Arap Dünyası ve Kadınlar

Arap Dünyası ve Kadınlar

Son zamanlarda Arap dünyasının başat aktörü pozisyonunda sayılabilecek ülkelerde önemli politik ve sosyolojik gelişmeler yaşanıyor. Kadınlarla ilgili süreç ise dikkat çekici düzeye gelmiş durumda. Mehmet Akif Ersoy'un yazısı...

Arap Dünyası ve Kadınlar/ Mehmet Akif Ersoy/ Habertürk


“Aklımdakileri tamamlayamadan ölmekten korkuyorum. Hayat çok kısa ve birçok şey olabilir, kendi gözlerimle görmek istiyorum. Bu yüzden aceleci davranıyorum.” Bu sözler Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed Bin Selman’a ait.

Gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayeti sonrası, imajında “küçük” bir sarsılma yaşasa da yapmayı planladığı “reformlar ve ılımlı İslam” projesi onu ABD ve Batı’da hâlâ muteber kılıyor.

Son zamanlarda Arap dünyasının başat aktörü pozisyonunda sayılabilecek ülkelerde önemli politik ve sosyolojik gelişmeler yaşanıyor.  Kadınlarla ilgili süreç ise dikkat çekici düzeye gelmiş durumda.

Malumunuz bir süre önce haber bültenleri ve gazetelerde; “Suudi Arabistan’da kadınların araç kullanması, maça gitmesi serbest bırakılıyor” haberleri şaşkınlıkla paylaşılmıştı.

Geçtiğimiz ay Amerikalı şarkıcı Mariah Carey, kendisini “Suudi Arabistan'ın insan hakları sicilini aklamaya çalışmakla” suçlayan kadın hakları gruplarının tepkilerine rağmen, Mekke yakınlarındaki Kral Abdullah Ekonomik Şehri'nde sahneye çıkıp konser verdi.

İşin magazin kısmı bir yana, son olarak kritik bir gelişme daha yaşandı. Muhammed bin Selman, bir zirveye katılmak üzere Mısır'da bulunan babası Kral Selman bin Abdulaziz'in yerine ilk kez kraliyet kararnamesi yayımlayarak, Washington Büyükelçiliğine Prenses Rima'yı atadı.

Suudi Arabistan tarihinde Büyükelçiliğe atanan ilk kadın olan Prenses Rima, eski Washington Büyükelçisi babası Prens Bender bin Sultan bin Abdulaziz'den beş dönem sonra aynı göreve gelmiş oldu.

Körfez ülkelerinde 1975”ten bu yana çeşitli zamanlarda (ancak nadiren) “Kadın Hakları” ile ilgili programlar tertip ediliyordu. Kuveytli Sosyolog Muhammed Rumeyhi, Körfez ülkelerindeki kadınlara ilişkin kaleme aldığı bir yazısında:  “Katar’da kadınlar yasama organının çalışmalarına katılıyor, havaalanında pasaport memuru olarak çalışıyorlar. Umman'da pratik alanların çoğunda kalkınma faaliyetlerine katkıda bulunuyorlar. Kuveyt'te ise doktorluktan tutun da üniversite profesörlüğüne kadar geniş bir yelpazede çalışıyorlar. Bazıları haftalık divan toplantıları adı altında faaliyetler düzenliyorlar. Suudi kadın Raha Muharrak dünyanın en yüksek dağı Everest'in zirvesine çıktı. Besme Atibi Kaliforniya Soprano Opera yarışmasında birinci oldu. Roket tasarımcısı Meşail Şemimri’yi unutmamak gerekir. Haya Raşid el-Halife, BM Genel Kurulu’nun 61. Oturumuna 2006-2007 yılları arasında Başkanlık eden Bahreynli bir kadındır. Güzel sanatlarda uluslararası arenada boy gösteren Ummanlı kadın Aliye Farisi’yi anmamız gerekir” diyor.

Yukarıda yazılanlara “ee ne var bunda? İlginç olan nedir?” diyebilirsiniz. Zaten mesele de bu. İlginç ki, bir kadının araba sürmesi, havaalanında çalışması, akademisyen olması “önemli bir ilerleme” şeklinde değerlendirilip yazı konusu olabiliyor.

Bu arada Rumeyhi, Körfez kadınlarında tesettür anlayışının da tartışılmaya başlandığını ima ediyor.

ÇOK EŞLİLİK BİTİYOR MU?

Ancak asıl meselemiz bunlar değil.

Malumunuz Arap coğrafyasında “çok eşlilik” oldukça yaygın görülen bir durum. Zaman zaman ülkemizi ziyaret eden Arap turistlerle bu hususlarda yaşanan ilginç diyaloglara da belki şahit olmuşsunuzdur.

Körfez’de yukarıda zikrettiğimiz gelişmeler yaşanırken, geçtiğimiz cuma akşamı Sünni İslam dünyasının en önemli ilmi merkezi ve otoritesi olarak kabul edilen Kahire’deki Ezher Üniversitesi, resmi hesabından önemli bir açıklama yayınladı. Açıklamada Şubat ayında Papa ile Birleşik Arap Emirliklerinde bir araya gelerek “İnsan Kardeşliği” belgesini imzalayan Ezher Şeyhi Ahmet Tayyip’in, ”Kadın toplumun yarısıdır. Ona özen göstermemek toplumsal adalet ve düzeni bozar.  Dolayısıyla İslam’da miras hukuku başta olmak üzere, kadın haklarını yeniden düzenlemeliyiz” sözleri yer aldı.

Ezher Şeyhi,  çok eşlilikle ilgili de yeni bir düzenlemenin elzem olduğuna işaret ederek; “Kim evlilikte asıl olan ‘çok eşlilik’ diyorsa, büyük bir hata içindedir. İslam tek eşliliği över ve tavsiye eder. Adalet şartı vardır ve bunu sağlamak kolay değil. İkinci, üçüncü ve dördüncü kadınlarla evlenerek, eşlerinize zulmediyorsunuz. Kadınlarımıza zulmetmeye hakkınız yok” şeklinde konuştu.

Körfez ve Mısır başta olmak üzere Arap coğrafyasını yakinen takip edenler, kadın hakları konusunda atılan dini, siyasi ve ictimai adımların İslam toplumlarında yeni bir sosyo-kültürel dönüşümün habercisi olduğunu anlayacaklardır.