil, yardım veren bir ülkedir."