Acımadan darağacına yolladılar

Acımadan darağacına yolladılar

Menderes'i en çok üzen husus, dört duvar arasında aylar boyunca kimse ile iki laf edemeden hücrede kalmasıdır.

1950 meclisi âdeta Anadolu'nun güzel bir özetidir. Ve bu yeni adamlar (DP) iktidarda bulundukları 10 yılda elektrik üretimini 3 kat, çelik üretimini 4 kat, elektrikli köy sayısını 20 kat arttırırlar. Yine bu 10 sene içerisinde gübre üretimi 400 misli, petrol üretimi 20 misli büyür. Bununla beraber 13.000 köye içme suyu iletilir. Şeker imalatı 300 defa katlanır. Köy yolları 900 defa, demiryolları 100 defa büyür. Öğretmen sayısı 2 katına, hastane sayısı 3 katına, doktor sayısı ise 10 katına çıkar.

1954 seçimleri gelip çattığında hiç korkuları yoktur Demokrat Partililerin. Halkın kendilerini seçeceğinden emindirler. Nitekim öyle de olur. Demokrat Partinin milletvekili sayısı 488'e ulaşırken, CHP ancak 31 üyelikte kalabilmiştir.

Böyle olmasının sebebi CHP'dir: CHP, Demokrat Partiyi iktidara getirmemek için bir vilayette en fazla oyu kim aldı ise, bütün milletvekillerini onun çıkaracağına dair formül bulmuştur. İşte daha sonra bu formül her seçimde CHP'nin ayağına dolanmış ve CHP kendi kazdığı kuyuya kendisi düşmüştür.

Halkçılar bu sonuca bir türlü razı olamazlar. "Biz yoksak ülke batar" vehmini üzerlerinden atamazlar. Adnan Menderes hükûmeti ile demokrasinin yürümeyeceği iddia edilir. Ve Demokrat Parti üzerine şiddetli bir karalama planı başlar.

Tarih 27 Mayıs 1960'ı gösterdiğinde, Demokrat Parti'nin takındığı otoriter durum, özgürlüklere ve demokrasilere getirdiği kısıtlamalar, basını kontrol altına alma çabaları partinin sonunu hazırlar ve seçimle işbaşına gelmiş bulunan Demokrat Parti iktidarı, gayrimeşru ve gayrikanuni bir şekilde Silahlı Kuvvetler tarafından bir hükümet darbesi ile devrilir ve TBMM'de çoğunluğu temsil eden DP'li milletvekilleri Yassıada'ya sürülürler.

Başbakan Adnan Menderes burada tek başına bir hücreye hapsedilir. Menderes'i en çok üzen, dört duvar arasında aylarca ve aylarca kimse ile iki laf edememesidir. En çok bu ağırına gider onun... Menderes'in hücresini çekilir kılan ve ferahlatan denize bakan penceredir. Lakin bu da ona çok görünür ve pencerenin camları dışarıyı göstermeyecek bir biçimde boyanır. Menderes, kumandana her gün küçük notlar gönderir. Nefes almak için üç dakikalığına dışarı çıkmak istemektedir. On yılın başvekili ve yılların milletvekilinden 3 dakikalık gökyüzü esirgenir.

Menderes tam 15 ay 17 gün ufacık bir odada yalnız ve konuşmasız yaşar. Yüksek Adalet Divanı'nın 14 ekim 1960 günü Yassıada'da görmeye başladığı dâvâlar 15 Eylül 1961 günü sona erer ve sanıklar hakkındaki kararlar bildirilir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nı cebren tağyir ve tebdil ve ilgadan dolayı Türk Ceza Kanunu'nun 146/1'inci maddesi hükmünce Menderes'in ölüm cezasına çarptırılmasına 'gıyaben' oy birliği ile karar verilir. Yassıada Mahkeme Divânı'nın vermiş olduğu idam hükümleri, onaylanmak için Ankara'ya Millî Birlik Komitesi'ne gönderilir ve onay gelir.

Menderes çok sevdiği halkın kendisinin idam edilmesini bir öç alma meselesi haline getirmesinden çekinir ve sırf bu yüzden idamdan iki gün evvel, aylardır biriktirdiği uyku haplarıyla hayatına son vermek ister. 

Bir deniz motoru, Menderes'in ölüme gitmeden önce bineceği son vasıtadır. Menderes nereye gittiklerini sorunca, Ada Komutanı, hastaneye gittiklerini, doktorların kendisini iyice muayene edeceklerini söyler. Menderes ölüme giderken hastaneye gönderildiğine inanmaktadır. Ada Kumandanı son anlarında bile Menderes'e yalan söylemekte bir sakınca görmemektedir.

Ve Menderes İmralı'ya varır. Artık onun son anlarıdır ve kendisini üç kişi beklemektedir: Bir kanun adamı, bir hoca ve bir cellat...

Bir Başbakanın Hayat Hikâyesi, Mehmet Teber, Boğaziçi Üniversitesi, İstanbul 2002