"Balyoz ve Ergenekon Yakınları Cellatlarına Aşık Oldular"

"Balyoz ve Ergenekon Yakınları Cellatlarına Aşık Oldular"

Fidel Okan, "Balyoz ve Ergenekon yakınları cellatlarına aşık oldular" dedi.

Hanefi Avcının avukatlığını yapan Fidel Okan 24 Tv'de açıklamalarda bulundu.

Fethullah Gülen hakkında yakalama kararı çıkması halinde, ülke değiştireceğini öne süren Okan,"Balyoz ve Ergenekon yakınları cellatlarına aşık oldular" dedi.

Fidel, paralel yapının dinleme yöntemlerini, o dönemde Hanefi Avcı’nın verdiği şikayet dilekçesini ve buna ilişkin soruşturmayı okudu. Dilekçede cemaatin 2003 yılı öncesi ve sonrası yapılanmasındaki izlediği yola dikkat çekti. CHP'nin izlediği politikayı da sert dille eleştiren Fidel, hükümeti devirip Türkiye'yi derin devlete teslim etmeye karar verdiklerini söyledi. Gülen hakkında yakalama kararı çıkması durumunda Amerika'dan çıkacarak suç iadesi olmayan bir ülkeye gideceğini söyleyerek çarpıcı açıklamalarda bulundu.
 
Şikayet dilekçesinde yer alan ifadeler şöyle: 2003 yılın kadar devlet içerisinde pasif bir yerleşme faaliyetinde bulunduğunu, 2003’ten sonra daha aktif üst düzey operasyonel sahalarda yerleşme ve faaliyet göstermeye başladığını gözlemlediğini, cemaatin kamu yönetimi içerisinde yapılanmasını, imam olarak adlandırdığı sorumlular vasıtasıyla yürüttüğünü, özellikle emniyet, MİT, TSK, Adalet Bakanlığı, Maliye Bakanlığı başta olmak üzere tüm bakanlıklarda faaliyet gösteren ancak kamu görevlisi olmayan kamu görevlerini yürüten sivil imamlar bulunduğunu, bu imamlar altında her bakanlık bünyesinde alt imamlar bulunduğunu, imamlar arasında periyodik olarak toplantılar yapıldığını, bu toplantılar sonucunda oluşturulan faaliyet raporlarını şifai olarak bir üst imama, en son Amerika’da yaşayan Fethullah Gülen’e gönderildiğini, cemaatin bu şekilde yapılanmasıyla kamuda kendi düşüncelerine aykırı olan görevlileri pasifize etmek amacı olduğunu aktardı.
 
DEVLET İÇİNDEKİ DEVLET YAPILANMASI ÖNCEKİLERDEN DAHA TEHLİKELİ
 
Daha önce de derin devletler vardı. Şimdiki derin devlet oluşumu diğerlerinden çok daha tehlikeli, daha sıkıntılı. Çünkü devlet içerisinde devlet oluşumunu tam olarak sağlayamamışlardı. Ancak şuanki mevcut derin devlet hem yurt dışı uzantılarıyla, hem yurt içi uzantılarıyla bunu sağlamış durumda ve hükümete meydan okuyacak düzeyde getirmiş pozisyonda. 
 
BALYOZ VE ERGENEKON YAKINLARI CELLATLARINA AŞIK OLDULAR
 
1973 yılında İsveç’te bir banka soygunu gerçekleşiyor. Bu banka soygununda rehinelerden bir kadın kendisini rehin tutan o soyguncunu gerçekleştiren kişiye olay bittikten sonra bir sempati duyuyor, ona aşık oluyor. Nişanlısını terk ediyor ve arkasından da onun cezaevinden çıkmasını bekliyor. Bir psikolog da buna socom sendromu adı veriyor. Şimdi mevcut Balyoz ve Ergenekon yakınları da bu sendromu yaşıyorlar. Bunlar kendi celladlarına aşık olmuş durumda. Şuanda onların ayağa kalkması gerekirken, kendilerini, eşlerini, çocuklarını mağdur eden bir yapının kurbanı oldukları için öyle bir sempatiye dönmüş ki ben bunu sendroma bağlıyorum. 
 
SES KAYDI BAŞBAKAN’A AİT OLSAYDI BAŞBAKAN BUNU YALANLAMAZDI
 
Ses kayıtları hukuka aykırı yöntemlerle elde edilmiş bir delil niteliği taşıyor. Yani bunların bir anlamı yok. Cumhuriyet Savcılığında mevcut yürütülen bir soruşturmada Başbakan’ın böyle bir görüşe yaptığının kaydı var mı? CHP Genel Başkanı “ben yargıya teyit ettim” diyor. İşte o teyyit ettiği yargı esasında paralel yargı diye nitelendirdiğimiz yargı. Çünkü böyle bir evrak, böyle bir kaset zaten yargı metninde tape olarak varsa o zaman büyük sorun var demektir. Çünkü Başbakan bu kasetlerle ilgili çıkıp “evet, ben böyle bir konuşma yaptım, sebebi şu şu şu” diyebilirdi. Çünkü; daha önce AK Parti’nin Kızılcahaman konferansında Başbakan orada bir görüşme yapmış, arkasından da bu hemen yayıldı. Bir tane milletvekili bunu kayda çekmiş. Sonra Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç “hayır, böyle bir şey görüşmedi” dedi. Başbakan’ın Başdanışmanı “böyle bir şey yok” dedi. Başbakan çıktı “ben konuştum” dedi. Şimdi samimiyet testini Başbakan bunlardan verdi ve geçti. Daha sonrasında yine Bülen Arınç Başbakan’a ait olduğu tape kaydına bir ifadede bulundu. Başbakan bunda da çıktı Zaman Gazetesi muhabirine“evet bu konuşmayı yaptım” dedi. Şimdi bunu söyleyen bir Başbakan’ın samimiyet konusunda bir problemi yok. 
 
HÜKÜMETİ DEVİRİP TÜRKİYE’Yİ DERİN DEVLETE TESLİM ETMEYE KARAR VERDİLER
 
Orhan Özdemir, Hanefi Avcı, Emine Arslan, Faruk Ünsal, Mustafa Gülcü, Celal Uzunkaya. Bu emniyet müdürlerine yapılan komploları Türkiye gördü. 
 
Hem celladınıza aşık oluyorsunuz, hem bu zulümlerin farkındasınız, hem kimin ne yaptığını bliyorsunuz, hem de yolsuzluk, rüşvet bunlara girelim, bunları konuşalım vs vs. Sen bunları konuşup, ondan sonra bu hükümeti devirip Türkiye’yi derin devlete teslim etmeye karar vermişsin. Ben nasıl senin yanında yer alır, oy veririm. Sen önce Atatürk’ün kurduğu o partinin kalbine kurşun sıktın. 
 
Soruşturma başladığı anda “Hocaefendi’yi pas geçelim, buradak imamları bilmemneleri onlara yüklenelim, onların hakkında en ufak bir şey bulunmayalım” tarzında bir şeye de müsaade etmeyiz. Eğer böyle bir yapılanma varsa, yapılanmanın başı da belli, yapılanmanın imamları da belli.
 
YAKALAMA KARARI ÇIKARSA, GÜLEN ÜLKE DEĞİŞTİRECEK
 
Yakalama kararı çıkarıldığı anda Interpool vasıtasıyla her tarafa bildirilir. Muhtemelen de yakın zamanda Amerika’dan da gönderilecek. Suçların iadesi olmayan bir ülkeye yerleşecek. Türkiye devleti bir suçlu (şüpheli) hakkında yakalama kararı çıkartırsa böyle bir şey çıkar. Amerika ne yapacak? “Ben bunu vermiyorum” mu diyecek?
 
HÜKÜMETİN DÜŞECEĞİNDEN EMİNLER
 
Onlar 30 Mart’tan önce 24 Mart ve öncesinde, 17 Mart’ta yeni bombalar patlatacağını söylediklerini duyuyoruz. Hükümetin düşeceğinden eminler. “Biz kaybedeceğimiz bir savaşa girmeyiz” mantığı gittikleri için şuanda emniyet teşkilatı içindekiler tamamen aynı biatı sürdürüyor ve devam ettiriyor. Dolayısıyla onlarda duruş anlamında bir problem yok. Sosyal medya ağırlık onlarda, medyaya bakıyorsunuz dinleme kasetleri vs. hemen başka bir şey ortaya koyuyorlar direk olarak bunu bastırıp konuyu farklı bir noktaya çekiyorlar. CHP zaten işbirliği noktasında hazır. Dolayısıyla burada bir etkinlik var. Koordinasyonda ciddi bir bozukluk var. Hükümetin bu koordinasyon bozukluğunu bir an önce ortadan kaldırıp, Başbakan’a bunun iletilmesi somut olarak bu yapıyla mücadele edilecek etkin isimlerin bir an önce belirlenmesi ona göre topyekün hareket edilmesi gerekiyor. Aksi halde her seferinde hükümetten bir şey alıp götürüyorlar.
 
BAŞBAKAN KARŞI ÇIKTIĞI İÇİN BUNLAR YAŞANIYOR
 
Burada diyorlar ki; biz devrin yöneticilerini doğruluk ve selametten saptığıı görünce kendi şeref ve haysiyetimizle hükümetten çekildik. AK Parti cemaat ayrışmasında böyle bir durum yok. Kimse kimseyi kandırmasın. Başbakan onlara tabi olsaydı, biat etseydi, dershanelerde, diğer meselerde sessiz kalsaydı o zaman her türlü ahlaksızlığın üstü örtülecekti. Bu süreç AK Parti açısından da çok faydalı, içinden hayır çıkar meselesiyle olumlu kazanımları olacaktır. Ama dediğim gibi bu meselede; “siz yolsuzluğa bulaştınız da biz onun için sizden ayrıldık” meselesi yok. Burada tamamen “ya benim dediğimi yapacaksın, yapmazsan götürürüm tehdidi var.” Başbakan da karşı çıktığı için bunlar yaşanıyor. 
yirmidörthaber