Abdullah Büyük

Abdullah Büyük

Anlayana (2)

Akit Gazetesi’nde yazmaya başladığım ilk mesajımızdan, şu anda okuduğunuz mesaja kadar ne yazdıysam, Kitabın ve Sünnetin ölçüleri istikametinde olmuştur. Elbette hatalarımız da olmuştur. Mühim olan hatalarda ısrarcı olmayıp, Allah’tan af ve okuyuculardan ise özür dilemektir.

Herhangi bir konuyu, hadiseyi dile getirmek istediğimizde, onunla alakalı ayetlere ve hadislere müracaat etmeyi ihmal etmemeye çalışmışımdır. Açıklamalarımız, Kur’an-ı Kerim’in anlattıkları değil, bizim, Kur’an’dan anladıklarımızdır.

Salih kullardan Malik bin Dinar şöyle der: Hatibin hutbesi, ameli ile karşılaştırılır. Şayet uygun geliyor ve söylediğini yapıyorsa tasdik edilir. Hutbesi, ameline uymuyorsa dudakları makaslarla kesilir ve her kesildikçe yeniden biter ve tekrar kesilir.”

Bu konu hutbe olmazda makale olur, vaaz olur, konferans olur ne fark eder. İşte bu acı gerçekler ışığında insanları veya olayları tahlil etmede, bana göre, sana göre değil, Kitap ve Sünnete göre konuşur, yazar, çizersek ve dediklerimizin hem arkasında olur ve bizlerden istenileni yaparsak, birçok salih amelle imza atmış oluruz. Şimdi gelelim haftalık mesajımıza…

Peygamberimizin seçkin sahabelerinden olan Hatıp bin Ebi Belta, Mekke’nin fetih planını gizli olarak bir kadınla göndermişti. Cebrail’in haber vermesi ile iki sahabe gittiler ve kadını yakalayarak sakladığı mektubu alıp Peygamberimize verdiler. Orada bulunan Hz. Ömer(r.a): İzin ver bana, şu adamın boynunu vurayım. Bu adam Allah’a ve Resulüne hıyanet etmiştir, dediğinde, Peygamberimiz: “O Bedir savaşında bulunmuştur”, diyerek affetmiştir.

Kur’an-ı Kerim’de Saffat Suresinin 143. Ayetinde Hz. Yunus Peygamber, kavmini terk ettiğinden dolayı, denize atılmış ve balığın karnına girmişti. Rabbimiz: “Eğer Allah’ı tesbih edenlerden olmasaydı, kıyamet gününe kadar balığın karnında kalırdı” buyurarak, bir peygamberde olan güzelliğe işaret etmiştir.

Zina ettiğinden dolayı cezası verilmiş ve tabutu musallaya konulmuş bir kadının cenaze namazını kıldırmak için tekbir alacağı anda, Hz. Ömer: Ey Allah’ın Resulü… O kadın zina etti, deyince, Efendimiz: Evet zina etti. Ancak tövbe etti. Yaptığı tövbe, bir vadi dolusu günahkârlara taksim edilseydi, hepsinin bağışlanmasına vesile olurdu, buyurmuştu…

İçki içtiğinden dolayı Medine’nin bir meydanında cezası verilen sahabeye, sahabelerden biri hakaret edince, Efendimiz: Ona öyle hakaret etmeyin. Çünkü o, Allah’ı ve Peygamberi çok sever, buyurmuştu.

Hz. İsa, havarileriyle birlikte şehrin dışında çöplüğe atılmış bir köpek leşine rastladılar. Havariler, burunlarını tutup, yüzlerini öbür tarafa çevirdiklerinde, Hz. İsa, elindeki çubuğu köpeğin dudaklarına uzatarak: Bakınız, köpeğin inci gibi parlayan ne güzel bir dişi var, demişti.

Tüm bu örnekleri niçin takdim ettim, biliyorsunuz. Yeryüzünde dört farklı inançta insan vardır: Müminler, kâfirler, münafıklar ve müşrikler. Rabbimiz mümin kullarının, diğer insanlara nasıl bir tavır ve iletişim içinde olacağını açık net olarak bildirmiştir. Bir de müminlerin, diğer günahkâr, suçlu, hatalı olan mümin kardeşlerine nasıl bir tavır alacağını da açıklamıştır. Allah’a inanan insanlar, elbette Allah’ın çizdiği yolda yürürler. O yola aykırı hareket edenler için, uyarı vardır, nasihat vardır, ceza vardır, hatta boynunu vurmak da vardır. Ancak hakaret yoktur. Dillerini kirletmek yoktur. Duygusallığa yer yoktur.

Hatırlarsak, rahmetli Necip Fazıl Kısakürek, akıncı gençlikle, ülkücü gençliği birleştirmek istemişti. Buna karşı tavrımız ne oldu? Rahmetliye kızdık, bağırdık, hakaret ettik, hızımızı alamadık, eserlerini sobaya atarak yaktık. Müslümanlık bu muydu yani?

İmtihan halindeyiz. Her hadise ve her insanla imtihan halindeyiz. Kendimize hâkimlik ve savcılık, karşımızdakilere ise avukatlık tavrı yakışır. Elbette eden, karşılığını bulur.

Peygamberimiz, savaşta bile öldürürken güzel öldürmeyi tembihlemiştir. Kuduz bir köpeğe işkence yaparak öldürmeyi fıkhımız yasaklamıştır. Söğüt kasabasından, 25 milyon km2 alana adaleti ve medeniyeti götürdüysek, ölçülerimizi Allah ve Peygamberden aldığımızdan dolayıdır.

Unutmayalım. Son ümmet vasat ümmettir. Ölçülü hareket eden ümmettir. Tüm insanlığa örnek olan ümmettir.

“Rabbimiz. Bizi ve bizden önce gelip geçmiş imanlı kardeşlerimizi bağışla; kalplerimizde iman edenlere karşı hiçbir kin bırakma. Rabbimiz, şüphesiz ki Sen çok şefkatli, çok merhametlisin.”

yeniakit

 

Bu yazı toplam 1186 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar