Bahçeli: Ahlâki ve hukuki çöküş

Bahçeli: Ahlâki ve hukuki çöküş

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 2015'in ilk grup toplantısında Meclis'te yolsuzluk iddiaları ile ilgili kurulan komisyonun, 4 bakanın Yüce Divan'a gönderilmesine gerek görmemesini ve paralel yapı operasyonlarında izlenen yolu eleştirdi.

MHP Genel Başkanı Bahçeli 2015 yılının ilk toplantısında hükümeti eleştirdi. Meclis'te yolsuzluk iddiaları ile ilgili kurulan komisyonun, 4 bakanın Yüce Divan'a gönderilmesine gerek görmemesini eleştirdi, PKK'nın Güneydoğu'daki faaliyetlerine hükümetin göz yumduğu iddialarını dile getirdi. Türkiye'nin AK Parti hükümeti yüzünden ahlaki ve hukuki çöküşe sürüklendiğini söyledi.

"9 üye hukuk cinayeti işlemiştir"

Bahçeli yolsuzluk iddiaları ile ilgili olarak kurulan yolsuzluk komisyonunun aldığı kararı ise şu şekilde eleştirdi:

"Erdoğan bu kadar hukuk sevdalısı ise, önce üzerine yapışmış halde bekleyen rüşvet ve yolsuzluk iddialarından arınacak cesaret ve dirayeti gösterebilmelidir.Şu pervasızlığa bakınız ki, savcılar açığa alınmakta, soyguncular intikam almakta, en son örneği Gaziantep’te görüldüğü gibi polislere operasyon düzenlenmektedir.‘Hırsız var’ diyerek haklı şekilde tepki gösterenler içeri atılmaktadır.Ne var ki, rüşvetçi eski bakanlar güvencede, malum evlatlar emniyettedir.Dün, Türk siyaset tarihinin en utanç verici kararlarından birisi alınmış, dört eski bakan toplantı süresi 3,5 saat süren Meclis Soruşturma Komisyonu tarafından Yüce Divan’a gönderilmemiştir.Davutoğlu, korku filmlerindeki aktörler gibi kol kesmek, kol koparmakla uğraşırken, haklarında yığınla iddia bulunan bakanlar korunmuş ve milli vicdan iğfal edilmiştir.AKP’li 9 üyenin eli rüşvet ve yolsuzluğu onaylamak için kalkmış, 9 üye hukuk cinayeti işlemiş, isimlerini arınmayacak şekilde lekelemişlerdir."

"Hukuku boğazlayanlar altında kalkamayacakları bir karara imza atmışlardır."

Devlet Bahçeli, haklarında yolsuzluk iddiası olan bakanların elinde sonund ayargılanacaklarını da savundu ve şu ifadeleri kullandı:

"Rüşvetçiler Bakara Suresiyle alay ederler, kimseden ses çıkmaz.Torpili, haksızlığı, adaletsizliği ayetlerle örtmeye çalışırlar, İslam’la kandırırlar, kimseden tepki gelmez.Dahası ‘Hz. İbrahim benim, Hz. Muhammed de kardeşim’ diyen sapıklar hiçbir yaptırım görmez.Bu nasıl bir ülkedir, Türkiye kimlerin eline kalmıştır?Meclis Soruşturma Komisyonu’nda göz göre göre, bütün somut delil, belge, bulgu, tanık ifadesi ve tespitlere rağmen, sarayın engellemesiyle hukuku boğazlayanlar altında kalkamayacakları bir karara imza atmışlardır.Türkiye, AKP’nin hukuk ve ahlaka kategorik darbesini daha fazla taşımayacaktır.Bu rüşvet ve yolsuzluk kervanının istikameti mahkemeye çıkmazsa, Türkiye’nin sosyal ve siyasal deprem yaşaması an meselesidir.Rüşvet zanlısı eski bakanların Meclis Genel Kurulu’nda yapılacak oylamada, mutlaka layık oldukları muameleye uğramaları gerekmektedir.Komisyondan kurtulan 17-25 Aralık failleri ilk önce adalete teslim edilmeli, arkasından da diğerleri paşa paşa, peş peşe onları takip etmelidir."

"Davutoğlu'nun hükmü yoktur"

Bahçeli, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Bakanlar Kuruluna başkanlık ederek Davutoğlu'nun bir hükmü olmadığını gösterdiğini de savundu:

"Erdoğan, 19 Ocak tarihini açıklamadan evvel, kendisine yakın ve havuzcuların garantörü olan eski bir bakan devreye girerek, 5 Ocak’ta Bakanlar Kurulu’nun Cumhurbaşkanı tarafından toplanacağını belirtmiştir.Buna karşılık Başbakan Davutoğlu ve Başbakan Yardımcısı Arınç’tan anında eleştiri gelmiş, sadece milletvekilliği görevini üstlenen eski bakanın, herhangi bir açıklamaya mezun olmadığını dile getirmişlerdir.Elbette Erdoğan’ın gayri meşru para trafiğini yönettiği farklı delillerle ortada olan bu eski bakanın, kendiliğinden yorum yapması makul ve mantıklı olamayacaktır.Anlaşılan kaçak ve karanlık sarayda Davutoğlu’nun hükmü yoktur, sözü geçmemektedir.İşin bir başka hazin yanı da, Davutoğlu’nun sarayın oyuncağı olmaya peşinen gönüllü olmasıdır.Erdoğan, eski bakanı aracılığıyla gündem oluşturmuş, herkesin eteğindeki taşı dökmesini temin ederek pozisyonunu buna göre şekillendirmiştir.Nihayetinde 5 Ocak değilse de, 19 Ocak’ta Bakanlar Kurulu’na başkanlık yapacağını 29 Aralık’taki Türk İş ziyaretinden sonra kamuoyuna deklare etmiştir.Erdoğan gerekli gördüğü hangi hallerden dolayı Bakanlar Kurulu’na başkanlık etmeyi uygun bulmuştur? Bunu hemen, gecikmeden netliğe kavuşturmalıdır.Davutoğlu’nun başaramadığı, yapamadığı, üstesinden gelemediği ne vardır da, Erdoğan devreye girerek kendisini müdahil olmak zorunda hissetmiştir?"

"Kürek mahkumları bile Davutoğlu’na göre hür"

MHP Lideri, Başbakan Davutoğlu'nun, Erdoğan'ın emrinde zulüm gördüğünü de iddia etti:

"Madem Türkiye kasaba devleti, guguk devleti değildir; o halde hukuk devletinin temel ilke ve kaidelerine en ufak sapma gösterilmeden uyulmuştur da, geriye bir tek Cumhurbaşkanı’nın Bakanlar Kurulu’na başkanlık etmesi mi kalmıştır?Hepsinden önemlisi, bundan sonra Sayın Ahmet Davutoğlu, hançeresi yırtılırcasına nasıl bağıracak, kurulmuş plak gibi nasıl ses çıkaracak, dahası Başbakanım diye ortalıkta nasıl gezecektir?Zalime başkaldırmaktan bahseden boyunduruk altındaki Başbakan, zulüm altında inim inim inlemekten rahatsız değil midir?Eski devirlerdeki kürek mahkumları bile Davutoğlu’na göre hür, daha omurgalıdır.Bir gözüyle sarayı, diğeri ile de Hükümetteki Erdoğan muhiplerini kollayan Davutoğlu iradesini çaldırmıştır."

"Mafyatik oluşumlar kanlı infazlarla dehşet saçmakta"

Bahçeli Denizli'nin Honaz ilçesinde gerçekleşen çatışmalara değindi ve mafyanın şehirlere hakim olmaya başladığını söyledi:

"AKP, 2014 yılında demokrasi radarından tamamıyla çıkmış, adaletin rotasından sapmış, ahlak ve hukukla yollarını hepten ayırmıştır. Milli ve manevi değerlerimiz öğütülmüş, örselenmiş, ezilmiştir. Geçtiğimiz aylar boyunca, etnik temelde ayrışma, inanç temelinde kutuplaşma hiç olmadığı kadar kamçılanmıştır.İki gün önce Denizli’nin Honaz ilçesinde yaşanan müessif hadiseler Türkiye’nin nasıl bir darboğazın, nasıl bir bunalımın içinde bocaladığını bir kez daha deşifre etmiştir.Çakılan bir kıvılcımın anında toplumsallaştığını, gerilen sinirlerin birden bire farklı yönlere kaydığını Honaz’da gördük ve şahit olduk.Ortaya çıkış nedeni hırsızlık vakası olarak lanse edilen ve bu çerçevede bir kişinin ölümüne yol açan, arkasından da evlerin ateşe verilmesiyle tehlikeli bir hüviyet kazanan Honaz olayı hafife alınmamalıdır.Artık en ufak bir anlaşmazlık anında kitlesel ölçeğe yayılabilmektedir.Emniyet ve asayiş; huzur ve esenlik; güven ve diyalog hiç olmadığı kadar itibar ve seviye kaybetmiştir.Boşanmalar korkunç aşamalara gelmiş, suç ve suçlu sayısı fazlalaşmış, şiddet ve cinayet haberleri çoğalmıştır.Türkiye’de çeteler kol gezmekte, eline silah alan gözünü kestirdiğine, gücünün yettiğine sataşmakta ve saldırmaktadır.Mafyatik oluşumlar kanlı infazlarla dehşet saçmakta, medyatik yüzler vur patlasın çal oynasın mantığıyla Türkiye’nin gerçek ve acınası halinin anlaşılmasına sünger çekmektedir."

"Saraydan gecekonduya kadar suça gömülmüş bir ülke..."

MHP lideri, adli vakalardaki artışa da şu sözlerle dikkat çekti:

"2014 yılında, Türkiye’nin sosyal bünyesi ciddi düzeyde tahribata maruz kalmıştır.Kadına şiddet durmamış, asayişsizlik tavan yapmıştır.Hırsızlar; esnafa, değişik neviden işyeri sahiplerine, hanelere nefes aldırmamaktadır.Her gün televizyon ve gazetelerde sıra sıra soygun haberleri yer almaktadır.Devleti yönetenlerin hırsızlığı cezalandırılmadıkça, suça rağbet artmakta, soyguncular pervasızlaşmaktadır.Böyle giderse, yani suç ve suçlu hak ettiğini bulmazsa, ülkemiz yasa dışı eğilimlerin, hukuk karşıtı grupların tutsağı olacaktır.Saraydan gecekonduya kadar suça gömülmüş bir ülkenin selamete vasıl olması, derlenip toparlanması ne bugün ne de gelecekte imkânsızdır.Dürüst vatandaşlarımızın, ekmeğinin peşinde olan milyonların hak ve hukukunu gözetmeyen bir iktidarın meşruiyetini tartışmak şöyle dursun, varlığı bile başlı başına milli güvenlik sorunudur."

"Paralel varsa bunun sorumlusu Erdoğan’dır."

Bahçeli, Hükümet'in paralel yapı iddiaları ile ilgili olarak ise şunları söyledi:

"Geçen yılda, beka düzeyindeki iç ve dış güvenlik meseleleri geleceğimizi belirsizliğe havale etmiştir.AKP hükümeti yakalandığı paranoya hastalığıyla, ortaya çıkan bazı olayları derinlemesine ve etraflıca tetkikini yapmadan, her taşın altında demokrasi dışı müdahale aramış, 2014 yılını paralel söylemleriyle geçirmiştir.Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ağzında paralel kelimesi her seferinde kurşun gibi çıkmıştır.11 yıl boyunca, Erdoğan’ın dost bildiği, dost zannettiği, devletin kılcal damarlarına kadar yerleştirdiği çevrelerin, 17-25 Aralık’tan sonra haşhaşi ve hain olarak suçlanması gerçekten traji-komik bir durumdur. Paralel varsa bunun sorumlusu Erdoğan’dır.Emniyet, istihbarat ve adalet kurumları başta olmak üzere, devlet sistemi kanunda yazılı olmayan hiyerarşik bir yapılanmanın pençesinde ise buna sebep kesinlikle AKP Hükümeti’dir.Erdoğan “dost bildiğinizin iradesini, idrakini, inancını, vatanını ve milletini karanlık odalarda pazarladığını bilemeyebilirsiniz” derken aslında suçüstü yakalandığının farkında değildir.Şayet bir Hükümet, dostu-düşmanı, doğruyu-yanlışı ayırt edemeyecek kadar körelmiş ve körleşmişse sorun büyük, şuur kaybı ileri derecededir.Erdoğan’ın ‘yanıldık, yanıltıldık’ diyerek kurtulmaya, yakayı kurtarmaya çalışması nafiledir.Devleti yönetenlerin pardon deme lüksü olmayacaktır.Riskleri seçemeyen, eğer varsa devleti ele geçirmeyi hedefleyen çevreleri göremeyen bir iktidarın Türkiye düşmanlarına payanda ve yem olması kaçınılmazdır."

"Dün askere saldırıyorlardı, bugüne polisi hedef seçmişlerdir."

Devlet Bahçeli, Hükümet'in geçmişte askeri bugün ise polisi benzer iddialar ile hedef gösterdiğini söyledi:

"AKP Hükümeti; yıllarca her olumsuzluğu Ergenekon’a bağlamış, korku devletinin basamaklarını, korkulukların ana gövdesini inşa etmiştir.Fakat sözde darbe davalarının kumpas olduğu bizzat AKP tarafından ilan edilince bu kapsamdaki tüm tez ve önermeler çökmüştür.Ne ilginçtir ki, dün Ergenekon diyorlardı, bugünlerde paralel demişlerdir.Dün askere saldırıyorlardı, bugüne polisi hedef seçmişlerdir.Dünkü vesayet odaklarıyla bugünkü vesayet grupları yer değiştirmiştir.Hükümet Sözcüsü Başbakan Yardımcısına 2009 yılında devreye koyulan suikast iddiasının, şimdilerde yine bizatihi bu şahıs tarafından ‘kullanıldım’ itirafıyla düzmece çıkması sorgulanmamış, üzerine gidilmemiştir.Kozmik odalara dalavereyle girenlere yol açanlar, mıntıka temizliği yapanlar sanki suçsuz, sanki masum gibi takdim edilmiştir.Hukuk ve demokrasiyle yönetilen hiçbir ülkede böylesi bir kayıt ve kural dışı ilişkiler yeşeremeyecek, yaşayamayacaktır."

"Kabataş sahtekarlığı ile milletimiz kandırılmıştır"

Bahçeli, Gezi eylemlerinde ortaya atılan iddialar hakkında şunları söyledi:

"Bu ucube zihniyet, Kabataş’da ‘başörtülü kardeşime saldırdılar’ sahtekarlığından camide ‘içki içildi’ iftirasına kadar milletimizi yanıltmış, insafsızca kandırmıştır.Geçen hafta, AKP’den ihale alan bir terör örgütü militanının, Dolmabahçe Çalışma Ofisi’ne yönelik çakma suikast girişimi hakikaten de aklımızla alay etmek anlamına gelmiştir.Hükümet, siyasi vehimlerle, her farklı sesi ve muhalif duruşu kendisine yönelik bir tertip olarak değerlendirerek milli birliğe zarar veren en büyük unsur haline gelmiştir.2014 yılında, çok geniş bir güvensizlik, kuşku ve korku ağı toplum hayatının etrafına duvar gibi örülmüştür.Türkiye’de huzur kalmamış, sükûnet kaybolmuştur."

"AKP milletvekillerinin haberinin dahi olmadığı bölücü mutabakat"

Erdoğan PKK ile yürütülen süreçte anlaşılan mutabakat metnin ülkeye açıklanmasını istedi ve şunları söyledi:

"AKP’nin sünepe ve gayri milli özelliğinden dolayı PKK çıtayı iyice yükseltmiş, tavizleri peşpeşe koparmıştır.Bugünkü şartlarda, AKP Hükümeti İmralı canisinin ağzına bakan, Kandil’den gelecek haberlere odaklanan, ihanet mesaisine memur edilmiş siyasi bölücülerin açıklamalarına dikkat kesilen sinmiş, pısmış, teslim olmuş bir hüviyettedir.AKP, İmralı canisi ve çetesiyle Türkiye’yi paylaşma ve parçalama masasına oturmuştur.Rezalet diz boyudur.İhanet çizmeyi aşmıştır.AKP ile PKK arasında takvime bağlandığı söylenen mutabakat metinleri hazırlanarak Türkiye ve Türk milletine kast edilmek için kollar sıvanmıştır.PKK’nın talep ve dayatmasıyla; Anayasa ve yasalarda değişiklik planlamaktadır. Aksi takdirde masada duran terör silahı ölüm saçacaktır.Çözülme süreciyle ilgili yeni yasal hazırlıkların Meclis’e getirileceği söylenmektedir.Sözde demokratik özerklik üzerinde anlaşmaya varıldığı, cani başının önce ev hapsi, arkasından da serbest kalması için prensipte uzlaşıldığı anlaşılmaktadır.PKK, HDP ve İmralı canisinin bildiği, Hükümet içerisinde birkaç kişinin vakıf olduğu, AKP milletvekillerinin ise hemen hemen tamamının haberinin dahi olmadığı bölücü mutabakat metni Türkiye’nin mahvı demektir.Başbakan ihanet pazarlığını saklamakta, çöküş ve çözülmeyi allayıp pullamaktadır."

"PKK’ya ne verdiniz?"

Bahçeli, PKK'nın bu süreçte gücünü arttırdığını da savundu:

"Çok dar bir kadronun bildiği, fakat Türk milletinin malumat sahibi olmadığı ihanet taslağında PKK’ya ne verdiniz, neleri vaat ettiniz?Gizli kapaklı sürdürülen pazarlıklarla nelerden, hangi milli ve tarihi emanetlerden vazgeçtiniz?Başbakan bu sorularımıza cevap vermeli, 77 milyona doğruları anlatmalıdır.Şerefi varsa, onurluysa dürüst olmalı, yüreklice konuşmalıdır.İmralı canisiyle konuşulan, PKK’nın gönlünü eden, teröristleri sevindiren, bölücülüğü garantiye alan ve adına da çözüm denilen süreç kirliliği felakettir, kıyımdır ve kahredici bir bozgundur.Erdoğan ve Davutoğlu ikilisi İmralı canisine özgür kalacağının müjdesini vermişlerse, bilinsin ki bu milli vicdanın çökmesidir.Eğer bu iki musibet, üniter yapıyı gevşetip yerel yönetimleri güçlendirme adına PKK’ya özerklik ve genel af sözü vermişlerse; bu vatana ihanet, tarihe ihanet, 91 yıllık Cumhuriyet birikimlerine çok açık sadakatsizliktir.Süreç ihanetiyle şımaran PKK terör örgütü iyice azıtmış, iyice kontrolden çıkmıştır."

Kaynak: Al Jazeera