"Anlaşılan İsrail'e Muhtaç Olan Sizsiniz"

"Anlaşılan İsrail'e Muhtaç Olan Sizsiniz"

Milli Gazete yazarı Yusuf Kandemir, bu hafta yayımlanan yazısında Türkiye ve İsrail İlişkisini Yazdı

1Kasım gecesi Tel Aviv çok üzülecek dediler…
 
Şanlı iktidarımızın seçim zaferi bütün bir İslam coğrafyasında kutlanacak dediler…
 
Milletimizden aldığımız destekle mazlumların umudu, zalimlerin ise korkulu rüyası olacağız dediler…
 
Anlaşılan kuyruklu yalanlarına bir yenisini daha eklemişler…
 
Çünkü yine aldandılar ve yine aldattılar…
 
Bütün bu süslü vaatlerin ardından, şu mübarek günlerde ülkemizi getirip yine İsrail’in müttefiki, dostu ve ortağı yaptılar.
 
***
 
Peki değişen ne oldu
 
70 yıldır İslam âleminin bağrına bir hançer gibi saplanan İsrail…
 
Bu İsrail değil miydi
 
Milyonlarca Filistinliyi evinden, yurdundan ve vatanından eden İsrail…
 
Bu İsrail değil miydi 
 
Köyleri yakıp yıkan, şehirleri yerle bir eden, camileri bombalayan, çoluk çocuk demeden on binlerce Müslüman’ı katleden İsrail…
 
Bu İsrail değil miydi  
 
Tekerlekli sandalyedeki Şeyh Ahmet Yasin’in mübarek bedenini füzeyle parçalayan…
 
Salah Şehâde’yi, Yahya Ayaş’ı, Abdülaziz Rantisi’yi, Ahmet Yasin’i şehit eden…
 
Halid Meşal’i zehirleyen İsrail…
 
Bu İsrail değil miydi 
 
İlk kıblemizi işgal eden, Kudüs’ü başkent yapan, Mescid-i Aksâ’yı postallarıyla çiğneyen, altını da tünellerle oyan İsrail… 
 
Bu İsrail değil miydi
 
Gazze’yi açık hava hapishanesine çeviren, 2 milyon insanı açlığa ve yokluğa mahkûm eden, yetmedi canı her istediğinde yine vuran, yine kıran, yine öldüren İsrail…
 
Bu İsrail değil miydi
 
Birleşmiş Milletler’in hiçbir kararını tanımayan, hiçbir kınamayı umursamayan, üstelik her azgınlığının ardından daha da pervasızlaşan İsrail…
 
Bu İsrail değil miydi
 
Hepsinin üstüne daha dün…
 
Denizin ortasındaki silahsız insanlarımızı katleden, dünyanın en masum gemisini vuran, yardım gönüllülerine bile kan kusturan İsrail…
 
Bu İsrail değil miydi
 
Elbette İsrail, bildiğimiz İsrail’di.
 
Üstelik hâlihazırda sokaklarda Filistinli kadınlarımızı ve genç kızlarımızı kurşuna dizen İsrail de, yine aynı İsrail’di. 
 
***
Sahi İsrail’in tarihte herhangi bir anlaşmaya uyduğu görülmüş müydü Herhangi bir sözünü tuttuğu duyulmuş muydu Şu 70 yıllık işgal döneminde İsrail Devleti’nden herhangi bir iyilik hâsıl olmuş muydu  
 
Elbette hayır.
 
Ahlâksızlığın kitabını yazan, Müslüman Türkiye’nin Müslüman Başbakanı’nın yüzüne karşı… Hayatlarındaki en büyük mutluluğun tank üzerinde Gazze’ye girmek olduğunu söyleyebilen, bu İsrail’in yöneticileri değil miydi
 
2008 yılında Türkiye’nin arabuluculuğunda Suriye ile sözde barış görüşmeleri yürütürken…
 
Bir yandan Türkiye Başbakanı ile beş saat boyunca telefon diplomasisi yapıp, aynı saatlerde diğer yandan da Gazze’ye ölüm yağdırmanın hesaplarını güden…
 
En iyi bildikleri iş öldürmek ve yok etmek olan…
 
Yine bu İsrail’in yöneticileri değil miydi
 
Acaba Siyonist rejim başkalaşım geçirdi de, bizim mi haberimiz olmadı
 
Yoksa İsrail artık kan dökmekten vazgeçti de, bizim mi basiretimiz bağlandı
 
PERŞEMBENİN GELİŞİ
 
Aslına bakarsanız perşembenin gelişi çarşambadan belliydi. Bütün bu insanlık suçlarını işleyen katiller sürüsüyle anlaşılacağı gün gibi meydandaydı. Çünkü Siyonist rejimin elebaşları burunlarından kıl aldırmazken, Osmanlı’nın mirasçısı olan 80 milyonluk koca Türkiye’nin en yetkili ağzı, ülkesinin İsrail gibi habis bir ura muhtaç olduğunu kameralar önünde bütün dünyaya ilan edebilmişti.  Sözüm ona Doğu Akdeniz’in seyr-ü sefer garantisi artık Türkiye’den sorulacaktı. Gazze ambargosu mutlaka ama mutlaka kaldırılacaktı. Fakat gelinen noktada hiçbir resmi evraka geçmeyen, hiçbir devlet arşivinde yer almayan, hiçbir hukukta yeri olmayan sözde bir “özür” kelimesine tav olundu.  
 
Doğrusunu isterseniz bu aciz zihniyetten başka türlü bir davranış da beklenemezdi. Altı yıl önce meydana gelen Mavi Marmara katliamının ardından sözde ilişkiler koparılmış… O kutlu gemi seçim propagandalarına alet edilmiş… Ama altı yıl boyunca Siyonist rejimle ticaret hacmi ise âdeta patlama yapmıştı. 
 
Dahası bütün bunlar olurken önce İsrail’in OECD üyeliği onaylanmış… Ardından da geçtiğimiz haftalarda Siyonist rejimin NATO üyesi olmasının önü açılmıştı. Böylece Türkiye’nin vetosu sayesinde yarım asırdır NATO’nun kapısında bekleyen İsrail, bir gecede NATO’nun bünyesine katıldı.
 
Hâlbuki iktidardaki beylerin her gün ekranlardan kara çaldığı eski Türkiye’nin hiçbir siyasi aktörü, bu beylerin yaptığını yapmaya cesaret edememişti.
 
UTANMA DİYE BİR HASLETLERİ YOK
 
Fakat şimdi yine görüyoruz ki, yakın dönem siyaset tarihinin bu en kara sayfasını, kontrol ettikleri o müthiş medya ordusu sayesinde yine ballandıra ballandıra anlatmaktan da çekinmiyorlar. 
 
Nasıl olsa utanma yok, arlanma yok. Hiç yüzleri kızarmadan şu rezillikten bile muazzam bir destan çıkarmaya çalışıyorlar.
 
Neymiş efendim…
 
Bu anlaşma sayesinde İsrail, tarihinde ilk kez bir ülkeye diz çöküvermiş(!)
 
Neymiş efendim…
 
İsrail sonunda bükemediği bileği öpecekmiş(!)
 
Neymiş efendim…
 
Bütün bu çabaların tek amacı, mazlum Gazze halkının nefes almasını sağlamakmış(!) 
 
Oysa o pek önemsediklerini söyledikleri Gazze’ye liderlik eden ve Filistin’in de son meşru Başbakanı olan İsmail Heniyye…
 
Geçtiğimiz hafta Cuma hutbesine çıktı ve kimi Müslüman ülkelerin İsrail’in çıkarları doğrultusunda hareket ettiğini… 
 
Söz konusu Müslüman ülkelerde Filistin davasının unutturulmak istendiğini…
 
Bu ülkelerin İsrail’le dost ve müttefik olabilmek için âdeta birbirleriyle yarıştığını söyledi.
 
İsmail Heniyye edebinden olsa gerek, Siyonist rejimle hemhâl olan Müslüman ülkelerin isimlerini elbette tek tek saymadı. Lâkin bunca petrol denizinin üzerinde oturan…
 
Bunca saraylarda itibar arayan… Bunca servetleri yığdıkça yığan elitlerin yanında, Kudüs davasının ve Filistin direnişinin yine mazlumların ve gariplerin omuzlarında yükseleceğini haykırdı.
 
PEKİ, YAPILMASI GEREKEN NEYDİ
 
Doğrusu ülkemizin izlemesi gereken yolu, Türk siyasetinin ve Milli Görüş hareketinin duayen isimlerinden olan Recai Kutan bey aylar önce çizdiği yol haritasında açıklamıştı. O yol haritasında bırakın Siyonist çeteye müşteri olmayı… Söz konusu çetenin Doğu Akdeniz’den gasp ettiği ve son gramına kadar mazlum Filistin halkına ait olan doğalgazın, asıl sahiplerine iade edilmesi gerektiği ve bunun için de uluslararası arenada mücadeleden vazgeçilmemesi yazıyordu. Eğer Türkiye’de Milli Görüş iktidarda olsaydı, başka birçok konuda olduğu gibi İsrail konusunda da izlenecek politika bu olacaktı. Lâkin ülkemizi Milli Görüş ilkelerinin yerine, reel politiğe ve oportünizme sımsıkı sarılan bir kadro yönettiği için…  Türk milleti tekrar aldatılmaya, mazlum Filistin halkı ise mütemadiyen terk edilmeye mahkûm oldu.

Yusuf Kandemir Milli Gazete