Nureddin Şirin

Nureddin Şirin

Azerbaycan'da Diktatörlük, İslam Düşmanlığı ve...

Azerbaycan'da Diktatörlük, İslam Düşmanlığı ve Milliyetçiliğin Utanç Seyri

70 yıllık Sovyet Rusya"nın yıkılma süreciyle birlikte zorlu ve kararlı mücadelesi ve azatlık yolunda verdiği kurbanlarla özgürlüğüne kavuşan Azerbaycan halkı, bir taraftan ülke topraklarında Ermeni işgalini yaşarken diğer taraftan da Faşist bir diktatörlüğün pençeleri altında kıvranıyor.

Sovyet diktatörlüğü döneminde her türlü zulüm ve baskımara rağmen dini inanç ve değerlerini koruyan Müslüman Azerbaycan halkı, Ruslar"ın Bakü"ye gerçekleştirdiği kanlı saldırısı sırasında tankların karşısına "Allahuekber" feryadlarıyla çıkmış, Azerbaycan"ın yiğit gençleri Ermeni çeteleriyle savaşa giderlerken "Kur"an-ı Kerim"i öptükten sonra yola koyulmuşlardı.

Ancak, Rus esaretinden kurtulan Azerbaycan halkı şimdi de Siyonistlerin en yakın dostlarından biri haline gelen İlham Aliyev"in haince İslam düşmanlığı ile karşı karşıya kaldı. "Gelen gideni aratmıyor" misali, mülhid bir diktatörlükten çekilen zulümler yerini Azerbaycan içinden çıkan yeni diktatörlere bıraktı".

Haydar Aliyev"in politik bir geçmişi ve tecrübesi olmasına karşın hiçbir siyasi geçmişi ve deneyimi bulunmayan, kabareciliği ve kumarbazlığıyla ün salmış İlham Aliyev"in cumhurbaşkanı olması kuşkusuz en çok Amerika ve İsrail gibi ülkeleri sevindirdi. Zira istedikleri gibi oynatabilecekleri bir kişi Azerbaycan gibi jeo-stratejik önemi büyük bir Kafkas ülkesinde cumhurbaşkanı olmuştu.

Bir taraftan Azerbaycan"ın zengin doğal kaynakları ve servetlerine göz diken emperyalist güçler diğer taraftan da Azerbaycan"ı emperyalizm ve siyonizm karşıtı İslami cephelere karşı baskı ve kuşatma aracı olarak kullanmaya başladılar. Bu süreç doğal olarak siyonist İsrail rejimi ile sıkı ilişkilerin kurulmasını, ardından da siyonist rejim şeflerinin sıklıkla Bakü"ye gitmelerini beraberinde getirdi.

Hatırlanacağı üzere, siyonist İsrail rejimi geçen yılın başında Gazze"ye yönelik gerçekleştirdiği soykırım saldırılarıyla bütün dünyada büyük bir tepki almış ve büyük bir yalnızlık içine sürüklenmişti. Öyle ki, bir NATO ülkesi olan, İsrail ile askeri eğitim işbirliği anlaşmaları imzalayan ve yıllar boyu siyonist rejimin stratejik ortağı olan Türkiye bu terör rejimin insanlık dışı saldırılarına karşı siyasi alanda da tepkilerini koymaya başladığında, siyonist komuoyunda "İsrail Türkiye"yi kaybediyor" yorumları yapılmaya başlanmıştı.

BM Gladston Raporu örneğinde de olduğu üzere siyonist rejim Gazze"deki saldırılarıyla "insanlık suçu" işlediği yönünde uluslar arası düzlemde sorgulanıp yargılanırken, Sosyalist Latin Amerika ülkeleri bu insanlık dışı saldırılar karşısında Filistin halkı ile dayanışmaya girerken, Azerbaycan yönetimi tarihin en büyük ihanetlerinden birine imza atarak, bu işgal ve katliam rejimine bir nefes borusu oldu. Davos"ta başbakan Erdoğan tarafından "katil"likle suçlanan, bütün dünyada "bebek katili" olarak nam yapan siyonist rejim cumhurbaşkanı Shimon Peres"in önüne kırmızı halılar seren diktatör Aliyev yönetimi, küstahlık ve utanmazlıkta sınır tanımayarak Avigdor Lieberman gibi insanlık düşmanı, cani ruhlu, özelde de Türkiye düşmanı bir siyonisti ağırlamaktan ve bu siyoniste Bakü"den Türkiye aleyhinde konuşma fırsatı vermekten geri durmadı.

Siyonist rejim dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman, yardımcısı Danny Ayalon"a talimat vererek Türkiye büyükelçisi Oğuz Çelikkol"u aşağı koltukta oturtarak büyük bir alçaklık göstermiş buna karşılık Türkiye"den özür dileme zorunda bırakılmıştı. Türkiye"nin İsrail"in varlığını tanıdığı 60 yıldan bu yana ilk defa ikili ilişkileri bu denli geren ve elçisini geri çekme kararı aşamasına getirten bu durum planlanmış bir Lieberman projesiydi ve Lieberman da bu projenin sonuna kadar arkasında durdu.

İlham Aliyev"in babası Haydar Aliyev"in "tek millet, iki devlet" diyerek formule ettiği, Türkiye ve Azerbaycan halklarının birlik ve kardeşliği oğul Aliyev tarafından iğrenç bir şekilde çiğnenerek, bütün Türkiye halkı nezdinde menfur bir girişim olan "İsrail-Azerbaycan dostluğu"nu başlattı. Sadece dostluk başlatmakla değil, ülkesine davet ettiği bu cani ruhlu teröriste Türkiye aleyhinde çirkince saldırma fırsatını da tanıdı.

Bu utanç verici durum, İlham Aliyev adlı diktatörün aslında ne kadar ahmak biri olduğunu, "ne yaptığını bilmemekle" her haliyle ortaya koyuyor. Zira Türkiye"nin siyonist rejim karşısındaki eleştirel ve tepkisel tavırlarına karşı siyonistlerin Türkiye"ye karşı açtığı kartlardan biri de "Ermeni katliamı" kartıydı. İsrail milletvekilleri ve Amerika"daki Yahudi lobileri kendilerince Türkiye"nin cezalandırılması için Türkiye aleyhinde sürekli gündeme getirilen "Ermeni Katliamı" iddialarına karşılık bir daha Türkiye"ye destek vermeyeceklerini belirtmişlerdi.

Türkiye"nin Ermenistan"la ilgili birtakım politik açılımlarına tepki olarak sözde bakım gerekçesiyle Bakü"de bir Türk camisini kapattıracak kadar alçalabilen İlham Aliyev, Türkiye"ye karşı "Ermeni Katliamı" kartını açan katil siyonistlerle öpüşüp kucaklaşması ne anlama geliyor..?

İlham Aliyev ve sözde Azerbaycan milliyetçilerinin Karabağ işgali ve Ermeni zulmünü bir söylem olarak sürekli öne çıkarmaları onların gerçekten işgal altındaki Azerbaycan topraklarının kurtarılmasında samimi oldukları anlamına kesinlikle gelmiyor.

Bunu anlamak için biraz gerilere gitmek lazım; Ermeni çeteleri Azerbaycan şehirlerini yakıp yıkarken, masum ve savunmasız Azerbaycanlıları katliamdan geçirirken ülke topraklarını savunmak ve işgalden kurtarmak için gerekli savunmayı yapması gereken ordu komutanları askerlerin başına geçip Ermenilerle savaşa mı tutuşmuşlar yoksa aldıkları paralarla bu işgalcilerle perde arkasında anlaşıp Azerbaycan topraklarını savaşmadan Ermenilere mi teslim etmişlerdi?

Bunların en başta geleni kendi savunma bakanları değil miydi? Ermeniler katliam yaparken savunma bakanları olan Rahim Gaziyev, işgalci ve katillerle gizli ve kirli ilişkilere girmiyor muydu? Ermeni çetelerinin saldırısı karşısında Azerbaycan ordusuna "geri çekilin" emrini veren kimdi? Azerbaycan"ın vatanperver evlatları topraklarını savunmak için canla başla savaş cephelerine koşarken bu gençleri Ermeni çetelerinin önünde savunmasız bir şekilde bırakan kimdi? Rahim Gaziyev yoksa Ermenistan"ın mı savunma bakanıydı? Bütün bu ihanetler, kirli ilişkiler önce bir açıklansın, Azerbaycan topraklarını ve halkını savunmasız bir şekilde Ermenilerin kucağına atanların ve halkın katliamlardan geçirilmesinin asıl sorumlularının kimler olduğu ortaya çıksın"

Türkiye"de de benzeri durumları görmüyor değiliz. Kendi savaş uçağını düşürme, camileri bombalama, toplama kampları kurma senaryolarının nasıl çizildiğini, onlarca askerin ölümün kucağına pervasızca nasıl atıldığını ibretle görüp öğrendikten sonra, Azerbaycan topraklarının Ermenilere nasıl peşkeş çekildiğini anlamak da güç olmuyor. Azerbaycan yönetimi önce bu kirli sayfaları bir açsın; herkes, sözde milliyetçilik ve Turancılık yaparak Azerbaycan"ı pazarlayanların ihanetlerini bir bir görsün ve ona göre karar versin.

Bu durumda, İlham Aliyev"in hem bir taraftan dünyanın bir numaralı işgal rejimi ile stratejik ilişkiler kurması, ardı sıra siyonist katilerle öpüşüp kucaklaşması diğer taraftan da "işgal altındaki Azerbaycan topraklarının kurtarılması" söylemiyle politik manevralarını sürdürmesi aslında Amerika ve İsrail"den öğrendiği yalancı ve kirli politikalardan başka bir şey değildir..

Bugünlerde artık Azerbaycan konuşulunca kapatılan ve yıkılan camiler, yasaklanan ezanlar, dini merasimlerde kana bulanan gençler, toplatılan hicab ve kitaplar, siyonistlerle yapılan bir dizi kirli anlaşmalar konuşuluyor.

Müslümanların Azerbaycan halkının özgürlüklerini gasp edip İslami değerlerin üzerine bir karabasan gibi çöken, "Allahuekber" sesinden rahatsız olup Rus ve Ermeni zulümlerini geride bırakan bu faşist yönetim acaba kendini gerçekten çok güçlü mü sanıyor? Acaba Aliyev Stalin ve Brejnev kadar güçlü müdür? Güçlü olsa bile, hani nerede Stalin ve Brejnev"ler, hani nerede o dünyanın gözünü korkutan kızıl ordu..?

Aliyev siyonist İsrail rejiminin nasıl bir yenilgi ve bozgunlarla yüzleştiğini görmüyor mu? Yıkılacağı günler yakın olan bu terör rejimine sırtını yaslayarak dünya siyonizminden umut besleyen Aliyev, batmakta olan bir tekneye binmekle aslında kendi sonunu da kendi eliyle hazırladığını görmüyor mu..?

Artık zulüm ve ihanetleriyle bardağı taşıran, tüm tahammül sınırlarını zorlayan bu zalim diktatöre karşı sesimizi her zamankinden daha çok yükseltecek, Azerbaycan"daki mazlum ve yiğit Müslüman kardeşlerimizle dayanışmamızı daha da güçlendireceğiz. Zaman bunu gösterecektir"

Diğer yandan, Türkiye kamuyounun bu konuya ciddi bir hassasiyetle eğilerek, Azerbaycan"daki zulüm ve hak ihlallerine karşı gereken tepkiyi göstermesi büyük bir sorumluluk olarak ortada durmaktadır.

Anlamakta güçlük çektiğimiz bir başka konu da, gittikçe azgınlaşan bu zalim yönetime karşı herkesten önce seslerini yükseltmesi gerekenlerin anlaşılmaz bir sessizlik ve tepkisizlik içinde olmalarıdır. Aslında bu tepkisizlik ve duyarsızlıklarıyla, mazlum dindar kardeşlerinin yükselen feryadlarına kulaklarını kapamalarıyla dolaylı olarak faşist Aliyev diktatörlüğüne desteklerini de sunmuş olmaktadırlar.

Acaba bu suskunluk, bu körlük ve bu gamsızlık bir utanç değil mi? Ağızdan çıkan sözler, sayfalara yazılan yazılarla "Zillet bizden uzaktır" demek kolay oluyor; peki Azerbaycan"daki mazlum kardeşlerimiz "bizler burada "zillet bizden uzaktır" dediğimiz için bütün bu zulümlerle karşılaşıyoruz; siz ise bunları görmüyor, küçük bir tepki dahi vermiyorsunuz, bunun kendisi bir zillet değil mi?" diye soracak olurlarsa, onlara vereceğimiz anlamlı bir cevap olacak mı?

Nureddin Şirin/Velfecr

Bu yazı toplam 5784 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar