"Asıl Hesaplaşma Seçim Sonrasında"

"Asıl Hesaplaşma Seçim Sonrasında"

Yenişafak Gazetesi Yazarlarından İbrahim Karagül bugün köşesinden "Asıl hesaplaşma seçim sonrasında" başlıklı bir yazı kaleme aldı...

İbrahim Karagül'ün Yazısı Şöyle;

Türkiye'de yer yerinden oynuyor!

Bir cunta, hükümeti devirmeye çalışıyor. On binlere insanın en mahrem sırları bir yerlere servis ediliyor. Korku ve şantajla insanlar ve ülke kontrol altına alınıyor. İçerideki örgüt yapısı ile yabancı istihbarat servisleri Türkiye'nin burnunu sürtmeye, diz çöktürmeye çalışıyor.

Türkiye buna rağmen diz çökmüyor. Meydanlardan güçlü ses veriyor. Çokuluslu operasyona meydan okurken ülkesine de sahip çıkıyor, 'oyunu gördük' mesajı veriyor.

Ergenekon kapsamında içeri atılanlar tahliye ediliyor. Yargıdan ziyade tasfiye amaçlı operasyonlar yeniden sorgulanıyor. Devlet içinde kadrolaşma amacıyla yapılan operasyonların hikmeti yeni yeni anlaşılıyor. Darbeler ülkesi Türkiye'de, elbette darbe tehdidi hep vardı ve bir çok insan benzer teşebbüsten mahkum edildi. Ancak mahkumiyetlerin bir kısmının gerçekte kadrolaşma amaçlı olduğuna dair kanaatler 17 Aralık sonrası ortaya çıkan resimle oluşabildi.

Yüzlerce yıl hapis cezaları verilenlerin suç işlemekten ziyade malum çevrenin intikam operasyonlarının kurbanı olduğunu yeni yeni anlıyoruz.

BÜYÜK HESAPLAŞMA

Seçim öncesi sert siyasal dil, işte bu yüzden arkasında enkazlar bırakarak güç kazanıyor. Artık tüm çıplaklığı ile bir darbe projesi devleti ve milleti karşısına almış, bir yıkım projesine dönüşmüş durumda. Bunun seçime endeksli bir tansiyon olduğunu, seçim sonrası yumuşayacağını sananlar ciddi yanılgı içerisinde.

Meşru olanla, devlet iktidarını ele geçirmeye çalışan 'tuhaf cephe' arasındaki kavga seçim sonrası belki de Türkiye tarihinin en büyük sorgulamalarından birine dönüşecek. Krizin ilk günlerinde, olayın AK Parti karşıtlığı ile, Erdoğan'la sınırlı gibi görünse de bir süre sonra 'devlet tehdidi' olarak tanımlanacağını ifade etmiştik. İşte o 'tehdit' tanımlaması yapıldı. Durumun devlete, millete, kurumlara meydan okuma olduğu belirginleşti. Cephenin ittifakları, ekonomi, siyasi ve bürokrasi ayağı, içerideki destekçileri, dışarıdaki akıl hocaları büyük oranda netleşti.

İşte bu yüzden asıl hesaplaşma seçim sonrasına ertelendi. Asıl o zaman yer yerinden oynayacak.

İçerideki neocon-darbeci çevre ile ABD içindeki benzer yapılar ve özellikle ABD-İsrail istihbarat ortaklığına dair şok edici dosyalar muhtemelen 30 Mart sonrası ortaya serilecek.

Yıllardır meşru kanalları hiçe sayarak kısa yoldan iş kotarmaya çalışan, içeride ve dışarıda ortakları olan darbeci yapının cemaatle kurduğu ittifakın nasıl sonuçlanacağına dair kanaatleri bu bakış açısıyla kestirmeye çalışmak daha isabetli bir yol olacaktır.

ÖLÜMCÜL JEOPOLİTİK SATRANÇ

Ama içinde bulunduğumuz kavga bununla da sınırlı değil.

Kavganın dış boyutu belki içeridekinden de sert geçiyor. Ülkeler parçalayacak kadar hem de.

Asıl dışarıda yer yerinden oynuyor. Dikkat edin bunlar aynı zaman diliminde oluyor.

Güneyimizde ve kuzeyimizde müthiş bir güç savaşı var. Ölümcül bir jeopolitik satranç izliyoruz. Suriye krizi Ortadoğu'daki güç haritasını tamamen değiştirip parçalarken, Ukrayna krizi Doğu-Batı çatışmasının en sıcak cephelerinden biri haline geldi.

İşte tam bu dönemde, kriz, güçler çatışması güneyimizi ve kuzeyimizi rehin alırken Türkiye içi kavgalara bu kadar gömülmemiz elbette bir rastlantı değil.

Hala ulusal sınırlar içinde yaşadığımızı, hala Türkiye içi iktidar kavgalarını Türkiye ile sınırlı sanan ahmakların bunu anlaması elbette mümkün değil.

Mersin'deki dinleme listesi bile sadece Suriye meselesinin bu çatışmanın neresinde olduğuna dair apaçık örnektir. Suriye'de rejimle mücadele eden ÖSO bir terör örgütü olarak niteleniyor ve ona destek verdiği iddiasıyla Mersin'in önde gelen isimleri takip altına alınıyor?

Kim için? İsrail için mi, neo-conlar için mi, İran ya da Beşşar Esed için mi?

Reyhanlı saldırısından TIR operasyonlarına, dinleme skandalından onlarca uyduruk örgüt şemalarına kadar her şey bir şekilde güneydeki krizle bağlantılı çıkıyor? İçeride bu operasyonu yapanlarla dışarıda operasyon yapanlar arasındaki çatışmada kimler ne tarafa düşüyor dikkat ettiniz mi?

ABD ve Avrupa, Ukrayna'yı müthiş bir krize sürükledi. Özgürlük temalı isyan üzerinden ülkeyi Rusya'nın ellerine teslim etti. Bizim ahmaklar olayın sadece özgürlük meselesi olduğunu sanmaya devam etsin. Zira onlar, Batı'nın isyan ettirip çaresiz bıraktığı toplulukların başına ne geldiğini anlamaktan bile acizler.

YÜZ YILLIK ÖZGÜRLÜK SAVAŞI

Unutmayın, Batı'nın oyun kurma yeteneği erozyona uğramış, zayıflamıştır. ABD ve Avrupa'nın Ukrayna'da da, Suriye'de de kaybetmesi bunun göstergesidir. Onlara güvenip Türkiye'de devleti ve kurumları çalmaya çalışanlar, dış politikayı rehin almak isteyenler, gözlerini kör edip boynunu eğmeye ve burnunu sürtmeye çalışanlar kaybedecektir.

Türkiye'nin nüfuz gücünü başkaları lehine rehin almaya kalkışanlar, bütün bunları masum bir dille kamufle edip, çirkin bir ihalenin ileri cepheleri haline gelenler, taşeronlarla iş yapanların çok kolay taşeron değiştireceğini de bilmeliler.

Türkiye bu sinsi operasyonu farketti, anladı, uyandı.

Kendisi bir meydan okumaya girişti. Bu dar anlamda iktidar/parti meselesi değildir. Bu, Türkiye'nin bağımsızlık mücadelesidir. Yüz yıldır devam eden mücadelesinin en kritik kavşaklarından biridir. Özgürlük yakınlaştıkça savaş daha da şiddetleniyor, şiddetlenecek de.

Merak etmeyin, bu ülke artık taşeronlar üzerinden yönetilemeyecek kadar güçlüdür, yolunu çizmiştir, yönünü belirlemiştir.

Eski alışkanlıklar üzerinden oyun kuranlar kaybeder. Bunlar da kaybedecek. Bu çete de, ittifak da, karanlık ortaklık da kaybedecektir.

Bir daha ayağa kalkamayacak şekilde hem de...