Abdülhamit'e de selam, Enver'e de...

Yaaa, işte böyle. Pazartesi günkü yazımda Sultan Abdülhamit döneminin ilk 6 senesindeki toprak kayıplarından bahsederken "Bunların faturasını Abdülhamit Han'a çıkarmak doğru olmaz, zira Berlin Konferansı faciasıyla sonuçlanan Rus Harbi başladığında Abdülhamit Han henüz çiçeği burnunda bir padişahtı, o harbin ve neticelerinin önüne geçemezdi, Tunus ve Mısır için de bir şey yapamazdı, korkunç bir enkaz devralmıştı, toprak kayıplarının önüne geçmek için önce iktidarını iyice oturtması gerekiyordu" gibi bir şerh düşmediğim için bana acayip bozuldunuz, değil mi?

O şerhi mahsus düşmedim. Tam düşecekken kendi kendime 'Hele dur, arkadaşlara bir oyun oynayalım' dedim. "Bunların faturasını nasıl Abdülhamit Han'a kesersin? Onun nasıl bir enkaz devraldığını bilmiyor musun?" diye hesap soracağınızdan adım gibi emindim. Buna çanak tutum. "Madem öyle –ki elbette öyle- gelin böyle" deyip, şu soruları sormak için:

Abdülhamit Han enkaz devralmıştı da İttihatçılar muhkem bir kale mi devralmışlardı?

'İttihatçılar olmasaydı Balkan felaketi yaşanmazdı' demeye getiriyorsunuz; 1912'de Osmanlı Devleti'ne harp ilan eden Balkan ülkelerinden Yunanistan 1829'da bağımsızlığını kazanmış, Karadağ 1850'lerde Osmanlı'yla köprüleri atmış, Sırbistan'daki son Osmanlı kalesi 1867'de tahliye edilmiş, Bulgaristan 1878'de Osmanlı'dan fiilen kopmuş değil miydi? Yunanlar, Karadağlılar, Sırplar ve Bulgarlar emperyalist devletlerin desteğiyle Balkanlar'ı öteden beri cadı kazanı gibi kaynatmıyorlar mıydı? Osmanlı ordusunu öteden beri hırpalamıyor muydu bunlar? 1908'den sonra iktidara gelen İttihatçıların güllük gülistanlık bir Balkanlar ve zımba gibi bir ordu devraldıklarını nereden çıkarıyorsunuz? Böyle bir iddianız yoksa niye varmış gibi davranıyorsunuz?

'Felaketler zinciri Mithat Paşa ve Jöntürklerin bozguncu faaliyetleriyle başladı, 93 harbi (1877-1878) felaketinin sorumlusu onlardır, İttihatçılar da onların çocuklarıdır' diyebilirsiniz; peki, Tanzimat'ı (1839) ve Islahat'ı (1856) dayatan şartlar da mı Jöntürkler tarafından hazırlanmıştı? Bunların sorumluluğu da mı veraset yoluyla İttihatçılara geçti?

Yahu, Yeniçeri isyanlarını da mı İttihatçılara fatura edeceğiz?


* * *
Canım kardeşlerim, İttihatçıların bir ton hatası ve kusuru var, ben de onlara eleştiriler ve suçlamalar yöneltiyorum, mesela Sultan Abdülhamit'e muhalefette haddi aştıklarını düşünüyorum.. mesela "Muhalefetteyken etnik milliyetçilikleri beslemeleri yanlıştı, iktidarda bunları bastırmak adına zulme başvurmaları da yanlıştı" diyorum.. mesela Türkçülük yapan bir kısım İttihatçının mirasından yaka silkiyorum.. mesela Cemal Paşa'nın Bilad-ı Şam'da kurduğu terör rejimini öfkeyle anıyor ve yaptıklarını tasvip etmediği halde bazı dengeler adına Cemal Paşa'yı 'idare ettiği' için Enver Paşa'ya da kızıyorum... Fakat, İttihatçılara külliyen 'tu kaka' demek bana göre değil. Hele, Enver Paşa'yı bir kalemde silmek hiç bana göre değil.

Siz, "Abdülhamit'i devirenlerin önde gideni değil mi Enver Paşa? Bitti!" diye kestirip atabilirsiniz. Ben bunu yapamam. Benim için savaştığını ve cephede can verdiğini unutamam. Vefasızlık edemem Enver Paşa'ya. Devlet-i Aliye'nin üzerinde titreyen, İttihad-ı İslam bayrağını yükseltmeye çalışan ve Siyonizm'in karşısına dikilen Abdülhamit Han'a vefasızlık edemeyeceğim gibi.

Ben hem Sultan Abdülhamit'i hem de Enver Paşa'yı seviyorum. Bidayette İttihat ve Terakki Cemiyeti'ni takdir eden Sait Nursi'yi, bu cemiyete üye olan Mehmet Akif'i, bu cemiyetin genel sekreterliğini yapan Sait Halim Paşa'yı da Sultan Abdülhamit'e muhalefet etmişti diye sevmezlik etmiyorum. Onlarla Abdülhamit Han arasındaki sorunlar bu saatten sonra umurumda değil. Enver Paşa'yla Said Halim Paşa arasındaki görüş ayrılıkları da bu saatten sonra umurumda değil.

Osmanlı Devleti'nin büyük bir humma geçirdiği o devirde her biri kendince bir kurtuluş çaresi aradı, "din için, devlet için, can çekişen millet için" için kendince bir şeyler yapmaya çalıştı. Hepsi de mütedeyyin Müslüman adamlardı. Hepsi de iyi niyetli ve idealisttiler. Hatalarıyla-sevaplarıyla hepsi bizim.

Biz o devirde yaşamadığımız için aynı anda hepsini birden sahiplenme imkânına sahibiz. Ben bu imkânı değerlendiriyorum. Size de tavsiye ederim.


* * *
NOT: Nevzat Kösoğlu'nun Ötüken Neşriyat'tan çıkan "Şehit Enver Paşa" adlı kitabını okuyun, tekrar konuşalım. (Ötüken: (0212) 2510350 – (0312) 4319649

 

yenişafak

Bu yazı toplam 2184 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar