Nureddin Şirin

Nureddin Şirin

Albayrak'ın “Cİhad Fıkhı Manifestosu” Önerisine Bir Katkı

Değerli Hakan Albayrak kardeşim, Moskova"da gerçekleştirilen ve Kafkasya İslam Emiri Dokko Umarov tarafından üslenilen bombalı eylemlere ilişkin yazdığı "Bir 'cihad Fıkhı Manifestosu'na İhtiyaç Var" başlıklı yazısına aynen katıldığımı belirtmek istiyorum öncelikle.

Bizim bir önceki yazımızda ortaya koyduğumuz yaklaşım ile, Albayrak"ın yazısında aktardığı yaklaşım arasında ciddi farklar olsa da, tüm dünya Müslümanlarını, özellikle de İslami kurtuluş hareketlerini ilgilendiren bağlayıcı bir "cihad fıkhı manifestosu"na ihtiyacımız olduğu kesin.

Doğrudan böyle bir ad altında olmasa da, bu konuya ilişkin hususları içeren kitaplar da yok değil. Ancak, özelde bu konuyu eksen alan kapsamlı çalışmalara ihtiyaç duyduğumuzun altını çizmek gerek.

Bizim "39 Rus'un Ölümü Bize 350 Bin Çeçen'in Nasıl Katledildiğini Hatırlatacak mı?" başlıklı yazımıza tepki veren bazı kardeşlerimiz, bizi "duygusal" olmakla suçlarken, bazıları da, kendi yanımızdan hükümler çıkarıp haddi aşmakla suçladı. Bazı kardeşlerimiz de Kur"an ve Sünnet kriterleri açısından yanlış bir yaklaşım içine girdiğimizi belirtti.

Öncelikle bu yazıyı yazmamızın birkaç sebebi var:

1- Katil Putin ve işbirlikçisi Ramazan Kadirov üst üste yaptıkları açıklamalarla, Kafkasya İslami direnişini bitirdiklerini, geriye bir avuç "terörist" kaldığını, bunların da işlerinin yakında bitirileceğini açıklıyor, bütün dünyaya Rusların zaferi ve Kadirov yönetiminin meşruiyeti mesajını veriyorlardı.

2- Ramazan Kadirov denen hain ve habis varlık da, Kafkasya mücahidlerine karşı hem saldırgan, hem de aşağılayıcı bir dil kullanarak, İslam görüntüsü altında yaptığı münafıklıkları, İslam dünyasına, özellikle de Türkiye"ye yaymaya çalışıyor, bunun için organizasyonlar düzenlettiriyor ve kendisinin Çeçenistan"ın meşru lideri olduğu inancını yerleştirmeye çalışıyordu.

3- Kadirov son zamanlarda Türkiye"deki Kafkas cihadı mensuplarına ve destekçilerine karşı yoğun bir psikolojik savaş operasyonuna girişmiş, ne yazık ki İslami camianın büyük gafleti ve duyarsızlığından da istifade ederek kendine yandaş bir çevre oluşturabilmek için Ruslardan aldığı dolarları, Türkiye"de belli kişi ve kesimlere dağıtarak Kafkas cihadı aleyhinde bir kamuoyu meydana getirmişti.

4- Kafkasya İslam Emirliği"nin ilanının ardından, Kadirov lobisinin yanı sıra, Ahmed Zakayev yanlılarının da desteğiyle Kafkas cihadı üzerine yapılan spekülasyonlarla mücahidlere karşı tecrit ve yalnızlaştırma politikası uygulanmaya başlamıştı. Öyle ki Kafkasya cihadının desteklemek, sınırlı sayıda müslümanın ilgisiyle münhasır kalmıştı.

5- Bu süreçte Kafkasya"da cihad sürerken, Ruslar ve işbirlikçisi Kadirov güçleri hem sevli halka hem de mücahidlere yönelik saldırılarını artırmış, son zamanlarda Cihad"ın önde gelen komutanları şehid edilmişti. Kafkasya"da sürdürülen cihad, verilen kurbanlar, çekilen acılar da ne yazık ki Müslümanların gündeminden düşmüş, İslami camianın içine girdiği bu gaflet, dolaylı da olsa ne yazık ki Moskova ve Kadirov yönetiminin Kafkasya cihadına karşı sürdürdüğü psikolojik savaşa eklemlenmişti. Baltanın demiri Ruslar ve Kadirov haini olsa da sapı Müslümanların arasından çıkınca, Kafkasya"daki İslami cihad alabildiğince yalnızlaşmış, gereken destek verilmediği gibi suçlanır hale gelmişti.

Böyle bir süreçte, Moskova"da tren istasyonlarında gerçekleşen patlamalar, doğal olarak Kafkasya"daki direnişi bir kez daha dünyanın gündemine taşıdı; bu durum, hem Kafkas cihadının gündemleşmesini, hem de gerçekleştirilen eylemlerden dolayı mücahidlerin suçlanmasını beraberinde getirmiş oldu"

Şimdi,

Moskova eylemleri üzerine eleştiri getiren kardeşlerimiz "tren istasyonunda öldürülen siviller" olgusu üzerinden "İslam"da sivil öldürme var mı?" sorusunu sordu. Bu soruyu tek başına soracak olursak, kesin cevap "hayır" olacaktır. İslam savaş hukukunda sivilleri öldürmek yasaklandığı gibi, ağaçları kesmek de yasaklanmıştır.

Ancak soru şu şekilde sorulmalı: "İslam savaş hukukunda düşman tarafın sivillerinin öldürülebileceği durumlar olabilir mi? Olabilirse hangi şartlarda olabilir?"

Soruyu bu şekilde sorduğumuzda, Kur"an-ı Kerim"in iki cevabının olduğunu göreceğiz:

1- "Sizinle savaştıkları gibi siz de onlarla savaşın, haddi aşmayın, Allah haddi aşanları sevmez" (Bakara 190)

2- "Onlar size saldırdığında biz de onların saldırdığı gibi misliyle onlara karşılık verin" (Bakara 194)

Şimdi biz bu ayetleri mealden okuduğumuzda "Türkçe" bir algı içine giriyoruz. Ancak burada Kur"an-ı Kerim"in belirlediği hukuku anlayabilmek için, ayetlerin Arapçasına, fiillerine bakmamız gerekiyor.

Birinci ayet:

Ve kâtilû fî sebîlillâhillezîne yukâtilûnekum ve lâ ta"tedû innallâhe lâ yuhıbbul mu"tedîn

Birkaç meal aktaralım:

1- "Size savaş açanlarla Allah yolunda çarpışın. Fakat haksız saldırıda bulunmayın. Çünkü Allah, haksız saldırıda bulunanları sevmez" (Elmalılı Hamdi Yazır Meali)

2- "Sizinle savaşanlara karşı Allah yolunda savaşın, (ancak) aşırı gitmeyin. Elbette Allah aşırı gidenleri sevmez." (Ali Bulaç Meali)

3- "Size karşı savaş açanlara, siz de Allah yolunda savaş açın. Sakın aşırı gitmeyin, çünkü Allah aşırıları sevmez." (Diyanet Vakfı Meali)

4- "Sizinle savaşanlar ile siz de Allah yolunda savaşın. Fakat ölçüyü kaçırmayın, saldırgan olmayın. Çünkü Allah ölçüyü elden bırakan saldırganları sevmez." (Seyyid Kutub Meali)

5- "Ve sizinle mukatelede bulunanlar ile siz de fîsebilillah mukatelede bulununuz. Fakat haddi tecavüz etmeyiniz. Şüphe yok ki Allah Teâlâ öyle mütecaviz olanları sevmez." (Ömer Nasuhi Bilmen Meali)

Bu ayette, iki fiil vardır: birincisi "kıtal"dır, ki Allah da kafirlere karşı "kıtal"ı emrediyor. İkincisi ise "İ"tida" fiilidir, ki Allah müminleri "i"tida" fiilinden yani "haddi aşmak"tan men ediyor.

Aynı zamanda "aşırıya gitmek" şeklinde de tercüme edilen "i"tida" fiili Kur"an-ı Kerim"de bütün yerlerde "olumsuz" bir fiil olarak belirtiliyor. İlgili her ayette, Allah bu fiili yeriyor.

Ancak, Kur"an"ın bir de ikinci cevabı var, bu da Bakara süresinin 194. ayetidir.

İkinci ayet:

"Eş şehrul harâmu biş şehril harâmi vel hurumâtu kısâs(kısâsun), fe meni"tedâ aleykum fa"tedû aleyhi bi misli ma"tedâ aleykum, vettekûllâhe va"lemû ennellâhe meal muttekîn"

Birkaç meal aktaralım:

1- "Haram ay, haram aya karşılıktır; hürmetler (de) karşılıklıdır. Öyleyse kim size saldırırsa, onun saldırdığı gibi siz de ona saldırın. Allah'tan korkup sakının ve bilin ki Allah, muhakkak ki korkup sakınanlarla beraberdir." (Ali Bulaç Meali)

2- "Haram ay, haram aya ve bütün haramlar birbirine karşılıktır. O halde kim size saldırıda bulunursa siz de ona yaptığı saldırının misli ile saldırın ve ileri gitmekten Allah'tan korkun ve bilin ki Allah, takva sahibi olanlarla beraberdir." (Elmalılı Hamdi Yazır Meali)

3- "Şehr-i Haram, şehr-i Haram'a mukabildir. Ve bütün hürmetler birbirine kısastır. O halde her kim size tecavüz ederse siz de ona size olan tecavüzünün misliyle tecavüz ediniz. Ve Allah'tan korkunuz. Ve biliniz ki Allah Teâlâ şüphesiz muttakîler ile beraberdir." (Ömer Nasuhi Bilmen Meali)

4- "Haram ay, haram aya karşılıktır. Yasaklar, dokunulmazlıklar karşılıklıdır. Buna göre size saldırana, size saldırdığı kadar, siz de saldırın. Allah'tan korkun ve iyi bilin ki, Allah kendisinden korkanlarla beraberdir." (Seyyid Kutub Meali)

5- "Haram ay haram aya karşılıktır. Hürmetler (dokunulmazlıklar) karşılıklıdır. Kim size saldırırsa siz de ona misilleme olacak kadar saldırın. Allah'tan korkun ve bilin ki Allah müttakîlerle beraberdir." (Diyanet Vakfı Meali)

İki ayet arasında ortak olan noktalar ile farklı olan noktalar:

İki ayette, müminler saldırgan düşmana karşı savaşa çağrılmaktadır. Bu genel anlamda "cihad"dır.

Birinci ayette "haddi aşmayın" emri ile "İslam savaş hukuku"nun esaslarına riayet edilmesi beyan edilmektedir.

İşte burada Hz. Resulüllah (s.a.v) ve halifeler dönemindeki savaşta, İslam ordusuna verilen talimatları hatırlıyoruz. Bu talimatlar içerisinde sivillerin öldürülmemesi, yaşlılara, kilise ve havralara sığınan din adamlarına dokunulmaması talimatları vardır.

İkinci ayette ise durum farklılaşıyor:

Şöyle ki:

İkinci ayette geçen fiil "i"tida"dır. Yani, Allahu Teala"nın diğer bütün ayetlerde yerdiği ve men ettiği fiil.

"Fe meni"tedâ aleykum fa"tedû aleyhi bi misli ma"tedâ aleykum"

Haddi aşmak, tecavüz etmek, aşırıya gitmek şeklinde tercüme edilen bu fiil, düşman tarafından Müslümanlara karşı sergilenecek olursa, Allah müminlere, düşmanlarına karşı aynı fiille karşılık vermelerini emrediyor. Yani bütün ayetlerde men edilen ve yerilen bu fiil, burada hem caiz kılınıyor, hem de emrediliyor...

İşte bizim üzerinde durduğumuz ayrım noktası burasıdır. Bu fiil nasıl oluyor da meşrulaşıyor? Nasıl oluyor da müminlere bu fiil ile düşmanlarına misliyle karşılık vermesi emrediliyor?

Eğer bir "Cihad Fıkhı" yazılacaksa, bu nokta izah edilmeli, açıklığa kavuşturulmalıdır.

Bizim söz konusu tartışmaya ilişkin sergilediğimiz yaklaşım duygusallıktan kaynaklanmıyor. Ya da kendi tarafımızdan hüküm çıkarmıyoruz. Bazı kardeşlerimizin de ifade ettiği üzere, "Kur"an ve Sünnet"te sivil öldürme var mıdır?" şeklindeki sorusuna cevabımız bu iki ayetten yola çıkarak olmaktadır.

Bir önceki yazımızda aktardığımız üzere, Elmalı Hamdi Yazır"ın bu ayete ilişkin yaptığı tefsir de bizim bir dayanağımız olmuştur.

Müslümanlar şüphesiz ki Kur"an"ı düşünmeli, fıkhetmeli. Ancak, biz burada "benim Kur"an"dan anladığım budur" diyoruz. Yoksa, "Kur"an"ın dediği budur" iddiasında bulunarak kendi anlayışımızı mutlaklaştıramayız.

Sonuçta Kafkasya İslam Emiri Dokko Umarov"un açıklamasını ve Kafkasya mücahidlerinin istişhad eylemlerini bu ayetlerden anladıklarımız ışığında destekliyoruz. Bu yaklaşım, Kafkasya cephemiz için olduğu gibi, aynı zamanda diğer bütün cephelerimiz için de geçerlidir. Aksi takdirde, duygusallık, taraftarlık güdüsü ile Kur"an"a muhalefet etmekten Allah"a sığınırız.

Sonuç:

Hakan kardeşimizin önerisine tekrar katıldığımı belirterek, "alimlerimiz, fakihlerimiz bu hususta ortaya koyacağı çalışmalarla bizleri aydınlatır inşallah" diyoruz...

velfecr

Bu yazı toplam 3879 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar