"Arap Baharı Giderek Arap Saçına Dönüyor"

"Arap Baharı Giderek Arap Saçına Dönüyor"

Milli Gazete Yazarı Ali Haydar Haksal, Suudi Arabistan'da yaşanan gelişmelere dikkat çekti. .

Arap Baharı emperyalizm kasırgasına döndü. Daha da karmaşıklaşacağı kesin. Giderek tam bir “Arap saçına” dönüyor. İşin içinden çıkılamayacak gibi görünüyor.

Bu sürecin hemen bütün sonuçlarının emperyalizmin işine yarayacağı kesin. İsrail arada bir Suriye’yi dövüyor. Vurması gerektiği zaman vuruyor. Arap Baharı’ndan sonra Suriye’nin parçalanmış yakaları bir araya gelmiyor. Gelmeyeceğe de benziyor. Ne demokrasinin ne özgürlüklerin geleceği var bu bölgeye. Bir aldatmaca ve yanıltsamacaydı geldi geçti. Yüz milyonlar bu yalana kandı. Beyaz yalan gibi başlayan ama kara, kapkara bir yalan katmerlenerek ilerliyor. Emperyalizmin oyunları bitmez biri biter bir diğeri başlar.

“Arap Baharı” emperyalizm dalgasının paniği Suudi Arabistan ’ın ensesinde. Bir süredir şaşkın ve tam bir panik hâlde. Uçuruma koşar adım gidiyor. Bölgenin kimi kukla kralları gözden çıkarılınca onlar emperyalizmin kucağına daha çok atıldılar. Kurtulalım derken iyice çaresiz kaldılar. Anımsayalım. 11 Eylül’ün faturası Amerika tarafından Suudi Arabistan’a çıkarıldı. Sudlu yetkililer mırıltı ile itiraz eder gibi oldular. Onların bankalarındaki 700 milyar dolar üzerindeki paralarını çekeceklerini söyler gibi oldular. Yukarıdan büyük bir sesleniş ile yerlerine oturdular. Ardından Trump Suudi Arabistan’ı ziyaret etti, 350 milyar dolarlık bir bağlantı yaptı. Açıkça Suudi Arabistan’ı iyice bloke etti. Suudi Arabistan fiilen bir savaşın içine girdi. Türkiye Nasıl Suriye’ye müdahil oldu, bölge tam bir karmaşaya girdi ise benzer durum şu an Suudi Arabistan için geçerli. Zaten Yemen ile bir savaşı sürüyor.Kâbe İmamı Suudi Arabistan ile Amerikan işbirliğinden olan memnuniyetini dile getirdi. Bundan böyle gerek Amerika ve gerekse İsrail aleyhine propagandaya dayanan yaklaşımlar yasaklandı.

Bir Arap güç birliği oluşturuldu. Arap ırkından ve ABD güdümlü olanların birliği.

Yeni bir hedef de Katar ’dı. O fiilen dışlandı. Türkiye, İran , Katar işbirliği bu oyunu biraz bozar gibi oldu.

Şimdi Suudlu prensler ve krallığın kimi üyeleri ya öldürülüyor, ya tutuklanıyor ya da kazaya kurban ediliyor. İlginç bir durum daha var. Tutuklanan ve öldürülen prenslerin, veliahtların mal varlıklarının çokluğu dünya kamuoyuna servis ediliyor. Bunların benzerleri daha önce de oldu. Örneğin Saddam Hüseyin’in, Kaddafi’nin ve diğer kralların dudak uçuklatan hayal ötesi servetleri gündem oldu. Onlar gittikten sonra, ne servetleri, ne ülkeleri kaldı.

Suudi Arabistan-İran gerilimi uzun bir süredir gündemde. Bu, yeni bir bataklık alanı olabilir mi? Suriye gibi, Irak gibi, Afganistan gibi. Güçsüz, çok parçalı bir Suud. Zaten daha önce Pentagon planları arasında Suudi Arabistan’ın bölünmesi söz konusu değil miydi?

Suudlu yetkililer korku ve panik içinde. “Ilımlı İslâm”ı gündeme getirdiler aniden. Gündelik hayattaki kimi kuralları gevşetmeye başladılar.

Adına FETÖ denilen ılımlı, sulandırılmış, light, İslâmsızİslâmlıSuudversiyonu mu dersiniz. Emperyalizmin belli oyunu ne yazık ki. Adına İster FETÖ deyin isterse İttihatçı deyin, isterse sağcı ya da solcu deyin, her ne derseniz deyin yol aynı, kapı aynı, yöntem aynı.

Büyük sorunlar hamasi höykürmelerle giderilmez. Bağırıp çağırmalarla da. Oyunları bozacak hamleler gerekiyor.

Abede emperyalizmi Suudi Arabistan’ı hedef aldığı zaman hemen bir tepki verdik. Bütün Müslümanlar güç birliği yaparak Suudi Arabistan’ın yanında yer almalı diye.

Dara düşünce, korku ve panik ile çekiliyor ya da kaçıyoruz. Aman bize bir şey olmasın diye. Ama oluyor işte. Sıra ile gidiyor.

Suud-İran kapışmasından kim kazanır dersiniz? Türkiye-Suriye kapışmasında kim kazandıysa o kazanır. Ve tabiî yeniden o büyülü kavramlar hemen devreye girer. Özgürlük, demokrasi, hürriyet. Ardından da kralların servetleri, saltanatları servis edilir. Hep birlikte aşağılama ve hakaretler başlar. Buyurun ey emperyalizm girin içeri demek kalır geriye, Suriye’deki gibi…