AK Partili İçten: Filistin neyse, Kobani de Rojava da odur

AK Partili İçten: Filistin neyse, Kobani de Rojava da odur

Ak Parti Diyarbakır Milletvekili Cuma İçten, Kobani protestoları sırasında çıkan olaylar nedeniyle HDP’yi eleştirdi. Hükümetin Kobani ve Rojava’ya önem verdiğini söyleyen İçten, “Filistin benim için neyse Kobani ve Rojava da odur” dedi.- See more at: http

Ak Parti Milletvekili Cuma İçten gündeme ilişken değerlendirmelerde bulunmak üzere Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti’nde habercilerle bir araya geldi. Kobani protestoları sırasında çıkan olaylara da değinen İçten, “Diyarbekirli bir milletvekili olarak o günden dolayı utanıyorum. Bu ayıp hepimizin ayıbıdır. Başta bunun sorumluluğunu kendi üzerime alıyorum. Ak parti hükümeti olarak yatırımcıları Diyarbakır’a çekemeye çalışırken 2 günde yapılanlar, bütün yatırımların heba olması hepimiz için üzücüdür. Başta siyasetçiler olmak üzere hepimizin bu anlamda sorumluluğu vardır. Diyarbakır’da sessiz kalan yüzde 90’ın bu olaylarla alakası yoktur. Sistematik bir şekilde şehre dağılmış önceden planlamasını yapmış ve bu işi masaya yatırmış, birileri tarafından konuşulmuş. Yaşları 15-16 olan bu şehrin çocukları tarafından şehir 2 günde savaş alanına çevrildi. Bu Diyarbakır’a yapılacak en büyük kötülüktür” dedi.

“Ak Parti iktidarı döneminde kimse köy yaktığımızı, bir başkasını ötekileştirdiğimizi, kimse faili meçhul cinayetler işlediğimizi, devletin böyle bir suçun içerisinde olduğunu ve hukukun dışına çıktığımızı söyleyemez. Ak Parti iktidarı döneminde siyasi bir tane faili meçhul cinayet yoktur” diyen İçten şunları söyledi:

“Kürt sorunu Ak Parti iktidarıyla bitmiştir. Bunu bir Kürt olarak söylüyorum. Kürtler, bu ülkede sorun olmaktan çıkmıştır. Eskiden köyüme giderken 7 yerde aranırken unun, çayın, şekerin hesabını verirken, faili meçhul cinayetler olurken, çocuğuma Kürtçe, Zazaca öğrenim yapması sağlanmazken, televizyonlarda Kürtçe konuşulmazken, iktidara geldiğimde olağan üstü hal var ve ülke ikiye bölünmüşken Ak Parti ülkeyi ikiye bölünmekten kurtarırken, özgürlük adımları halen devam ederken kimse Kürt sorunundan bahsetmemelidir” ifadelerini kullandı.

SOKAĞA DAVET EDENLER 77 MİLYONUN BARIŞ VE SEVGİSİNE SALDIRDI

“Kürt sorunu PKK, KCK VE HDP ile ele alınmaması gerekiyor. Kürt devletine, eyalete ve özerkliğe en çok karşı çıkan Kürtlerdir. Çünkü artık iç içe girdik, akraba ve bir bütün olduk. Kürtler, birlik ve beraberlikten yanadır” diyen İçten şöyle konuştu:

“Son olaylarda sistematik bir şekilde İslami dernek ve cemaatler, muhafazakar yapılar hedef alındı. PKK ve HDP sokağa davet etti. Selahattin Demirtaş, bir siyasetçi kimliğiyle insanları sokağa davet etmiştir. PKK ve KCK tarafından sistematik bir şekilde saldırıya uğramıştır. Bunun soncunda 40’a yakın vatandaşımızı kaybettik. Hepsi benim için değerlidir, ama 16 yaşındaki Yasin, Türkiye için çok değerlidir. Dolayısıyla 6-7 Ekim olayları ile 77 milyonun Diyarbakır’a olan sevgisi, barışı provoke edilmiş ve 77 milyonun barış ve sevgisine saldırılmıştır.”

İçten konuşmasına şöyle devam etti: “Dindarlara saldırıldı, Kur’an Kursları yakıldı. Bin yıl geriye gidin savaş zamanında bile Kur’an-ı Kerim’ler yakılmadı. Kur’an-ı Kerim’lerin yakılmasının hesabını kim verecek? 16 yaşında öldürülen çocuğun hesabını kim verecek? Sokağa davet edilmezse bunlar olur muydu? Ben demokratik hakkımı kullanmak için sokağa çıktığım da oldu, ama hiç kimsenin dükkanını bombalamadım, yakmadım ve hiçbir insanıma zarar vermedim.”

TAŞ ATAN HDP’Lİ VEKİL, KANDİL BOMBALANIRKEN ANTALYA’DA TATİL YAPIYORDU

“HDP’nin demokrasi anlayışı, sokağa çıktığında taş ve molotof kokteyli atmaktır. Kendi milletvekilleri taş attığı için söylüyorum. Ama aynı milletvekilleri Antalya’da tatil yaparken Kandil’in bombalandığını, buradaki şehirin hepsinin savaş alanına çevrildiğini hiç kimsenin de unutmaması lazım” şeklinde konuşan İçten, “HDP, PKK ve KCK’nın derdi Kürt sorunu değildir. Dertleri, Kürt sorunu olsaydı eğer, Kürtlerin iş yerleri bombalanmazdı, 2 günde Diyarbakır’ın yüzde 90’ı sokağa çıkmazdı ve bunları karşısına almazdı. HDP, olaylar nedeniyle Kürtleri eve hapsetti. Kürt meselesinin önünde HDP, PKK ve KCK büyük bir engeldir. Kürtlerin PKK, KCK ve HDP sorunu vardır. PKK, Kürtleri temsil edemez” dedi.

 

İsim vermeden HDP Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ı da eleştiren İçten, “Hangi HDP’li milletvekilinin islami söylemi vardır. Biri hariç, onu da tutmuyorum. İsmini de zikretmek istemiyorum. Çünkü düne kadar bizim partimizde belediye başkanı olmak için, milletvekili olmak için yırtındı. Ama olmayınca sırf milletvekili olmak için bir siyasi partiye gidip aday oldu” ifadelerini kullandı.

PKK’NIN İÇERİSİNDE ALEVİ MARKSİST BİR YAPI ÇÖZÜM SÜRECİNİ PROVOKE ETMEYE ÇALIŞIYOR

PKK ve KCK içerisinde İslam’a karşı bir yapılanma olduğunu belirten İçten, “PKK’nın içerisinde Alevi Marksist bir yapı çözüm sürecini provoke etmeye çalışıyor. Alevi Marksist ve ateistler, çözüm sürecini provoke etmek için elinden geleni yapıyorlar. Filistin benim için neyse Kobani  ve Rojava da odur. Aynı kıymettedirler. PKK, sen hani çok büyük bir örgüttün? Elinde silah olmayan mazlumları katletmeyi iyi biliyorsun. PKK, Kobani’ye gidip IŞİD ile neden savaşmıyor. Yemiyor değil mi?” değerlendirmelerinde bulundu.

İçten ayrıca ayrıca farklı bir iddiada ortaya attı. İçten, “IŞİD, Kuzey Irak petrollerinin Suriye üzerinden Akdeniz’e açılmasıyla ilgili bir enerji koridoru su, doğalgaz, petrole yönelik bir koridorla ilgili dünyadaki ekonomik gücü ele tutanların ciddi bir oyunudur. İsrail ihya edilmeye çalışılıyor” dedi.

YÖK’ÜN SORUŞTURMA İZNİ VERMEMESİNE TEPKİ

Gazetecilerin sorularını yanıtlayan İçten, Dicle Üniversitesi Rektörü Jale Ayşegül Saraç ile ilgili konuştu. Rektör ve yönetiminin paralel yapıyla işbirliği yaptığı ve yolsuzluklara karıştığı konularını daha önce gündeme getiren İçten, “Rektör hanım, başını kapatmadığı için söylediğim konular gündeme gelmemişti. Ne zaman ki rektör hanım başını kapattı, Türkiye’de bazıları bunu farklı kullanmak isteyince gündem oluşturdu. Rektör hanımın başını kapatması bizim için onurdur ve şereftir. Hükümetin getirdiği özgürlüklerden faydalanmıştır. Onun inancına da saygımız vardır.  YÖK benim beyanlarımı ihbar kabul etti, çok geniş bir soruşturma kararı aldılar. Önümüzdeki dönemlerde bu konulalar ile ilgili YÖK’ten bir heyet tekrar derinlemesine bir soruşturma yapacaktır. Bu ülkede iki kurumun dokunulmazlığı vardır. YÖK izin vermedikçe bir öğretim görevlisi hakkında soruşturma açılamıyor. YÖK, meclisin üstünde midir? Bu vesayetçi sistemin tescilidir. Ak Parti olarak bu vesayeti kaldırmamız gerekiyor. Bana göre öğretim görevililerin vesayetçi anlayışı bir an önce gündeme getirilmelidir. YÖK’ün iznine tabii olmasaydı benim elimdeki deliller ve belgeler ile YÖK tarafından değil, başsavcılar tarafından dikkate alınırdı. Hakim ve savcılar, öğretim görevlileri ve milletvekillerinin dokunulmazlık zırhı kalkmalıdır. Kimse dokunulmayan kişi olmamalıdır. Takip ediyoruz, Paralel yapıyla mücadelemiz devam edecektir” şeklinde konuştu. 

 
Kaynak: Star Gazetesi