Abdulbari Atvan: Tillerson'un Görevden Alınmasını Değerlendirdi

Abdulbari Atvan: Tillerson'un Görevden Alınmasını Değerlendirdi

Abdulbari Atvan: Tillerson'un görevden alınması Prens Selman'a verilmiş 'büyük ödül' olarak yorumlanabilir

Rey'ul Yevm Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Abdulbari Atvan, ABD Dışişleri Bakanı Tillerson’un görevden alınıp yerine CIA Başkanı Pompeo’nun getirilmesini değerlendirdi.

“Amerikan Başkanı Donald Trump’ın Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’ı “sürpriz olmayan” bir şekilde görevden alması, bir hafta sonra Beyaz Saray’da bir araya geleceği Suud Veliahdı Prens Muhammed bin Selman’a verilmiş “büyük ödül” olarak yorumlanabilir.” diyen Atvan, “Çünkü Rex Tillerson Katar’la stratejik bir ilişki kurulmasından yana olduğu gibi, İran’la yapılan nükleer anlaşmanın iptal edilmesi hususunda muhalif bir tavrı benimsemiş ve Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Washington yönetimi için hala güvenilir bir müttefik olarak kalması hususunda da ısrarcı olmuştu.” ifadelerini kullandı.

Abdulbari Atvan’ın yazısının bir bölümü şu şekilde:

Tillerson Avrupa’nın büyük çoğunluğunun nezdinde Trump yönetiminde yer alan sağduyulu adamların sonuncusu olarak kabul görüyor. Çünkü Tillerson bu zamana kadar, oluşabilecek tehlikeli sonuçları göz önünde bulundurarak İran’la yapılan nükleer anlaşmadan vazgeçilmemesi hususunda şiddetle uyarıda bulundu. Daha da önemlisi Kuzey Kore’yle yaşanan krizde diyalog yoluyla siyasi çözümün sağlanmasından yana oldu. Trump’ın damadı Jared Kushner’in tekelinde yapılan “Yüzyılın Anlaşması”nda kenarda bırakılmasından memnuniyetsiz olduğunu da ifade etti.

Peki, özellikle de böyle bir zamanlamayla görevden alınmasının Muhammed bin Selman’a sunulmuş bir hediye olduğu hususunun sebebine gelirsek; sebebinin Tillerson’ın Katar yönetimiyle kurduğu güven temelli ilişki, Katar krizinde her türlü askeri müdahale seçeneğinin karşısında tavır alması, Katar’la terörle mücadele ve terörü finanse eden kaynakların kurutulması hususunda anlaşma imzalayarak Katar’ın terör suçlamasından temize çıkmasını sağlaması olduğunu söyleyebiliriz. Tillerson krizin devam ettiği süreçte boykot eden 4 ülkeye karşı açıkça eleştirel bir tavrı benimsediği gibi Trump’ın görevlendirmesiyle üstlendiği arabuluculuğunun tavır ve şartlarındaki katılıkları dolayısıyla sonuçsuz kaldığını ifade etmişti.

Dört devlet Tillerson’ı, Katar-Türkiye-İran üçlü ittifakına katılmak, Ankara yönetimi ve Recep Tayyip Erdoğan karşısında uzlaşı dili kullanmak ve İran’a askeri müdahaleye muhalif olmakla suçlamışlardı. Bu suçlamaların kısmen doğruluk payının olduğunu da ifade etmeliyiz.

Trump’ın İran’la yapılan nükleer anlaşmadan geri çekilmesi özellikle de Ortadoğu’da savaş ihtimallerinin aylar sonra yeniden konuşulmasının zamanının geldiğini gösterir. Nitekim iki hafta önce gerçekleştirilen Münih Güvenlik Kongresinin yıllık raporunu hazırlayanlar, dünyanın artık uçurumun kenarına geldiğini söylemekten çekinmediler ve bu noktada sorumluluğu Trump’ın izlediği politikaya yüklediler.

Dün Rus Haber Ajansı Tass, Rusya Silahlı Kuvvetleri Genelkurmay Başkanı Valery Grasimov’un “Doğu Guta’daki aşırılık yanlısı gruplar Amerikan yönetiminin belki de Şam’ın da içerisinde olduğu Suriye’deki önemli hedeflere füze saldırıları düzenlemesine bahane oluşturabilecek kimyasal silah kullanmaya hazırlanıyorlar. Rusya böyle bir hamleye gereken karşılığı verecektir. Askerlerinin canı ve çıkarlarının tehlikeye girmesi halinde eli kolu bağlı beklemeyecektir” şeklindeki açıklamalarını aktardı.