Akşener: Kasetle Tehdit Edildim

Akşener: Kasetle Tehdit Edildim

2015 yılında A Haber'de yayınlanan Gece Ajansı programında, Cemil Barlas, "Meral Akşener'in de mi kaseti var, nasıl ele geçirdiler?" diye sormuş...

2015 yılında A Haber'de yayınlanan Gece Ajansı programında, Cemil Barlas, "Meral Akşener'in de mi kaseti var, nasıl ele geçirdiler?" diye sormuş, Latif Erdoğan, "Cemil Bey'in dediği çok önemli. O kaseti olan biridir ve şu an esaret altındadır" cevabını vermişti.

Meral Akşener, Latif Erdoğan, Cemil Barlas ve iddianın konuşulduğu program sunucusu ile televizyonun genel yayın yönetmeni hakkında "iftira", "şantaj" ve "hakaret" iddiasıyla savcılığa suç duyurusunda bulunmuştu. Açılan davada mahkeme, sanıklar Latif Erdoğan ve Cemil Barlas’ın ‘suç işleme kastı yeterince tespit edilemediği’ gerekçesiyle ayrı ayrı beraatlerine karar vermişti.

Akşener bugün yaptığı grup konuşmasında, o süreçte yaşadıklarını anlattı.

Akşener şöyle konuştu:

Tehdit edildim!

"Şimdi kendi hayatımdan beş yıldır yaşadığım bazı konuları sizinle paylaşmak istiyorum. Sizler aracılığıyla milletimizle paylaşmak istiyorum. 7 Haziran 2015 seçimleri. Damadın kardeşinin yönettiği, sayın Erdoğan'ın sahibi olduğu söylendiği bir televizyonda kadının bir kadına yakışmayacak hareketlerinin bulunduğu bir kasetin duyumu var dendi. Elbette kadınlar beni anlayacaktır. Lütfü Bey arayıp bildirdi bana. Önce, bütün vücudum uyuştu. Sonra acaba bir hata mı var diye baktım. 45 dakika kendimi bilemedim. Dişlerim takır takır vurdu. Saklanmak istedim. Kalktım, ben Hz Ali'yi çok severim. Medet ya Ali, Allah'ım kuvvet ver dedim. Kalktım ve mücadeleye başladım. Dört gün sonra sayın Erdoğan aradı ve AK Parti'den insanlar aradı. Beşinci gün Bahçeli bir kadın belediye başkan yardımcısını gönderdi. Kasetlerle ilgili arkadaşlarımıza yönelik zamanında yapılan o kumpasla ilgili bütün veballeri ödedik, kendini üzmesin. Kaseti olsa ne gam. Onunla yolları ayırmayacağız dediler. Eşimin yanında bu cümleyle karşılaştım. Sonra işin ucunu bırakmama kararım sebebiyle mücadeleye devam ettim. Bugün aramızda bulunan, kendisini sayın Bahçeli'nin özel kaleminin arayıp bu kadar bağırıp çağırmasın kampanyamızı örtüyor diyerek uyarıldım. Ama çok genç kadınlardan müthiş hikayeler dinledim. Mobbing'e, tacize uğrayan kadınlar için mücadele ettim. Mahkemeyi sonuna kadar takip ettim. Bir kadın hakim, sayın Erdoğan'dan korktuğundan, Saray'dan korktuğundan konuyu dinlemeden bu üç iftiracıya beraat verdi. Devri ittifakınızda kadınlarınız, gelinleriniz, kızlarınız ve ailenizdeki her kadın için "Birinden duydum, bir kadına yakışmayacak hareketlerinin bulunduğu bir kaseti varmış" demek serbest kaldı. Övünün, övünün! Sonra 1 Kasım seçimleri oldu. Sonra biz Sayın Özdağ, Aydın, Oğan bir yola çıktık. İmza toplayarak demokrasi mücadelesi bir kongre talebiyle yola çıktık. Bütün erkek arkadaşlarımıza çok çirkin iftiralar atıldı, biliyorum. Ama sadece bana cinsiyetim üzerinden, kadın olduğum için çok çirkin şeyler yapıldı. Bir arkadaşımızı Sayın Bahçeli çağırdı evimin önünde çekilmiş bir fotoğrafı gösterdi, 01 plakalı bir otomobil ile beni her türlü izlettiğini söyledi arkasından terbiyemin müsaade etmediği bir söz söyledi. Arkasından 19 Haziran Kongresi oldu. Torunumun gayri meşru olduğunu yazdı. Ve ben bu işi de hukuki olarak çok sıkı takip ettim. Sayın Erdoğan devri iktidarınızda polisleriniz IP numarasını bulamadılar, IP numarasını bulacak imkânlarının olmadığını söylediler. Bugün artık canı isteyen 9 aylık bebeğe gayri meşru demeyi serbest bıraktınız, övünün.

Sayın Erdoğan bir gün devran döner aynı sözler sizin için söylenir, aynı hakaretler sizlere söylenir. Kısada 5 yıldır kadın olarak bedenim üzerinden analarımızın ruhları incindi. Annelerimize sövüldü, bize sövüldü, erkeklerimizin eşlerine sövüldü ama bir delikanlı gibi çıkıp yakamıza yapışan olmadı.”