Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

AB’ye mecbur muyuz?

Bu böyle gidemez. Aradan 53 yıl geçmiş. “Fazla naz aşık usandırır”. Aradan geçen zamanda köprünün altından çok sular aktı.. 2. Dünya Savaşı yeni bitmişti. Türkiye Kuzey Atlantik Paktı içinde yoluna devam edecekti plana göre.. Yıl 2016.. Ne Avrupa eski Avrupa, ne Türkiye eski Türkiye. Bu bloklar arasında kan uyuşmazlığı, doku uyuşmazlığı olduğu açık..

Ama, her şeye rağmen ne AB ile ne AB’siz, ne Türkiye ile, ne Türkiyesiz.. Taraflar hem ağlayacak, hem de gidecek. Kerhen de olsa kimse birbirine “hayır” demeyecek, diyemeyecek.

Daily Telegraph’ın haberine göre, İngiltere’nin eski muhafazakâr başbakanlarından John Major, Başbakan David Cameron’ın aksine, Türkiye’nin on veya yirmi yıl içinde AB’ye üye olabileceğini söyledi. Hatırlarsanız, Cameron, Türkiye’nin AB üyeliğinin 3000 yılını bulabileceğini söylemişti.

Bu arada şu da var. Türkiye AB’ye girse de girmese de AB ülkeleri sınırlarında 30 milyondan fazla Müslüman var ve bu sayı, göç, doğum, evlilik ve ihtida yoluyla sürekli artıyor.. AB’ye girmemek ne AB, ne Türkiyeiçin “tarihin sonu” değil. Madem İngiltere bile AB’de kalıp kalmamayı tartışıyor, biz niye tartışmayalım..

Erdoğan, İngiltere’deki Avrupa Birliği referandumu kampanyalarında Türkiye’nin gündeme gelmesine ve AB müzakerelerinin uzamasına haklı bir şekilde tepki gösterdi. Zaten şu son AKPM’nin kararı bardağı taşıran son damla oldu. Türkiye raportörleri, Norveçli parlamenter Ingebjorg Godskesen ve Sırp parlamenter Nataşa Vuçkoviç tarafından hazırlanan rapor ve karar metninde, son siyasi gelişmelerden ötürü Türkiye’nin, “Avrupa Konseyi üyeliğinden kaynaklanan siyasi ve hukuki yükümlülüklerini yerine getiremez bir ülke haline geldiği ve demokratik kurumların işleyişini tehdit ettiği” şeklinde hükümler ihtiva ediyor.

AKPM’nin Strasbourg’daki genel kurulunda tasarı 24’e karşı 96 oyla kabul edildi, oylamada 10 da çekimser oy kullanıldı.. Oylama sırasında AKPM’nin AK Partili üyeleri tarafından sunulan değişiklik önergelerinin hiçbiri kabul edilmedi. Karar metninde Güneydoğu’da terörle mücadele, milletvekili dokunulmazlığı, basın özgürlüğü ve hukuk devleti konuları ön plana çıkarıldı. Türkiye’de son zamanlarda ifade ve medya özgürlükleriyle ilgili gelişmeler, hukuk devletinin erozyona uğraması, insan hakkı ihlalleri ve Güneydoğu’daki terörle mücadele operasyonlarının “demokratik kurumların işleyişi” konusunda ciddi şüpheler uyandırdığı, dört bakan ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın oğlu hakkındaki 17-25 Aralık 2013 tarihli yolsuzluk iddiaları ulusal politik süreçlerle ilgili değişikliklerin başlangıç noktası olduğu metinde yer aldı.  

Açık bir şekilde Paralel yapıya, PKK’ya ve Gezi’cilere destek mesajı verildi. Bu karardan sonra da beklendiği gibi Cumhurbaşkanı “Türkiye’nin de müzakere sürecini halk oylamasına götürebileceği” yönünde bir mesaj verdi..

Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyeliğindeki temel sorunun Türkiye’nin Müslüman kimliği olduğunun Laik Fransa’nın eski Dışişleri bakanlarından birinin kendisine söylediğini de aktardı..

Erdoğan, Fransa’nın eski bir Dışişleri Bakanı’nın bu konuyu kendisine açık biçimde söylediğini de ifade etti.

Aslında Ankara ile AB arasındaki kriz önümüzdeki günlerde daha da derinleşebilir. İngiltere’nin referandum sürecinde üyelik tartışmasını Türkiye üzerinden sürdürmesi Ankara’da ciddi anlamda bir rahatsızlığa sebep oldu. Söz konusu referandum sadece İngiltere’nin AB’ye katılım katılmayacağı açısından değil, Türkiye’nin AB’ye üyeliğine İngilizlerin bakışı ile de ilgili bir referandum niteliği taşıyordu.

Kerhen bir üyelik için Ankara niye kendini zorluyor ki! Mecbur muyuz! Avrupalılar düşünsünler Türkiyesiz bir Avrupa’nın geleceğini.. Hâlâ vizeyi bile kaldırmayan bir Avrupa’dan ne bekliyoruz ki! 

AKPM’deki oylamadan sonra Ankara ile Avrupa arasında Avrupa Konseyi’nde siyasi bir krizin eşiğinden dönüldü bu arada.. Avrupa Konseyi’nde Türkiye’nin siyasi denetime alınması için verilen bir önerge son anda reddedildi. Yoksa ipler kopabilirdi de.. Türkiye AKPM’nin denetim ve izleme sürecinden Haziran 2004’te çıkarılıp, “post-monitoing” adı verilen “denetim sonrası” sürece dahil edilmişti. Zaten daha dün vizelerin kaldırılmasını konuşuyorduk, bugün gelinen nokta bu. İyi. Paşa gönülleri bilir.. 53 yıl bekledik, 10-20 yıl daha bekleriz diyecek halimiz yok.. Bu kadar kırılgan, karşılıklı derin güven krizlerinin yaşandığı bir ortamda gelecek için iyimser olmak mümkün değil. Zaten AB için görünen o ki, gelecek günler geçen günleri aratacak.. AB gideceği yeri bilmeyen bir gemi gibi.. 

Biz yokken belki birliklerini daha kolay korurlar hem.. Biz de kendi yolumuza gideriz.. Görelim bakalım bu durumdan kim kârlı çıkar.. 72kriterden 69’unu yerine getirmiş bir ülkeyi almayacaksınız, amaBulgaristan, Yunanistan, Kuzey Kıbrıs Rumları üye olacak. Gidip Ermeni soykırım tasarısını onaylayacak sonra da gelip İncirlikten yer isteyeceksiniz. Laiklik, demokrasi diyeceksiniz sonra da İslamifobik tavrınızı sürdüreceksiniz. Avrupa’da cami, minare, ezan duymaya görmeye duymaya tahammül edemeyeceksiniz, çok komiksiniz.

Madem olmuyor, NATO’dan da çıkalım gitsin. NATO üslerini de kapatalım, Hristiyan Avrupa niye bizi korusun (!?) ki.. Bir Avrupalı politikacı da öyle demişti; “Avrupalı Hristiyan bir asker, Müslüman Türkiye için hayatını tehlikeye atmak istemez.

Ankara bu ithamın altına kalmayacak ve göreceksiniz bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.. İpler tamamen kopmasa bile, hem iktidar ve hem de toplum, AB konusunda çok da istekli olmayacak. İlişkiler daha kırılgan, “inceldiği yerden kopsun” havasında olacak..

Bu arada dikkat, Avrupa’dan esen bu ters rüzgârlar içeride birilerinin umudunu artıracak, onları heyecanlandıracak, onların saldırganlıklarının artmasına sebep olacaktır. Buna da hazırlıklı olmamız gerek. Batılı ülkelerin istihbarat örgütlerinin bölgemizde kimlerle iş tuttuğunu bilmiyor değiliz. PKK ve PYD ile, bölgedeki diğer terör ülkeleri ile karanlık ve derin ilişkilerini bilmeyenlerden değiliz.. Selam ve dua ile. 

yeniakit

Bu yazı toplam 838 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar