Amerikan Kültür Emperyalizmi ve Cemaat Bencillikleri

Amerikan Kültür Emperyalizmi ve Cemaat Bencillikleri

İdeolojik propaganda yoluyla, kitle içerisinde, tek bir birey gibi davranan robotlar yetiştirilirken, aynı yolu dini cemaatler de izliyor, duygusal bir dil aracılığıyla, menkıbeler aracılığıyla...

Dava bilincini kaybetmek

Müslümanlar olarak hiçbir alanda nihai kesinliğe, açıklığa, netliğe, bütünlüğe sahip olmayan, yirmi birinci yüzyıla hitap etmeyen, çok muğlak, inandırıcı ve ikna edici olmayan, konjonktürel/statükocu bir dil kullanıyoruz. Günümüzde ne yazık ki İslam'a, Kur'an'a dayalı kesinliklerin yerini, mezhepçi kesinlikler, hizipçi kesinlikler, putlaştırılan dini kişiliklerin görüşleri ve sentezci yaklaşımlar almıştır. Konjonktürel tercihlerin, tevillerin ve muğlaklıkların ahlaki yetersizliklerle, ahlaki düşkünlüklerle ilgili olduğunu kaydetmek gerekir.

Her şeyden etkilenen, duygusal ve muhafazakar bir kültürü din haline dönüştürdüğümüz için, küresel gerçekliklerle bir türlü ilişki kuramıyoruz. Bugünün gerçekleri, din adına üretilen ve pazarlanan çıkar amaçlı olarak kullanılan masalları/ menkıbeleri/efsaneleri/ kerametleri/ rüyaları ezip geçiyor. Olayları gelişmeleri gerçek boyutlarıyla, gerçek nitelikleriyle değil, sezgiler yoluyla gönül yoluyla açıklamaya çalışmak gibi kolaycılıklar maalesef bir geleneğe dönüşmüş bulunuyor. Sözünü ettiğimiz kolaycılıklar hepimizi büyük çelişkilere, tutarsızlıklara zihinsel/içsel çatışmalara sürüklüyor, ne yapacağımızı bilememe gibi bir noktada duruyoruz.

RUHSUZ, AHLAKSIZ DÜNYA

Radikal duyarlılıklarımızı, içtenliklerimizi, dava bilincini/kaygısını kaybettiğimiz için, niteliksel ilgiler, çabalar ve değerlerden uzaklaşıyoruz. Hakikat arayışının yerine çıkar arayışı geçiyor, kişisel ihtiraslarını, İslam'ı araçsallaştırarak mutlaklaştıranlar, bu ihtiraslarına ulaşabilmek için her tür kirli işbirliğini meşru sayabiliyor.

Modern-seküler zamanlar boyunca insanlar nitelik üreterek değil, nicelik üreterek, ekonomik verimlilik üreterek değer kazandıklarını düşündüler, ancak, bu yolla büyük bir değer kaybı yaşadıklarını farketmediler.

Günümüz dünyasında her yerde ideolojik kontrolün oluşturduğu, ruhsuz/anlamsız/ahlaksız bir dünyada yaşıyoruz. İdeolojiler insan fıtratına, insani değerlere yönelik saldırılarını sürdürüyor. Toplumlar üretim ve tüketim nesnelerine dönüştürülüyor. Her yerde, her alanda tek bir boyuta indirgenmiş hayatlar/varoluşlarla karşılaşıyoruz. İdeolojiler bireyleri nasıl anonim bir türe dönüştürerek kişiliksizleştiriyorsa, dini cemaatler de, aynı şekilde mensuplarını anonim bir türe dönüştürerek düşüncesizleştiriyor. Gerçek kişilikleri yok ederek, parya kişilikler oluşturan bir gelenek savunulamaz, sürdürülemez.

AMERİKAN KÜLTÜR EMPERYALİZMİ

İdeolojik propaganda yoluyla, kitle içerisinde, tek bir birey gibi davranan robotlar yetiştirilirken, aynı yolu dini cemaatler de izliyor, duygusal bir dil aracılığıyla, menkıbeler aracılığıyla cemaat mensupları da, kitle içerisinde tek bir insan gibi davranacak şekilde yetiştiriliyor. Her ideoloji yalnızca kendi çıkarını kutsallaştırırken her cemaat de yalnızca kendi çıkarını kutsallaştırıyor. Takva ve ahlak bilincinden uzaklaşanlar, kendi keyfi ve bencil yorumlarıyla, kendilerine özgü bir gündem oluşturuyor, bu gündemi propaganda/pazarlama yoluyla kitlelere dayatabiliyor.

İdeolojik dil/söylem nasıl toplumlar üzerinde, insanların onurunu yok eden bir tahakküm biçimi oluşturuyorsa dini cemaatler de, mensuplarının bağımsız düşünme ve tercih yeteneklerini yok ederek/farklı bir tahakküm sistemi oluşturuyor. Kim tarafından ve hangi şekilde tahakküm altına alınırsa alınsın, tahakküm altına alınanların bağımsız kişiliklerinden söz edilemez, bağımsız tercihlerinden söz edilemez.

Günümüzde küreselleşmiş bulunan kitle ve medya toplumları, Amerikan kültür emperyalizmi tarafından dönüştürülüyor. Kitle kültürü yoluyla sömürgecilik eksiksiz bir biçimde sürdürülüyor. İçerisinde yaşadığımız dünyanın, farklı bir dil, farklı kavramlar ve farklı bir hikâye temelinde tasavvur edilmesi çok daha zor hale geliyor.

CEMAAT BENCİLLİKLERİ

İçi boş ayrıntılara dayalı tartışmaları sürdürmeye devam ettiğimiz için, gayriinsani gerçeklerin dünyasını aşmak üzere bütünlüklü bir çerçeve oluşturamıyoruz. İslami dil/kavramlar, bunları kullanmadığımız için özgünlüğünü ve işlevselliğini kaybediyor, kendi kişiliklerini ve yorumlarını, kendi ihtirasları doğrultusunda kutsallaştıranlar, aziz İslam'ı paramparça ediyor. Bencil ihtiraslar bütün zamanlar boyunca olduğu gibi, bugünde utanç verici ayrılıklara/çatışmalara neden oluyor, toplumlarımızda mezhep bencilliklerine dayalı, cemaat bencilliklerine dayalı, etnik bencilliklere dayalı kriz derinleşerek büyüyor.

Kendilerini sınırlı ve bencil varoluşlara kapatanlar ümmet ufkundan ayrılıyor, kopuyor. Kendi yorumlarıyla, yöntemleriyle büyülenenler, farklı yorumlara hayat hakkı tanımıyor, birbirleriyle çatışma/rekabet halinde bulunan Müslümanların, bu çatışmaların nedenlerini ortadan kaldırmadan hiç bir sorunu, hiç bir şekilde çözümleyemeyeceklerini hatırlamaları gerekir.

GEÇMİŞİ ÜTOPYALAŞTIRMAK

Farklı görüşlerin, yorumların, yöntemlerin, bir ayrılık nedeni olarak değil, aklın/bilincin/dayanışmanın çoğaltılması, güçlendirilmesi ve zenginleştirilmesi yolunda kullanılması sağlanabilmelidir. Bu tür bir yaklaşımın sağlanamaması, yıkıcı ahlaki sorunlarla karşı karşıya bulunduğumuzu gösterir. Karşı karşıya bulunduğumuz derin trajedinin bilincine varamamak, fanatizm ve kibirle ilgilidir. Fanatizmin olduğu her yerde, yalnızca saldırganlık vardır. Her tür iç çatışma, Müslümanları her tür dış müdahale karşısında çok zayıf ve güçsüz düşürüyor. Ortak anlam/ilke/amaç bilincini yeniden yükselterek her tür iç çatışmaya son verebiliriz.

İnsanlık ilerleme ideolojilerinin ahlaki/kültürel/felsefi yıkıcılığına maruz kalmaya devam ediyor. Bu durum karşısında geçmişin ütopyalaştırılması bir çözüm olamaz. İnsani nitelikleri, erdemleri, değerleri bütün insanlığa yeniden kazandırabilecek yeni bir kültür/bilinç/ufuk oluşturabiliriz.

Yeni Şafak/Atasoy Müftüoğlu