Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Afrin’den sonra şimdi

Afrin alındı. Teröristler kaçıp gittiler. Kimi kaçarken arkasına bile bakmadı. Mühimmatları da bırakıp kaçtılar. Kimi arkada bilgi belge bırakmamak için bilgisayarları, evrakları yaktı. Kimi tuzak kurdu, arabaları, binaları ateşe verdi.

2 gündür aslında elebaşları ve yabancılar çekip gitmişler. Arkasından kademe kademe çekilmişler. Kimi Tel Rıfat’ta tutuluyor, kimi Münbiç’e doğru gitti, kimi rejimin kontrolündeki bölgeye geçtiler. 

Afrin’de güçlü bir savunma yapmaları bekleniyordu. Silah, muhimmat, savaşçı, her türlü destek sağlanmıştı. Ama evdeki hesap çarşıya uymadı.

Afrin’de TSK’yı durdurup, Münbiç pazarlığı için zaman kazanacaklardı. Batı, Türkiye üzerinde baskı oluşturacak, ABD ise Ankara’yı oyalayacaktı. PKK da Avrupa’da gösteriler yapacak, Batı medyası bu konuyu manşetlere taşıyacak, bazı politikacılar ve STK sözcüleri ise Türkiye aleyhinde ve örgütten yana açıklamalar yapacaklardı.

Sonuç ortada.

TSK ve ÖSO bir süre Afrin’de bekleyecek. Şehrin EYP ve mayınlardan arındırılması, şehirden göç eden ve kaçanların evlerine dönmeleri ve şehirde bir düzen kurulması, çatışma sonucu tahrip olan binaların molozlarının temizlenmesi ya da onarılması gerekiyor. Hatay ve Antep’teki, Kilis’teki Afrin’lilerin dönüşlerinin sağlanması gerekiyor. Bütün bunların raporlanması gerek.

Asker, araç-gereçlerden geri çekilecek olanlar, yerine gönderilecek olanlar, onarılması gerekenler.. Yani yapılması gereken çok fazla iş var. Ve sonra sıra Tel Rıfat’a gelecek. O koridorun kapatılması gerekiyor. Bu işlerin de çok fazla uzamadan yapılması gerek.

Biliyorsunuz 3 aylar başladı. 15 Mayıs Salı günü Ramazan başlıyor. 

57 günde Afrin operasyonu tamamlandı. Ramazandan önce de Münbiç’teki terörist faaliyetlerin bitirilmesi gerek. Öyle sanıyorum ki, Münbiç operasyonu Tel Rıfat’ı beklemeden başlar.. Zaten Münbiç operasyonu Tel Rıfat açısından da hayati bir önem taşıyacaktır. 2 cephede birden operasyon TSK için risk oluşturmayacaktır. Hatta TSK bir yandan Kandil’de, bir yandan Afrin’de ıslah çalışmaları ile öte yandan Tel Rıfat ve Münbiç’te kararlı bir şekilde ilerlemeyi sürdürecek.

Eğer PKK ve PYD, önümüzdeki 60 günde silah bırakarak bu ihanetten vazgeçecek olursa hayatlarını kurtarabilirler. Yoksa Ramazandan hemen sonra TSK nihai bir operasyonla, bu iş bitirecektir.

20 Ağustos 2018 Pazartesi. Bu nihai takvim.

Zaten 15 Temmuz’da FETÖ darbesinin yıldönümü var.

Afrin’in kontrol altına alınmasından sonra, ABD ve AB ülkelerinin tavrını bir görmek gerek.

Tabi bu arada Rusya’da seçim vardı. Putin seçimden başarı ile çıktı. Şimdi Rusya’nın önceliği İngiltere ile yaşadığı kriz olacaktır. Eş zamanlı olarak Türkiye ve Suriye ile ilişkiler öncelikli olarak masasında yer alacak. Rusya’nın ajandası oldukça kalabalık. Ukrayna’dan Gürcistan’a, Türki Cumhuriyetlerden, ABD ve Çin’e kadar birçok dosya sıcak bir gündem maddesi olarak elinin altında olacak.

Türkiye Afrin’de gerçekten muhteşem bir destan yazdı. ABD Rakka’ya girdi taş üstünde taş bırakmadı. İnanılmaz sivil kayıplar vardı. Guta’yı biliyorsunuz. TSK Afrin’e girdi, ne insan, ne şehir ne de tabiat tahrip edilmedi.

Afrin’de Diyarbakır’daki gibi bir hendek savaşı bekleniyordu. Hendekleri, tüzelleri kazmışlardı, toprak yığınları, barikatlar vardır ama bunlar TSK’yı engellemeye yetmedi.

Tel Rifat üzerinde İHA’larımız şimdiden uçmaya başladılar bile. Kaçanların bir kısmı Münbiç’e giderken bir kısmının Rakka’ya doğru kaçtıkları izleniyor.

Operasyon PKK ve PYD’nin yaklaşık 4000 kaybı ile son merhaleye geldi. Eğer Tel Rifat koridorunda bir direniş olursa bu sayı 5000’e ulaşabilir.

Örgütün kendi içinde ve ABD ile ciddi bir tartışma içinde olduğu görülüyor. Yine aynı şekilde örgüt savaşçı bulmakta zorlanıyor. Kimse göz göre göre ölüme gitmek istemiyor. Örgüt içindeki en büyük sorun ise Marksist bir ideolojiye sahip militanların ABD desteğinde onların bayrakları altında savaşmak zorunda kalmaları ile ilgili. Birçok örgüt üyesi, aldatıldıklarını, ihanete uğradıklarını ve kendilerine verilen sözlerin tutulmadığını düşünüyor.

İşin başında ABD’nin, AB ülkelerinin, NATO’nun, Rusya’nın kendilerini destekledikleri söyleniyordu. TSK başarısız olacaktı, bu durum Türkiye’de iktidar değişikliğine yol açacaktı ve FETÖ’nün devreye girmesi ile Türkiye kendi can derdine düşecekti.

Hatta artık Kürdistan’ın kurulması an meselesi idi. Artık Türkiye Amanos’ların arkasına itilecekti. İskenderun’dan aşağı doğru Hatay, Antep, Kilis ve Maraş’ın bir bölümü PKK ve PYD’nin eline geçecek. Kürt koridoru İran’dan Akdeniz’e ulaşacaktı. Musul ve Kerkük de Kürdistan’a bağlanacaktı.

Kürt halkı bu oyuna alet olmadı, destek vermedi. Erdoğan’ın son Diyarbakır ve Mardin mitingindeki coşku ortada. Selahaddin’in çocukları, İsrail’in ve ABD’nin işbirlikçilerinin oyununa gelmedi.

Önümüzdeki bir hafta, PKK ve PYD’nin hareketlerini izlemek açısından önemli.

Bu arada belirtelim ki, teröristlerin terk ettikleri silah ve mühimmatlar ÖSO için ciddi bir ganimet oldu. PKK ve PYD şimdi kendi silahları ile, füzeleri, mermileri, top mermileri ile vurulacak.

Bu silahların bir kısmı daha önce alınan Rus malı silahlar, ama çok büyük bir kısmı ABD malı. Tabi diğer Batı ülkeleri ve İsrail menşeli silahlar da vardır.

Afrin’in alınması ile Esed rejimi üzerinden TSK ve ÖSO’nun sıcak nefesi bundan sonra kendini Halep ve Şam üzerinden daha fazla hissettirecek. Guta katliamından sonra ÖSO bundan sonra Suriye’nin içinde ses getirecek önemli eylemler yapacaktır. Şam rejimi için bu anlamda gelecek günler geçen günleri aratacak.

Bu süreçte, İran Suriye’deki varlığını göreceli olarak azaltırken Suudilerin bu bölgede Irak üzerinden baskı oluşturacak bir davranışta bulunmadıklarını, hatta Guta’ya yönelik saldırılara karşı sessiz kalarak Suriye rejimine dolaylı bir destek verdiklerini hatırlatmak gerek.

Türkiye’nin bölgedeki 4. gözlem ve izleme istasyonunun hizmete alınmasının ardından 3 yeni gözlem/izleme istasyonunun daha devreye alınması ile Türkiye’nin bölgedeki varlığı daha belirgin bir hale gelecek. Selam ve dua ile.

 

Bu yazı toplam 719 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar