Nureddin Şirin

Nureddin Şirin

Azerbaycan'da 28 Şubat Süreci Azgınlaşırken Bizim Cevabımız Ne Olacak..?

Uzun süredir Azerbaycan"da yaşanan hadiseleri yansıtmaya çalıştık.

Önceleri ezan yasağı ve cami yıkımları ile kendini gösteren İslam düşmanlığı, Hicab yasağı ile zirveye çıktı.

Müslümanlara karşı sürdürülen baskılar yerini toplu tutuklamalara bıraktı.

Azerbaycan 28 Şubat sürecine girdi, hedefte Müslümanlar, İslami kurumlar var.

28 Şubat"ın ne anlama geldiğini bizler çok daha iyi biliriz.

Ancak kıyas yapacak olursak, Azerbaycan"daki tağutlar buradakilerini geride bırakmış durumda.

İslami uyanışı sindirmeye çalışan zalim rejim, tutukladığı şahsiyetleri ülke ve dünya kamuoyunda "suçlu" göstermek için akıl almaz komplolara başvuruyor.

İslam Partisi Başkanı Dr. Mövsüm Samedov"un yakınlarının ev ve işyerlerinde yapılan aramalarda el bombalarından otomatik silahlara kadar, neredeyse cephanelik bulunduğu ileri sürüldü.

Bu durumu en güzel özetleyen de, Azerbaycan Demokrasi Partisi Başkanı Serdar Celaloğlu"nun tutuklamalara tepki gösterirken kullandığı ifade:

"Bunlar adamın cebinden tank bile çıkartırlar!"

Azerbaycan"daki tüm muhalif örgütler ve siyasi parti liderleri, yaşanılanların nasıl bir komplo olduğunu bütün yönleriyle ifşa ediyorlar.

Ancak, hiç bir hukuk ölçüsü tanımayan Azerbaycan yönetimi, tam bir kara mizah örneği sürdürdüğü tutuklama kampanyası ile, "terörist avı"na çıktığını ilan etmekten geri durmuyor.

İddialar çok basit, basit olduğu kadar da gülünç: "Ülkede silahlı bir isyanı önlemek"..!

Bir parti liderinin Aliyev yönetimine yönelik yaptığı eleştiri, rejim tarafından "silahlı isyan girişimi" olarak tanımlandı ve senaryoya uygun olarak ev ve işyerlerinde yapılan aramada çok sayıda "silah ve mermi" bulunmuş oldu.

Azerbaycan"daki politik analistler, ülke halkının hızlıca İslami değerlere doğru yöneldiğini, toplumda hicabın büyük ölçüde artış göstermesinin bunun en büyük örneği olduğunu belirterek, ülkedeki İslamcıların laik muhalefetin yerini aldığını belirtiyor.

Yani Azerbaycan, diktatör Aliyev yönetimi ile İslamcılar arasındaki politik mücadele sahnesine dönüşmüş durumda.

Yaşanan hadiselerin özünü burası oluşturmakta.

Ancak Aliyev yönetimi, gerçeği çarpıtmak ve kendi barbar yüzünü gizlemek, ülke ve dünya kamuoyunu yanıltmak için tüm dezenformasyon mekanizmalarını seferber ederek, sorunun marjinal bir grubun ülkede kargaşa ve terör çıkarmaya çalışmasından ibadet olduğunu ileri sürüyor.

Ancak, internet sitelerine yansıyan görüntülerde de olduğu üzere, gencinden yaşlısına Azerbaycan halkının başta başkent Bakü olmak üzere, on binlerce müslümanın birçok Azerbaycan kentinde nasıl protesto gösterileri düzenlediğine bütün dünya tanık oldu.

Gizlenemeyen gerçek; artık akidesine, mektebi değerlerine ve mukaddesatına bağlı bir halkın dirilişi, ayağa kalkışıdır söz konusu olan.

Azerbaycan yönetiminin hicabı yasaklamaya kalkmasının ardına yatan neden de bu; İslam"ın önlenemeyen yükselişini durdurabilme çabası; bunun için de zorbaca yollara başvurmak.

Azerbaycan halkı ile Türkiyeli Müslümanlar arasındaki kardeşlik bağı öylesine derin ve güçlü ki, Türkiyeli Müslümanların attığı her bir adım orada büyük bir yankı buluyor. Onlar için hem bir moral destek hem bir motivasyon hem de bir ışık oluyor.

Örneğin, 31 Mayıs"ta Siyonist işgal güçleri "Mavi Marmara" gemisine saldırıp gemideki 9 kardeşimizi katlettiklerinde, bu barbarca saldırıya ilk tepki verenler aynı zamanda Azerbaycanlı kardeşlerimiz olmuş, Nardaran kentinde düzenlenen bir protesto eyleminde "İsrail"e ölüm" "Amerika"ya ölüm" sloganları arasında "Azerbaycan bir olsun Türkiye"ye destek olsun" çağrısı yapılmış, Azerbaycan yönetiminden katil Siyonist rejime karşı tavır alması istenmişti. Ancak Siyonist rejimle yakın dostluk ilişkileri kuran Aliyev yönetiminin yaptığı ise, bu Müslümanları susturmaya çalışmak olmuştu.

Bizler Türkiyeli Müslümanlar olarak, bir baştan bir başa, siyonizmin hizmetine girmiş Aliyev yönetiminin Müslüman kardeşlerimize yönelik sürdürdüğü bu azgın saldırganlığına karşı, o kardeşlerimizin orada yükselttiği "Azerbaycan bir olsun Türkiye"ye destek olsun" sloganlarına, "Türkiyeli Müslümanlar birleşsin, Azerbaycanlı kardeşlerine sahip çıksın" deme durumunda değil miyiz?

Bu vesile ile, İslami camianın tüm kurum ve kuruluşlarını, kanaat önderleri ve aydınlarını, sorumluluk bilincinde olan tüm kardeşlerimizi, etkili bir şekilde Azerbaycanlı kardeşlerimizle dayanışmaya, zindanlara atılan kardeşlerimiz özgürleşinceye kadar onların arkasında durmaya davet ediyoruz.

Azerbaycanlı kardeşlerimiz bunu bizden isterlerken ve "Ya lel Müslimin!" feryadlarını yükseltip, "kardeşlerimiz nerede?" diye sorarlarken, gözlerimizi kapayıp kulaklarımızı tıkayacak mıyız?

Bugün olmayacaksa ne zaman?

Acıda ve tasada bir vücudun azaları gibi olan müslümanlar, "fitne ortadan kalkıncaya ve din yalnız Allah'ın oluncaya kadar mücadele etme"yi Kur'an'ın bir emri olarak bilen müslümanlar, marufu emredip münkerden nehyettikleri için "en hayırlı ümmet" olarak tanımlanan müslümanlar, "hakkı ve adaleti ayakta tutmak" için "şahitlik"le yükümlü olan müslümanlar, zaman bu zaman değil mi?

Ümmet olmamız bundan başka ne anlama gelir ki?

velfecr

Bu yazı toplam 2740 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar