Selâhaddin Çakırgil

Selâhaddin Çakırgil

Akrep, nokta nokta; ruhumuzu sokarken..

Akrep, nokta nokta; ruhumuzu sokarken..  
  

 
Radikal"den İ. Berkan Ergenekon Dosyası üzerine yazdığı 6-7 yazıyı noktalarken, "AKP"nin kapatılması halinde, bunun tahribatı, "geçmişte yaşanan bütün ama bütün darbelerden çok farklı bir darbe olacaktır, çünkü (...), hukuk özgürleşmenin değil özgürlüklerin daraltılmasının bir aracı haline gelmiş olacaktır." 
 
 (...) "...Elbette 27 Mayıs da, 12 Mart da, 12 Eylül de, 28 Şubat da Türk demokrasisine zarar verdi. Ama bu kez oluşacak zararı geçmiş darbelerle kıyaslamak mümkün olmayacaktır. (...) bu sefer, ülkemizin çok büyük bir bedel ödemesi gerekebilir. (") Genelkurmay'ın 'Eğer Anayasa Mahkemesi bu seçimi iptal etmezse, darbe yaparım' diye de okunabilecek olan (27 Nisan) bildirisi, Türkiye'de bütün hesapları bozacak olaylar zincirini başlattı. Bir kere hükümet kuyruğu dik tuttu, ertesi gün sert sayılabilecek bir açıklama yaptı. Ama bununla da yetinmedi ve hem erken genel seçimin (...) önünü açan düzenlemelere girişti. Bir anda seçim ortamına girilince Ergenekon'un hesapları yattı; çünkü onlar seçimin Kasım 2007'de, normal zamanında olacağını düşünüyor, eylem planlarını buna göre oluşturuyorlardı." diyor..
Berkan, Star"da dün yayınlanan röportajda da, "Yasemin Çongar, (AK Parti hakkında dâva açılması konusunda) Yargıtay Başkanı"nın Genelkurmay"a davet edildiğini; Anayasa Mahkemesi üyelerinin de 367 için darbeyle tehdit edildiklerini yazdı. Yargıtay yalanladı fakat.. Anayasa Mahkemesi"nden açıklama gelmedi. İddiayı biz de biliyor, doğrulatamadığımız için yazmıyorduk. Çongar iddianın iddiası şeklinde yazdı." diyordu..
*Bir tv. proğramında ise, Hasan Celâl Güzel, AK Parti"nin kapatılması halinde, ortaya çıkması muhtemel bir "felaket senaryosu"ndan, "Ülkede iç savaş çıkacağından, Ermenistan"ın Türkiye"den toprak talebinde bulunacağından, bir Kürd Devletinin kurulacağı ve bunun Türkiye"nin de parçalanmasıyla neticelenebileceğinden, Kıbrıs"da Türkiye"nin aleyhine gelişmeler olacağı"ndan, vs. söz ediyordu..
Bunlar uzak bir ihtimal mi?
*AHMAKLIKTAN DA ÖTEYE, HIYANET! Geçen haftasonu, Diyarbakırspor, Altay kulübü ile maç yapmak üzere, İzmir"de sahaya çıkar çıkmaz, seyirciler "PKK dışarı!" diye tempo tutmuş.. Gerçekte, bu tablo, ahmaklığın ötesinde, hattâ bir "vatan hainliği" eylemidir!
Hakeme veya birilerine küfür edilince veya bir şeyler atılınca, maçı ibtal edebilen hakemler, böylesine bir yanlışa nasıl seyirci kalıyorlar? Bu haince tempoyu tutturanlar, öğrenmeliler ki, bu sözleriyle bütün bir Diyarbakır ve hattâ bütün Güneydoğu halkını dışlıyorlar, kendilerinden uzaklaştırıyorlar.. Düşmanlığın da ötesinde şeytanlığın tohumlarını saçıyorlar..
*BAŞSAVCI, BİR DE KENDİSİNİ HESABA ÇEKSE!.. Ülkede, böylesine vahîm gelişmeler olurken, ben Yargıtay Başsavcısı"nı düşünüyorum; "Kendisini hiç mi, sorgulamaz?" diye.. "Ben bu halkın, bu ülkenin insanıyım. Bu halkın ve bu ülkenin değerleri, 70-80 yıllık değildir, asırları geride bırakan ve uğrunda ne çetin mücadeleler verilerek, bugüne gelmiş bir değerler sistemidir. Ben, nasıl oldu da, bu halkın günlük hayatının en tabiî ve aslî görüntülerini, düşman ve korku kaynağı gibi gösterdim?" diye kendisini bir nefs muhasebesine çekmeyi bilmez mi? O büyük gönül sermayesinden habersiz midir? Elini vicdanına koymayı bilmez mi?"
Kendisini, "Ben ülkenin ve halkın günlük hayatını alt-üs eden ve geleceğini de mechullere doğru yönelten bu iddianâmeyi, kendi vehimlerimle, çevremdekilerin pohpohlamalarıyla veya tehdidleriyle, "Dâva açmazsa görür gününü savcı.." diyen İ. Selçuk gibi kemalist/marksist darbecilerin etkisiyle mi açtım?" diye veya "28 Şubat günlerinin süngüucu brifingleriyle öğretilen ve geliştirilen hukuk anlayışıyla mı açtım?" diye hesaba çekmez mi, sahi..
Ben onun yerinde olsam, iddianâmeyi geri çeker ve istifa ederim..
Çünkü, bir iddianâmeyle allak-bullak ettiği ülkeyi, çok karanlık bir geleceğe sürüklüyor ve bundan sonra neler getireceğini de kendisi de dâhil, kimse bilmiyor.. Bu vesileyle, Yassıada"da Yüksek Adâlet Divanı adıyla kurulan uyduruk Mahkeme"nin Başsavcısı Altay Ömer Egesel ve o mahkemenin başkanı olan Sâlim Başol"ların bugün ülkenin kaderindeki ve halkımızın kalbindeki yerini unutmamalıdır.
Başsavcı"nın bu ülkeye ve bu millete bir iyilik yapmak imkânı hâlâ da var.. Sırf, güç gösterisi yapmak ise, bir iddianame ile her şeyi alt-üst edebiliyorsan; şimdi de onu geri çek de, hatadan geri dönmenin büyüklüğünü de göster..
Biliyorum, komik bir istek, ama, onun kararının korkunç ihtimalleri yerine bu gibi fantezilerden meded ummak bile, rahatlattırıcı..
*KEŞKE HERKES, E. ÖZKÖK GİBİ OLSA.. Hürriyet Gen. Yy. Md. E. Özkök, "memleketi gerçek sahiblerine bırakarak gidiyorum.." diye, birkaç ay sürecek bir tatile çıktığını duyurdu..
Kim o gerçek sahibler? Halk mı, halkın seçtikleri mi? Yoksa, aylardır haklarındaki çeşitli iddialar ortalığı kaplayan Ergenekoncular mı, Sarıkız paşaları mı, hortumcular/ çeteler mi?
Gelişmeleri, oynanan büyük oyunun ortaya çıkarması muhtemel fırtınaların etkisinden uzakta temaşa etmenin ve gemisini, sosyal dalgaların, tufanların uzağından, "uzaktan kumanda"yla yönetmenin daha fantastik olacağını mı düşünüyor, bilinmez, ama, her halûkarda, birtakım ipuçları salıyor zihinlere....
"Ben gidiyorum. Bu pazar kaçıyorum. /Her şeyden kaçıyorum. /Türban sıkıntısından firar ediyorum. / Onun temsil ettiği her şeyi terk ediyorum. /Üstelik bunu biraz da inadına yapıyorum. /İki aydır hayatın bütün keyiflerini bana dar eden her şeyi, herkesi kendi haline bırakıp bahar mevsimimi açıyorum. /(") Ekim ayına kadar bana eyvallah../ Arkadaşlar ben tatil havasına girdim ve bu bahar ölürüm kimse beni tutamaz. / İçi bu kabız siyasetten, bu türban vesaire marazasından kararmış kim varsa bana takılsın../ (...) Memleketi hımhımlara, ağır başlı abilere, demokratlara, Ergenekonculara, ona buna bırakıp arkamıza bakmadan çekip gidiyoruz..(...) /Gaipten bir ses, "Bırak o gam álemini, ait olduğun topraklara, keyif ülkesine kesin dönüş yap" diye bas bas bağırıyor. (...) /O ne derse o... /Gel diyor gidiyorum, kal diyor kalıyorum./ Memleket meselesi desen, silinip gitmiş, ne dimağımda ne de defterimde tek satırı kalmamış. (...)/ Diyorum ya, bugün giderim, beni kimse tutamaz./ Bahar geldi, ben başımı alıp gidiyorum./ Memleketi gerçek sahiplerine bırakıyorum."
Evet, bir şifre uzmanı gibi, konuşuyor, E. Özkök.. "Memleketin gerçek sahibleri" kim ve sözünü ettiği ve kesin dönüş yapacağını belirttiği "aid olduğu topraklar, keyif ülkesi" neresi? Bir koku mu aldı, yoksa.. Eski marksistlerden niceleri de, 12 Mart"tan sonraki tecrübeleriyle, 12 Eylûl 1980 öncesinde Paris"lere atmışlardı, kapağı..
Bize gelince.. Biz buradayız.. Size güle güle, E. Özkök, hiç gelmeseniz de olur..
 
vakit

Bu yazı toplam 713 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar